• 1
    benim adıma pek çoktur. birini anlatmak gerekirse,

    şampiyonluk kutlayacağımız 10 mayıs 2008 galatasaray gençlerbirliği oftaş maçı için arkadaşımla birlikte onca zaman kapalı üst bileti aramamıza rağmen ancak kapalı alt bileti bulabilmişiz. maç günü stada geldik, tribüne girdik, kapalı alt deli gibi kalabalık, zaten görüş açısı çok kötü, bir şekilde kaçak yoldan üst kata çıkmanın yolunu bulmamız gerek. hatırlayanlar bilir, kapalı üst kat tuvaletinin yüksek camları vardı tam orta saha çizgisinin orada. arkadaşım cabbar ceval olduğu için sırtıma çıkıp tırmanarak küçücük camdan içeri tuvalete girdi ve üst kata çıktı, benim içinse böyle bir girişimde bulunmak mümkün değil. bir yol bulmam gerekiyor. sağa sola soruşturuyorum ve bir adam buluyorum. bana makul bir bedel karşılığında üzerinde spor toto logosu olan fosforlu bir görevli yeleği giydirdi. elime de hamburger ekmekleriyle dolu bir kasa verdi ve görevliymişim gibi üst kata çıkmamı söyledi. tam bu sırada üzerimde yelek, elimde hamburger ekmekleriyle çıkmaya hazırlanırken maçı izlemeye gelen patronumun kızkardeşi, kuzeni ve muhasebe müdürümüzle karşılaştım. bana şaşkın bakışları ve attıkları kahkahayı unutmak mümkün değil. kendilerine kısaca durumu anlattıktan sonra başarıyla üst kata geçtim, yeleği bırakarak arkadaşımın yanına gittim. aynı maçın sonunda da sahaya inerek anı babında çimleri yolmuştuk.
  • 3
    saçma sapan bir anım vardır. bu stadtaki son maçım 2008'deki şampiyonluk maçıdır. arkadaşla okulu ekip bilet kuyruğuna girmiştik, tüm gün bekledik ama bileti alamamıştık, film izleyip eve dönmek zorunda kalmıştık. ancak arkadaşın ablası bilet bulunca ki numaralıdan bulmuştu, hemde 100 liraya*. nese maçı izledik falan artık şampiyonuz seviniyor herkes, babamla eniştem aradı beni sinemaya gidiyoruz geliyomusun diye. bende o zamanlar şabanım film aşkıda var, kutlamaları izlemeyip filme gitmiştim.*. arkadaşımı çat diye bırakıp filme gitmiştim.
  • 4
    sene 2007, aralık ayının ortaları.

    yaklaşık 1 sene önce istanbul'a üniversite okumaya gelmişim, bu 1 senede de para buldukça imkan oldukça maçlara gitmeye çalışıyorum. sınıfta futbol muhabbeti yaptığımız bir arkadaşım var, ismi akif. akif istanbul'da oturmasına rağmen daha önce hiç sami yen'e gidememiş, kah benim gibi para bulamamış kah gidecek arkadaş ayarlayamamış. 14 aralık günü sivasspor ile çok zor bir maçımız var ve bizim için çok daha önemlisi maça gelen herkese bir adet metin oktay parçalısı forma dağıtılacakmış. hem de uzun kollu. şimdiki gibi tek tıkla gsstore mağazasına girilemeyen seneler olduğu için fırsatı kaçırmadık ve maça gitme kararı aldık. akif'in ilk maçı olacaktı ve sanki yeğenini ilk kez maça götüren, galatasaraylı yapmaya çalışan bir dayı, bir amca edasıyla hazırlandım maça günler öncesinden. rakip takımın forma numaralarını, saç şekillerini ezberledim ki hayatında ilk kez stadda maç izleyen akif'in tüm sorularını cevaplayabileyim. ayda yılda bir maça gidebildiğimiz zamanlar olduğu için oldukça ciddiye aldım olayı tabi.

