278
inşallah robinho'yu alırlar dedirten takım.
şaka ey okuyucu kitlem. "dedirten" kalıbını kullanmaktan kaçınıyorum. eski entrylerimden birinde buldum da bunu, bir ara temizlik yapmam lazım entrylerimde. neyse, inşallah robinho'yu alırlar. hayır, "türk futbolu'nun gelişmesine katkıda bulunur" klişesini kullanamam. türk futbolu robinho önderliğinde gelişse gelişse charmander kadar gelişir. olay şu; mutlu oluyorum ben beşiktaş hücum hattına oyuncular yığdıkça.
beşiktaş iyi ismi olan oyuncular alıyor. ama iyi bir takım olma yönünde sinyaller vermiyor. takım olmak ayrı, yıldız futbolcu sahibi olmak ayrı. bunu anlamaları için 2010-11 sezonunda başlarından acı tecrübeler geçmesi lazım sanki. ileri uca bakıyorsun; quaresmalar, gutiler, robinholar (bi hilbert vardı, noldu ona?)... e ileride hoş bir dörtlü kuruyorsun. geriye dönüp bakıyorsun. alman ernst belki süper lig'in kalitesinin üzerinde bir oyuncudur. necip uysal deniyor, necip biraz da insanların fm yüzünden sempati beslediği bir isim. altyapısının çok sağlam olduğuna inanmıyorum. peste "early peak" diye bir şey var ya, öyle olacak bence necip. kariyerindeki finishi erkenden görecek bana göre. e kim var şimdi başka? ferrari desen, adamı temmuzda göndermeye çalışıp ağustosta bel bağlıyorsan hiç çıkma bence sen bu sezon sahaya. 2009-10 sezonunda çok az gol yiyen bir takımdı beşiktaş. bardağın dolu tarafına bakınca durum bu. ama zirvedeki beş takım * arasında en az gol atan takım da beşiktaştı. mustafa * hoca savunmaya yönelik bir futbol oynatıyordu. bir fenerbahçe maçları vardı *, neredeyse semih yuvakuran'ı filan da futbola döndürüp savunmaya koyacakmış mustafa hoca. schuster öyle değil ki. daha pozitif oynama taraftarı. elindeki kadroyla hücuma yönelik futbol oynamaya kalktığı an, beşiktaş müdafaası kevgire döner.
quaresma konusunda söylenenlere balıklama atlamak istemiyorum. yani ben de farkındayım bu adamın portekiz dışında iş yapmadığını da, bekleyip göreceğiz ne olacağını. guti'ye biraz değinmek isterim. tamam, guti son yıllarda türkiye'ye gelmiş en büyük isimlerden. hoş, quaresma'ya yaptıkları karşılamanın yanında biraz sönük bir yıldız oldu ya kendisi; neyse. bu guti niye bu yaşında beşiktaş'a avrupa liginde ön eleme oynamaya gelir, bunu hiç düşünen yok mu? hemen "en büyük beşiktaş, guti de bizde" diyorlar. guti avrupada her zaman piyasası olacak bir oyuncuyken türkiye'ye geliyor. illa ki bu saatten sonra rahat etmek istiyordur guti. gerçi beşiktaş taraftarı onu rahat bırakmaz da, geçelim. velev ki guti beşiktaş'a kanını vermeye geldi. guti'nin realde kupalardan kupalara koştuğu yıllara bakıyorsun, arkasında oynayan isimler makalele, hierro gibi isimler. galacticos dönemlerinde ne yapmış real? koca bir hiç. guti ne beckhamla, figoyla kupa kazandı; ne cristiano ronaldo ve kakayla kazandı. böyle bir durum var, sen türkiye standartları'nın üstünde bir hücum hattı kurup bir de guti'yi alıp caka satıyorsun.
allahtan biz erken atlattık bu dönemi. rijkaard dönemi kimi nedenlerden sıkıntılı geçiyor da, taraftarın gözünü açtı rijkaard. geçen senenin başında * biz de hayal kuruyorduk. "oh lan, savunma taş gibi şerefsizim, full milli takım. orta sahaya ardayla elano yeter de artar bile. forvet zaten uzay milli takımı. dağıtacağız ortamı" dedik. ilk haftalarda flaş sonuçlar da aldık. fakat belli bir yerden sonra kaldırmadı takım sistemli oynamayı filan. sakatlıklar filan da eklendi üzerine, sene başında hep övündüğümüz rotasyon zenginliğimiz de sandığımız kadar kaliteli çıkmadı. devreyi şöyle böyle kapattık da, devre arasında lucas neill'ı alanların eline ayağına yapışıyorduk neredeyse allah razı olsun diye. ama bu senenin başına bak; geçen senenin ve ondan önceki senenin başında hep kewell baros lincoln arda dörtlüsü, kewell baros elano arda keita beşlisi şeklinde açılan başlıklar artık rosicky ledesma cana üçlüsü şeklinde açılıyor. böyle giderse seneye sol bek neill stoper sabri dörtlüsü şeklinde açılacak da, zamanla öğreniyoruz bu işleri. konumuza dönelim, beşiktaş bu sezonun başında aldığı adamlarla; rıdvan dilmen'in tabiriyle halı saha topçularıyla, eskinin sistem tanımaz zamanlarında olsa gelene gidene 5 atardı, gazetelerde "5 dakkada beşiktaş başlıklarını görürdük. ama bugünün futbolunda beşiktaş muhtemelen amacına ulaşamayacaktır. he, tabii siz bunları bir beşiktaşlı'ya söylemeyin. baksanıza, adamlar zevk sarhoşu olmuş. dolmuşta filan görüyorum, quaresma formalı arkadaşlar geziyorlar dışarıda. bırakın, kendi hallerinde takılsınlar. sezon sonunda sudan çıkmış balığa dönmelerini ve yıldırım demirörenden şikayet etmelerini izlemek, sezon başında umutsuz oldukları bir sezonun sonunda bunu yapmalarını izlemekten 40 kere daha zevkli olacaktır; emin olun.
haz etmem rapidden'in iki kelimeyle bitireceği işi paragraf paragraf yazdık. en iyisi ondan alıntı yapmak: (bkz: cacık olmaz).
edit: mikrobik aygıt görev başında.
şaka ey okuyucu kitlem. "dedirten" kalıbını kullanmaktan kaçınıyorum. eski entrylerimden birinde buldum da bunu, bir ara temizlik yapmam lazım entrylerimde. neyse, inşallah robinho'yu alırlar. hayır, "türk futbolu'nun gelişmesine katkıda bulunur" klişesini kullanamam. türk futbolu robinho önderliğinde gelişse gelişse charmander kadar gelişir. olay şu; mutlu oluyorum ben beşiktaş hücum hattına oyuncular yığdıkça.
beşiktaş iyi ismi olan oyuncular alıyor. ama iyi bir takım olma yönünde sinyaller vermiyor. takım olmak ayrı, yıldız futbolcu sahibi olmak ayrı. bunu anlamaları için 2010-11 sezonunda başlarından acı tecrübeler geçmesi lazım sanki. ileri uca bakıyorsun; quaresmalar, gutiler, robinholar (bi hilbert vardı, noldu ona?)... e ileride hoş bir dörtlü kuruyorsun. geriye dönüp bakıyorsun. alman ernst belki süper lig'in kalitesinin üzerinde bir oyuncudur. necip uysal deniyor, necip biraz da insanların fm yüzünden sempati beslediği bir isim. altyapısının çok sağlam olduğuna inanmıyorum. peste "early peak" diye bir şey var ya, öyle olacak bence necip. kariyerindeki finishi erkenden görecek bana göre. e kim var şimdi başka? ferrari desen, adamı temmuzda göndermeye çalışıp ağustosta bel bağlıyorsan hiç çıkma bence sen bu sezon sahaya. 2009-10 sezonunda çok az gol yiyen bir takımdı beşiktaş. bardağın dolu tarafına bakınca durum bu. ama zirvedeki beş takım * arasında en az gol atan takım da beşiktaştı. mustafa * hoca savunmaya yönelik bir futbol oynatıyordu. bir fenerbahçe maçları vardı *, neredeyse semih yuvakuran'ı filan da futbola döndürüp savunmaya koyacakmış mustafa hoca. schuster öyle değil ki. daha pozitif oynama taraftarı. elindeki kadroyla hücuma yönelik futbol oynamaya kalktığı an, beşiktaş müdafaası kevgire döner.
