peşin edit: biraz uzun oldu. affedin
*o tarihte 3 yaşında olan kardeşim oturma odasının koltuğunda uyuyordu.
babamla penaltıları ışıklar kapalı ve televizyonun önünde yerde oturarak izlemiştik. arsenal penaltıları kaçırdıkça annemin “n’olur bağırmayın! çocuk korkacak” telkinleri nedeniyle deyim yerindeyse babamla etlerimizi ve dişlerimizi sıkıyorduk. popescu’nun penaltısı sonrası babamın dişlerini omzumda hissettiğimi hatırlıyorum, sonrasında da şuursuzca balkona doğru koşuşumuzu. korkuluklara vurarak deliler gibi bağırmış ve ağlamıştık. ertesi gün okulda yaklaşık 40-50 kişilik erkek öğrenci grubu arkadaşımızın getirdiği dev bir galatasaray bayrağının altına girip marşlar söyleyerek bahçede dakikalarca koşmuştuk.
o günle ilgili aklıma her geldiğinde güldüğüm bir olay var. onu da paylaşmak istiyorum. 90’lı yılların sonunda karadeniz kırsallarında terör örgütlerinin kollarının bazı üyelerinin olduğu kulağımıza gelirdi. bilenler bilir. ordu’nun meşhur boztepe’si vardır. futbol ile uzaktan yakından alakası olmayan eniştem (teyzemin eşi) o boztepe’nin eteklerinde bir evde oturuyordu. popescu’nun penaltısından sonra kutlama için (malum karadeniz) insanlar silahlarına sarılıyor ve peşpeşe patlatıyorlar. bu esnada eniştem önce evin içinde yere yatıyor sonra da telefona sarılıp polisi arıyor. “teröristler geldi. çatışma var.” diye panikle ihbar yapıyor kendince. tabi telefondaki polis arkadaki arkadaşlarının sevinç naraları arasında enişteme “de get işine birader. galatasaray avrupa şmapiyonu oldu. yaşıyor musun sen ya?” deyip telefonu suratına kapatıyor.
ülkedeki ve yurt dışındaki bir çok insanın renk farketmeksizin sevinç ve gurur gözyaşı döktüğü tarihtir.
ne büyüksün galatasaray!