33
geçen gün bağıra bağıra söylediğim şarkıdır. hemen hikayesinin anlatayım;
önceki akşamüstü italyan ve brezilyalı karışımı takribi 15 kişilik bir grupla dünyanın en büyük bira festivallerinden olan stuttgart'taki frühlingfest'e gittik. masalarımıza oturduk, önce birer litrelik bira ile yarımşar tavuk yedik. sonra da canlı müzik başladı zaten, böyle sirk çadırı gibi kocaman bir şeyin içinde asker yemekhanesi gibi bir ortam var, bu çadırın bir başında sahnede canlı müzik, bir başında giriş çıkış, kenarlarında ise kocaman mutfaklar, bira stokları ve tuvaletler var. ortası da 1000 kişilik bir yemekhane gibi.
e tabi alkolün ve canlı müziğin etkisiyle biz de herkes gibi masaların üzerine çıktık ve şarkı söylemeye, dans etmeye başladık hep beraber. bu arada birer litreden 3 büyük bardak birayı devirmiştim*.
ne olduysa sonra oldu anasını satayım, sahnedeki 6 kişilik bayan orkestrası i will survive çalmaya başladı... zaten bursa maçından kafam da bozuk; tamam sabır dedik ama kaçan her şampiyonluk inceden koyar adama. moralim iyi değil...
şimdi malum statta gol attıktan sonra hep bu şarkı çalar, millet de kah golü kutlamak, kah rakibi kafalamak için hep bir ağızdan söyler.
ben biranın da etkisiyle bir başladım nakarat kısmında anırmaya;
laaay la lay lay laaaa, la la la la la lay la lay lay laaa, la la la la la laaaaa, lay lay la la la la la laaaa
sanki şampiyon olmuşuz gibi sevindim o gece, gönlümce bağırdım, çağırdım, hakkımız ya kutlamak, pavlov etkisi işte, o şarkıyı duyunca otomatikman şampiyon olduk zannettim, kafam da güzeldi çünkü. kendimce kutladım şampiyonluğu işte. saolsun bira da hiç hissettirmedi yani gerçeği. o gece çok huzurlu uyudum sözlük... uyanınca da baş ağrım kaldığı yerden devam etti*.
önceki akşamüstü italyan ve brezilyalı karışımı takribi 15 kişilik bir grupla dünyanın en büyük bira festivallerinden olan stuttgart'taki frühlingfest'e gittik. masalarımıza oturduk, önce birer litrelik bira ile yarımşar tavuk yedik. sonra da canlı müzik başladı zaten, böyle sirk çadırı gibi kocaman bir şeyin içinde asker yemekhanesi gibi bir ortam var, bu çadırın bir başında sahnede canlı müzik, bir başında giriş çıkış, kenarlarında ise kocaman mutfaklar, bira stokları ve tuvaletler var. ortası da 1000 kişilik bir yemekhane gibi.
e tabi alkolün ve canlı müziğin etkisiyle biz de herkes gibi masaların üzerine çıktık ve şarkı söylemeye, dans etmeye başladık hep beraber. bu arada birer litreden 3 büyük bardak birayı devirmiştim*.
ne olduysa sonra oldu anasını satayım, sahnedeki 6 kişilik bayan orkestrası i will survive çalmaya başladı... zaten bursa maçından kafam da bozuk; tamam sabır dedik ama kaçan her şampiyonluk inceden koyar adama. moralim iyi değil...
şimdi malum statta gol attıktan sonra hep bu şarkı çalar, millet de kah golü kutlamak, kah rakibi kafalamak için hep bir ağızdan söyler.
ben biranın da etkisiyle bir başladım nakarat kısmında anırmaya;
laaay la lay lay laaaa, la la la la la lay la lay lay laaa, la la la la la laaaaa, lay lay la la la la la laaaa
sanki şampiyon olmuşuz gibi sevindim o gece, gönlümce bağırdım, çağırdım, hakkımız ya kutlamak, pavlov etkisi işte, o şarkıyı duyunca otomatikman şampiyon olduk zannettim, kafam da güzeldi çünkü. kendimce kutladım şampiyonluğu işte. saolsun bira da hiç hissettirmedi yani gerçeği. o gece çok huzurlu uyudum sözlük... uyanınca da baş ağrım kaldığı yerden devam etti*.