• 1
    sabah uyanıp gazetemi alıyorum, açıyorum, önce biraz göz gezdirip sonra takımımın sayfasına yollanıyorum. takımım idmanda şov yapmış. yöneticilerden birinin oğlu evlenmiş. normal haberler işte. son maçta büyüklüğümüze yakışır oynamamışız, ama büyük takımız adı üstünde atlatırız bunları nasıl olsa. zaten devre arası iki dünya starı katılacakmış takıma, gazete yazıyor. ikisi de liglerinde fırtınalar estiriyor. o zaman gör sen bu takım nasıl oynuyor. türkiye'nin en tarafsız spor gazetesini okumaya devam ediyorum. hakemler sene başından beri rezil, asbaşkan böyle giderse biz yapacağımızı biliriz demiş. az bile demiş, şerefsiz hakemler... köşe yazılarına gözüm takılıyor, yine takım içi sorunlar, teknik direktörün yetersizliği, büyüklüğümüzü kaldıramaması. canım sıkılıyor gazeteyi bırakıp giyiniyorum, işe can sıkıntısından biraz erken gidiyorum. radyoda biri sabah okuduğum haberleri tekrar ediyor. radyoyu da kapatıyorum. iş arkadaşlarım dalga geçiyor içeri girdiğimde, "nasıl koydu gençlerbirliği" diyorlar. bir küfür savurup kendi götü pireli takımlarına bakmalarını söylüyorum. biri hadi len diyor, ama o iki dünya starı gelsin, o teknik direktör bozuntusu gitsin yerine dünya çapında biri gelsin derbide ağlatacağız hepsini. hakemler de maça kadar ayağını denk alır nasıl olsa. asbaşkan dedi ya işte. mesai bitiyor, çıkıyorum. yolda refleks olarak radyoyu açıyorum, biri takımımı konuşuyor. bu sistem olmaz diyor, son maçta gördük işte diyor, takım ne bu sistemi ne hocasını sevdi diyor. taraftar isyan ediyor diyor, altıncı hafta oldu herhalde isyan edeceğiz artık. adam haklı, son maçta takım çok kötüydü, insan o kadar pozisyonu gol yapamazsa olacağı bu. gerçi futbolcular ne yapsın böyle taktiğe böyle oyun. tek forvet oynanır mı köy takımları gibi. neyse nasıl olsa devre arasında transferler, hoca değişimi falan sene sonu zirvedeyiz yine. hakemlere de önlem alınacak nasıl olsa, derbide anlaşılır kim iyi kim kötü. yol bitmeden program bitti. bir başkası çıktı yine konuşulan benim takımım ama tartışılan şey yeni transferimiz bu sefer. yorumcu diyor ki teknik direktör istememiş aslında onu, ondan kötü oynuyormuş. ah başkan sen de bunu yapacaksan olmaz ki, böyle başkanlık mı olur. ama nasıl olsa hoca yolcu, yeni transfer de toparlar o gidince. o kadar para saydık, bir zahmet oynasın. adı bile yeter aslında, rakibimiz böyle adamları görüşmeye bile çağıramaz, başkan sağolsun takım kimseyi tanımaz transfer söz konusu olunca. yol bitiyor, eve geliyorum, aç değilim, midem buruk aslında biraz. televizyonu açıyorum, gelene kadar saat geç olmuş, futbol programları başlamış. birine denk geliyorum, kel bir hakem eskisi konuşuyor. benim takımımdan cacık olmazmış, bu takım böyle giderse küme düşermiş. sensin cacık, bir de konuşturuyorlar böyle adamları. hakemler hep rakiplere çalışmasa bunları zor söylerdin. benim sevdiğim adam aldı sözü, hep öyle olur, ne zaman biri takımımı kötülese o hemen savunur. diyor ki, takımım bütün engellemelere karşın şampiyon olacakmış, ama