quaresma konusunda söylenenlere balıklama atlamak istemiyorum. yani ben de farkındayım bu adamın portekiz dışında iş yapmadığını da, bekleyip göreceğiz ne olacağını. guti'ye biraz değinmek isterim. tamam, guti son yıllarda türkiye'ye gelmiş en büyük isimlerden. hoş, quaresma'ya yaptıkları karşılamanın yanında biraz sönük bir yıldız oldu ya kendisi; neyse. bu guti niye bu yaşında beşiktaş'a avrupa liginde ön eleme oynamaya gelir, bunu hiç düşünen yok mu? hemen "en büyük beşiktaş, guti de bizde" diyorlar. guti avrupada her zaman piyasası olacak bir oyuncuyken türkiye'ye geliyor. illa ki bu saatten sonra rahat etmek istiyordur guti. gerçi beşiktaş taraftarı onu rahat bırakmaz da, geçelim. velev ki guti beşiktaş'a kanını vermeye geldi. guti'nin realde kupalardan kupalara koştuğu yıllara bakıyorsun, arkasında oynayan isimler makalele, hierro gibi isimler. galacticos dönemlerinde ne yapmış real? koca bir hiç. guti ne beckhamla, figoyla kupa kazandı; ne cristiano ronaldo ve kakayla kazandı. böyle bir durum var, sen türkiye standartları'nın üstünde bir hücum hattı kurup bir de guti'yi alıp caka satıyorsun.
allahtan biz erken atlattık bu dönemi. rijkaard dönemi kimi nedenlerden sıkıntılı geçiyor da, taraftarın gözünü açtı rijkaard. geçen senenin başında * biz de hayal kuruyorduk. "oh lan, savunma taş gibi şerefsizim, full milli takım. orta sahaya ardayla elano yeter de artar bile. forvet zaten uzay milli takımı. dağıtacağız ortamı" dedik. ilk haftalarda flaş sonuçlar da aldık. fakat belli bir yerden sonra kaldırmadı takım sistemli oynamayı filan. sakatlıklar filan da eklendi üzerine, sene başında hep övündüğümüz rotasyon zenginliğimiz de sandığımız kadar kaliteli çıkmadı. devreyi şöyle böyle kapattık da, devre arasında lucas neill'ı alanların eline ayağına yapışıyorduk neredeyse allah razı olsun diye. ama bu senenin başına bak; geçen senenin ve ondan önceki senenin başında hep kewell baros lincoln arda dörtlüsü, kewell baros elano arda keita beşlisi şeklinde açılan başlıklar artık rosicky ledesma cana üçlüsü şeklinde açılıyor. böyle giderse seneye sol bek neill stoper sabri dörtlüsü şeklinde açılacak da, zamanla öğreniyoruz bu işleri. konumuza dönelim, beşiktaş bu sezonun başında aldığı adamlarla; rıdvan dilmen'in tabiriyle halı saha topçularıyla, eskinin sistem tanımaz zamanlarında olsa gelene gidene 5 atardı, gazetelerde "5 dakkada beşiktaş başlıklarını görürdük. ama bugünün futbolunda beşiktaş muhtemelen amacına ulaşamayacaktır. he, tabii siz bunları bir beşiktaşlı'ya söylemeyin. baksanıza, adamlar zevk sarhoşu olmuş. dolmuşta filan görüyorum, quaresma formalı arkadaşlar geziyorlar dışarıda. bırakın, kendi hallerinde takılsınlar. sezon sonunda sudan çıkmış balığa dönmelerini ve yıldırım demirörenden şikayet etmelerini izlemek, sezon başında umutsuz oldukları bir sezonun sonunda bunu yapmalarını izlemekten 40 kere daha zevkli olacaktır; emin olun.
haz etmem rapidden'in iki kelimeyle bitireceği işi paragraf paragraf yazdık. en iyisi ondan alıntı yapmak: (bkz: cacık olmaz).
edit: mikrobik aygıt görev başında.