116
"yeniden doğuyorsun..." facebook'a yazdığım ilk şey bu oldu berkin için. çünkü olacakları tahmin ediyordum. haberi ilk kız arkadaşım yazdı. aslında beklediğim ve kendimi de hazırladığım bir olaydı. çocuk 16 kiloya düşmüş, kalbi 45 dakika durmuş. "berkin ölmüş..." dedi. internete baktım biraz. ölmüştü. metrodan iş yerine kadar ağladım. sabah sabah... içim ezilmişti. kaldıramamıştım. hâlâ kaldıramıyorum. olanları kendime hâlâ açıklayamıyorum. akıl, izan, vicdan sahibi hiç kimse de açıklayamıyordur herhalde. dün akşam da başım yastıkta yine ağladım...
ama sözlükte kendini bilmezin biri "neden pijaması kesilirken ağlayan çocuğa üzülmüyorsunuz da buna üzülüyorsunuz?" diyor. kimin, neye, ne kadar üzüleceğine siz mi karar vereceksiniz? ben o videoyu izleyemedim bile. haber sitesinde gördüm. açamadım. suriye'de, fakirlik, açlık içindeki bir çocuğun ağlamasını nasıl, niye, hangi sağlam psikolojiyle izleyebilirim ki? bir andaval millete böyle hesap sorma yetkisini nerden buluyor? cahil cesareti diyoruz biz buna galiba... bu insanları küçümsemekte beis görmüyorum. toplu iğrenin ucu kadar değerleri yok gözümde. bu adamlarla aynı oy oranına sahip olmamız da demokrasinin suçu. ne diyor bernard shaw: "demokrasi düzenbaz bir azınlık tarafından atanmak yerine yetersiz bir çoğunluk tarafından seçilmeyi getirir." yetersiz çoğunluğun seçtiği adam en fazla bu kadar oluyor... her gün bir cenaze, taksim hep polis kordonunda. kamu malı olan gezi parkı'na kamu alınmıyor. yolsuzluklar gırla... eserleriyle gurur duyabilirler. cahillikleriyle övünebilirler. problem yok. su akar yolunu bulur.
berkin'i ötekilerden ayıran ne? bunu siz göremiyorsanız nasıl anlatabiliriz ki? siz bardağı taşıran son damlanın hesabını verebiliyor musunuz? taşan bardak için son damlayı mı suçluyorsunuz? ya da bir futbolcu hakeme isyan ettiğinde sadece son haksız karara mı isyan ediyordur?
sizce bu insanlar da sadece berkin'in ölümüne mi isyan ediyor? hırsızlıktan katilliğe çok hızlı geçenlere değil, haksızlıklara, imkânsızlıklara, iltimaslara, işkenceler, göz altında kayıplara, küçümsemelere, alevi-sünni diye milleti ayırıp atamalarda yapılan haksızlıklara, öss'de, öys'de, lys'de, kpss'de patlayan kopya skandallarına, her türlü farklılıkların bastırılmasına, alkol yasaklarına, taksim'in mahvedilmesine, istanbul'un her yerine bina dikilmesine, memleketin her cennet köşesine sikimsonik bir villa yapılmasına... değil de sadece berkin'e mi isyan ediyor bu insanlar? sen bunları göremiyorsan çok özür dilerim ama ya kafan yeterince analitik çalışmıyordur, ya da körsündür.
akp 12 yıldır kendisi gibi olmayanları bastırmaya çalışıyor, hapislere atıyor, cezalandırıyor, ötekileştiriyor. sen akp'liysen bunu hissedemezsin, hatta bu sana belki doğal bile gelebilir. nihayetinde "öteki"ni yok etmeye programlı bir düşünce sistemi. ötekini ezmeye, ihale vermemeye, sınavlarda derece yapsa bile atamamaya programlı bir zihniyetin ürünü. "baş örtülü bacıma saldırdılar" diye yalan söylemyi meşru gören bir düşüncenin ürünü... (sahi nerede o görüntüler, tayyip açıklayacaktı? kaç ay geçti? sığınabildiği bir tek baş örtüsü kaldı çünkü. muhafazakârları kullanıyor. sırtlarına binmiş kırbaç vuruyor. yaptığı bu. onlar da kullanıldıklarının farkında değil. devam...) bütün bu olanlardan sonra akp'li kalabiliyorsanız da sizin başarınız gerçekten kutlamak gerek. bu ülkenin en büyük gerginlik kaynağına karşı bu eylemler. erdoğan'a karşı. artık abd sırt çevirdi, ab sırt çevirdi. iş dünyasında kendisinden olmayanlara verdiği orantısız cezalar yüzünden iş dünyası da sırt çevirdi. çünkü meştuiyetin olmadığı, üç kâğıdın cirit attığı yerde sağlıklı ticaret, sağlıklı rekabet yapılamaz. bunlar sürdürülebilir yöntemler değildir. çökmeye mahkûmdur. çökmenin de arifesindeyiz.
tayyip'in de arkasında bu yüzden kala kala düşünme yeteneği kafası kopmuş tavuk kadar olan bir yığın kaldı arkasında. bir de hes'leri pazarladığı bazı medya patronları. ama medya da sıkıldı kendi üzerindeki baskıdan. çatlaklar oluşuyor. bu tepkilerin hepsi, bu isyanların hepsi bu baskılardan ötürü. baskı ne kadar fazlaysa tepki de o kadar fazla olur. bu bir fizik kuralı. milyonlarca insan bugün berkin için ağlıyorsa, tayyip'ten nefret ediyorsa bu aksiyon-reaksiyon meselesinden.
aziz nesin... diyeceğim, ama demiyorum. çünkü bu memleketteki aptal oranı %60 değil. buna güveniyorum. hepsinin hesabının sorulacağı günler de uzak değil. diktatörlerin çökerteceği binadan kimler sağ kalır, göreceğiz. cenazeye gidenlere "ölü sevici teröristler..." diyen hırsız vekilinize gidip oy verin siz. vicdanınız sızlamıyorsa gidin evet'i basın. berkin'i, ali ismail'i falan düşünmeyin. on milyon dolarlık rüşveti beğenmeyenleri falan düşünmeyin. gidin akp'ye oy verin. iki gün sonra kardeşiniz, bacınız, anneniz kafasına kurşun yiyip öldüğünde de "yeter ki tayyip eksilmesin penceremden" der, bağrınıza taş basarsınız.
yas tutan insanlara uyarısız, sorgusuz, sualsiz su sıkan toma'nın da hortumunu, benim üzüntüme sayaç koymaya çalışanın aklını... başka bir şey demiyorum.