• 284
    maçı izledim ve maç bittiği gibi yattım. o yüzden sezonun ilk maçına ilişkin değerlendirmeyi ancak şuan yapabiliyorum, öncelikle belirtmeliyim, maç için söylenecek 2 temel durum söz konusu:

    1- galatasaray "hazır değilim" mesajı verdi ve kötüydü
    2- igor tudor'un karabük'ü bu sene çok canlar yakar, gayet iyiydiler

    evet...

    2 temel faktör bunlar...

    büyük beklentilerle girdiğimiz sezonun ilk maçında güzel sinyaller vermedik ve iyi değildik. ancak bununla birlikte karşımızda çok takdir edilecek bir karabük bulduk açıkçası. bizim iyi olmamamız ilk haftaya bağlanabilir ve düzelebileceğini umabiliriz, ancak karabük'ün bu seviye iyi olması farklı bir olay...

    karabük güzellemesiyle başlayalım;

    igor tudor futbolla ilgilenen orta seviye bir severin gayet yakından tanıdığı ve aşina olduğu bir isim. kariyerine bakıldığı zaman da "savunmanın kitabını yazabilecek" bir geçmişe sahip olduğu çok net görülebilir. ancak teknik direktörlük farklı bir meziyet. hırvat teknik adamın hajduk split'te geçirdiği süreyi boş değerlendirmediğini görmüş olduk. futbolcu olarak bildiği ve uyguladığı değerleri takımına aktarmayı ve "hoca olmak" kavramını içselleştirmiş gibi görünüyor. ben çok takdir ettim kendisini. sezon başlarken karabükspor için "16 yeni transfer yapmış, toplama takım" falan gibi düşüncelere sahiptim ancak bu düşüncemi dün itibarıyla ağzıma tıkmayı başardı.

    alan savunmasını müthiş biçimde uygulamayı başardılar, her oyuncumuzun sırtında en az 1 ortalama 2 karabüksporlu vardı maç boyunca. buna ek olarak bir başakşehir bir konyaspor gibi kapanmadılar, sıkı alan savunmasından fırsat buldukça ilerde çabuk oyuncularını kullanacak uzun ve isabetli toplarla ya da toplu çıkışlarla galatasaray kalesini bir hayli zorladılar ve muslera gününde olmasaydı sezonun ilk flaş skorunu alacaklardı, hem de beklentiler bu kadar düşükken.

    gördüğüm karabükspor bu sene ligde çok can yakar ve ciddi puan alır kanaatindeyim. galatasaray'a oynadıkları futbol "sezonun ilk maçında oynanmış bir tesadüf oyun" olmaktan çok uzak. bilerek, isteyerek, tasarlayarak oynadılar ve çok başarılıydılar.

    galatasaray'a gelince;

    tüm hazırlık maçlarımızı 90 dakika izledim. bütün oyuncularımızı ayrıntılı biçimde gözlemledim. açık söylemeliyim, bu kadar kötü ve organize olmaktan uzak bir maçımız olmamıştı riekerink geldiğinden beri. bir kere kazanmayı kesinlikle hak etmedik, bu hususta kesiniz sanırım. ancak koca takımda yer tutmayı, pas almayı, pas vermeyi beceremeyen bir panik topluluk havası vardı.

    bunun riekerink'le alakası olduğunu düşünmüyorum. yani riekerink bu saatten sonra sneijder'e "her aldığın topu tek pasla geri dönme" diyecek halde değil, selçuk zaten hak getire, bruma ve sinan'ın eren'e yaklaşmak yerine her topta dribling denemeleri de riekerink'le alakalı bir durum değil, kendilerini kanıtlama çabasının sonucu.

    hal böyle olunca, gol de gelmeyince sahada deli dana gibi çırpınan, paso pas yapan, inanılmaz yüksek bir pas sayısı ve yüzdesine ulaşan (%70 - %30) ancak bu pasların yarısından fazlasını rakip sırtında olduğu için yana ve geriye oynayan bir galatasaray vardı.

    şunu kesinlikle dile getirmeliyim; bu maç özelinde selçuk inan'ın "çok çok kötü" oyununa laf söyleyen arkadaş varsa ve bu arkadaş dün akşamki sneijder için de aynı şeyleri söylemiyorsa bunun adı ikiyüzlülüktür. sneijder hiç iyi sinyaller vermiyor. hazırlık kampında da iyi değildi dürüst olmak lazım. evet çok seviyoruz, evet bazen sevgimizden gözümüz kör oluyor ama sneijder'de bir düşüş var ve bu düşüş rahatsız edici boyutta.

    özetle, ligin başlangıcında ilk haftada sendromlar yaşayan tüm ekiplerde olduğu gibi galatasaray da çok sıkıntılı bir maç çıkardı ve ışık vermedi.
    bu maçı unutmak ve sonraki maçlarda lig temposuna uyum sağlamış bir galatasaray izlemek arzusundayım, yoksa bu sene kanser eder.

    gelelim takımın oyuncu oyuncu değerlendirmesine:

    muslera: bu adama söyleyecek zerre sözüm yok benim. yine günün adamıydı, yine günü kurtardı, yine kaosu önledi. normal kurtarış yapmıyor adam, dünyaları kurtarıyor. yatıyor yılmıyor, düşüyor yıkılmıyor. takımın ruhu şuan kesinlikle muslera. hatta eğer selçuk'tan kaptanlık alınacaksa ve selçuk kesilecekse kesinlikle kaptan muslera olmalı.

    carole: dün akşamın en eli ayağı düzgün adamlarındandı. talihsizlik mi bilmiyorum ama carole'un küçük hataları bile tehlikeli gollük pozisyonlara dönüşüyor. ancak onun dışında duracağı yeri bilen, haddini bilen, çıkması ve dönmesi gereken zamanı bilen, takıma büyük katkı sağlayan bir isim. topla çıkışları, verkaçları, ikiye birleri, ikili mücadeleleri, hepsi sınıfı geçiyor. takım iyi olursa bu katkısı daha net öne çıkacaktır.

    hakan balta: bir hakan ne kadar stoper olabilirse o kadar stoper. elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. ancak chedjou'yula anlaşamadıkları çok belli oluyor. arada bir yerlerde rakip forvete çalım atayım derken topu kaptırıp az kalsın gol yediriyordu. ancak hep verilen göreve sadık ve oyundan düşmüyor. yine en iyi alternatiflerimizden biri. ona kızamıyorum.

    chedjou: yani bu adamı yorumlamak çok zor. aşırı kötü ve aşırı iyi şeyleri nasıl aynı anda yapmayı başarabiliyor aklım almıyor. set savunmasında gayet iyi, hamlede gayet iyi, ancak arkaya adam kaçırırken felaket, topla çıkarken çok çok iyi, topsuz dönüşlerde fayton. maçı verebilecek hata yapıyor, 5 dakika sonra maçı kazandıran asisti yapıyor. takımın tamamı golden umudu kesiyorken direk dibinden gol kaçırıyor. el bombası böyle bir şey demek ki... elimizde de patlayabilir rakibin elinde de... chedjou, ujfalusi gibi bir adamla oynasa şanına şan katar, ancak mevcut durumda bilinmezliklerin merkezinde.

    linnes: üzüldüm çocuğa. çok kötü oynadı. öyle böyle değil berbat oynadı. ancak yine de hocanın yanında fırça yiyişini, göğsünden itelenişini görmek canımı acıttı. haketti mi? haketti. eğer bunu takıp futbolunu bitirecekse zaten çok acı, ama bundan ders çıkarıp hırslanacak bir yapıdaysa toparlayabilir. güzel çocuk, temiz çocuk, gayret de ediyor ama bir türlü doku tutmadı. hani kıyamadığın sevdiğin ancak halısaha maçının içine eden bir arkadaşın vardır ya o hesap. cavanda'dan bir müddet forma falan alamaz o kesin.

    tolga ciğerci: gelelim en kritik adama. açıkçası "becerikli" kelimesinden çok uzak. becerikli değil. ama soyadı gibi "ciğer" var adamda. 12,5 km koşmuş, maç sonunda "ben almanya'dayken 14'te koşmuştum" diyor. lan manyak türkiye ön liberolarının maksimumu - ortalaması 11'i geçmiyor, sen ne ara 12,5 koştun? çok koştu, çok mücadele etti, hakkını yiyemem. zamanlama hataları var bariz, özellikle hücumdayken. ama orta sahada direnç gösteren tek adamdı. selçuk ve sneijder'den gram yardım almadı. o da çok geriye ve yana pas yaptı ama zorunluluktan yaptı, ve buna rağmen selçuk ve şino'dan daha az yaptı bu pasları... ışık verdi diyebiliriz. lassana diarra gelecekse yanındaki orta saha tolga olmalı gibi görünüyor. selçuk'tan çok daha faydalı şuan.

    selçuk inan:yine hayal kırıklığı, yine çileden çıkaran bir futbol, yine çaresizlik, yine üzüntü... selçuk tel tel dökülerek gün gün futbolunun sonuna geliyor galiba. sahada katkısı yok seviyesindeydi. rakibe müdahaleleri geç, alan daraltmaları yanlış, paslarının tamamına yakını geriye ve yana... ileri verdiği 1-2 pas rakip tarafından kontraya dönüştürülüp tehlike oldu. 30'uncu dakikada terden gebermişti ve dili dışarı çıkmıştı. selçuk bedenen hazır değil. ancak beyin olarak hiç ama hiç hazır değil. takım oyunundan git gide uzaklaşıyor. şöyle düşünün, bir orta sahanız var ve geçmişte yaratıcı oyun kurucu özellikleriyle tanıyorsunuz, eren, sinan ve bruma'ya 1 tane dikine pas verememiş maç boyunca. çok acı...

    sneijder: selçuk ne kadar kötüyse şino da bir o kadar kötüydü dün akşam. ancak bu yeni ya da istisna bir durum değil. şino'da bir düşüş var, isteksizlik, hırs eksikliği... kafatasındaki damar yok ortalarda... takımı ateşleyen halinden uzak. şut çekemedi, çektirmediler. maç boyunca adam sağına alsın da kaleyi görsün diye etmediğimiz ibadet kalmadı ama yok. hazırlık kampında bruma'yla iyi anlaştı diye seviniyorduk, dün o da yoktu. çocuğa 1 tane pas vermedi adam akıllı. bruma kaçıyor, carole kaçıyor, ikili bindirme yapmışlar, top şino'ya geliyor, bizim bildiğimiz şino napar? dikine yuvarlar topu, bruma-carole çizgiye inerler değil mi? yok, sneijder'e de selçuk virüsü bulaşmış, bir geriye bir yana. sırtında sürekli bir karabüklü vardı, illa etkisi vardır, ancak şino'nun sırtına binen ne ilk oyuncular bunlar ne de son olacaklar. sorumluluk alması gereken bir maçta ortada yoktu şino. evet altın portakalımsın ve aşkımsın, ancak bu seni eleştirmeyeceğim anlamına gelmiyor koca yürekli adam.

    sinan gümüş: o saçına bi küfür ederdim de neyse... dikkat çekmek için saçına müdahale, rakibe dribling derken kendini düşünmekten takımı düşünmeyi unutmuş sinan. yahu dikkat çekme. çekmeyiver. takım oyunu oynamak istediğinde zaten kral oluyorsun. kaldı ki rakibin üstüne giderken de gayet başarılıydın asında. ancak bunu bu kadar sık denemenin anlamı yok, yardımlaşmanın önemini hatırla. yahu takımın santrforu eren ise adam 1-2 tane güzel orta yap, her topta tekrar hasan şaş gibi sağa - sola çekmek zorunda değilsin ki? savunmada linnes'i o kadar çok yalnız bıraktın ki çocuğun kariyer bitecek senin yüzünden be oğlum. tamam, çok kötü değildi sinan, ama beklentilerin üstüne çıkacağım dediği her maçta beklentilerine altına iniyor. bir de çizgiden çok saha içindeki arkadaşlarına yaklaşması şart. ve kesinlikle anahtar kelime: yardımlaşma