teknik direktörün gitmesi lazımmış tabii. türkiye'yi kavrayamadı diyor, burası diğer ülkelere benzemez diyor. işte yorumculuk böyle olur, adam konuşuyor be abi. kanalı değiştiriyorum, kahküllü bir futbolcu eskisi konuşuyor, maçı değerlendiriyor. teknik direktörümüz maçı daha çıkmadan kaybetmiş aslında, öyle sistem mi olurmuş, rakibi iyi analiz etmemiş. vay anasını diyorum, adam maçı başlamadan çözmüş. bu adam teknik direktörümüz olsa hallaç pamuğu gibi atardık bütün takımları. sonra bir takım söylüyor, ismi yabancı. ispanya'dan herhalde, uzay takımı gibi diyor yanındaki adama. bizim iki starımız gelsin biz de oluruz uzay takımı. bir de başkan futbolcuları uyarmalı, kolay mı böyle büyük bir takımda oynamak, değerini bilsinler. program bitiyor. değiştiriyorum kanalı, maçları izlediğim kanalda bir hakem bir de ne iş yaptığını bilmediğim adam var. futbolcu balık gibidir diyor, uzun süre saklayamazsın bozulur kokar diyor, zamanında oynatacakmışsın. alem adam, kendini izletmeyi biliyor. onu izlerken uyuyakalıyorum. ertesi sabah biraz yorgun kalkıyorum. ama işe gitmem lazım. hem akşam maç var, stada gideceğim uzun süre sonra. teknik direktörün de son maçı olur inşallah. işe gidiyorum, zaman geçmiyor, geçmiyor, geçmiyor, sonra mesai bitiyor. doğruca stada yollanıyorum, yoksa maça geç kalırım. keşmekeş içinde stada giriyorum. maçı hiç sevmediğim bir hakem yönetiyor. kesin satmıştır maçı, federasyona birinin haddini bildirmesi lazım. on dakika geçiyor, yirmi dakika geçiyor, ilk yarı bitiyor, yetmiş dakika geçiyor gol yok. çok da yavan oynuyoruz. rakip dişli, açık yakalamak için uğraşıyor. maç bitime yaklaşıyor, savunmada bir oyuncumuz top sürmek isterken kaptırıyor. rakibin hızlı forveti topu aldığı gibi uçuyor kalemize, kaleciyi çalımlıyor, vuruyor... stad cehenneme dönüyor, teknik direktöre küfredenler, oyunculara küfredenler, kavga edenler. ben de teknik direktöre küfrediyorum, zaten maaş yatmamış hala. avazım çıktığı kadar futbolcular sahtekar diye bağırıyorum. maç bitiyor, yeniliyoruz. teknik direktörümüz daha ligin başı diyor. ulan ligin kaçıncı haftası geldi, derbi yaklaşıyor, bu adamı dövmezsin de ne yaparsın. neyse, kendime hakim olup eve dönüyorum. yorgunum ama sinirliyim de, uyumak yerine televizyonu açıyorum. fularlı bir yorumcu diyor ki, inanamıyorum yani böyle bir korkaklık olur mu. iyice sinirden deliriyorum. böyle bir adamı bize teknik direktör diye yediren yönetime, futbolculara, hakeme, aklıma kim geldiyse hepsine sövüyorum. taraftar değil miyim, hakkım. kaldı ki ben futboldan anlarım, öyle içi boş taraftar değilim. sistemi bilirim, taktiği bilirim. taraftarı kandıramazsınız derken benden bahsetmişler sanki. bütün taraftarlar bana benzese şimdiye her kupayı kaldırmıştık. o uzay takımı da perişan olmuştu karşımızda. yönetimde aynı benim gibi düşünen adamlar var ama. arada sırada çıkıp böyle gitmez bu işler diyorlar, diyorum ki ben de aynısını söylüyorum işte. her taraftar benim gibi olsa...
App Store'dan indirin Google Play'den alın