branş ayırt etmeksizin meydanı boş bulduğu her galatasaray maçında "oktay'ın katili ibne cimbombom" diye haykıran beşiktaş taraftarının nedense(!) pas geçtiği rahmetli. her ne kadar mühendis oktay'ın linç edilmesinden farklı şekilde cereyan etmiş bir olay olsa da, bir hiç uğruna adam öldürebilmenin bu ülkenin renk ayırt etmeyen bir geleneği olduğunun nişanesidir adeta.
---
alıntı ---
inönü stadı'nda bıçaklanarak hayatını kaybeden 16 yaşındaki cihat'ın son dakikalarına tanık olanlar anlatıyor...
16 yaşındaki lise öğrencisi cihat aktaş tatil için geldiği istanbul'da önce ailesini ziyaret etmiş, sonra da tuttuğu takımın, beşiktaş'ın maçına koşmuştu. ilk kez beşiktaş'ını inönü stadı'ndan izleyecekti. ama hayalindeki maç uzun sürmedi, azrail 10. dakikada bitiş düdüğünü çaldı. tribün terörüne yakından tanıklık eden kişilerden biri de ilk kez maça giden ressam ayşegül bakkalbaşı'ydı:
olay maçın lo.dakikasında oldu. maça eşimle gitmiştim. kapalının alt kısmında, eski açık tarafına doğru olan bölümdeydik. tribünler hep bir ağızdan "korkutmaz bizleri musalla taşı, ölümüne seviyoruz biz beşiktaş'ı" diye bağırıyordu. o anda kafamı çevirdim ve cihat aktaş'ı gördüm. elleriyle göğsünü tutuyordu. yüzü bembeyazdı. olay o kadar kötüydü ki şu an anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor. çocuğun yanına gitmeye korktum. iki polisin çocuğun yanına geldiğini gördüm. telsizleriyle anons ettiler ancak çocuğa müdahelede bulunmadılar. çocuk ellerini havaya kaldırmış, 'yok mu bana yardım eden' diye bağırıyordu. çocuğun bir-iki metre ilerisinde iki yaşıtı daha vardı ve onlar da korku dolu gözlerle bakıyordu. iki-üç dakika sonra polisler geldi ve çocuğu merdivenlerden aşağıya doğru götürdü. hayatımda ikinci kez maça gittim. bir daha asla maça gitmem.
asla maça gitmem
olaya tanık olan bir başka kişi ise zeynep şalva'ydı: "maçı arkadaşım ayşegül ile yan yana seyrediyorduk. çok korktum. çocuk bir yandan ağlıyor, bir yandan da eliyle göğsüne bastırıyordu. koridorda iki-üç kere sağa sola yürüdüğünü gördüm. olayın vehametini ilk anda anlayamadım. basit bir yaralanma sandım. yaralanan çocuğun yanında bir-iki yaşıtı daha vardı. onlarda şok geçiriyordu. birkaç dakika sonrada resmi ve sivil polisler gelip yaralı çocuğu götürdüler. bir daha asla maça gitmeyeceğim. hayatımın en kötü dakikalarını yaşadım. hâlâ korku ve şok içindeyim."
bileti yoktu cinayetten sonra maçı izlemeye devam etti
cihat gibi koyu beşiktaşlı olan 22 yaşındaki fatih sözüer, babasıyla birlikte bir temizlik şirketi işletiyordu. sık sık maçlara gidiyordu. çevresindekiler de onun bu tutkusunu biliyordu. hatta cinayet silahı, bir arkadaşının 3 gün önce hediye ettiği, kabzasında kara kartal figürü olan bir bıçaktı... fatih cinayetin ardından tanınmamak için montunu, bir arkadaşıyla değiştirmişti. sonra da maçın geri kalan yaklaşık 80 dakikasını seyretmişti. çıkışta da, tanınmayacağını düşündüğü için rahattı. ama olayı gören 4 kişi fatih sözüer'i işaret etti polise. ardından sözüer'le beraber kavgaya karıştıkları belirlenen cenk özbulak (24), cihan erdem (18) ve şafak altın (22) yakalandı. sonra fatih'in montunu değiştirdiği melih işık da (21) gözaltına alındı.
