(bkz:
şike olaylarının ortaya çıkışı).
bu tarih üzerinden ele alındığında ortaya komik şeyler çıkıyor. örnekse; (bkz:
3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreç).
olayı "3 temmuz vakası" olarak ele alırsak, burada bir bit yeniği olduğunu söylemek mümkün kılınır. zaten
aziz yıldırım ve şürekasının yapmaya çalıştığı şey tam olarak budur. 3 temmuz, "fenerbahçe'ye yapılan operasyon" anlamına gelmektedir.
asıl mesele
şikedir. var olan şeyler üzerinden tartışmak yerine; olayı cemaat, akp denkleminde ele almak aymazlıktır. fenerbahçeli dostların da hesap sorması gereken kurum-kişi cemaat vs. değil; yüz yılı aşkın varlığını muhafaza eden bir camianın adını bu şekilde lekeleyen yönetimleri ve başkanlarıdır.
maalesef meseleyi doğru okuyamayan bu insanlar, aziz yıldırım'ı cumhuriyet kahramanı ilan etmiş; fenerbahçe'yi de "yıkılmayan kale" olarak addetmişlerdir. hiçbir kurum ve camia bu lekenin altından bu şekilde kalkamaz. halbuki şike fenerbahçe markasına mal edilemez, bunun sorumluları adalete hesap vermelidir. ancak aziz yıldırım'ın arkasına aldığı taraftar grubu bu süreci doğru okuyamamış ve lekeyi fenerbahçe markasına bulaştırmışlardır.
bunun ötesi hukuku ilgilendirir. yasa dışı dinleme, hukukun kabul edemeyeceği deliller vs... bizler işin sportif boyutuna bakarak; ne kadar yara aldığımızı, bu yaraların kimlerden kaynaklandığını analiz ederek bir daha yaşanmaması için önlemler almamız gerektiğini tartışmalıyız. mafyavari adamları futbol içerisinde muhafaza etmeye devam ettiğimiz sürece, sadece renklerin esiri olur ve birbirimizi yemeye devam ederiz. kör göze parmak sokmak gerekir. belli mi olur. belki açılıverir...