• 224
    öncelikle, gireceğim entry’nin, kendisinin şahsıyla hiçbir alakası olmayacak. kendisinin başlığında tartışılan olgunun temeline yönelik düşüncelerimi ifade edeceğim yalnızca. konu bütünlüğü olması açısından da buraya yazıyorum.

    felsefi açıdan doğrunun tanımına dair onlarca değerli tanımı ve fikri mevcut filozofların ya da sizin, benim, tüm insanların. benim benimsediğim ekolün en kısa doğru tanımı ise şu şekilde ;

    ‘doğru diye bir şey yoktur. sadece bakış açıları vardır.'

    the life of david gale filminden.

    burada konumuz spor temelli soyut olgular olduğu için toplumsal bir doğru kabul etme zorunluluğumuz da yok üstelik. burdan bir özgürlük çıkartıyorum ben kendime. x futbolcusunu 30 gün önce övüp bugün eleştirebiliyorum örneğin. burda sırtımı öncelikle zamana dayıyorum. “zaman, tüm var olanların birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süre” tanımından yola çıkarak ben de birey olarak onun içinde yaşıyorum. bu yerini alma döngüsünde ben de sürekli kendimin başka bir versiyonun yerini alıyorum sonuçta. değişmekten utanmak bir tarafa yaşadığımın kanıtı olarak görüyorum değişmeyi. bunu yaparken, bir argüman ortaya koymayı önemsiyorum sadece. zaha’nın performansı için bir ay önce olumlu bir argümanla konuştum örneğin. dün olumsuz bir argümanla konuştum. burada olana dair değişen yok. bana dair değişen var.

    tam bu noktada insanın kendini önemseme ve bir zümreye ait olma ihtiyacı devreye giriyor. bununla ilgili bir alıntı bulamadım. ama vardır böyle bir ihtiyaç güvenin bana :(

    burayı 80 milyon okuyor yazdıklarımıza dikkat edelime götürüyor bu bizi. benim ülkede en büyük şikayetim bu işte. ben de yapıyorum bu arada zaman zaman aynısını.
    siyaset, din, sanat ve bilimum konuda susturuluyoruz, kısıtlanıyoruz sürekli. sen bizim taraftansın bizi eleştirme, görmüyor musun onlar da neler neler yapıyor? görünmeyen bir sopa var sürekli sanki. tarafını seç ve diğer tarafı eleştirmeye odaklan. en azından konu keyif temelli spor olduğunda bundan kaçarak uzaklaşmak istiyorum. bu kadar önemli değiliz hiçbirimiz. yazıp geçiyoruz işte. bırakın da argümanımız varsa saygı çerçevesinde rahat rahat konuşalım. sen bunu yaparak bilmem neye hizmet ediyorsundan burda bari kurtaralım. dibe batmış spor ortamını biz mi kurtaracağız sözlükte sözüm ona dikkatli entry girerek? eğer böyle olacaksa da ben yokum mücadelede. ben ne düşünüyorsam onu söylemeye devam edeceğim. siz de beni eleştirin. ben de sizi eleştireyim. ama lütfen yargılamayalım birbirimizi. mesela ben de zaten bu kadar sakatımız varken, genel spor ortamı aleyhizeyken zaha’dan daha iyi performans bekliyorum bir süredir. bunu göremediğim için de yedek oturması gerektiğini düşünüyorum. hatta şu an için düşüncem yolları ayırmak iyi olacak gibi geliyor. belki 6 ay sonra şu şu sebepten kaptan yapılmalı derim. evet saçma görünebilir. ama saçma görünmemek zorunda değilim zaten.

    çünkü sorumluluk mercii ben değilim. eğer karar vericiler yerinde olsaydım böyle yaklaşmazdım konuya. hayatta kendi sorumluluk alanımda da bu kadar ani kararlı ve keskin değilim. diğer bir örnek, sözlükte troller dolaşıyor ekmeklerine yağ sürmeyin. yahu banane. onu yetkili arkadaşlar düşünsün. ben yazarım. eğer bir gün bana gelip bu trollerden kurtar bizi nicktir :( derlerse o zaman tamamen rasyonel yaklaşmaya çalışırım.

    argümansız, suçlayıcı, uç düşünceler her zaman anti tezini yaratıyor. bu da sonuçsuz bir tartışma döngüsüne götürüyor bizi. yani örneğin, ben burada kerem aktürkoğlu, prime cristiano ronaldo’dan iyi futbolcudur aksini düşünen galatasaray düşmanıdır diye ısrar edersem, bir süre sonra kerem aktürkoğlu ziya erdal’dan kötü futbolcudur aksini düşünen fenerbahçelidir diyenler de çıkabilir. çünkü, tüm olgular ortalamaya yakınsamak sonunda. her olgu zıttını doğurmak zorunda. tabi, benim verdiğim dramatik bir örnek ama sosyal medya çağı bu temel üzerinden şekilleniyor zaten. şu küçük sözlüğümüzde de aynı ortamı doğurmasak güzel olmaz mı?

    buraya kadar okuduysanız şaşkınım.:(

    sonuç olarak, bırakın düşünelim, yazalım, çizelim özgürce. birbirimizi eleştirelim, arada stres atmak için biraz yükselelim birbirimize. ama negatif bir üslupla, yargılayıcı ifadelerle kısıtlamayalım birbirimizi. anlamsız misyonlar da yüklemeyelim kendimize. yanlış anlamayın öğüt ya da akıl vermiyorum sizlere. size söylerken kendime de söylüyorum bunları aslında. bazen ben de burda yazılanlara kızıp kantarın topuzunu kaçırıyorum çünkü. daha da yazmaya devam ederim ama sizdeki de bendeki de kafa sonuçta. selametle kalın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın