• 429
    ben bu maçı unutmamam. çoğu gs'li de tahminim böyledir. gs'li olmanın, gs'ye inanmanın doruk noktalarından biridir bu maç.
    izlemeyen arkadaşlarım varsa bu maçı, maç önü ile beraber dakika dakika kaçırmadan izlesin. ne kadar onurlu ve büyük bir takım taraftarı olduklarını daha iyi anlayacaklardır. benim hikayeme gelince:

    3 nisan 2013 r. madrid gs maçı yani ilk maç 3-0 bitmiş. bu maç yani rövanş için neredeyse umut kalmamıştı, gs'ıiler hariç.
    ben maça gidemedim ama formamı giyip, en azından r.madrid'i daha önce olduğu gibi yeneceğimize inanıp 2 arkadaşımla beraber salaş bir meyhanede maçı izlemeye gittim. ben maça formayla gelirken arkadaşlar nasılsa elendik diye ellerinde işle ilgili evraklarla gelmişlerdi ve maçı izlemeden işlere gömülmüşlerdi.

    maçın henüz başında yediğimiz golle (dk. 7 ronaldo) ben de bir umutsuzluğa gömüldüm. ama kafam hep ekrana, takıma bakıyordu. arkadaşlar evraklara dalmış, "izleme boş ver" diyordu. mekandaki bir kaç kişi sırtıma dokunup "bak, fark olacak" diyordu. ben umudumu kaybetmeden izlemeye devam ettim.

    dk. 57' eboue öyle bir vurdu ki. o gol bile yeterliydi. gerçekten öyleydi çünkü takım da benim gibi pes etmemişti. "çivi gibi çakmıştı" cidden. arkadaşlar hala evraklarla uğraşıyordu.

    dk 70. sneijder, varane'nı öyle bir geçti ki ben zevkten dört köşe oldum. "helal olsun "dedim. "kazanmayın ama helal olsun". aynı masadaki arkadaşlarım kafalarını şöyle bir ekrana çevirdiler.

    2 dakika sonra. drogba öyle bir gol attı ki. hayatımda çok az şeye öyle sevindim. 3-5 kişilik yerde kendimi duvara vurduğumu hatırlıyorum sevinçten. tur falan değildi sevindiğim. oyun, skor, istek, boyun eğmememekti. formamı öptüğümü hatırlıyorum. arkadaşlarımın dosyaları yerlerdeydi o an. hepimiz kol kola maça bakıyorduk artık. mekan sahibi bjk'li kişi gelip beni tebrik ediyordu: "helal olsun be" "olur mu?" diyordu, "olur" diyordum.

    dorgba'nın ofsayt golü.... gerçekten sevinçten hatırlamıyorum. o kadar goldü ki benim için. o kadar hak etmiştik ki. gözlerim dolmuştu ofsayt bayrağını görünce. ama zerre önemli değildi. o kadar memnun olmuştum ki zaten. gs'li olmaktan. o kadar gururluydum ki.

    ronaldo 90'da 3-2 yaptı skoru. ayakta alkışladım. ronaldo'yu değil, takımı, kendimi, gs'li olmamı. gs'li olmak böyle bir şeydi çünkü...imkansızı imkanlı kılmaktı....o gün o küçücük mekandan çıkarken başım dikti. takımıma inandığım ve beraber kazandığımız için. gs'li olduğum için. stattan çıkan binlerce kişi gibi ben de "iyi ki gs'liyim" dedim .
  • 431
    babamın 10. dakikasından sonra eve geldiği maç.

    ve hemen skora bakıp "bişey çıkmaz bundan" dedikten sonra sadece maç izlemek için televizyon karşısına geçtiğini hatırlıyorum.

    ardından 1-1 oldu. "valla güzel goldü hehehehe hakikaten çivi gibi çaktı uşak" dedi.

    sonra 2-1 oldu. koltuğundan kalkmadan hayıflanarak "lan niye ilk maçta yapmazsanız böyle hareketleri. bacak arası macak arası maaşallah" dedi.

    derken 3-1 olduğunda bu sefer gerçekten gole ayağa kalkıp sevindi.

    durum bundan sonra garipleşti. drogba'nın ofsayt nedeniyle sayılmayan golünden bir süre sonra babamın ortalıkta olmadığını farkettim. yatak odasında, karanlıkta, yatağın ayak ucuna öylece oturmuş duruyordu. ışığı yaktım. yüzü lambadan daha beyazdı. gözleriyle bana "eğer bu tur burdan gelirse benim kalbim dayanmaz. bana dokunma git sen izle" dedi.

    bahsettiğim adam galatasaraylı değil bu arada renktaşlarım. hayatı boyunca futbola dair tüm maddiyat ve maneviyatını sadece orduspor'un peşine harcamış bir adam. (hala da kendince harcamaya devam ediyor.)

    galatasaray'dan başka hiçbir takım yaşatamayacak bu duyguları insanlara.

    çok büyüksün galatasaray çok!!!
  • 434
    2000-2001 sezonunda ilkokul 6. sınıftaydım, devlet okulunda okuyorum ve o aralar eğitim sisteminin de bugünkü gibi kafası karışık, bir çift saatli okul düzenine geçiliyor, bir tam gün oluyor, o sene de okul tam gün sistemine geçmiş, 9 gibi gidiyoruz, 3ten sonra çıkıyoruz, bom bok birşey, futbola ve mahalle takımına ayıracağım zamandan çalınıyor resmen, öğle yemeği molası diye birşey girmiş hayatımıza, annem, anneannem öğlen yemeğinde yiyecek bişeyler getiriyor ya da alıp beni bir yere götürüyor, 12 yaşında bir çocuğum ve bunlar hayatımda önemli yer tutuyor, bir de futbol ve galatasaray. öyle bir hayat döngüsünde çeyrek finale çıkıyoruz cl'de ve kura çekimi hafta içi öğlen, kura günü binbir bahane ile annemi yemek için gelmesinler diye ikna ettim, planı yapmıştım, yemek yemeyip kurayı mahalle kahvesinde izleyecektim.işte o sene ilk kez şampiyonlar liginde çeyrek final kurasında real madrid ile eşleştik, süper kupanın hemen ertesi, o anda çocuk aklımda oluşan algıyı tahmin etmek zor değil, madrid intikam için geliyor! içimde bir ses, sen de galatasaraysın diyor ama koca koca insanların da aynı korkuyu paylaştığını hatırlıyorum ve o ses çok kısık kalıyor. televizyonda izlemiştim maçı, ilk yarı 2-0 olunca kuradan beri kendimi hazırlamış olduğum psikolojinin de yardımıyla durumu normal kabul etmeye başlamıştım, ama neyse ki kabul etmeyenler vardı ve 2. yarı yaşadığım duygular, muhtemelen o yaşta bir çocuğun yaşayabileceği en yoğun duygulardandı.

    üstteki paragrafı neden bu başlıkta yazdığım konusuna değinecek olursak, 2013 yılındaki maçta tribündeydim ve yaşadıklarımla, hissettiklerim ile 12 yaşındaki o çocuk oldum tekrar, tarif etmesi zor, unutamayacağım maçlardandır, iyi ki varsın galatasaray.
  • 443
    her ay en az bir kez özetini izlediğim efsane maçımız. ritülemi gerçekleştirdikten sonra derin bir ah çekip o günlerin aslında ne kadar yakın olduğunu hatırlıyor, bir sigara yakıyorum. ronaldo'nun ofsayttan attığı golden sonra ercan taner'in maçtan beklentisini kesmiş umutsuz sesi, eboue'nin sağ ayağının dışıyla doksana astığı golden sonra canlanıyor. hemen arkasından sneijder bomboş pozisyonda sol ayağıyla topu yandan dışarı atıyor; ama portakalımız kaçırdığı pozisyona nispet yaparcasına "gol öyle değil böyle atılır" diyerek varane'ı hayata küstürüp bizi öne geçiriyor. "galibiyet güzel tabi, galibiyetle hele ki real madrid galibiyetiyle elenmek buruk da olsa sevindirici." diye düşünüyor çoğu renktaşım. derken drogba neden efsane olduğunu o yaşta bir kez daha gösteriyor, amrabat'ın çizgiye inip çevirdiği topa sanki karşısında real madrid yokmuş da çemişgezekspor savunması varmış gibi, kurban olduğum topuğuyla şık bir dokunuş yapıp milyonlarca real madrid taraftarına "lan noluyoruz?" dedirtiyor. o sırada gerçekten galatasaraylı olup da şuur sahibi kalabilmiş tek kişi yok. ama şuursuzluğun yanında bir inanç beliriyor herkesin içinde. bu ülkede sadece galatasaraylılara özgü bir his bu. karşında real madrid var. ilk maçı 3-0 kaybetmişsin. ikinci maçın başında geriye düşmüşsün. ama 72. dakika itibariyle 3-1 öndesin ve goller yağmur gibi gelmiş, real madrid çıkamıyor. ronaldo, benzema falan bildiğin arena'da kapanıp kontra kovalayan sivassporlular gibi top bekliyor. bunun üstüne birkaç dakika sonra drogba kaleciyle karşı karşıya kalıyor. vuruyor ve gol oluyor lan. yemin ederim gol oluyor. 4-1, tek gol kaldı. tarih baştan yazılıyor. derken vicdansız yan hakem bayrağını kaldırıyor. "nasıl kıydın" demek geliyor herkesin içinden. o anda pozisyonun ofsayt olmasına üzülmeyen 3 taraftar var sadece: real madridliler, fenerliler ve beşiktaşlılar.(onların da büyük kısmı o anki coşkuyla "ah ulan" demiştir gerçi de.) ne oluyorsa bu pozisyondan sonra oluyor aslında. bir anda herkes olan bitenin gerçek dışılığını kavrıyor. rüyadan uyanmak gibi bir şey oluyor o golün geçersiz sayılması. büyüyü bozuyor. sonra herkes sakinleşiyor, takımla gurur duyarak alkışlarla maçı bitiriyor. ronaldo'nun son golünü kimse hatırlamıyor zaten. ronaldo golden sonra hayvan gibi seviniyor. o anda içinden "lan gidiyodu ha" dediğine eminim.

    velhasılıkelam real madrid'in aciz durumlara düştüğü, sabri sarıoğlu'nun bile marcelo gibi oynadığı, tuhaf ama muhteşem bir ikinci yarı izliyoruz. üstünden 5 sene geçmiş sadece. dönüp bakınca 14-15, 15-16 sezonlarındaki facia avrupa maceraları sayesinde bu efsane maç daha eski görünüyor insana. yenisini oynayana kadar her ay özetini izleyip bu takımın istediği zaman neler yapabileceğini bir kere daha hatırlayacağım çoğu renktaşım gibi.
  • 444
    dakika 7 | cristiano ronaldo 0-1
    dakika 57 | emmanuel eboue 1-1
    dakika 70 | wesley sneijder 2-1
    dakika 72 | didier drogba 3-1
    dakika 90+3 | cristiano ronaldo 3-2

    ilk maç 2 penaltımız verilmemesine rağmen ve 3-0 yenilmişken, bunun sonrasında ilk 10 dakikada 1 gol daha yemişken (ofsayttan) maçı 3-1’e getirdik ve son 20 dakika real madrid’e takım halinde savunma yaptırdık. turu geçemedik ama galatasaray adının olduğu yerde pes etmek olmayacağını herkese gösterdik.

    (bkz: kon2antrasyon)
  • 446
    kimse beni bu maçın 3-2 bittiğine inandıramaz.

    drogba'nın golüyle birlikte tüm hafızamın donuklaştığı ve sonrasındaki her şeyin flu olduğu maç. 3-2 bittiğini çoğu zaman unutuyorum, aklımda direkt 3-1 olarak kodlanmış. sanırım herkeste böyle.

    işin diğer tarafından bakarsak adamlar bizi ilk yarıda yine üçleyebilirdi. saha patates tarlası gibiydi ve biz yine kafam kadar boşluk veriyorduk. bir tane attılar, bir iki tane de kaçırdılar. ikinci yarı biraz onların rehaveti biraz da bizim "bari kazanarak veda edelim" motivasyonuyla harika bir atmosfere büründü. 3'ten sonra da net pozisyon vermediler zaten.

    galatasaray are getting closer and closerdetayı aklımda en çok yer eden şeydir bu maçla ilgili. şu meşhur ingiliz spiker anlatıyordu yurt dışı yayınında. fifa serisinde de maç anlatıyor. martin tyler sanırım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın