• 303
    kendisini dinlendirerek oynatabilecek -ki bunun için ceyhun yıldızoğlu'nun aksine başka bir kaç oyuncu üzerinden de set çizebilme yetisine sahip olmak gerekiyor- bir koça sahip olduğunda sıradan bir sistem takımını avrupa şampiyonu yapabilecek oyuncu. bayan basketbol koçlarını çok tanımıyorum bu yüzden erkek basketbolundan örnek vereceğim. diyelim ki oktay mahmuti gibi takıma öncelikle iyi bir savunma sistemi oluşturan bir koç gelse takımın başına ve bu koç hücumda da topu döndürecek setler çizse taurasi takımı avrupa şampiyonu yapabilecek bir yetenek. daha önce ben de kendisine önyargıyla yaklaşıyordum fakat bugün bunu gördüm ben. maçın sonunda inanılmaz yorgun düştü ve olmadık 2 top kaybı yaptı. hayatında bir kez dahi halı saha maçı yapmış insan bu dediğimi anlayacaktır. şu anki mevcut koçumuzun yaptığı tek şey bir oyun kurucuyla topu rakip alana geçirmek ve topu taurasi'ye verip her pozisyonda sayı beklemek. ha bir de pota altına fowles'a iniyor toplar hakkını yemeyelim adamın*. basketbolda futboldaki gibi alex'in, hagi'nin bir pozisyonda golü çakıp maçı kurtarmasını bekleyemezsin. bir maç içinde onlarca kritik top kullanmak gerekiyor ve taurasi de insan neticede. hepsini müspet kullanma şansı yok. yine de abdi ipekçi'deki 2 maçta da elinden geleni yapmıştır. anlattığım niteliklere sahip bir sistem koçuyla kadınlar avrupa ligi kupasını takımımıza getirebilir. kal bir sene daha.
  • 311
    " tek takıma bağlı kalmak hep benim çizdiğim yol oldu. bence önemli sadık kalabilmek. "

    " avrupa ile wnba'yi karşılaştırmak zor, wnba'de iki kez şampiyon olmak daha çok anlam taşıyor. euroleague'de dört sen üst üste şampiyonluk bir daha elde edilemeyecek bir başarı, belki galatasaray ile "

    " her şey olağan üstüydü. en önemli pay sahibi genel menajer shabtai von kalmanovic idi. inanılmaz bir adamdı, (gbkz: takımı bir araya getirme ve bizlere her daim arkamızda olduğunu hissettirme konusunda mükemmeldi. spartak moskova'nın başarılı olma sebebi shabtai'dir.)

    bu üç alıntı da 2012 nisan ayı galatasaray dergisi taurasi röportajından. sanırım yaptığımız eksiklik üçüncü alıntısında belli oluyor. keza kariyeri hakkında düşündüklerini ilk iki alıntısında belli oluyor.

    diyecek bir şey yok. yolun açık olsun dee.
  • 312
    galatasaray dergisi nisan 2012 sayısına vermiş olduğu ahmet eren loğoğlu imzalı röportajı:

    (gbkz: california, chino'da büyüdün. the o.c. isimli televizyon dizisinde başrol oyuncusu chino bölgesinden ve yoksuldu ancak arkadaşları newport -laguna- bölgesinden ve çok zenginlerdi. böyle mi gerçekten?)

    glendale doğumluyum esasında. chino diziye çok uymuştu çünkü kötü göstermek istedikleri bir yerdi. chino gettoydu. orange county çok zengin insanların yaşadığı, chino mavi yakalıların, çalışan insanların yaşadığı küçük bir yer, herkes birbirini tanır, büyümekten dolayı mutlu olduğum bir yerdi. ailem hala orada yaşıyor.

    (gbkz: basketbol oynamaya nasıl başladın? futbol oynadığını da biliyoruz.)

    futbol ve basketbol oynayarak büyüdük, kardeşim jessika ile. babam profesyonel bir futbolcu idi, arjantin'de oynadı, büyük bir futbol ailesiydik. 1994'te amerika'da düzenlenen dünya kupası'nda arjantin'in bütün maçlarına giderdik. ailem sporu çok seviyordu. lisa campbell ilk antrenörümdü.

    (gbkz: annen lili arjantinli, baban mario italyan ve futbolcu. soyadın aslında çizmenin güneyinde şarabıyla ünlü bir kasabadan geliyor. sporcu bir babanın olması sana bu atlet yeteneklerini doğuştan sağladı mı yoksa annen kızana kadar odanda top sektirmeyi sürdürmenin etkisi mi?)

    atletik yeteneklerin aileden geldiğine inanıyorum. annem her gün sinirlenirdi bana. her ikisi de önemli ancak sporcu olmak için bir yeteneğin bulunması gerekir, yüksek seviyede oynamak için. yıldız oyuncuyu iyi oyuncudan ayıran ise oyuna olan tutkusu, çalışma ahlakı gibi faktörler ve bunların yetenekle kombinasyonudur.

    (gbkz: liseyi "don antonio lugo high school"da okudun. bölge okuluydu ve bir anda yerel bir kahraman oldun. basketbol geleneği olmayan bir lisede okumana karşın bu denli performans göstermen çok özel bir yetenek olduğuna dair bir belirti miydi?)

    evim okula çok yakındı ve ilk, orta seviyede okuduğum arkadaşlarım da oradaydı. onlarla birlikte oynadım, bir grup oyuncuyduk. takımı iyi duruma getirdik. şehir bizimle gurur duydu, dört senede bu noktaya geldiğimiz için şanslıydık.

    (gbkz: bütün kolejler senin peşindeydi, annen evlerine yakın olan uacl'e gezmeni istiyordu ama uconn antrenörü geno auriemma -o da italya doğumlu- aileyi connecticut'ta ağırlayıp taurasi bölgesinin ünlü şaraplarından ikram edince huskies anlaşması gerçekleşti. o günü anlatır mısın? annenden ayrılmak zor olmadı mı?)

    bizi connecticut'ta ağırlamadan önce chino'ya sık sık gelir ve ziyaret ederdi. yemek yerdik. annemle birlikte uconn'a gittik bir hafta sonu, onun annesiyle akşam yemeği yedik birlikte. harika bir hafta sonuydu. o zaman uconn'u tercih ettim. annem de bunun doğru karar olduğunu biliyordu ama o da anne sonuçta, çocuğunun her zaman yanında olmasını ister. koç auriemma, takım, basketbol geleneği en çok keyif aldığım noktalardı tercih esnasında.

    (gbkz: tennesse koçu pat summitt'in seni istemesi?)

    yetenekler bir arada kalmalı.

    (gbkz: uconn'a geldiğinde son sezonun ncaa şampiyonu vardı karşında -tass force - bird & cash- ve koç senden enerjini savunmaya odaklamanı istedi. ikinci planda kaldığını ve yanlış bir tercih yaptığını düşündün mü hiç? ve auriemma?)

    çaylak sezonunuzda doğru zamanı beklemeniz gerekir. ilk sezona göre çok fazla oynadım zaten, bazı sakatlıklar olmuştu. takıma her ne şekilde olursa olsun yardımcı olmaya çalıştım, savunma, hücum, pas fark etmez. auriemma'yı kimse sevmez esasında. zor bir antrenördür. hayatta her zaman size karşı çıkan birileri olsun istersiniz, o da öyle biri, nasıl davrandığım konusunda bencil olmamam gerektiğini söylemesi de bundan. çok çalışmayı bilmemek, iyi bir takım oyuncusu olmayı bilmemek, bunlar öğrendiğimiz şeyler, dört sene boyunca. diğer koçlardan ayrılan yönü de hayata dair bir şeyler sunması size. o baba gibi her zaman.