    bruma: çok büyük beklentilerle izledim kendisini, ne yalan söyleyeyim maçı izleme sebebim %50 galatasaray'sa %50 bruma bu sene. ancak o da pek etkili değildi dün akşam. ha gayretliydi, çok yaklaştı arkadaşlarına, savunmaya yardım etti, 1-2 güzel dribling denedi, hatta maçın başlarında soldan sağa geçtiği ilk anda bir de tehlike yarattı, ancak karabük'ün sert, katı alan savunması ve zaman zaman adam adama yapışan müdafaa hattı sebebiyle bruma'da pozisyon bulmakta zorlandı. sinan gibi o da çok dribling denedi ve top kaybetti, ama umuyorum bu onun azmini kırmaz. çok sert rakibe rastladık, her maç böyle olmaz. bruma'dan hala beklentim çok.

    eren derdiyok: dün akşam eren maçı kurtaran golü atmış olabilir, ancak atmasa da onu eleştiremezdim. adama adam gibi 2 tane top geldi, birini yasin öküzüne indirdi, al da at dedi resmen, yasin dünya saçması bir vuruşla hiç etti pozisyonu. diğerini de zaten eren kaleye fişekledi, gol oldu, maçı kurtardı. şimdi; eren gibi dev boyutlarda bir santrforunuz varsa, kafa toplarında üstünse, rakip de iyi kapanıyorsa, orta yapmayı bilen tüm oyuncularınızın doldur boşaltlar yaması, santrforu topla buluşturması ya da rakip savunmayı hataya zorlaması gerekir. abi bunu neden yapmadık biz dün akşam? neden bunu yapmak için 90+'yı bekledik? aklım almıyor. eren bu açıdan eleştirilemeyeceği bir akşam geçirdi. geleni de attı zaten. ilerde çok katkı sağlayacağı kesin gibi.

    gelelim sonradan dahil olanlara, kısa keseceğim; sabri linnes'in batırdığı kanada biraz olsun can getirdi, erken kestiği ortalarla rakibi yordu ve hataya zorladı, iyi bir maç çıkardı, bu adamı yedek tutarsan bazen işe yarar hale gelebiliyor. yasin'i hiç konuşmayacağım, bu adam gereksizliğin sözlük karşılığı olmuş durumda. fiziğiniz olabilir, bileğiniz olabilir, hızınız olabilir, driblinginiz olabilir, ancak beyniniz yoksa bunların hiçbirinin anlamı kalmaz. takımda iq seviyesi en düşük oyuncumuz olabilir kendisi. olcan-tarık-umut-donk dörtlüsünün ardından postalanacak ilk isim bence. zaten 2 değişiklik yaptık, değerlendirilecek üçüncü yedek yok.

    özetle maçın değerlendirmesi bu benim açımdan.

    kötü bir galatasaray, iyi bir karabük'e kaybedeceği maçta galip gelmeyi başardı. +90+3+2 oynamaya alışık kuş camiasının 90+3+0.13'te gelen gol için ortalığı birbirine kattığını gördüm, güldüm, iyi oldu gece gece...

    şunu eklemek istiyorum:

    - bence teknik direktörlerin maçı kulübeden izlememesi lazım. yukarıdan yüksek bir yerden izlesinler. kenarda iyi göremiyorlar bence ne olup bittiğini. cidden ya. yani şu takımın maç içinde gidişatını süzmek televizyonda çok kolay, ama sanıyorum kenarda çok zor:

    * karabük bütün adamlarını bizim orta saha ve forvetimizin sırtına yasladı, gelene ayak uzattı, gidene ayak uzattı, set hücumu yaparken de alan savunmasını katı uyguladı, 11 kişi topun arkasına geçti, disiplinden taviz vermedi

    bu durumun çözümü bellidir, adamlarını derinden ya da inebiliyorsa çizgiden sert ortalara zorlarsın, ya santrforuna gol attırırsın ya da rakibi hataya zorlarsın.

    bunu yapmış olsaydık dün akşamki maç çok daha erken çözülebilirdi. riekerink'e sahayı güzel bir yerden gören yer ayarlaması için yönetimi göreve davet ediyorum.

    sağlıcakla...!!!
App Store'dan indirin Google Play'den alın