• 489
    can sıkan, iç acıtan bir mağlubiyet oldu. böyle mağlubiyetleri hiç sevmiyorum, unutamıyorum da. ilk yarıda kayserispor'a verilen 2 puan daha aklımda benim. şampiyonluk bu 3 puanla kaçarsa da kahrolurum açık söyleyeyim.

    maçın büyük bölümünü ne yazık ki işten geç çıktığım için izleyemedim. eve geldiğimde 65. dakikaydı ve ekranda 2-0'ı ve kırmızı kart ibaresini gördüm. özetten gördüğüm kadarıyla ise ilk yarıda birkaç pozisyona girip harcamışız. neticesinde var böyle maçlar. her sezon da oldu. hem beklenmedik bir puan kaybı da şampiyonluk sezonu nişanesidir. olur öyle. yol kazası diyelim. ben hala rakiplere bakınca takımımızı bir adım önce görüyorum. şimdi mecbur kazanılacak konuma düşen zorlu bir hatay deplasmanı var. önümüzdeki maçlarda 5/5 yaparsak yolu yarılarız epey. özellikle beşiktaş-fenerbahçe maçının olduğu hafta ben ligde bazı şeylerin netleşeceğini ve beşiktaş ile yalnız kalacağımızı düşünüyorum. sonrası da arena'daki maça bakar.
  • 490
    sonucuyla galatasaraylıları kahreden maç. çok yüksek ihtimalle ligden düşecek bir takıma mağlup olmak can sıkıcı. işin garip yanı bu maçta gole ihtiyacımız varken sağdan sola, soldan sağa gereksiz paslar yaparak vakit tüketiyorduk. bazen gole ihtiyacımız olduğunda topu rakip ceza alanına doldurmamız da gerekmekte bence. sonuçta rakiplerimizde dünyanın en iyi savunma oyuncuları oynamıyor, biraz da hataya zorlamak gerekiyor rakiplerimizi.
  • 491
    maç seyretmek istedik...

    maç yazacaktık bloga...

    maç konuşacaktık podcastte...

    nereden bilebilirdik ki kurulan tuzakların en ağır şekilde eryaman stadında karşımıza çıkacağını...

    aslında üç gün evvel trabzonspor-fenerbahçe maçının son dakikalarında tüm spor otoritelerince penaltı olarak kabul edilen pozisyonda maçı yöneten hakemi ekran başına çağırmayan var hakemi cüneyt çakır "apar topar" ankara'daki maça var hakemi olarak atandığında "yaşanılacakları" az çok tahmin ediyorduk ama "bu kadar" da olacağı hiç aklımıza gelmemişti...

    hele ki maçın sahadaki hakemi halil umut meler'in o kadar zor maçlardaki "cesur" yönetimlerinden sonra gelecek baskılardan "bu kadar" etkileneceğini hiç aklıma getirmedim.

    o da bizim kusurumuz olsun, insanlara bu kadar kolay kanmamak lazımmış...

    son yıllarda yarış dışı kalan ve hem sportif hem de maddi yönden galatasaray'ın arkasında kalan ve bu seneyi "kurtuluş" senesi olarak adleden fenerbahçe'nin , kadıköy'de galatasaray'a kaybedip fatih terim'in takımının ardında kalmasından sonra hakemler üzerinde başlattığı baskı "politikasını" oynadığı iyi oyun ve attığı "tartışmasız" gollerle defeden galatasaray, ankara'da da "bir tuzaktan" daha kurtulacaktı ömer'in ortasında onyekuru'nun altı pastan kafasını korcan çıkarmış, on dakika sonra da savunmanın kaleciye yaptığı ara pasta araya giren emre kılıç'ın plasesi direği yalayarak auta gitmişti... top oynamaya müsait zeminde galatasaray oldukça bilinçli oynuyor, golün sinyallerini verirken, ev sahibinin ilk defa muslera'nın kalesine geldiği bir anda, halil umut meler penaltıyı çalıyordu. ilginçti, tuhaftı zira kural açıktı: topu uzaklaştırmaya çalışan oyuncunun vucudundan seken top eline değse karar devam şeklinde olacaktı... bunu hem halil umut meler biliyordu, hem de var'daki cüneyt çakır... sadece bilmekle değil, uygulamışlardı da, trabzonspor-galatasaray maçında kaleci uğurcan'dan seken top edgar ie'nin eline çarpmış, halil umut meler penaltı vermezken, dünya kupasında yönettiği bir maçta da var'a bakarak cüneyt çakır penaltıyı iptal etmişti.

    ama söz konusu galatasaray olunca, bu sene hakemlerin tutumu belliydi: pozisyon galatasaray lehineyse "oyna devam", aleyhineyse hemen düdüğü çal...

    devreye yenik giren galatasaray'da oyunu çevirmek için fatih terim, arda, yedlin ve emre kılıç'ı çıkarmış, yerlerine falcao, kerem ve linnes'i almıştı. değişiklikler hemen sonucunu da gösteriyordu ki henry'nin pasında falcao'nun şutunu kaleci çıkarmasaydı. ve yine galatasaray'ın çok adamla gol aradığı bir dakikada savunmada eksik yalanınca ev sahibi lobjanitze ile farkı ikiye çıkarıyordu...