    (gbkz: 2001 yazında çek cumhuriyeti'nde düzenlenen fiba gençler dünya şampiyonası'na katıldın. avrupa'ya ilk gelişin miydi?)

    evet, ilk defa genç takımla avrupa'da oynuyordum. yarı final'de çeklere elenmiştik, sanırım 10 yıldır birlikte oynuyorlardı, çocukluktan birbirlerini tanıyorlardı. bize avrupa basketbolunun ne kadar harika olduğunu gösterdiler.

    (gbkz: bird'in son senesi ncaa şampiyonluğuna eriştiniz. bird ayrıldıktan sonra bütün saha liderliği ve sorumluluk senin sırtına yüklendi. üst üste üçüncü ncaa şampiyonluğunu kazandırdın, 70 maç üst üste galip geldiniz. kariyer gelişimin kusursuz ilerliyordu, bunu neye borçluydun, akıl hocası?)

    bizden büyük olan ve takımdan ayrılan isimlerden çok şey öğrendik. takım üstünde bir etki bıraktım, artık sıra bizdeydi, lider olmak ve uconn'u başarıya taşımak için. güzel bir duyguydu. ailem benim için hep çok önemli oldu, bana her zaman çok çalışmam gerektiğini söylediler. üzerimde en fazla etki bırakan isim auriemma'ydı. onunla her gün konuşurdum, bana duymak istemediğim şeyler söylerdi, genç bir basketbol oyuncusu olarak iyi yapmam gereken şeyleri söylerdi.

    (gbkz: kolej döneminde iki sezon birlikte oynadığın sue bird hakkında neler söylemek istersin? neden türkiye'ye gelmiyor ve son hücumda topu kime verirsin?)

    harika bir takım arkadaşıydı, sahada her zaman olağanüstüdür. aynı zamanda benim en iyi arkadaşlarımdan biri, kız kardeşim gibidir. saha dışında da karakteriyle sizi etkiler. geleceğini sanmıyorum, rusya'ya çok alıştı. birlikte oynuyorsak kim boştaysa son topu o kullanırdı.

    (gbkz: tarihin en iyi uconn kadın basketbol dönemi 2001-04 arası gösterilirken bir anda maya moore & tina charles ikilisinin her şeyi silip süpürdüğü bir evre geldi 2008-10 arasında. 88 maç üst üste kazandılar, iki ncaa şampiyonlukları vardı. sence hangi performans daha etkileyiciydi?)

    onların kariyeri muazzam, inanılmaz bir seri yakalamışlardı, kolay değil. tina'nın dört senesi gerçekten çok etkileyiciydi. sanırım üç şampiyonluk iki şampiyonluktan daha iyi.

    (gbkz: kadın basketbolunda kolej tarihinin en iyi oyuncusu sence kimdi?)

    cherly miller, kesinlikle. 3. kez naismith yılın oyuncusu seçildi, gelmiş geçmiş en iyiydi. onun gibi birini gerçekten izlemedim. bu ödülü üç kez kazanmak gerçekten büyük bir başarı.

    (gbkz: galatasaray kadın basketbol tarihinde university of texas'tan clarissa davis'in özel bir yeri vardır çünkü 90'larda müthiş bir hanedanlık kuran takımımızın en önemli oyuncusuydu. gelmeden önce onun galatasaray efsanesi olduğunu biliyor muydun?)

    evet hatırlıyorum galatasaray'da oynadığını. amerika'da da çok popüler bir oyuncuydu. avrupa'ya gelen ilk oyunculardan biriydi. büyük bir kulüpte oynadı.

    (gbkz: ve bakınca clarissa, seimone, catchings, tina ve senin gibi naismith ödülünü kazanan pek çok ismin galatasaray'da oynadığı görülüyor, bir gelenekten söz edebilir miyiz?)

    galatasaray gibi şöhretli, çok bilinen kulüpler kazanma karakteri yüksek oyuncularla çalışır zaten. elbette bir gelenek var. futbol ve basketbolda bu görülüyor. dört beş sene önce kadın basketbolunda galatasaray'ın adı çok geçmiyordu ancak şimdi öyle değil, avrupa'nın en iyi takımlarından biri.

    (gbkz: 2004 yazında amerika milli takımı'yla yunanistan'daki olimpiyatlara katıldın ve 1992 barcelona'yı anımsatıyordunuz. sence gelmiş geçmiş en iyi amerikan takımı mıydı?)

    2008 olimpiyat ve 2010 dünya şampiyonası'nda altın madalyaya uzanan biri olarak rahatlıkla kusursuz bir takım olduğunu söyleyebilirim, tartışmaya bile gerek yok. swoopes, leslie, griffith, bird, staley, thompson, smith, cash, tamika. daha iyi bir takım var mı, bilemem! kadrodaki en genç isimdim, orada olmaktan dolayı çok mutluydum. olimpiyatlarda her an çok önemlidir, her maç için antrenman yapıldı, hep hazırdılar, tecrübelerini gösterdiler.

    (gbkz: phoenix mercury tarafından 2004'te birinci sıradan draft edildin. yılın çaylağı seçildin. bireysel olarak olağanüstü performanslar sundun ancak iki sezon boyunca playofflara kalamadınız. üçüncü sezon cappie pondexter katıldı ve koç değişikliğine gidildi.)

    ilk iki sene çok iyi oynadık esasında. bir önceki sezondan dokuz maç fazla kazandık ilk sezonda. 18 ve 17 maç kazandık. her sezon daha iyiye gidiyorduk. yeni antrenör, bazı yeni yetenekler ve daha iyi gözükmeye başladık. phoenix'te olmaktan dolayı çok mutluydum, bir iyi, bir kötü sezon, bazen zirvede bazen en tabanda yer alabiliyorsunuz. wnba'de çok zor maçlar oynuyorsunuz, kolej kariyerinde kötü de oynasanız maç kazanırsınız ama burada öyle değil. kaybetmeyi anlayışla karşılamanız gerekir. nasıl kazanılması gerektiğini öğrenmeniz gerekir. aynı hataları tekrar yapmamayı öğrenmeniz gerekir. üçüncü sezon playoff yapamadık çünkü bir şeyler inşa ediyorduk. yine de son sekiz maçı kazandık. roma bir günde kurulmadı.

    (gbkz: paul westhead 1980'de lakers ile nba şampiyonluğu da kazanmış bir antrenör. ve magic? altıncı maçında johnson pivot oynamıştı, abdul-jabbar'ın sakatlığında ve mvp seçildi çaylak sezonunda.)

    çalıştığım en iyi koçlardan biriydi, harikadır. yetenekli oyuncuları ve farklı karakterleri nasıl yönetmesi gerektiğini iyi bilir ve onlara en iyi seviyeye gelmeleri için özgüven aşılar. magic johnson'ı izleyerek büyüdüm. gerçek bir efsane.

    (gbkz: neden magic? oyun tarzın michael jordan veya kobe'ye daha çok benziyor, skorersin.)

    aslında ilk zamanlar oyun kurucu oynuyordum ve öyle büyüdüm. johnson'ı izlediğim dönemlerdi. phoenix mercury'deki ilk sezonumda da oyun kurucuydum. paul westhead geldiğinde beni şutör guard pozisyonuna taşıdı. ben de oyunumda küçük değişiklikler yaptım, farklı akıl oyunlarıyla ama her zaman onu izlemekten keyif aldım.

    (gbkz: avrupa'ya giden wnba oyuncuları kervanına katıldın sonra ve 2005 yazında rusya'nın yolunu tuttun. neden rusya ve dynamo tercihi? sue bird?)

    menajerimiz sue bird ile aynıydı. sutton-brown vardı. bildiğin isimlerle aynı takımda oynamak iyi bir fırsattı. bilmediğin bir yerde ilk sezonunda tanıdığın insanların etrafında olması seni rahatlatır. bazı amerikalı oyuncular gelmek istemez, bazıları ister, her karakter farklı düşünüyor. aileden, yaşadığın yerden uzaklaşmak zor görünebilir. basketbolu çok seviyorum ve wnba bittiğinde sekiz ay boşta beklemek bana göre değil, oynamalıyım.

    (gbkz: 10 ağustos 2006'da houston comets karşısında üç uzatmaya giden maçta 47 sayı, 9 asist ile olağanüstü bir gece yaşadın ve yaşattın izleyenlere. karşında efsane isimler vardı thompson & swoopes gibi. kadın basketbolunun en iyi bireysel performansıydı belki de. neler anlatmak istersin o maça dair?)

    harika bir maç olmuştu, iki uzatmaya gitti. en iyi performans değildir herhalde. maçtan sonra insanlar çok şaşırdı, kadın basketbol maçında 47 sayı atan bir oyuncu. pek çok e-posta, sms, arama oldu. biraz daha zaman olsa kobe'nin 81 sayısını tarihe gömebilirdim (gülüyor). önemli olan maçı kazanmaktı, çünkü kaybettiğinizde hiçbir anlamı yok kaç sayı attığınızın.

    (gbkz: "paul ball" ile gelen run & gun felsefesi -phoenix suns, mike di antoni & steve nash sizi başarıya taşıdı ve sonunda wnba şampiyonluğu geldi 2007'de. mvp pondexter seçildi.)

    harika oynamış ve hak etmişti. çok mutluydum, heyecanlıydım çünkü üç sene üst üste playoff yapamamıştık ve şimdi şampiyonduk. kazanmak bireysel performansların önündedir benim için. her zaman kazanmak için oynarım, mvp ya da bireysel performans için değil. maç bittiğinde ve kaybettiğinizde geriye kalan ödüllerin hiçbir değeri bulunmaz.

    (gbkz: bir sezon sonra ise corey gaines antrenörlüğe geldi. california'dandı. ve wnba tarihinde ilk kez bir önceki sezonun şampiyonu sonraki sezon playoff göremedi. ve 2009. normal sezon ve finaller mvp'si, şampiyonluk. her şey tamamlanmıştı. 9 ekim 2009 hayatının en mutlu günü müydü?)

    los angeles'tan adamım, neredeyse aynı bölgedeniz. ilk sezon değişikliğin etkisi oldu, çok maç kaybettik ve playoff yapamadık. harika bir duyguydu elbette ikinci şampiyonluk. uğruna çok çalıştığınız bir şeyi elde etmek çok heyecan vericiydi.

    (gbkz: bird ile birlikte spartak'a geçtiniz daha sonra. 2007-2010 yılları arasında spartak moscow region formasıyla dört sene üst üste kadınlar euroleague şampiyonluğuna uzandın ve 2009 & 2010 final four mvp. neler anlatmak istersin?)

    harika bir takım, harika bir organizasyon, en iyi anılarım orada. kazandığınızda her şer çok güzel. çok yakın arkadaşlarım oldu. koç pokey chatman harikaydı. her şey olağanüstüydü. en önemli pay sahibi genel menajer shabtai von kalmanovic idi. inanılmaz bir adamdı, takımı bir araya getirme ve bizlere her daim arkamızda olduğunu hissettirme konusunda mükemmeldi. spartak moskova'nın başarılı olmasının sebebi shabtai'dir.

    (gbkz: avrupa kariyerinin wnba kariyerinden daha etkileyici olduğunu düşünüyor musun? eğer öyleyse bunun sebebi ne olabilir?)

    karşılaştırmak çok zor. wnba'de iki kez şampiyon olmak daha çok anlam taşıyor. euroleague'de dört sene üst üste şampiyonluk bir daha elde edilemeyecek bir başarı, belki galatasaray ile.