3 ayrı sabıkası varmış
polis sorguya aldığı fatih sözüer'in sabıkasını araştırdı önce. dosya, 22 yaş için kabarıktı: "1997'de yasadışı gösteriye katılmak, 1998'de bir darp olayı ve 2001'de şişli'de adam öldürme olayına karışmak..." sorgusunda, zaman zaman uyuşturucu da kullandığını itiraf eden sözüer, olayı gözyaşları içinde anlattı. cenk özbulak, cihan erdem ve şafak altın adlı arkadaşları ile maça gittiğini belirten sözüer, "biletim yoktu. yıllık kombine bileti olan arkadaşım cenk'le berarer turnikeden sıkışarak geçtim. maç başladıktan 10 dakika sonra büfelerin bulunduğu yerde, ölen çocuk cenk özbulak'a omuz attı. bunun üzerine tartışma çıktı" dedi. sözüer'in, cihat aktaş'ı nasıl öldürdüğü ise şu cümlelerle tutanağa geçti: "üç arkadaşımla o gencin üzerine saldırdık. onlar döverken, ayakabımda sakladığım bıçağı çıkartıp iki kez salladım. yere düştü. hemen oradan kaçtık. pişmanım. kargaşa anında oldu"
kartal armalı bıçak
bıçakladığı gencin sadece yaralandığını düşünen fatih sözüer, tribüne gidip maç izlediklerini, ancak tribünde "bir kişinin bıçaklanarak öldürüldüğü söylentisi" çıkınca arkadaşları ile oturdukları yeri değiştirdiğini de anlattı polise. melih işık'la montunu değiştirdiğini de söyleyen sözüer'in tribüne attığı, ucu 8 santim olan, toplam 15 santimlik, kara kartal armalı bıçağı da bulundu. bugün adliyeye çıkarılacak zanlılar dava açıldıktan sonra adam öldürmek suçundan 24 yıl hapis istemiyle yargılanacak.
maç biletini kitap parasıyla almış
cihat aktaş'ın ailesi 2 yıl öncesine kadar adana'da yaşıyordu. mardinli seyfettin ve feride aktaş çifti geçim sıkıntısına düştükleri için istanbul'da almıştı soluğu. iş bulma umuduyla çocuklarını da alıp gelmişlerdi bu şehre. cihat ise kardeşi mübarek'le birlikte adana'da halasının yanında kalıyordu. antalya'da bir otelde komi olarak çalışmış, adana'da bir liseye kayıt yaptırmıştı. fakat, geçen yıl lisedeki kaydını dondurmuş ve ailesine az da olsa katkıda bulunmak için bir benzincide işe girmişti. ramazan bayramı gelip çattığında, istanbul'un yolunu tutmuştu, cihat aktaş. ailesini ziyaret etmek için otobüse atlayıp gelmişti. çok sevdiği beşiktaş'ın maçını seyretmeden gitmek istememişti.
annesi 'gitme' dedi
annesi feride aktaş uyardı oğlunu: "içimde kötü bir his var, gitme." ama dinlemedi cihat, "ne olacak anne?" dedi. lisede okuyabilmek için kitap almayı düşündüğü parası da vardı. ablalarının ve annesinin gitmemesi yönündeki ısrarlarına rağmen beşiktaş-rizespor maçına bilet aldı ve tek başına dolmabahçe'nin yolunu tuttu... inönü'den içeri girdiğinde, o müthiş uğultu doldurdu kulaklarını. stadyum inliyordu: "beşiktaşım benim biricik sevgilim..." cihat hayatı boyunca bu coşkuyu yaşamamıştı. 8'inci dakikada, rizespor'un golü, stadyumdaki 20 bin beşiktaş taraftarıyla birlikte cihat aktaş'ın da soluğunu kesti. stadyumda buz gibi bir hava esti... sinirler gerilmişti... cihat aktaş, moral bozukluğunu dağıtmak için büfeden bir şeyler almak isterken, bir kavganın ortasında buldu kendini. maçın 10'uncu dakikasıydı. her şey bir anda olup bittiğinde, cihat yerde cansız yatıyordu.
dün cihat'ın cenazesi önce kağıthane'deki evlerine getirildi. soma da mardin'in dargeçit ilçesi altıyol köyüne gitmek üzere yola çıkarıldı. bjk yakınları için otobüs tahsis etti.
8 kardeşin ortancası
bu fotoğraf kalmıştı cihat'tan geriye, bir de gözüyaşlı anne, baygınlık geçirmiş baba, tribün terörüne isyan eden kardeşler, dayılar, halalar... cenaze beklenirken anne feride aktaş göğsüne aile fotoğrafını gömmüş, hıçkırıklara boğulmuştu.
cihat'ın dayısı rıdvan aslan "başka canlar yitip gitmeden tribün terörüne son verin" diyordu: "kapalı tribün gibi bir yere nasıl oluyor da bıçak sokuyorlar? bu anlaşılır gibi değil. olay sıcak. yatışsın daha sonra ihmali olanlar hakkında gereğini yapacağız. davacı olmayı düşünüyoruz." adana'da yanında kaldığı halası şükriye demir de olanlara anlam veremiyordu: "maça düşkünlüğü yoktu. sokak çocuğu değildi, işten eve evden işe giderdi. kendisini 7 aydır görmüyorum. bu sürede maçla ilgilenmiş olabilir."
---
alıntı ---
http://www.gazetevatan.com/...-verdi-40745-gundem/