    iki farklı geriye düşmek sıkıntılıdır ama galatasaray'ın bunun altından kalkacak gücü vardı, mostafa ve falcao gibi iki gol silahı yan yana oynuyordu da halil umut meler tekrar sahneye çıkıverdi... orta sahadaki bir mücadelede mostafa'nın rakibine dirsek attığı gerekçesiyle kırmızıyı mostafa'nın yüzüne "bakamayarak" çıkarıverdi... hakemin yanlışlarını düzeltmek için ortaya çıkan var sisteminde, ekranların başında oturan cüneyt çakır da ses çıkarmayınca, galatasaray on kişi kalıyordu... iki hakem de kırmızı kartta hemfikirdiler ama maç sonu eski hakem, eski futbolcusu, televizyoncusu herkes söz konusu pozisyona kırmızı verilmeyeceğini dillendiriyordu...

    o halde bu iki hakem neyin peşindeydi?
    herkes sorunun cevabını biliyordu da arda turan maçtan sonra dillendiren kişi oldu:

    “konuşmak istediğim başka şeyler var. kelimeleri dikkatli seçmem lazım. çünkü ceza alırız. farklı bir yargı sistemi var. bir dirsek olayı var. rize’de rakibimize ilk haftada dirsek vurulunca penaltı, marcao’nun eli değince penaltı; ama donk’a kadıköy’de dirsek vurulunca penaltı verilmiyor. onyekuru’ya alanya’da vurulunca hoca topa değdi diyor. izleyince ayağına vurmuş ve penaltı. diagne topa vuruyor, soruyorum. ‘arda tehlikeli hareket’ diyor. hocam doğru söylüyorsun o zaman kırmızı diyorum. alanya’da luyindama’ya vuruyorlar, kaşı yarılıyor. hocam tehlikeli diyorum, yeterince tehlikeli değil diye yanıt veriyorlar. emre kılınç antalya’da ayağının dışıyla oyunu kesmeye çalışıyor, kırmızı kart. kadıköy’de 9 dakika uzatma veriliyor, burada 6 dakika. neden? bir algı var. biz kazanırken söylemiyoruz diye. galatasaray’ın hakkını savunacak birileri her zaman çıkar. galatasaray’ın oyuncusu çıkar kaptanı çıkar, yönetimi çıkar… biz yetmezsek herkese yetecek olan fatih terim çıkar konuşur.”

    “adalet bizim üzerimizden sağlanacaksa biz buna da razıyız. ülkemde 16 maç kırmızı kart cezası gördüm. bazı büyüklere adalet benim üzerimden sağlanacaksa razıyım dedim. pfdk ile, onunla bununla konuştuğunuz kadar 15 ila 19 yaş arasındaki oyuncular için konuşmuyorsunuz. bir senedir antrenman yapmıyorlar. ülkenin geleceğini çöpe attınız. sonra hafta içi şampiyonlar ligi maçlarını izliyorsunuz. bilmediğiniz şeyler var. yüzde 85’iniz maalesef futbolu ve o seviyenin ne olduğunu bilmiyorsunuz. biz herkes için adalet istiyoruz. standart olsun.”

    “ben hangi dirseğin penaltı olduğunu nereden bileceğim? bugün ayağımı uzatıyorum, top ayaktan ele geliyor. ben çocukluğumdan beri sokakta da top oynarım. bu şekilde ayağımı kaldıramam. kaldırabilen varsa akrobat olur. biz görüyoruz, hissediyoruz. biz korner atarken top havadayken faul. rakip korner atıyor, topa vurduktan sonra faul veriliyor. orada var, var ya… biz uyanamıyoruz sanıyorlar. galatasaray büyük bir camiadır ve bunları görüyor. hocamız bu üç gün içinde her şeyi ve herkesi nasıl yeneriz diye bir taktik de bulur. hiç merak etmeyin. bu takıma yapılanları görüyoruz. galatasaray yine şampiyon olur, yine ayağa kalkar. doğru ve adaletli yönetin.”

    2-0'ı yeterli görmeyip, bir de mostafa'yı atarak ipi çeken hakemlere rağmen galatasaray, geriye kalan dakikalarda yine çabaladı, uzatmalarda kerem'le bir gol de buldu ama yine bu sene galatasaray maçlarında işleyen "yazılı olmayan bir kural" devreye girdi: galatasaray tek farklı öndeyse uzatmaları 6 dakika üzerinde oynat, galatasaray mağlupsa 3-5 dakikada bitir... sadece mostafa'nın kırmızı kartı esnasında 3 dakikadan fazla zaman geçmişken, yapılan bir sürü değişiklik, sakatlık, oyuncuların sahayı terk ederken zaman çalmaları hep görmezden geliniyordu...

    ankara'daki maç çok açık gösterdi ki galatasaray'ın şampiyonluk mücadelesi çok zor geçecek zira galatasaray'ın saha içinde gol kaçırma gibi bir lüksü olmayacak, zira rakipleri kadar karşılarında saha içiyle, var'ıyla hakemler de olacak ve bunlar ele geçen hiç bir fırsatı kaçırmayacaklar...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...u2-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın