585
böyle bir transfer hikayesi daha önce görmüş müydük, pek hatırlamıyorum açıkçası. yani çok yılan hikayesi transfer gördük ama 3 transfer sezonuna yayılan, iki kulübü birbirine düşüren, alakalı alakasız herkesin üzerine yorum yaptığı bir ilişkiydi galatasaray-amrabat-kayserispor arasındaki. bu kadar uzun sürünce de futbol yavaş yavaş arka planda kaldı, amrabat kimdi neydi ne oynardı belirsizleşti. bence bunları yeniden hatırlamak elzem şu anda.
ek olarak, bu oyuncu değerlendirmelerini daha önce demba ba, assaidi, bendtner ve nene için yaptım hiçbiri gelmedi. bu saatten sonra amrabat transferi de yatarsa artık bu üstün gücümü yalnızca galatasaray'ın iyiliği için kullanacağımın bilinmesini isterim. bu saatten sonra yatmaz heralde ama. neyse başlıyorum.
***
- amrabat faslı, ama hollanda doğumlu. hani assaidi için yazmıştım- bu gurbetçi olma meselesi zor bir konudur. hele ki kanı kaynayan bir kuzey afrikalı olarak hollanda gibi bir yerde büyüyorsanız... adaptasyon hayat boyunca problem oluyor sanırım bu tür adamlar için, zira o kadar çok amrabat türü hikaye var ki oralarda, bunun genel bir durum olduğunu inkar etmek çok zor.
- amrabat yetenekli çocuk. pek yazılmaz çizilmez ama hollanda içini avuç içi gibi tarayabilen ajax'ın altyapısına seçiliyor, ve uzun vakit orada yetişiyor. bu bir referanstır ama yeterli olmaktan çok uzak tabi. burada vakitle problemler yaşıyor, tatilden geç dönüyor, bir de zaten ajax altyapısının profesyonelliğinden "senin boyun 1.20 kalacak nurettin" türü problemler yaşadığından ayrılıyor ve köyüne geri dönüyor, köyü derken hollanda köyü fas değil.
- yetenek tabi kendini gösteriyor ve amatör takımlarda parladığından koyun logolu fc omniworld (boşuna köy demedik :) ) bunu kapıyor. fc omniworld öyle herhangi bir takım değil, ajax'ın flörtü. biraz açayım, ajax öyle altyapıdan gönderdiği her oyuncuyu cami avlusuna bırakır gibi bırakmıyor, ikinci ligdeki partnerleri var ki fc omniworld de bunlardan biri. tam pilot takım değil ama partnership var yani. sürekli oyuncu kiralama- gönderme, zırt pırt hazırlık maçı yapmak filan. amrabat da amatör seviyeye fazla gelince yolu omniworld'e düşüyor.
- bu fas-hollanda hikayeleri benzer diyoruz, aynı sene omniworld'de altyapıdan bir isim a takıma katılıyor: oussama assaidi. amrabat ondan bir yaş büyük yani bir üst yaş grubunda, o yaşlarda da 1 yaş inanılmaz bir fizik farkı demek. amrabat o sezonun tamamında oynayıp anında başarılı oluyor ve sezon sonu geldiğinde eredivisie'ye çıkan takımlarından vvv venlo amrabat'ı alıyor, "haydi hep birlikte birinci lige" diyor. assaidi omniworld'de ertesi sezon amrabat'ın boşluğuna geçiyor, bir sene geriden takip ediyor yani. zaten assaidi'nin kariyeri ileriki yıllarda yükselişe geçerken hep "yeni amrabat" türü yakıştırmalar yapılıyor bu sebeple.
- vvv venlo (ulan ben bu takımı bir yerde hatırlıyorum diyenler varsa keisuke honda) amrabat'ın takıma katıldığı ve eredivisie'ye çıktıkları ilk sene küme düşüyor, ama amrabat 20 yaşında parıl parıl parıldıyor. takımın açık ara en iyi futbolcusu oluyor, ve sezon sonunda dzuszszszsdcak-farfan-koevermans-lazovic ve sürekli ismi galatasaray'la geçen edison mendes gibi adamlarla şampiyon olmuş psv'ye gidiyor. psv'de kankaları afellay ve aissati (bu assaidi değil başka bir çocuk, yine fas-hollanda karışımı) var. üçü de faslı, üçü de müslüman. üçü de genç milli takımlarda birlikte oynamış. o dönem afellay ve aissati de büyük yetenekler, bol bol şans buluyorlar psv'de. amrabat da bu tayfaya katılıyor.
- peki amrabat neden geliyor? çünkü takımın en büyük kozu farfan alamanya'ya gidiyor. psv'de 08/09 sezonu iyi geçmiyor, o sıralar hollanda'ya dönüş yapmış üstad louis van gaal bayern öncesi macerası olan az alkmaar'la ligi altüst etmekte. amrabat inişli çıkışlı bir sezon geçiriyor takımdaki diğerleri gibi, zira hücum işi biraz tıkanıyor psv'de. bana neden diye sorarsan sebebi dzsuzsdcak derim zira adamın karakter tam bir alvaro recoba. hani kendisi sürekli şut atsın, frikikten kaleye, kornerden kaleye, her yerden kaleye anasını satayım. biraz insan gibi top oyna di mi? yok... neyse, amrabat için aslında iyi bir sene bana kalırsa çünkü daha iki sene önce amatör'de köy takımında filan oynayan bir oyuncuyken bu sezonda şampiyonlar ligi'nde mücadele eden bir takımda ciddi şans buluyor.. tehlikeli oyuncu ama işi skora dökmekte problemi var, onun yarısı yetenekte adamlar ondan daha fazla gol atıyor. bir çok yetenekli kanat oyuncusu gibi amrabat'ın da topla ilişkisi fazla iyi, o yüzden topu ayağından çıkarma konusunda pek istekli değil, yaparken de doğru anı yakalamakta güçlük çekiyor. bir de tabi takımın en iyi oyuncusu duzuzsucak'la forma rekabeti nedeniyle rotasyon oyuncusu olması durumu var, yani bir oynuyor ertesi maç yok, sonra sağ kanada giriyor filan. ama üst sınııfta ilk sezon için performansı umut verici. bu dönemde hollanda b takımına çağrılan amrabat daha sonra milli takıma seçilmemesi üzerine phillip cocu'nun biraz daha sabretmesine yönelik telkinlere rağmen ve o dönem çıkan yeni kurallar sonucu fas milli takımını seçiyor. 2010'dan bu yana fas milli takımında düzenli olmasa da forma giyiyor.
- sezon sonunda dick advocaat'ı paketliyor psv, 4.lük başarısızlık çünkü. fred rutten geliyor. peki 2009/10'da ne değişiyor? aşağı yukarı hiç bir şey. ancak dzususzusdcak biraz daha parlatıyor kendi yıldızını, takım onun sol ayağına muhtaç, amrabat da onla forma rekabetini kaybediyor ve iyice cucak yorulduğu zaman oyuna giren bir tip oluyor. anlaşılır bir durum zira çok iyi gitmeyen bir takımda çok iyi bir driplingçiden ziyada 30 metre içindeki her pozisyondan zımba gibi şut atabilen veya müthiş kavisli ortalar kesebilen cucak'ın tercih edilmesi çok abes değil..
- eredivisie'de 10/11 sezonu geldiğinde amrabat yine yedek başlıyor, ve artık sürekli oynayabilmek adına devre arasında ayrılmak istiyor. isteyen takım kayserispor. zaten ucuza gelmiş bir yedek oyuncuyu müthiş cüzi 1.2 milyon euroya kapatan kayserispor büyük bir transfer yapmış oluyor. ilk maçında kendisini tutmaya çalışan ibb'li futbolcular "kim lan bu sabun gibi kayıyor?" diyemeden maçı kendi şovuna çeviriyor adeta amrabat. sezonun geri kalan kısmında da 4 büyüklerle oynanan tüm maçlarda müthiş oynuyor. yarım sezonda zaten herkes ismini ezberlemiş oluyor amrabat'ın.
- süper lig'de geçen sezon nasıldı biliyoruz zaten, hurma'ydı, amrabat'ın açıklamalarıydı, şota, kadro dışı, bunları yüzeysel geçeceğim, zaten herkes hepsinden haberdar. amrabat "galatasaray" benim hayalimdeki takım" açıklamasını yaptığı ve akabinde kadro dışı kaldığı/afrika kupasına gittiği döneme gelene kadar yine özellikle büyük maçlarda daha da yükselen performansıyla dikkat çekmeye devam ediyordu. sonra gitti geldi affedildi, fena olmayan bir performans sergiledi. ama sezonun genelinde devamlılık sağlayamadı bu kadar saçmalığın arasında. özellikle kayserispor ve basının gereksiz gazlamalarıyla memleketin en önemli meselesiymiş gibi konuşuldu amrabat meselesi tüm ülkede, afrika kupası girdi yöneticiyle problemler filan, anlaşılır bir durum.. ki tüm bunlara rağmen amrabat potansiyelini sık sık gösterdi bazı maçlarda. ve geldik bugüne...
***
çok tartışılan bir isim olmasından mütevellit uzunca bir değerlendirme kısmı oldu, "çok uzun lan bu ne" diyecekler için özeti şu: iyi adam, problemleri iyi takımda oynayacağı için erir, biraz tercih problemi var, fizik iyi 4-4-2'ye uyar, 8 milyon çok para ama onun içinde ciddi bir "pr" kısmı var. uzun uzun yazınca ise şöyle:
- amrabat'la ilgili bazı şeyleri anlamak lazım- göze müthiş görünüyor oynadığı futbol. gerçekten büyük keyif izleyen için. hiç korkmadan iki üç kişinin arasına dalıp çıkıyor, fiziği de kuvvetli ve kolay kolay devrilmediğinden karşısındaki bek için tam bir bela. misal geçtiğimiz yıl ibrahim toraman'ı 3 metrede sadece hız, fizik ve kıvraklığıyla düğümleyip paket yapıp asisti çaktığı pozisyonu bir çoğunuz hatırlar, o kolay iş değildir beyler. bir çok özellik bir arada olmalıdır bünyede, ki amrabat her maç bunlardan bol bol yapar size sözüm olsun bu.
- bir diğer bence kritik olan nokta amrabat'ın oyun karakteriyle ilgili. amrabat ateşli bir oyuncu, hırslı, mücadeleci. bunu bir çocuk "gurbetçi" futbolcuda gördüğümüz şekilde sürekli yapmıyor belki ama, özellikle konsantre olduğu maçlarda tüm kanadı kullanan bir oyuncu. yani 4-3-3 forvetinden çok 4-4-2 kanadı gibi. yani öyle "hakan balta çok zorlanacak" gibi bir durum yok bence. yani tüm kanatlar gibi top kaybına yatkın olması seebiyle takım savunmasına tabi ki ekstra yük bindirecek ama bu misal bir kewell'ınki gibi olmayacak. kısacası kaybettiği topu kovalayacak, top almak için de savunmaya gelecek tipte bir oyuncudur. fizik gücü de bunu başarıyla yapmasını sağlar. bizim gibi 4-4-2 ve çok yönlü oyuncularla saadeti bulmuş, ancak bu çok yönlülük içerisinde delici ve hızlı oyuncu eksikliği çeken bir takımın sol kanadına profili bu yüzden çok net uyuyor.
- ideal kanat oyuncusunun özellikleri nelerdir? 1. hızlı ve fizikli olacak, 2. top tekniği çok iyi olacak, 3. saha içinde akıllı kararlar verecek. bu üçünü birarada gördüğümüz adamlar zaten çok iyi takımlarda oynuyorlar, amrabat'ta zaten 3 numaralı birkaç tahtanın eksik olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok. yalnız iş bu kadar basit değil. amrabat hiçbir zaman bugünkü galatasaray gibi güçlü bir takımda oynamadı. organize bir takımda amrabat türü oyunculardan çok daha verim alınır zira kanatların sürekli risk almalarından oluşan açıkları organize takımlar daha iyi kapatır. şimdiki galatasaray'da amrabat rakibi zorlamaya çalışırken topu kaybettiğinde önce melo, sonra hakan, sonra bilmemkim ensesine binecek rakibin. geçen seneki galatasaray'da o oyuncu topla kaleye bile girerdi. yani amrabat'ın eksi yanlarını daha az izleyeceğiz- takım savunmasının geçen sene gibi olduğunu varsayarsak.
- karar verme meselesi çok basit aslında- az kafayı kaldırıcaksın be olum. topu bu kadar sevmiyceksin. amrabat bazen bu müthiş koşularını yaparken sanki atgözlüğü takmış gibi gidiyor sahada. herhalde o anda başka bir boyuta geçiyor, japon çizgi filmlerinde dağ tepe aşan tsubasa gibi davranıyor. bunu kalabalık savunmaların arasına dalarak da yapıyor. hep yeteneğini göstermek, gereksiz kendini kanıtlamak isteği, "ben burdayım ve çok yetenekliyim ulan" bakış açısı varmış gibi. bunları kesin kesin kesin törpüleyecek. zira kayserinin çiftliğinde değil artık.
- saha dışından çıkıp daha geniş perspektife gelince. birinci olarak, beyler 8.5 mliyon büyük para. bu paranın daha azına galatasaray vaktinde keita'yı almıştı- ki keita amrabat'tan daha yaşlıydı evet ama aynı zamanda daha da iyiydi. peki neden bu kadar para, çünkü bu para sadece amrabatın futbolculuğuna verilmedi. bu para galatasaray'a yaftalanan "ayartıyoooo" etiketinin silinmesi için, "galatasaray isterse alır" mesajının iletilmesi için, kayserispor'un ve ukala yöneticilerinin çenesini kapatmak için, artık düşmanlığa doğru kayan kayseri-galatasaray ilişkisinin düzeltilmesi için, ve genel olarak ligdeki kulüplerin fenerbahçe tekelindeki görüntüsünü bir nebze kırmış olmak için de verildi, amrabat'ın futboluna ek olarak... o yüzden bu transferin futbol dışında da bazı anlamları olduğunu kabullenmekte güçlük çekiyorsanız, 8.5 milyonu sittin sene sindiremezsiniz, bu böyle malesef. dileyelim amrabat bu paranın kendi değerini yansıtan kısmına yaraşır bir performans göstersin, yoksa 8.5 aynı güiza'nın 14'ü gibi uzun yıllar akıllara kazınabilir, her ne kadar ben amrabat'ın o denli kötü olacağına tamamen sıfır ihtimal versem de. diğer yandan iyi oynayıp 8 milyon değil 18 milyonluk katkı da verebilir. :)
***
son not: bakın abicim bu adamın adı amrabat. zor bir isim değil. dzuzsuucdak değil, verhuijs değil, ajyetjgbıbg değil, gayet basit, am-ra-bat. türkçe dilinde rahatça okunan bir isim. burada bundan sonra bu çocuğa ararbamat, bambranat filan yazanı görürsem basıcam ofsaytı, hiç de dönüp arkama bakmıcam. bu kadar zor mu lan bi ismi öğrenmek?
ek olarak, bu oyuncu değerlendirmelerini daha önce demba ba, assaidi, bendtner ve nene için yaptım hiçbiri gelmedi. bu saatten sonra amrabat transferi de yatarsa artık bu üstün gücümü yalnızca galatasaray'ın iyiliği için kullanacağımın bilinmesini isterim. bu saatten sonra yatmaz heralde ama. neyse başlıyorum.
***
- amrabat faslı, ama hollanda doğumlu. hani assaidi için yazmıştım- bu gurbetçi olma meselesi zor bir konudur. hele ki kanı kaynayan bir kuzey afrikalı olarak hollanda gibi bir yerde büyüyorsanız... adaptasyon hayat boyunca problem oluyor sanırım bu tür adamlar için, zira o kadar çok amrabat türü hikaye var ki oralarda, bunun genel bir durum olduğunu inkar etmek çok zor.
- amrabat yetenekli çocuk. pek yazılmaz çizilmez ama hollanda içini avuç içi gibi tarayabilen ajax'ın altyapısına seçiliyor, ve uzun vakit orada yetişiyor. bu bir referanstır ama yeterli olmaktan çok uzak tabi. burada vakitle problemler yaşıyor, tatilden geç dönüyor, bir de zaten ajax altyapısının profesyonelliğinden "senin boyun 1.20 kalacak nurettin" türü problemler yaşadığından ayrılıyor ve köyüne geri dönüyor, köyü derken hollanda köyü fas değil.
- yetenek tabi kendini gösteriyor ve amatör takımlarda parladığından koyun logolu fc omniworld (boşuna köy demedik :) ) bunu kapıyor. fc omniworld öyle herhangi bir takım değil, ajax'ın flörtü. biraz açayım, ajax öyle altyapıdan gönderdiği her oyuncuyu cami avlusuna bırakır gibi bırakmıyor, ikinci ligdeki partnerleri var ki fc omniworld de bunlardan biri. tam pilot takım değil ama partnership var yani. sürekli oyuncu kiralama- gönderme, zırt pırt hazırlık maçı yapmak filan. amrabat da amatör seviyeye fazla gelince yolu omniworld'e düşüyor.
- bu fas-hollanda hikayeleri benzer diyoruz, aynı sene omniworld'de altyapıdan bir isim a takıma katılıyor: oussama assaidi. amrabat ondan bir yaş büyük yani bir üst yaş grubunda, o yaşlarda da 1 yaş inanılmaz bir fizik farkı demek. amrabat o sezonun tamamında oynayıp anında başarılı oluyor ve sezon sonu geldiğinde eredivisie'ye çıkan takımlarından vvv venlo amrabat'ı alıyor, "haydi hep birlikte birinci lige" diyor. assaidi omniworld'de ertesi sezon amrabat'ın boşluğuna geçiyor, bir sene geriden takip ediyor yani. zaten assaidi'nin kariyeri ileriki yıllarda yükselişe geçerken hep "yeni amrabat" türü yakıştırmalar yapılıyor bu sebeple.
- vvv venlo (ulan ben bu takımı bir yerde hatırlıyorum diyenler varsa keisuke honda) amrabat'ın takıma katıldığı ve eredivisie'ye çıktıkları ilk sene küme düşüyor, ama amrabat 20 yaşında parıl parıl parıldıyor. takımın açık ara en iyi futbolcusu oluyor, ve sezon sonunda dzuszszszsdcak-farfan-koevermans-lazovic ve sürekli ismi galatasaray'la geçen edison mendes gibi adamlarla şampiyon olmuş psv'ye gidiyor. psv'de kankaları afellay ve aissati (bu assaidi değil başka bir çocuk, yine fas-hollanda karışımı) var. üçü de faslı, üçü de müslüman. üçü de genç milli takımlarda birlikte oynamış. o dönem afellay ve aissati de büyük yetenekler, bol bol şans buluyorlar psv'de. amrabat da bu tayfaya katılıyor.
- peki amrabat neden geliyor? çünkü takımın en büyük kozu farfan alamanya'ya gidiyor. psv'de 08/09 sezonu iyi geçmiyor, o sıralar hollanda'ya dönüş yapmış üstad louis van gaal bayern öncesi macerası olan az alkmaar'la ligi altüst etmekte. amrabat inişli çıkışlı bir sezon geçiriyor takımdaki diğerleri gibi, zira hücum işi biraz tıkanıyor psv'de. bana neden diye sorarsan sebebi dzsuzsdcak derim zira adamın karakter tam bir alvaro recoba. hani kendisi sürekli şut atsın, frikikten kaleye, kornerden kaleye, her yerden kaleye anasını satayım. biraz insan gibi top oyna di mi? yok... neyse, amrabat için aslında iyi bir sene bana kalırsa çünkü daha iki sene önce amatör'de köy takımında filan oynayan bir oyuncuyken bu sezonda şampiyonlar ligi'nde mücadele eden bir takımda ciddi şans buluyor.. tehlikeli oyuncu ama işi skora dökmekte problemi var, onun yarısı yetenekte adamlar ondan daha fazla gol atıyor. bir çok yetenekli kanat oyuncusu gibi amrabat'ın da topla ilişkisi fazla iyi, o yüzden topu ayağından çıkarma konusunda pek istekli değil, yaparken de doğru anı yakalamakta güçlük çekiyor. bir de tabi takımın en iyi oyuncusu duzuzsucak'la forma rekabeti nedeniyle rotasyon oyuncusu olması durumu var, yani bir oynuyor ertesi maç yok, sonra sağ kanada giriyor filan. ama üst sınııfta ilk sezon için performansı umut verici. bu dönemde hollanda b takımına çağrılan amrabat daha sonra milli takıma seçilmemesi üzerine phillip cocu'nun biraz daha sabretmesine yönelik telkinlere rağmen ve o dönem çıkan yeni kurallar sonucu fas milli takımını seçiyor. 2010'dan bu yana fas milli takımında düzenli olmasa da forma giyiyor.
- sezon sonunda dick advocaat'ı paketliyor psv, 4.lük başarısızlık çünkü. fred rutten geliyor. peki 2009/10'da ne değişiyor? aşağı yukarı hiç bir şey. ancak dzususzusdcak biraz daha parlatıyor kendi yıldızını, takım onun sol ayağına muhtaç, amrabat da onla forma rekabetini kaybediyor ve iyice cucak yorulduğu zaman oyuna giren bir tip oluyor. anlaşılır bir durum zira çok iyi gitmeyen bir takımda çok iyi bir driplingçiden ziyada 30 metre içindeki her pozisyondan zımba gibi şut atabilen veya müthiş kavisli ortalar kesebilen cucak'ın tercih edilmesi çok abes değil..
- eredivisie'de 10/11 sezonu geldiğinde amrabat yine yedek başlıyor, ve artık sürekli oynayabilmek adına devre arasında ayrılmak istiyor. isteyen takım kayserispor. zaten ucuza gelmiş bir yedek oyuncuyu müthiş cüzi 1.2 milyon euroya kapatan kayserispor büyük bir transfer yapmış oluyor. ilk maçında kendisini tutmaya çalışan ibb'li futbolcular "kim lan bu sabun gibi kayıyor?" diyemeden maçı kendi şovuna çeviriyor adeta amrabat. sezonun geri kalan kısmında da 4 büyüklerle oynanan tüm maçlarda müthiş oynuyor. yarım sezonda zaten herkes ismini ezberlemiş oluyor amrabat'ın.
- süper lig'de geçen sezon nasıldı biliyoruz zaten, hurma'ydı, amrabat'ın açıklamalarıydı, şota, kadro dışı, bunları yüzeysel geçeceğim, zaten herkes hepsinden haberdar. amrabat "galatasaray" benim hayalimdeki takım" açıklamasını yaptığı ve akabinde kadro dışı kaldığı/afrika kupasına gittiği döneme gelene kadar yine özellikle büyük maçlarda daha da yükselen performansıyla dikkat çekmeye devam ediyordu. sonra gitti geldi affedildi, fena olmayan bir performans sergiledi. ama sezonun genelinde devamlılık sağlayamadı bu kadar saçmalığın arasında. özellikle kayserispor ve basının gereksiz gazlamalarıyla memleketin en önemli meselesiymiş gibi konuşuldu amrabat meselesi tüm ülkede, afrika kupası girdi yöneticiyle problemler filan, anlaşılır bir durum.. ki tüm bunlara rağmen amrabat potansiyelini sık sık gösterdi bazı maçlarda. ve geldik bugüne...
***
çok tartışılan bir isim olmasından mütevellit uzunca bir değerlendirme kısmı oldu, "çok uzun lan bu ne" diyecekler için özeti şu: iyi adam, problemleri iyi takımda oynayacağı için erir, biraz tercih problemi var, fizik iyi 4-4-2'ye uyar, 8 milyon çok para ama onun içinde ciddi bir "pr" kısmı var. uzun uzun yazınca ise şöyle:
- amrabat'la ilgili bazı şeyleri anlamak lazım- göze müthiş görünüyor oynadığı futbol. gerçekten büyük keyif izleyen için. hiç korkmadan iki üç kişinin arasına dalıp çıkıyor, fiziği de kuvvetli ve kolay kolay devrilmediğinden karşısındaki bek için tam bir bela. misal geçtiğimiz yıl ibrahim toraman'ı 3 metrede sadece hız, fizik ve kıvraklığıyla düğümleyip paket yapıp asisti çaktığı pozisyonu bir çoğunuz hatırlar, o kolay iş değildir beyler. bir çok özellik bir arada olmalıdır bünyede, ki amrabat her maç bunlardan bol bol yapar size sözüm olsun bu.
- bir diğer bence kritik olan nokta amrabat'ın oyun karakteriyle ilgili. amrabat ateşli bir oyuncu, hırslı, mücadeleci. bunu bir çocuk "gurbetçi" futbolcuda gördüğümüz şekilde sürekli yapmıyor belki ama, özellikle konsantre olduğu maçlarda tüm kanadı kullanan bir oyuncu. yani 4-3-3 forvetinden çok 4-4-2 kanadı gibi. yani öyle "hakan balta çok zorlanacak" gibi bir durum yok bence. yani tüm kanatlar gibi top kaybına yatkın olması seebiyle takım savunmasına tabi ki ekstra yük bindirecek ama bu misal bir kewell'ınki gibi olmayacak. kısacası kaybettiği topu kovalayacak, top almak için de savunmaya gelecek tipte bir oyuncudur. fizik gücü de bunu başarıyla yapmasını sağlar. bizim gibi 4-4-2 ve çok yönlü oyuncularla saadeti bulmuş, ancak bu çok yönlülük içerisinde delici ve hızlı oyuncu eksikliği çeken bir takımın sol kanadına profili bu yüzden çok net uyuyor.
- ideal kanat oyuncusunun özellikleri nelerdir? 1. hızlı ve fizikli olacak, 2. top tekniği çok iyi olacak, 3. saha içinde akıllı kararlar verecek. bu üçünü birarada gördüğümüz adamlar zaten çok iyi takımlarda oynuyorlar, amrabat'ta zaten 3 numaralı birkaç tahtanın eksik olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok. yalnız iş bu kadar basit değil. amrabat hiçbir zaman bugünkü galatasaray gibi güçlü bir takımda oynamadı. organize bir takımda amrabat türü oyunculardan çok daha verim alınır zira kanatların sürekli risk almalarından oluşan açıkları organize takımlar daha iyi kapatır. şimdiki galatasaray'da amrabat rakibi zorlamaya çalışırken topu kaybettiğinde önce melo, sonra hakan, sonra bilmemkim ensesine binecek rakibin. geçen seneki galatasaray'da o oyuncu topla kaleye bile girerdi. yani amrabat'ın eksi yanlarını daha az izleyeceğiz- takım savunmasının geçen sene gibi olduğunu varsayarsak.
- karar verme meselesi çok basit aslında- az kafayı kaldırıcaksın be olum. topu bu kadar sevmiyceksin. amrabat bazen bu müthiş koşularını yaparken sanki atgözlüğü takmış gibi gidiyor sahada. herhalde o anda başka bir boyuta geçiyor, japon çizgi filmlerinde dağ tepe aşan tsubasa gibi davranıyor. bunu kalabalık savunmaların arasına dalarak da yapıyor. hep yeteneğini göstermek, gereksiz kendini kanıtlamak isteği, "ben burdayım ve çok yetenekliyim ulan" bakış açısı varmış gibi. bunları kesin kesin kesin törpüleyecek. zira kayserinin çiftliğinde değil artık.
- saha dışından çıkıp daha geniş perspektife gelince. birinci olarak, beyler 8.5 mliyon büyük para. bu paranın daha azına galatasaray vaktinde keita'yı almıştı- ki keita amrabat'tan daha yaşlıydı evet ama aynı zamanda daha da iyiydi. peki neden bu kadar para, çünkü bu para sadece amrabatın futbolculuğuna verilmedi. bu para galatasaray'a yaftalanan "ayartıyoooo" etiketinin silinmesi için, "galatasaray isterse alır" mesajının iletilmesi için, kayserispor'un ve ukala yöneticilerinin çenesini kapatmak için, artık düşmanlığa doğru kayan kayseri-galatasaray ilişkisinin düzeltilmesi için, ve genel olarak ligdeki kulüplerin fenerbahçe tekelindeki görüntüsünü bir nebze kırmış olmak için de verildi, amrabat'ın futboluna ek olarak... o yüzden bu transferin futbol dışında da bazı anlamları olduğunu kabullenmekte güçlük çekiyorsanız, 8.5 milyonu sittin sene sindiremezsiniz, bu böyle malesef. dileyelim amrabat bu paranın kendi değerini yansıtan kısmına yaraşır bir performans göstersin, yoksa 8.5 aynı güiza'nın 14'ü gibi uzun yıllar akıllara kazınabilir, her ne kadar ben amrabat'ın o denli kötü olacağına tamamen sıfır ihtimal versem de. diğer yandan iyi oynayıp 8 milyon değil 18 milyonluk katkı da verebilir. :)
***
son not: bakın abicim bu adamın adı amrabat. zor bir isim değil. dzuzsuucdak değil, verhuijs değil, ajyetjgbıbg değil, gayet basit, am-ra-bat. türkçe dilinde rahatça okunan bir isim. burada bundan sonra bu çocuğa ararbamat, bambranat filan yazanı görürsem basıcam ofsaytı, hiç de dönüp arkama bakmıcam. bu kadar zor mu lan bi ismi öğrenmek?