    maç günü geldiğinde bedava parçalı forma dağıtılacağını duyan herkes bizim gibi maça aşırı ilgi gösterdiği için stadın çevresi tıklım tıklım doluydu. ben o kalabalıkta gişeden biletimi zor da olsa aldım ancak tam görevli bileti uzatırken araya giren bir yavşak akif'in biletini kapıp kaçtı. o kalabalıkta hırsızı yakalamak ne mümkün, biz piç gibi kaldık ortada. uzun bilet kuyruğuna tekrar girsek ve parayı denkleştirebilsek belki tekrar bilet alabilirdik ama bir an önce stada girip bedava formaları bitmeden alabilmek derdindeydik. ayrıca çocuğu maça gelmeye ben ikna ettiğim için hikayenin başka şekilde bitmesine izin veremezdim. mecburen normalde harcamamam gereken kyk burslarından, cüzdandaki bozuk paralardan bir şekilde parayı denkleştirip forma yarışında kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için başka bir tür hırsız olan karaborsacıdan akif'in çalınan biletinin yenisini aldık. hala aklıma geldikçe küfrederim o akif'in bileti çalan şerefsize.

    bütün o hengamenin ardından nihayet tribüne çıktık, ücretsiz formalardan kendi bedenimize uygun olanını bulduk. hava o kadar soğuktu ki üstümüze ikinci kat olarak bir de o yeni formaları giydik. arkasında beyaz etiketle koskoca bir "10" yazısı vardı, sırf o forma için bile bir bilet fazla almamız koymazdı zaten. maç da yeterince stresliydi, 80 dakika boyunca sivasspor türlü çirkeflikleri ile adeta saç baş yoldurdu tüm tribüne, ama biz ona rağmen mutluyduk. 84-85. dakikalar gibi nonda reis, hemen ardından da barış'ın golleri geldi ve maçı 2-0 kazandık.

    akif ile muhabbetimiz zamanla azaldı, o günden sonra başka maça gitti mi bilmiyorum ama en unutamadığım sami yen anımda bir şekilde yer aldı. o maçta aldığım formayı da halen saklarım. bedava olduğu için normal formalar kadar kaliteli değildi, daha çok tişörte benziyordu ama aslanlar gibi metin oktay parçalısı idi sonuçta. kim dağıttıysa helal olsun.
  • 6
    burdan köye yol olur be amirim hangi birini yazalım.

    3 kasım 1999 galatasaray milan maçı, maç 2-2 olmuş peder beyin sigarasını yakması için yandaki adamdan çakmak alırken adam ve pederin 10 sıra aşağı düşmesi akabinde ne oluyo lan diye bakarken hakemin penaltı düdüğünü çaldığını görmek ve görüp görebileceğim en büyük streslerden birini yaşamak, sami yen'in saygı duruşları dahil gördüğü en büyük sessisliğe bürünmesi, futbolcuların ve kapalının yarısının penaltıyı arkası dönük karşılaması ve ardından gelen golle milletin çıldırması....

    2008 şampiyonluğunda arkadaşın son oftaş maçında ben simit alıp geliyorum deyip ceza yayına simit almaya inmesi :))) millet sahaya inince içeri seyyarlar da dalmıştı.

    2 vatandaşın santra noktasında efes dark'larını yudumlaması.

    ne anılarımız var yazmaya kalksak bitmez hey gidi sami yen'im gözünü seveyim senin.
  • 7
    eski açık'ta son derece yağmurlu ve soğuk havada oynanan ve milletin 24758522 kat giyindiği bir derbide atılan gole sevinmek için hemen önümde duran adama sarılmam. bol gollü geçen ve maç başından beri birkaç kere gol sebebiyle yer değiştirdiğim tribünde boynuna sarıldığım insanın aslında bir dişi aslan olduğunu ancak sarılınca farkedebilmem. kızcağızdan olanca mahcubiyetimle özür dilemeye çalışırken olayı başından beri şaşkınlıkla takip eden üçüncü arkadaşın aslında erkek arkadaşı olduğunu öğrenmem. "aha şimdi girişecek bana" diye beklerken "olur öyle şeyler rahat ol kardeşim" diyerek beni de aralarına alıp teletubbies misali sarılarak tezahürat yapmaya devam etmemiz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın