oyuna girdikten sonra, tam olarak istanbul'a yeni gelmiş bir anadolu topçusu gibi davranan oyuncumuz. bu adamdaki yeteneğin seviyesi hakkında tam bir bilgiye sahip olmak hala zor ancak mentalite
muğdat çelik'ten fazlası değil. hocan
okan buruk sana sezonun en önemli maçında, kadıköy deplasmanında ilk 11'de yer vermiş, maç sonu senden övgüyle bahsetmiş ama adam hala hocasına kendini kanıtlamaya çalışıyormuş gibi aldığı her topu "nasıl bunu kaleye vurabilirim" diyerek değerlendiriyor. ya hocasının kendisine bakışından haberi yok ya da
mauro icardi'nin topu ayağına her aldığında rakip kaleyi düşünmesini çok yanlış anlamış, bunun karşılığının her pozisyonda kaleye vurmak olduğunu sanıyor.
ama bunun dışında, bir futbolcunun futbol ve oyun zekasının, maç atmosferinin ölçme yeteneğinin ne kadar düşük olduğunun çok net bir göstergesi vardır. takımın dili damağına yapışmışken, kritik bir maçın, 90+ dakikalarında hatta son topta, sırf hocasına ve tribüne "bak ne kadar mücadele ediyorum, gamsız değilim" diye göstermek için rakibe gol yaratabilecek bir pozisyonda faul yapmak. bu ceza sahası etrafında olmayabilir, gerekirse rakibe duran toptan uzun vurduracak bir faul de olur. işte dün kendisi bu zekanın kendisinde ne kadar düşük olduğunu göstermiştir.
galatasaray'daki geleceğinin bu kafa yapısıyla çok uzun olmayacağını düşünüyorum.