7
3 senemi geçirdiğim güzel izmir'in ilk ve son defa bu maç için ayak bastığım bir semtinde yer alan, örgüt evinden bozma göt kadar bir öğrenci evinde, çük ekran bir televizyon aracılığı ile yaklaşık 10 kadar militan(!) ile beraber seyrettiğimiz maç. kafamız o zamanlarda mütemadiyen güzel olurdu ve yine öyle bir gündü. önceki gün engelsiz aslanlar havaalanında karşılanmış, sabahına da izmir fuardaki spor salonunda maça çıkılmıştı. pırıl pırıl bahar havası hepimizi çarpmış, üzerine de muhtelif alkollü içeceklerle cila yapılmıştı; yani zemin futbola fazlasıyla müsatti. kah gülerek, kah eğlenerek, kah kanepede iç geçirerek, kah sızanları gümbür gümbür bir üçlü ile uyandırarak geçmiş; skorun ve kocaman umutların verdiği coşkuyla son dakikaları kapı eşiğinde izleyerek maçı tamamlamıştık.
hakemin son düdüğünün ardından takımlar soyunma odasının, bizlerse çoktan biletix'in yolunu tutmuştuk. öylesine bir ruh halindeydik ki, otobüste bomboş olan arka sıralarda rahat rahat yayılmak yerine sırf biraz daha önde duralım diye orta taraftaki boşlukta kümeleniyorduk. bilet işini halletmiş olsak hani o gazla istanbul yoluna bile çıkabilirdik...
izmirli olanlar bilir, izmirde iki biletix gişesi vardı o zamanlar, biri karşıyaka, diğeri de alsancak d&r. biz alsancak sahildeki mağazaya vardığımızda saat dokuzu belki on belki onbeş dakika geçiyor idi. yaşanan ilk sıcak temas sonrası maç biletleri için geldiğimizi öğrenen mağaza personelinin şaşırma ile acıma arasındaki bakışlarını sikimize takmıyor, "abi bu akşam içerde kalsak ya, rafları falan düzenleriz" diyerek ağlanacak halimize hepberaber gülüyorduk.
karaborsacı ahalisi henüz olay mahallinde yokken o dönemin "okulu bitirme şansları bir bir yok olan" hastalıklı bireyleri olarak mağazanın kapısının önüne, pikniğe gelmiş ilkokul çocukları edasıyla yayıldığımızda mağaza personelinin kepenkleri kapatmasına yarım saat vardı. "orada olan orada kalır" diyerekten detaya giremeyeceğim, her yönüyle efsanevi bir gece geride kalıp pırıl pırıl güneş kendini gösterdiğinde arkamızdaki kuyruğun boyu bir hayli uzamıştı. bahar havası ve izmir körfezinin kesif kokusuna tezahüratlar karışıyor, güzelim sahilin içine eden koca koca binalardan yankılanan ses sanki mecidiyeköy'de yeni açık kuyruğundaymışız hissiyatı yaratıyordu ve o hatırladıkça bile insanın içine huzur dolduran bahar sabahı millet işine/okuluna yetişmeye çalışırken biz aslında şampiyonluğu kucaklıyorduk....
üzerinden beş yıl geçmiş, insan derin bir ah çekmekten başka birşey yapamıyor...
hakemin son düdüğünün ardından takımlar soyunma odasının, bizlerse çoktan biletix'in yolunu tutmuştuk. öylesine bir ruh halindeydik ki, otobüste bomboş olan arka sıralarda rahat rahat yayılmak yerine sırf biraz daha önde duralım diye orta taraftaki boşlukta kümeleniyorduk. bilet işini halletmiş olsak hani o gazla istanbul yoluna bile çıkabilirdik...
izmirli olanlar bilir, izmirde iki biletix gişesi vardı o zamanlar, biri karşıyaka, diğeri de alsancak d&r. biz alsancak sahildeki mağazaya vardığımızda saat dokuzu belki on belki onbeş dakika geçiyor idi. yaşanan ilk sıcak temas sonrası maç biletleri için geldiğimizi öğrenen mağaza personelinin şaşırma ile acıma arasındaki bakışlarını sikimize takmıyor, "abi bu akşam içerde kalsak ya, rafları falan düzenleriz" diyerek ağlanacak halimize hepberaber gülüyorduk.
karaborsacı ahalisi henüz olay mahallinde yokken o dönemin "okulu bitirme şansları bir bir yok olan" hastalıklı bireyleri olarak mağazanın kapısının önüne, pikniğe gelmiş ilkokul çocukları edasıyla yayıldığımızda mağaza personelinin kepenkleri kapatmasına yarım saat vardı. "orada olan orada kalır" diyerekten detaya giremeyeceğim, her yönüyle efsanevi bir gece geride kalıp pırıl pırıl güneş kendini gösterdiğinde arkamızdaki kuyruğun boyu bir hayli uzamıştı. bahar havası ve izmir körfezinin kesif kokusuna tezahüratlar karışıyor, güzelim sahilin içine eden koca koca binalardan yankılanan ses sanki mecidiyeköy'de yeni açık kuyruğundaymışız hissiyatı yaratıyordu ve o hatırladıkça bile insanın içine huzur dolduran bahar sabahı millet işine/okuluna yetişmeye çalışırken biz aslında şampiyonluğu kucaklıyorduk....
üzerinden beş yıl geçmiş, insan derin bir ah çekmekten başka birşey yapamıyor...