    (gbkz: son iki wnba sezonunda ise pondexter takas olurken dupree size katıldı ancak başarı gelmedi. takımı değiştirmeyi hiç düşündün mü yoksa mercury artık senin için bir yuvadan daha mı öte?)

    aslında iyi sezonlar geçirdik ve konferans finaline yükselmiştik. her ikisi de şampiyon oldu. phoenix harika, kariyerimi orada bitirmek istiyorum, 10 senedir oradayım. tek takıma bağlı kalmak hep benim çizdiğim yol oldu. bence önemli sadık kalabilmek. büyük oyunculara baktığımızda jordan ve kobe gibi bunun örnekleri var. phoenix'te oynamayı bıraktığımda wnba kariyerim de sona erecektir.

    (gbkz: 23 temmuz 2011'de wnba tarihinin gelmiş geçmiş en iyi 15 oyuncusundan biri seçildin. sence girmeyi hak edip seçilmeyen biri var mıydı? ve en iyilerin en iyisi?)

    listeden birini çıkarmak imkansız, bu yüzden bir şey diyemem. oradaki herkes gerçekten hak etti bunu, kariyerleri ortada. wnba kariyerine bakıldığında lisa leslie gelmiş geçmiş en iyi oyuncudur bana göre. oyunu olağanüstü domine etti. swoopes ve cooper da öyle. onlar ilk zamanlarda oynadılar ve jerry west, bill russell'ın nba'de olduğu gibi wnba'de köşe taşları.

    (gbkz: wnba'de de üst üste dördüncü ve toplamda altıncı kez sayı liderliği sıralamasını birinci olarak bitirdin 2011'de. ayrıca üst üste yedinci kez en iyi beşe seçildin. senin için, yeteneklerin için bir sınır var mı, bu açlığı nasıl sağlıyorsun?)

    oyunu seviyorsun, oynamaya devam etmek istiyorsun. gelişmeyi sürdürmek istiyorsun. oynamayı sevmeyi bırakmak, o tutkuyu kaybetmek, bunlar benim için geçerli değil. antrenman için salona her geldiğimde ilk heyecanımı taşıyorum.

    (gbkz: senin gibi skorer olan üst düzey oyuncuların kariyerinde iki evre oluyor genelde. ilk zamanlar atletik özellikler ön plana çıkarken son zamanlar mental özellikler dikkat çekici oluyor. jordan ve kobe gibi. sen böyle bir geçiş dönemi yaşayacak mısın?)

    iyi bir noktaya temas ettin. fiziksel olarak her zaman 25 yaşındaymış gibi oynayamazsın. yaşlandığında daha çok zekanla oynamalısın çünkü vücudun bazı işler için izin vermeyecektir. bir süre sonra artık tecrübeni kullanmak zorundasın, sahada daha iyi pozisyonlar bulmak için. oyun hakkında daha çok düşünmelisin ki basit oynayabilesin.

    (gbkz: geliştirmen gereken bir yönün var mı? lebron gibi all-around bir oyuncusun hatta en iyi all-around oyuncu olduğun hep dile getiriliyor. sırtı dönük oyunu az kullanıyorsun burada?)

    her sene daha iyi olmak zorundayız, gelişmemiz gerekiyor, olduğumuz yerde kalamayız. ben de bunu deniyorum. galatasaray'da oyun sistemi farklı, her takımın ayrı bir tarzı var. bizde tina ve sylvia olduğundan gerek kalmıyor buna. fenerbahçe'de angel ve penny'nin post up oynadığını görebilirsiniz.

    (gbkz: 2011 wnba finallerinde ilk kez iki kadın antrenör karşılaştı. gelecekte sen de düşünür müsün antrenörlüğü?)

    bu gerçekten hakkında düşündüğüm bir konu. doğru yer ve zaman önemli elbette. eğlenceli olabilir.

    (gbkz: gelelim galatasaray'a. transfer sürecin nasıl şekillendi? bir sezon önce de fenerbahçe forması giymiştin. rekabetçi kimliğinin bunda etkisi var mı? fowles eski takım arkadaşın?)

    hızlı ve güzel bir süreçti. bir gün önce takımım yoktu, bir gün sonra oldu. lindsey menajerim galatasaray'ın sözleşme önerdiğini söyledi. o sırada las vegas'ta amerika milli takımı kampındaydım. havuzdaydım imzaladığımda, tereddüt etmedim. sylvia da vardı, birlikte imzaladık hatta.

    (gbkz: 12 maç üst üste kazanıp ros casares karşısına çıkmıştık ancak büyük bir yenilgi aldık ve takım & taraftar eksenli özgüven sorunu yaşandı. sence bu denli bir fark var mıydı aramızda?)

    bir farkla da kaybetseniz, 30 farkla da kaybetseniz yenilgi yenilgidir, değişmez. sezon çok uzun, ligdeki bir maç hiçbir zaman sezonu belirlemez. çok iyi bir takıma karşı oynadık ve bence bizim için iyi bir şey bu. son 10 yılın en iyi euroleague sezonlarından biri yaşanıyor.

    (gbkz: cumhurbaşkanlığı kupası ve türkiye kupası'nda fenerbahçe'yi yendik ancak ligde iki maç kaybettik onlara. denk güçlerin mücadelesi mi?)

    bu bir sezon, insanlar sezon içerisindeki maçları pek hatırlamazlar, şubat'ta oynanmıştır. önemli olan sezon bittiğinde şampiyon olup olmadığınızdır. sezon başıyla sonu arasında kalan her şey şampiyonluğa hazırlıktır. ne zaman sıra kupa kazanmaya geldiyse işte bu önemlidir. euroleague zamanı, işte bu önemlidir. avrupa'da şampiyon olduğumuzda ros casares maçını hatırlayalım olur mu, olmaz!

    (gbkz: takımda en iyi anlaştığın isim kim? uconn & tina?)

    tina, pip, ticha. zaman ilerledikçe herkesi tanıyorsun, ne kadar iyi olduklarını görüyorsun. ışıl, bahar. takımda herkesle iyiyim ve iyi bir takım olmanın gerekliliklerinden biri de bu ve bizde fazlasıyla mevcut.

    (gbkz: galatasaray'da mutlu musun?)

    geliş kararımın çok hızlı olduğunu söylemiştim. bazen hızlı verilmiş kararlar insanı sonradan yanıltabiliyor fakat ben çok doğru karar verdiğimi istanbul'a ilk geldiğim gün beni karşıladıklarında anlamıştım. herkes o kadar sıcak ve doğal ki burada gerçek bir aile ortamı var. müge ve özge'nin yakınlığı ilk geldiğimde nasılsa şu anda da o şekilde. bana çok yardımcı oluyorlar. kısa sürede özge ile aramızda güzel bir arkadaşlık ve iletişim doğdu, bana her türlü yardımı yaptığı için ona teşekkür etmek istiyorum. müge her şeyin en iyi şekilde yürümesi için gözümüzün içine bakıyor. teknik ekibimiz çalışmayı seven insanlar ve böyle bir ekipte yer almak harika. başarımız ve uzaktaki ailelerimizi aratmamak için burada her şey en iyi şekilde yapılıp yürüyor.

    (gbkz: taraftarlar?)

    taraftarımız çok coşkulu, özellikle derbi maçlarında üstünlüklerini her seferinde gösteriyorlar. onlarla daha çok beraber zaferlere ulaşacağımıza inanıyorum.

    (gbkz: çok konuşkansın, hiperaktifsin denebilir. bu pozitivizm ailenin sana aşıladığı bir özellik mi?)

    bizim kültürümüzde böyle bir durum var. arjantinliler ve italyanlar hayattan keyif almayı seven sıcak insanlar. uzun akşam yemekleri aileyle birlikte, ciddi olmayan anlar, ben de böyle olmaya çalışıyorum. üzgün ve perişan olmak istemiyorum. her gün basketbol oynuyoruz, bunu ortaya taşıyamayız ve bence takıma da yansıyor bu pozitivizm.

