sözlük yazarlarımızın da admin olduğu bir hesap olan
transfersimo'nun güzel bir analizini bırakayım.
https://x.com/...DuMkF6SDqSw&s=19 "birkaç gündür barış alper yılmaz’la ilgili bundesliga’da “hmmmm shön!” diye bahsediliyorken aklıma geldi. sadece koşuyor mu bu çocuk? elbette hayır!
modern futbol (pep kelinin içine ettiği değil) belli evrelerden geçtikten sonra mükemmeli arar.
mükemmellik kimine göre topa sahip olmaktır, kimine göre rakibinden daha fazla koşmaktır. ancak her ikisinde de önemli olan tek şey fiziksel yeterliliktir.
kerem aktürkoğlu’nun varlığı nedeniyle, biraz daha acemiliğinin etkisiyle ilk iki sezonunda 1.717 dakika süre alabilmişti. bu sürenin azlığını şöyle ifade edeyim, sezonun yarısını oynamışken barış şu anda 2.128 dakika süre aldı ve manaj’ın vahşi hareketi olmasa bu süreye bir 90 dakika daha ekleyebilirdi.
bu verilerin hiçbirinde milli takımlar yok onu söylemek isterim.
barış, az süre aldığı zamanlardan bu zamanlara geçerken, kimsenin inkar edemeyeceği bir süreç geçirdi. buraya, yani takımın vazgeçilmezi olmayı hak ederken bunu tırnaklarıyla kazıya kazıya yaptı. özel hocalar tuttu. idmanların dışında çalıştı. kasetlerini izleyip hatalarını gördü, onları yok etmeye çalıştı. yaptı yapamadı orasını anlatacağım ama son derece hak etti buraları.
modern futbol bir futbolcudan, kaslarındaki tüm gücü isterken (bu kadar maç oynanmasına rağmen) aynı zamanda bir şey daha istedi “farklı” mevkilerde oynayabilme özelliğini.
bakalım barış alper ne yapmış bu zaman kadar;
forvet
ikinci forvet
sol kanat
sağ kanat
sol bek
sağ bek
oynamış. bunu yaparken boş beleş oynamamış. korkuluk gibi sadece hacim kaplamamış… misal 9 maçlık sol bek performansında 1 asisti var. her oynadığı yerde gol veya asiste katkıda bulunmuş. dahası takımın en çok sprint atan oyuncusu olmuş. sprint mesafesi ise herkesten daha fazla.
eskiden 90’lı yıllarda benim gibi çocuk olanlar iyi bilirler ki, o günlerde stoperler fizikli, hava topu vermeyen ama kalas, orta sahalar kıvrak, forvetler durağandı. arada birkaç istisna hariç. o günlerde oyunculardan beklenen şeyler başkaydı. bugün ise bir 10 numaradan koşması, pres yapması, top kazanması, defansif olarak takıma destek olması bekleniyor. tabi ki buna 10 numara denmiyor artık ama siz beni anladınız.
barış, o günlerden kalma adam koridoru kullanma becerisine, son 1.5 sezonda 5.618 dakika maç süresi ekleyerek denklemi değiştirdi.
sadece bu sezon 11 golü var, hem lig hem avrupa’da. bunun yanında %78.3 ile top çalıyor. trent alexander-arnold bu sezon %72 ile top çaldı. bu kıyaslamayı neden yaptım, barış, sol kanat oynadığı zamanlarda, sol ayağının zayıflığından dolayı topu forvetiyle bir türlü buluşturamıyor. bunun yeni gelen osimhen ile bir ilgisi olduğunu düşünüp geçen seneye baktım ama orada bugünden daha kötü.
maç başına 0.62 başarılı orta yaparken geçen sene bu rakam 0.51. trent alexander-arnold ise maç başına 1.73 ile orta yapıyor. barış çok değil 1 tam ortalamaya gelebilse zaten 40 milyon ve üzeri değere sahip olacak…
bu arada geçen seneye gitmişken geçen sene %85 ile top çalıyordu barış alper. bunu da es geçmeyelim isterim.
bu sezon 44 şutta %52 isabet oranı sağladı.
bu 44 şuttan 4.75 xg üretti ama skor tabelasına 10 gol yazdırdı (lig için). 3.04 xa’den 1 asist çıkartmasını da yukarıdaki başarılı orta istatistiği ile açıkladım.
%42 ile çalım atan, %45 ile ikili mücadele (maç başına 7) kazanan, hava toplarında ise %47 ortalama yakalayan isviçre ordu çakısına olan bu ilgi şaşırtıcı değil. maç başına 52.65 topa dokunan birinin top kaybetme oranı maç başına 1.18…
bu verinin kendisini çok sağlıklı bulmuyorum ama varken vereyim dedim.
netice itibariyle, önümüzde nereye koysan oynayan, öylesine de oynamayan, 1.5 sezonda 5.618 dakika oynamış, sadece lig maçları baz alındığında 31 gole direkt katkısı olan, sezon sonuna gelindiğinde muhtemelen 45 gole direkt katkı yapacak, modern futbolun istediği fiziksel yeterlilik + çok yönlülük fışkıran bir oyuncunun adı barış olmasaydı, julian barsdt olsaydı bugün 75 milyondan kapıyı açarlardı.
milli takımda forvet yokken oynayan, van djik ile boğuşan, bundan galip çıkan, kendi takımında sağ bek lazım oraya giden, sol kanat lazım oraya geçen bir oyuncunun, bu takımda emekli olmasını çok isterdim. ama eşyanın tabiatına aykırı olur bu.
barış, bu sezon olmayacaktır ama yaz aylarında iyi bir bonservis bedeli ile ayrılır. ama benim için şu bir gerçek ki, barış’ın bu takımın formasını giymesi, her şeyini vermesi, o giderken bile bizi mutlu edecektir…"
yürüyedur ayıboğan, 10 kaplan gücünde bir barış alper.