galatasaray'ın, 2025 yazında transferden sorumlu
tek yöneticisi. önce bunun adını koymak lazım. hatipoğlu falan yok piyasada. belki resmi olarak o görevden alınmadı ancak belli ki çok geri planda. işleri yürüten kavukcu ve onunla birlikte gardi. zaten okan hoca da hatipoğlu'nun falan adını hiç anmıyor. direkt olarak kendisinden bahsediyor transferler konusunda. o yüzden de bir galatasaray taraftarı olarak kendisini muhatap alıyorum ben. zamanında erden timur'u muhatap aldığımız gibi.
ağustos ayının sonuna geldik. yarın şampiyonlar ligi kurası çekilecek. an itibariyle galatasaray'ın transferleri ise geçen sene kiralık olarak bizde forma giyen osimhen ve leroy sane.
bayern münih'in bile ''biraz indirim yapalım bizde devam et.'' dediği leroy sane'yi haziran ayının başında takıma kazandırmak büyük iştir öncelikle. bu konuda hakkını verelim. leroy sane'nin göstereceği performanstan bağımsız böyle düşünüyorum. üstelik daha transfer dönemi bile açılmadan bunu yapmak bence takdiri hak ediyor. osimhen için aynı şeyi söyleyemem. osimhen transferi büyük iştir, doğru. böyle bir transferi hayal etmek ve bu operasyona kalkışmak dahi bir şeydir, doğru. bunlara lafım yok ancak günün sonunda olan şu: galatasaray'a gelmek için yanıp tutuşan bir futbolcuyu onca pazarlığın, görüşmenin ardından yine serbest kalma bedeliyle aldık. burada ben ekstra bir yönetici başarısı görmüyorum. yönetim olarak komple bu topa girmek önemli iş, yöneticilik ekstra bir durum bence yok.
peki bu 2 transfer dışında ne durumdayız? hangi eksiğimizi tamamladık? ayrılacağı 1 yıl önceden belli olan muslera yerine bir kaleci geldi mi? gelmedi. sezonu sağ bekte devşirme sallai ile bitirdik, sağ bek geldi mi? gelmedi. davinson ve apo dışında stoper rotasyonumuzda güvenebileceğimiz biri yoktu. şu an var mı? genç arda'yı saymazsak hayır. hadi orta sahayı saymayayım. o konuda hocanın istekli olup olmadığından emin olmadığım için.
yani gördüğümüz kadarıyla sezonu bitirdiğimiz esnada eksiklerimiz neyse şu anda da aynı. ne kaleci ne sağ bek ne stoper geldi. yani tablo çok sağlıklı durmuyor. normalde şunu düşünebilirim: ''ya biz osimhen'i çok istedik. adamlar da mali sınırları zorlayıp getirdiler. şimdi 'niye transfer yapmıyorsunuz?' diye sorma lüksüm yok.'' bunu diyemiyorum çünkü medyadaki adamlarına servis ettirdikleri haberleri ve olası transferlerimizde konuşulan paraları görünce anlıyoruz ki kulüpte gayet para var. yani hiç öyle ''osimhen geldi, para yok. kimse bizden bir şey beklemesin.'' gibi bir tablo yok ortada. o zaman da başarısız bir transfer süreci geçirdiğimiz gerçeği ortaya çıkıyor. çünkü elimizdeki para ve itibarla oradan oraya elimiz boş savruluyoruz.
dünyada başka kaleci kalmadı, 1 aydır ederson diye yatıp kalkıyoruz. yok city şunu alacakmış da rüzgar esecekmiş de güneş vuracakmış da ederson'u bırakacaklarmış. arkadaş bir iş oluyorsa olur, olmuyorsa da ''hocam biz sınırımızı zorladık ancak olmuyor.'' dersin. bu kadar uzatmak nedir yani? belli ki bu iş ya olmuyor ya da siz bu işi beceremediniz. şu anda da bence kimse ne yapacağını bilmiyor. çaresiz çaresiz ederson bekliyoruz. dua etsinler bu iş olsun. piyasaya olur olmadık bir sürü isim saldılar. bu saatten sonra taraftarı tatmin de edemezler. şurada kaldı 4-5 gün kadro bildirimi için. bu taraftar kaleci işine ikna olmazsa osimhen, sane falan tanımaz bilginiz olsun. sağ bekte de singo'da takılı kaldık. arada bir akanji rüzgarı esiyor, geçiyor. aynı haberleri okuyup duruyoruz. yine çok yüksek paralardan bahsedilmesine rağmen bitemeyen transferler.
şu an taraftar bu kadar net eksiklere rağmen yangın yapmıyorsa, hala çok büyük kriz çıkmadıysa biraz osimhen ve sane hatrına, biraz ligdeki sonuçların hatrına, biraz da piyasaya her gün yalandan saldığınız ''bitti, bitiyor.'' haberleri yüzünden. bu konforunuz çok sürmeyecek ama bilginiz olsun. sayılı gün kaldı. ben bu akşam ilk kez taraftarda o rahatsızlığı hissettim. taraftar da artık akşamüstü bilinçli şekilde piyasaya salınan ''x bitti, y bitiyor'' haberlerine uyanmaya başladı. yarından itibaren sosyal medyada dalgayı hissetmeye başlarız.
o yüzden bugün, yarın birilerini getirdiniz getirdiniz. yoksa 30 ağustos'tan itibaren hayatınızın en uzun 2-3 gününü yaşayacaksınız bilginiz olsun. müthiş başlayan transfer dönemi kabus gibi bitebilir. sonra sizi haluk da kurtaramaz.