• 1
    braveheart'ın en gaz sahnesi kuşkusuz william wallace'ın savaş öncesi attığı o muhteşem tiradın olduğu bölümdür. o tiradı atmadan evvel karşısında düzensiz şekilde toplanmış olan iskoçlara kendini tanıtır:

    -iskoçya'nın evlatları, ben william wallace!

    o esnada karşısındaki iskoç köylülerinden biri buna inanmayarak: "william wallace'ın boyu 2 metredir." der. william wallace da müstehzi şekilde ona şu cevabı verir:

    -evet, duydum. bütün düşmanlarını öldürüyormuş, kendisi burada olsa gözlerinden ateş saçarak düşmanlarını yok ederdi. kıçından çıkan şimşekle de onları yakardı...

    ***

    90'ların ikinci yarısında lig maçlarını rahmetli cine5 şifreli bir şekilde yayınlardı. bu şifreyi kırmak için çeşitli yöntemler elbette vardı ama bilgisayar gerektiriyordu. benim gibi bilgisayarı olmayanlarsa bu şifreyi aşmanın başka yöntemlerini arardı. misal aynaya sprey sıkıp ekranı o spreyli aynadan izlemeye çalışmak gibi antin kuntin yöntemler o zamanlar epey popülerdi. kanepeden yere doğru tıpkı bir yarasa gibi baş aşağı sarkıp bu şifre illetini aşmaya çalışanların belli bir müddet sonra cayır cayır kusarak emellerine ulaşamadığı da vakidir, kendimden biliyorum.

    peki, o kadar insan niçin bu çileye katlanıyordu? elbette biricik aşkları olan futbola erişebilmek için. bu anlattıklarım şimdiki nesle saçma gelebilir çünkü vidostream.dn.ua adlı rus sitesinde nikaragua 2. ligini bile izleyebiliyoruz artık. digitürk sadece bizim ligi vermekle kalmıyor; ingiltere, ispanya, italya, fransa liglerini de yayınlıyor. bir maç biter bitmez özetini youtube'dan izleyebiliyoruz ya da maçın bitmesine ne hacet, maç henüz devam ederken twitter'da, vine'da maçın gollerini sıcağı sıcağına görebiliyoruz. lakin on beş, yirmi sene evvel durumlar böyle değildi. cine5 decoder'ına sahip olmak lüks bir şeydi, yaşadığım ilçede sadece kahvehanelerde vardı. internet diye bir şey yoktu; aslında vardı da o zamanki internet'in bugünküyle hiçbir alakası yoktu. ana haber bültenlerinden sonra çıkacak spor bültenlerini izleyeceğiz de dünyadan haberdar olacağız diye hiç anlamadan demirel, çiller, mesut yılmaz, ecevit haberlerini hatmediyorduk. spor bülteni de spor bülteni olsa; ilker yasin'in ve show tv'de çıkan mahkeme suratlı spor spikerinin 2 dakika sürmeyen, bazen arka planda video bile dönmeyen mini minnacık programcıklarıydı bunlar. liseliler bilmez, o zamanlar nüfus sayımı olurdu ve bu sayım esnasında sokağa çıkma yasağı konurdu. o sayımlardan birinde cine5 gün boyu şifresiz yayın yapmıştı, hiç unutmuyorum. hatta o zamanlar terim'in yönettiği fiorentina'nın maçını naklen yayınlamışlardı da gözümü kırpmadan izlemiştim o maçı. gerçi trt de arada la liga maçları veriyordu ama hem maçların saatleri çok geç vakitlerdeydi hem de yasak olanın verdiği cazibeye sahip olamıyordu. zaten serie a, o zamanlar futbolun nba'i idi.

    25-30 yaş civarındakilere en unutamadıkları, en güzel buldukları futbol turnuvasını sorun; on tanesinden dokuz tanesi fransa 98 der. zira hem turnuva çok güzeldi, her takımda muhteşem yıldızlar vardı (kolombiya'da bile valderrama vardı) hem de yukarıda bahsettiğim futbol erişiminin kısıtlılığından ötürü çölde vaha etkisi yaratmıştı. zidane, bergkamp, shearer, batistuta, davor suker, hagi, bierhoff, baggio gibi adamları canlı canlı izlemek rüya gibi bir şeydi. gerçi çoğunun sadece adını duymuştuk ama işte şimdi izleme fırsatımız vardı. o zamanlar işin tekniğinden, taktiğinden bir halt anlamadığım için genelde gol ve çalım odaklı seyrediyordum maçları. bana bunları en güzel sunan takım da kuşkusuz brezilya'ydı. taffarel'li, roberto carlos'lu, rivaldo'lu, bebeto'lu o müthiş kadronun içinde bir tane oyuncu vardı ki futbol oynamıyor adeta sanat icra ediyordu: ronaldo luis nazario de lima. hız, şut, pas, çalım... adam komple futbolcuydu. başka oyuncuları da beğenmiştim ama mesela onların şutları iyiydi ama yavaşlardı ya da hızlıydılar ama çalım atamıyorlardı... zaten en mühimi de oydu ya: kimse ronaldo gibi çalım atamıyordu. ronaldo gol atınca hayvanlar gibi seviniyordum, kendimi onun yerine koyuyordum. finale kadar her şey çok güzeldi. finalin oynanacağı gece ricky martin konserini de izleyip tam maçın artık başlamasını beklerken ilçede elektriklerin gitmesiyle dünyam başıma yıkılmıştı. maçı izleyemeyecektim. ertesi sabah maçın skorunu duyunca "iyi ki izlememişim..." diye geçirdim içimden ama bendeki ronaldo aşkı başlamıştı bir kere.

    nerede bir yerde okumuştum, günümüzdeki ünlülerin (aktör, şarkıcı, sporcu) asla 80'lerdeki ve 90'lardaki kadar büyük ve şaşaalı olamayacağı tezi ortaya sürülüyordu. çünkü günümüzdeki ünlüler, 20-30 sene öncekilere nazaran çok daha "erişilebilir" haldeler diye devam ediyordu. hakikaten de öyle. günümüzdeki neredeyse her ünlünün twitter'ı, instagram'ı, facebook'u var ve bu hesaplarını güncel olarak kullanıyorlar. yediklerini, içtiklerini, sıçtıklarını, gezdiklerini anbean görebiliyoruz. benim çocukluğumda öyle değildi mesela. internet filan zaten yoktu, tv kanalı sayısı ve o kanalların tematikliği günümüzdekiyle kıyas edilemeyecek kadar azdı. gazeteler asparagastan geçilmezdi. esat yılmaer'in chicago bulls röportajını hatırlayın. geriye kala kala hayal gücümüz kalıyordu bize. e insan idolleştirdiği kişileri de hep müspet şekilde tahayyül ediyordu. günümüzde bunu yapamıyorsun işte... farzımuhal vagner love'u idol olarak kendine seçtin, bir de bakıyorsun ki internet'e adamın pornosu düşmüş! messi'yi çok seviyorsun, bir de okuyorsun ki adam babasıyla birlikte türkiye'nin cari açığını kapatacak kadar vergi kaçırmış. eskiden olsa biz bu haberi öğrenene kadar ispanya'da vergi affı çıkar, borcunu taksitlendiren messi tüm suçu babasına yıkar... velhasıl biz bu haberi duyamadan haber çoktan tedavülden kalkardı bile. sadece bu da değil. iletişim meselesi de mühim. semih kaya'ya sinirlenen taraftarın biri kalkıp "keşke gözün kör olsaydı..." diye twit atıp "eyvallah kardeşim..." diye dönüt alabiliyor. ingiltere'ye eliyle o golü attıktan sonra maradona'nın "o elin keşke götüne girseydi..." diye tepki aldığını düşünsenize. ne o zamanlar ne de benim çocukluk dönemimde yoktu böyle şeyler. michael jakcson, madonna, michael jordan, maradona gibi isimler bu kadar ikonikse onların aktif olduğu dönemlerde internet'in olmamasının da etkisi bayağı büyük olsa gerek. yani şunu demek istiyorum: internet yokken insanlar idollerine çok daha sıkı sıkıya bağlıydı. onları neredeyse kusursuz olarak çizmişlerdi dimağlarına. misal ben çocukken mahallenin abilerinin anlattıkları bir efsane vardı: bruce lee'nin karın kasları o kadar sertmiş ki bıçak işlemiyormuş, biraz daha yaşayabilse mermi de işlemeyecekmiş, bunu öğrenen düşmanları onu makineli tüfekle tarayarak öldürmüşler... bunu şu an 7 yaşındaki bir çocuğa anlatsak "siktir deli" der muhtemelen ama ben bunları dinlediğimde 10 yaşında filandım, anlatanlar belki 20 yaşlarındaydı. ister masumiyet deyin ister cehalet... o zamanki durum böyleyken böyleydi. baştaki william wallace meselini de ondan anlattım. zihnimiz beklentimizin yüksek olduğu "meçhul"lerin bütün defolarını ayıklamak üzere evrilmişse suç iskoç köylünün olacak değil ya...

    işte böyle bir ortamda ve -almanların zeitgeist dediği- zamanın ruhunun içinde yoğrulmuş ben ve benim gibi doksanlar çocuklarına cristiano ronaldo'nun; -siz ister brezilyalı ister şişman deyin ben gerçek ronaldo diyorum- gerçek ronaldo'dan daha iyi olduğunu anlatamazsınız. benim önüme istediğiniz kadar gol, kupa istatistiği dökün; iş mukayeseye gelince duygularım mantığımı çok fena felç edecektir. iş bununla da kalmayacaktır, savımı kuvvetlendirmek adına muhatabıma çeşitli argümanlar sunacağımdır... mesela: "hacı iyi ama gerçek ronaldo çok büyük sakatlıklar geçirdi, onlar olmasa cristiano'yu geçerdi kesin..." diyerek olmayana ergi yapacağımdır veyahut "tamam da o zamanlar şimdiki gibi bütün yıldızlar bir takıma toplanmıyordu ki, her takımın büyük yıldızları oluyordu..." diyeceğimdir hatta belki de "ohoo, tüm takım cristiano'ya çalışıyor... tabii atacak o kadar golü..." bile derim. bu cümlelerin üçünü birden kurma ihtimalim de hiç zayıf değil... ben 2002 dünya kupasından sonra saçımı şöyle kestirmiş adamım*:

    https://i.hizliresim.com/AJW8n0.jpg

    siz neden bahsediyorsunuz yahu?
App Store'dan indirin Google Play'den alın