    (gbkz: çalıştığın en iyi antrenör? birlikte oynadığın en iyi oyuncu?)

    auriemma. 18 yaşındaydım, çok genç iken ondan çok şey öğrendim üzerimde büyük bir etki bıraktı ama her koçtan farklı şeyler öğreniyorsunuz. leslie.

    (gbkz: iki yıldır istanbul'dasın. nasıl bir şehir? nerelere gidebiliyorsun?)

    istanbul'u gerçekten seviyorum, harika bir şehir. çok fazla enerji var, her sokakta neredeyse bir restoran var. her yerde çok fazla insan oluyor. leb-i derya çok güzel bir yer. bebek'te chilai güzel, boğaz etkileyici zaten. radisson otel'de brunch.

    (gbkz: türk yemekleri? en çok nerenin yemeklerini sevdin, arjantin?)

    çok seviyorum. tavuk şiş favorim, kebabı çok beğenmedim. arjantin yemeklerinde de barbekü, et yemekleri meşhur, benziyor.

    (gbkz: nba'yi takip eder misin? favori takımın? suns veya lakers? jordan veya kobe?)

    lakers ilk takımım, orada doğdum. suns ikinci takımım. kobe altıncı yüzüğünü kazanana kadar jordan.

    (gbkz: diğer sporlarla aran nasıl? beyzbol, amerikan futbolu vs...)

    futbol, tenis ve basketbol, başka yok.

    (gbkz: galatasaray erkek basketbol takımını izliyor musun? jaka lakovic ile yaptığım söyleşide seninle teke tek oynasa kim yener diye sormuştum gülerek kazanırım demişti.)

    çoğu zaman izliyorum ve onları seyretmeyi seviyorum. çok iyi bir takım, her topa dokunuyorlar, her pozisyon en iyi opsiyonu buluyorlar, agresifler, harika bir takım, lidrler şu an, shipp olmayacak ama onlar devam edecektir. benden çok para kazanıyor jaka, bırakalım da yensin. (gülüyor)

    (gbkz: otobüslerde hep müzik dinliyorsunuz. ne tür? son dönemde lana del rey sanırım. başka, amerikan grupları?)

    lana del rey harika. benim tarzım daha çok red hot chili peppers, nirvana, guns n' roses, pink floyd, the doors gibi. ya da batı yakası rap gruplarından 2pac.
  • 313
    transferi konusunda henüz bir netlik olmayan oyuncumuz.

    kadın basketbol takımımızın genel menajerine göre; ummc ekaterinburg'a transferi gerçekleşmiş, imzalar atılmış.
    ama diana taurasi'nin kendi menajeri ise henüz imzaların atılmadığını, kesin bir şey olmadığını söylemiş. *

    inşallah taurasi'nin menajeri doğru söylüyordur.
    taurasi'nin gitmemesi lazım. gelecek sezon* karşı yakayı ezerken onun da bizde olması lazım. şampiyonluk kupasının onun ellerinde kalkması lazım!
  • 315
    hala inanamıyorum gittiğine,ummc ekaterinburg transferini açıkladığında dünyalar başıma yıkıldı sanki. böyle bir yıldızı nasıl olur da kaçırırız diye içim içimi yedi. geçen sene * galatasaray kadın basketbol takımı maçlarını izleme sebebimdi kendisi. sağolsun ceyhun yıldızoğlu dee 'den mahrum bıraktı bizleri ve kızcağız rusya ya kaçtı.
    yollarımızın yeniden kesişmesi dileğiyle ...
  • 323
    yanlış zaman,yanlış insan derler ya öyle. nefret ettiğim kadın basketbolunu zamanında bana sevdiren,aşık olduğum kadındır kendisi. şu anki takımda olsa mükemmel olurdu mükemmel. ceyhun denen cibileytsiz ile çalışmak zorunda kaldı :(üzülüyorum amk. kobe bryant'ı galatasaray erkek basketbol takımı'nda görmek gibi bir olaydı,bu kadın bir yıl bizde oynadı lan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın