387
içindeki "kin"i tıpkı abisi gibi kusa kusa bitirmeyen kişidir;
ınsua, hakan balta’yı değil servet’i kesecek
galatasaray yönetimi’ni anlamak mümkün değil... transferleri son güne bıraktıklarına göre ortaya iki şey çıkıyor.
ya avrupa’da takımlar üzerinde müthiş etkileri var; bu yüzden de istedikleri zaman transfer yapabiliyorlar ya da plan program yapmadan durum ne gösterirse ona göre hareket ediyorlar. şu da bir gerçek ki takım sezona biraz iyi başlasa bu transferlerin hiçbiri olmazdı. peki bu dönemin anlattıkları ne ve yansımaları ne olacak?
bu transferler ve bu dönemin anlattıkları;
1-) yönetimin hesaplarının dışında gelişmiş ve hiç beklemedikleri zor bir süreçle karşılaşmalarına sebep olmuştur. bunun sonucunda hesapta olmayan transferler yapmak zorunda kaldılar.
2-) iyi futbol iyi oyuncularla oynanır. bir de hocan iyi olursa tamamdır. yönetim bu dönemle keita gibi bir oyuncuyu satmaması gerektiğini, dos santos gibi genç ve yetenekli bir oyuncuyu alması gerektiğini; üstüne daha iyi oyuncularla takviye yapması gerektiğini düştüğü durumla anlamıştır.
3-) rijkaard’ın hocalık yetenekleri test edilmiştir. galatasaray yönetimi’nin iyi oyuncuları satıp daha alt seviyede futbolcularla devam etme düşüncesi rijkaard’ın daha iyileri varken bile yapamadığını bilindiği halde bile bile lades yapmak olmuştur. yönetim rijkaard’ın takıma bir şeyler veremeyeceğini görmüştür.
bu transferlerin ve bu dönemin yansımaları;
1-) ınsua’nın gelmesi takıma nasıl yansıyacak? hakan balta’yı mı yoksa servet’i mi etkileyecek? görünürde çok hata yapan hakan balta gibi gözüküyor ama bana göre küllenmiş sıkıntı rijkaard-servet tütmeye başlar. rijkaard eğer değişmesdiyse; hakan yeni stoper olurken servet kulübe ile tanışır. bana göre yanlış. eldeki türk stoperler içinde en iyisi servet’tir. oyuncu istemek kolay. ama var olan oyuncuya bir şeyler katmak... işte o iyi hocalık belirtisi. bu arada yıllardır oynayan hakan’ın da kredisinin 2 maç olduğunu görmüş olduk. futbolun acımasız yüzü.
2-) misimovic gelir arda gider mi? yeni 10 numara geldiğine göre artık avrupa’ya gitme isteği bilinen arda’nın ayrılık zamanı gelmiştir. çünkü arda sadece saha içi değil, saha dışı özel hayatı ve sosyal hayatı ile gündem olan bir futbolcu. saha dışındaki yaşamı ile de gündeme gelmesi saha içine de yansıyor. bu yansıma sadece arda ile de sınırlı kalmayıp doğal olarak bütün takımı etkiliyor.
galatasaray neden düzelmiyor, çünkü...
1-seçim var diye bütün parayı harcarsan, para bitti diye keita’yı satarsan,
2-bonservisi var diye dos santos’u almazsan,
3-mehmet topal’ı satıp aynı paraya cana’yı alırsan,
4-‘servet’i satacağım’ deyip oynatmaya kalkarsan,
5-arda’yı protesto ettiklerinde ‘seyirci haklı’ dersen,
6-‘transfer var’ diye seyirciyi uyutursan,
7-100 milyon euro harcayıp bir beşincilik bir de üçüncülük alırsan,
8-yıllarca çalışmış personelinin ahını alırsan,
9-her başarısızlıkta birilerini harcarsan vesaire vesaire...
bu liste uzar gider. g.saray bu durumdan nasıl kurtulur? sadece rijkaard’la yolları ayırmak kısa vadede bir toparlanma sağlar ama sorunun kaynağı yönetim. bu yönetim tekrar güven tazelemek için seçime gitmeli. tekrar seçilirler mi bilmem ama seçilmezler ise görevi daha heyecanlı bir ekibe devretmiş olurlar. fakat seçime gitmek bence akıllarının ucundan bile geçmez. çünkü g.saray şu anda öyle bir hale geldi ki ben bile adaylığımı koysam kazanırım.
ruh ikizleri: gs&fb
ezeli rakip olduklarını biliyorduk ama ruh ikizi olduklarını da öğrenmiş olduk. galatasaray ve fenerbahçe sanki birbirinden ayrılmaz ruh ikizi gibiler.
- biri avrupa’dan eleniyor, diğeri ‘seni yalnız bırakmam’ diyor.
- biri sezona kötü başlıyor, diğeri derdine ortak oluyor.
- biri şampiyonlukta öne geçti mi diğeri hemen yanına geliyor.
- biri stat yaptı mı diğeri hemen daha iyisini yapıyor.
- biri transfer yaptı mı diğeri hemen daha fazla transfer yapıyor.
quaresma sen nelere kadirsin
ne kadar iyi transfer olduğu daha şimdiden ortaya çıktı. ‘ilaç gibi transfer’ denir ya. ‘nelere faydası var?’ derseniz.
1-) başkan demirören’i tekrar stada getirmeye başardı.
2-) beşiktaş’ın uefa avrupa ligi’ne kalmasında başrolü oynadı.
3-) taraftarın yıldız futbolcu özlemini giderdi.
4-) beşiktaş’ı avrupa’da tanıtmaya başladı.
5-) kombine ve bilet satışlarını artırdı.
6-) futbol zevkini tatmin etmek isteyenleri inönü’ye çekti.
ve en önemlisi beşiktaş’ı bir üst kalite takım haline getirdi.
imparator terim’den sultan sağlam’a
fatih terim hoca’ya ‘imparator’ yakıştırmasının yapılmasını sağlayan sürecin bir benzerini yaşıyor ertuğrul sağlam hoca. bazı benzerlikler ve farklılıklar ile. başlangıç ve devam eden sürecin ertuğrul hoca’yı götüreceği yerleri hep beraber göreceğiz... sultan sağlam’ı bekleyen bir süreç var artık. işleyen ve zamanı gelince gerçekleşecek bir süreç. mesela milli takım teknik direktörlüğü. artık sultan sağlam, hiddink’den sonra herkesin milli takım hocası olacak. bir başkası ise yeniden bir büyük takım çalıştırmasını sağlayacak dönem olacak.
benzerlikleri
1-) ikisi de ‘sistem’cidir. vazgeçilmezleri; takımlarına ‘sistem’i ezberletmektir. böylece maçları oyuncuların bireysel yeteneklerine bağlı kazanmasından çıkarıp takım için oynayan yetenekli oyuncular çıkardılar.
2-) ikisi de ‘disiplinli’dir. taviz vermedikleri ender özelliklerden biri hem bireysel hem de takım disiplinidir.
3-) ikisi de ‘tarih’ yazar. unutulmaz başarılar armağan etmişlerdir.
4-) ikisi de hem stoper hem forvet oynamıştır. dolayısı ile önde ve arkada oynayan oyuncuları iyi anlarlar.
farklılıkları
1-) imparator sert, sultan sağlam yumuşak mizaçlı.
2-) imparator en iyinin kendisi olduğunu bilir ve söyler, sultan sağlam mütevazıdır, başkaları söyler.
3-) imparator için iyi giyinmek en az futbol kadar önemlidir, sultan sağlam için giyinmek bir ihtiyaçtır.
4-) imparator karizmatiktir, sultan sağlam sevimlidir.
ınsua, hakan balta’yı değil servet’i kesecek
galatasaray yönetimi’ni anlamak mümkün değil... transferleri son güne bıraktıklarına göre ortaya iki şey çıkıyor.
ya avrupa’da takımlar üzerinde müthiş etkileri var; bu yüzden de istedikleri zaman transfer yapabiliyorlar ya da plan program yapmadan durum ne gösterirse ona göre hareket ediyorlar. şu da bir gerçek ki takım sezona biraz iyi başlasa bu transferlerin hiçbiri olmazdı. peki bu dönemin anlattıkları ne ve yansımaları ne olacak?
bu transferler ve bu dönemin anlattıkları;
1-) yönetimin hesaplarının dışında gelişmiş ve hiç beklemedikleri zor bir süreçle karşılaşmalarına sebep olmuştur. bunun sonucunda hesapta olmayan transferler yapmak zorunda kaldılar.
2-) iyi futbol iyi oyuncularla oynanır. bir de hocan iyi olursa tamamdır. yönetim bu dönemle keita gibi bir oyuncuyu satmaması gerektiğini, dos santos gibi genç ve yetenekli bir oyuncuyu alması gerektiğini; üstüne daha iyi oyuncularla takviye yapması gerektiğini düştüğü durumla anlamıştır.
3-) rijkaard’ın hocalık yetenekleri test edilmiştir. galatasaray yönetimi’nin iyi oyuncuları satıp daha alt seviyede futbolcularla devam etme düşüncesi rijkaard’ın daha iyileri varken bile yapamadığını bilindiği halde bile bile lades yapmak olmuştur. yönetim rijkaard’ın takıma bir şeyler veremeyeceğini görmüştür.
bu transferlerin ve bu dönemin yansımaları;
1-) ınsua’nın gelmesi takıma nasıl yansıyacak? hakan balta’yı mı yoksa servet’i mi etkileyecek? görünürde çok hata yapan hakan balta gibi gözüküyor ama bana göre küllenmiş sıkıntı rijkaard-servet tütmeye başlar. rijkaard eğer değişmesdiyse; hakan yeni stoper olurken servet kulübe ile tanışır. bana göre yanlış. eldeki türk stoperler içinde en iyisi servet’tir. oyuncu istemek kolay. ama var olan oyuncuya bir şeyler katmak... işte o iyi hocalık belirtisi. bu arada yıllardır oynayan hakan’ın da kredisinin 2 maç olduğunu görmüş olduk. futbolun acımasız yüzü.
2-) misimovic gelir arda gider mi? yeni 10 numara geldiğine göre artık avrupa’ya gitme isteği bilinen arda’nın ayrılık zamanı gelmiştir. çünkü arda sadece saha içi değil, saha dışı özel hayatı ve sosyal hayatı ile gündem olan bir futbolcu. saha dışındaki yaşamı ile de gündeme gelmesi saha içine de yansıyor. bu yansıma sadece arda ile de sınırlı kalmayıp doğal olarak bütün takımı etkiliyor.
galatasaray neden düzelmiyor, çünkü...
1-seçim var diye bütün parayı harcarsan, para bitti diye keita’yı satarsan,
2-bonservisi var diye dos santos’u almazsan,
3-mehmet topal’ı satıp aynı paraya cana’yı alırsan,
4-‘servet’i satacağım’ deyip oynatmaya kalkarsan,
5-arda’yı protesto ettiklerinde ‘seyirci haklı’ dersen,
6-‘transfer var’ diye seyirciyi uyutursan,
7-100 milyon euro harcayıp bir beşincilik bir de üçüncülük alırsan,
8-yıllarca çalışmış personelinin ahını alırsan,
9-her başarısızlıkta birilerini harcarsan vesaire vesaire...
bu liste uzar gider. g.saray bu durumdan nasıl kurtulur? sadece rijkaard’la yolları ayırmak kısa vadede bir toparlanma sağlar ama sorunun kaynağı yönetim. bu yönetim tekrar güven tazelemek için seçime gitmeli. tekrar seçilirler mi bilmem ama seçilmezler ise görevi daha heyecanlı bir ekibe devretmiş olurlar. fakat seçime gitmek bence akıllarının ucundan bile geçmez. çünkü g.saray şu anda öyle bir hale geldi ki ben bile adaylığımı koysam kazanırım.
ruh ikizleri: gs&fb
ezeli rakip olduklarını biliyorduk ama ruh ikizi olduklarını da öğrenmiş olduk. galatasaray ve fenerbahçe sanki birbirinden ayrılmaz ruh ikizi gibiler.
- biri avrupa’dan eleniyor, diğeri ‘seni yalnız bırakmam’ diyor.
- biri sezona kötü başlıyor, diğeri derdine ortak oluyor.
- biri şampiyonlukta öne geçti mi diğeri hemen yanına geliyor.
- biri stat yaptı mı diğeri hemen daha iyisini yapıyor.
- biri transfer yaptı mı diğeri hemen daha fazla transfer yapıyor.
quaresma sen nelere kadirsin
ne kadar iyi transfer olduğu daha şimdiden ortaya çıktı. ‘ilaç gibi transfer’ denir ya. ‘nelere faydası var?’ derseniz.
1-) başkan demirören’i tekrar stada getirmeye başardı.
2-) beşiktaş’ın uefa avrupa ligi’ne kalmasında başrolü oynadı.
3-) taraftarın yıldız futbolcu özlemini giderdi.
4-) beşiktaş’ı avrupa’da tanıtmaya başladı.
5-) kombine ve bilet satışlarını artırdı.
6-) futbol zevkini tatmin etmek isteyenleri inönü’ye çekti.
ve en önemlisi beşiktaş’ı bir üst kalite takım haline getirdi.
imparator terim’den sultan sağlam’a
fatih terim hoca’ya ‘imparator’ yakıştırmasının yapılmasını sağlayan sürecin bir benzerini yaşıyor ertuğrul sağlam hoca. bazı benzerlikler ve farklılıklar ile. başlangıç ve devam eden sürecin ertuğrul hoca’yı götüreceği yerleri hep beraber göreceğiz... sultan sağlam’ı bekleyen bir süreç var artık. işleyen ve zamanı gelince gerçekleşecek bir süreç. mesela milli takım teknik direktörlüğü. artık sultan sağlam, hiddink’den sonra herkesin milli takım hocası olacak. bir başkası ise yeniden bir büyük takım çalıştırmasını sağlayacak dönem olacak.
benzerlikleri
1-) ikisi de ‘sistem’cidir. vazgeçilmezleri; takımlarına ‘sistem’i ezberletmektir. böylece maçları oyuncuların bireysel yeteneklerine bağlı kazanmasından çıkarıp takım için oynayan yetenekli oyuncular çıkardılar.
2-) ikisi de ‘disiplinli’dir. taviz vermedikleri ender özelliklerden biri hem bireysel hem de takım disiplinidir.
3-) ikisi de ‘tarih’ yazar. unutulmaz başarılar armağan etmişlerdir.
4-) ikisi de hem stoper hem forvet oynamıştır. dolayısı ile önde ve arkada oynayan oyuncuları iyi anlarlar.
farklılıkları
1-) imparator sert, sultan sağlam yumuşak mizaçlı.
2-) imparator en iyinin kendisi olduğunu bilir ve söyler, sultan sağlam mütevazıdır, başkaları söyler.
3-) imparator için iyi giyinmek en az futbol kadar önemlidir, sultan sağlam için giyinmek bir ihtiyaçtır.
4-) imparator karizmatiktir, sultan sağlam sevimlidir.