• 228
    takım olarak orta sahada etkinlik kurduğumuz ama tam manasıyla orta sahada tüm çarkların dönmediği bir maçtı. kayseri zaten maçı kazanmayı bırak beraberlik için bile bir oyun planı olmadan sahaya çıkmıştı, bu da bize iyi sonuç almamızda önemli bir artı oldu. bugün en aksayan yerimiz sol bekti linnes iyi bir asist yapmasına rağmen kanadını çok etkin kullanamadı ve top kontrolü konusunda sıkıntılı olduğunu bir kaç pozisyonda yine gösterdi, maicon da biraz aksadı çünkü hem bence bir penaltıya sebep oldu ama hakem vermedi hem de bir pozisyonda serdar'ın kapattığı adama koşup gyan'ı bomboş bıraktı. tudor bu maç sonunda biraz rahatlamıştır ama kendisinin de dediği gibi takıma ve takımın performansına tamamen odaklanmalı ve öncelikli olarak yan top zaafiyetimizi çözmeli ve orta sahanın hücumu yönlendirme çeşitliliğini arttırmalıdır. maç sonrası cenk ergün'ün açıklamalarına göre asamoah ve arda geldi gibi görünüyor. bir sol stoper ve forvet için de görüşmelerimiz sürüyormuş.
  • 232
    gorebilenler icin isin taktiksel boyutunun da harika oldugu mac. bilmiyorum kaciniz fark ettiniz fakat oyunu kurarken inanilmaz bir sogukkanlilikla pas yaptik ve hic uzun top kullanmadik. surekli en bostaki oyuncumuzu bulana kadar topu cevirdik ve bu oyuna muslera da iyi teknigiyle dahil edildi. ara ara cok iyi paslar attigini gorebilirsiniz. maicon ve serdar'in arasina giren fernando ve bu uclunun teknigi bizi cok rahatlatti. ikinci yarida kayserispor dogal olarak daha agir bir pres uyguladi fakat sonuc degismedi, biz hala israrla pas yapa yapa preslerini kirdik. bunu ligin henuz 1. haftasinda yapabilmemiz tudor adina inanilmaz bir arti. calismadan olmaz cunku bunlar, oyle kolay degil.

    yillardir kadikoy'de neden yeniliyoruz diyoruz. sanssizlik mi buyu mu hakem mi diye sorarak asil problemi goremiyor galatasaray taraftari. biz kadikoy'de yeniliyoruz cunku fenerbahce'nin o maca ozel yaptigi prese hep uzun topla karsilik veriyoruz. kendi sahamizdan dogru duzgun cikamiyoruz ve en onemlisi, buna dair bir oyun planimiz bile yok. artik var, biz bu oyunda israr edersek, kadikoy'de en bogucu presten bile cikariz cunku futbolda bazi aliskanliklar vardir. sistemini kurarsin ve tak tak tak diye gozun kapali paslasirsin. ne yapsa bir kesim simarik ve ne istedigini bilmeyen galatasaray taraftarina yaranamayan hocamiz da bunu oturtmaya calisiyor. yolu acik olsun.
  • 235
    topu alınca yüzünü muslera'ya değil rakip sahaya döndürebilen, hızlı, mentali kuvvetli, dikine oynayan, oyun açan ve genç bi galatasaray izledik. bu tempoyu en son izlediğimizde sene 2012'ydi. bunu söylemek için henüz çok erken ama bu maçta o yılı andıran havayı hepimiz kokladık ve bundan dolayı çok heyecanlandık. beni en çok şaşırtan bu kadar yeni transferin ilk maçtan bu kadar uyumlu olmasıydı. gerçekten hepsi çok iyi transferler ama yine de insanlar, uyum sağlamaları biraz zaman alır, ilk maçtan çok şey beklemek yanlış olur diye düşünürken, beni çok şaşırttılar. beni en çok keyiflendiren olaysa, bugün beinsports'ta tümer metin'in dediği gibi top kapma mücadeleleriydi. kaptırsalar bile 2-3 saniye sonra hemen bi karşı presle geri kazandılar. şuna da dikkatinizi çekmek isterim ki takımda öyle bi iskelet kurulmuş ki tolganın oyunu bile sırıtmadı. tek bişeyi henüz anlayamadım; bu oynanan tudor'un istediği futbol mu yoksa oyuncuların bireysel hırsı mı? onu da ilerleyen haftalarda öğrenicez ama umarım cevabı bizi üzen cinsten olmaz.
  • 237
    bir futbol maçını iki şekilde yorumlayabilirsiniz; mental açıdan etkiler ve teknik anlamda sahada yaşananlar. galatasaray'ın en büyük kazanımı ilk opsiyon oldu.

    kötü kadro planlaması, berbat geçen iki sezon ve umut bağlanan avrupa ligi'ne temmuz ayında veda etmek... birbirini ardı sıra takip eden bu olaylar silsilesi galatasaray taraftarında güven bunalımına sebep oldu. bu da beraberinde, doğal olarak, bazı reaksiyonlar getirdi. ondan sebep ki; kadrolar okunurken teknik direktör protesto ediliyor, geçen seneden kalma oyuncular ıslıklanıyor ve herkes sahada yenilik görmek istiyor.

    tam da bu noktada galatasaray, bir maçtan daha fazlasını kazanması gereken bir karşılaşmaya çıktı, hem de daha ligin ilk maçında. hala katetmesi zorunlu olan birçok mesafe olsa da vaat etmesi gereken en önemli şeyi taraftarına sundu oyuncular; umut. çünkü sahada mücadele eden, ne yapması gerektiğini bilen, modern futbola uygun davranmaya çalışan bir grup sporcu gördü herkes. bunun dışında kalan şeyler teknik detay, ince işçilik. belli noktalarda farkı belirlese de; ana fotoğrafta aşılması gereken en önemli eşik belki de kayseri maçıyla aşıldı. artık galatasaraylıların hayal kurabilecekleri bir takımı var ve bu durum onları daima diri tutacak.

    işin teknik kısmını sonraya bıraktım zira mental anlamda güçlü olmak, sahada denenecek oyun şablonunu da, oyuncu tercihlerini de direkt etkiliyor. galatasaray'ın isveç takımına elenmesi büyük bir felaketti şüphesiz ancak sürpriz değildi. zira galatasaray'ın o maçta sahada olan kadrosu, geçtiğimiz sene reaksiyon vermekten çok uzak olan kadro yapısından yalnızca üç farklılık içeriyordu ve o üç değişiklik de geçen sezon kolay maçların çilingiri olan oyuncuların gidişiydi. yani; asıl probleme çözüm bulunmadığı gibi, en azından tek noktada işleyen çark da dişlilerinden ayrılmıştı.

    aradan geçen bir ayda gerçekten de çok şey değişti. önce teşhis-tedavi noktasında yapılabilecek bütün müdahaleler yapıldı, ardından bu oyuncuların birlikte oynamasından, başlangıç adına, iyi bir uyum yaratılmaya başlandı. sırada ise makinenin tam performans çalışabilmesi için ihtiyaç duyduğu son değişiklikleri yapıp, onu her geçen gün daha da verimli hale getirecek çalışmaları yaptırmak var.

    dönüşüme uğrayan yeni galatasaray'ı tanımlayacak en doğru kelime ''dinamizm'' olsa gerek. artık oyunun her alanında baskı uygulamayı isteyen ve bunu da başaran, rakiple sıcak temas kurmaktan çekinmeyen, top ayağındayken de fiziksel özellikleriyle ve oyun aklıyla fark kurabilen bir takım var. galatasaray'ın top ayağındayken nasıl oynadığını ya da oynaması gerektiğine ayrıca değineceğim o yüzden önce diğer noktaları aydınlatmakta fayda görüyorum. galatasaray'ı değişime götüren sebepleri içerisinde barındıran takımın verdiği görüntü şuydu son iki yılda; her ne kadar savunmada iyi pozisyon almaya çalışsa da; rakiple temas kurmayan, top kapmaya çalışmayan ya da bunu beceremeyen, günümüz orta saha özelliklerini bünyesinde yeteri kadar barındıramayan bir oyuncu yapısı mevcuttu. bu da otomatik olarak takımın hem defans hem de hücumda yetersiz bir görüntü sergilemesine sebep oluyordu. bu takımın fizik seviyesini istediğiniz kadar yukarı çekin, elde edeceğiniz görüntü birkaç önemli oyuncusu olan anadolu takımından hallice olur. tam da bu takım ortamı, maksimum verim verebilecek oyuncuların minimum ya da ortalamada kalmasına sebep olur. geçen sene, hatta değiştiriyorum, geçen ayki takımla kayseri maçında oynayan takım arasındaki en önemli fark budur. bu durumu da sanırım en iyi linnes örneği üzerinden açıklayabiliriz. linnes, kapasitesi belli olan ancak doğru bir düzen içerisinde size maksimum faydayı sağlayacak bir oyuncudur. eski takımı molde, bu disiplinde bir takım olduğu için de linnes fazlasıyla göze battı. ancak linnes, galatasaray'a geldikten sonra asla böyle bir düzen bulamadı. karşılaştığı şey kaostan başka bir şey değildi. kaos iyidir ancak kontrolü sizdeyse. galatasaray bu girdabın içerisinde bu tip bir oyuncudan elbette ki istediği verimi alamazdı. galatasaray'ın inşa etmeye çalıştığı düzenli futbol sırf bu yüzden bile önemli. zira takım içinde yer alan ancak değeri ve potansiyeli konusunda şüphe uyandıran bazı oyuncular bu sayede kendilerini bulup, galatasaray'a katma değer sağlayabilir.

    gelelim işin topa sahip olma ve oyun yönlendirme kısmına. belki de galatasaray'ın en çok eksik olduğu ancak skordan ötürü göze batmayan kısmı bu. henüz belli bir şablonla hücum edemiyor galatasaray. bunun bazı sebepleri var. ilki; hücum hattının kenar kısımlarında oynayacak oyuncuların takıma katılmamış olması. ikincisi ise, ilk söylediğimle bağlantılı şekilde, oyuncu rollerinin net olarak belirlenmemesinden kaynaklı ufak çaplı saha içi kargaşası ve uyum sorunu. galatasaray'ın bu denli sükseli bir ilk hafta başlangıcı yapmış olması aslında tamamen ''dinamizm'' kelimesinde saklı. atletik ve mücadele etmeyi seven oyuncular, beraberinde gelen hızlı oyun ve kazanmaya olan açlık. yeni gelen oyuncuların karakter özellikleriyle maç kazandı galatasaray. oysa kendi yarı sahasına iyi çekilen ve savunma yapmayı az çok bilen takımlara karşı orada oynamayı ve farklı skor üretme opsiyonları yaratmayı öğrenmeli galatasaraylı oyuncular. bu da biraz zaman alacak. temenni edelim ki; galatasaray kendi ''kontrollü kaosunu'' yaratabilsin ve dinamik yapısıyla geçiş döneminden en az hasarla çıksın.
  • 240
    derdim heves kırmak değil, aksine ben de çok beğendim galatasaray' ı ama ço0k da uçmamak gerek. hem kayserispor baya vasat bir takım hem de hiçbir takım ve transfer 3 günde uyum yakalayamaz, dolayısıyla görüntüler aldatıcı olabilir ama geçen yıla kıyasla bariz bir oyuncu kalitesi olduğu gerçek.

    öncelikle beni endişelendiren şeyleri yazayım; bir pozisyon oldu, top kaybettik ve fernando myle bir depar yaparak geri döndü ve stopere yerleşti ki ben yoruldum izlediğim yerde. işte fernando' nun bunu her maç yapması için takımın da ona ayak uydurması lazım. kimse aptal değil sonuçta, kimse doğuştan galatasaraylı da değil. senin takımın şampiyonluk potasındaysa, hedefin varsa, yanında oynayan adam da her topa saldırıyorsa sen de orada öyle koşarsın defansa ama 3 hafta sonra yanında selçuk ile oynarsan, selçuk eli belinde pozisyonları seyrederse, attığı pası eveleyip geveleyip stopere verirse sen de bir daha koşmazsın öyle defansa.

    bir kere bana göre en büyük fark kalite farkı. futbol uleması olmaya falan gerek yok, biraz bu işten anlayan biri galatasaray' ın en büyük sorununun topu rakipten kapamamak olduğunu bilirdi. hem bireysel olarak topu rakipten alacak adam yoktu hem de takım halinde böyle bir plan yoktu. şimdi yeni sezonun motivasyonuyla falan hem takım daha istekli topu geri alma konusunda hem de bireysel olarak bu işi becerebilecek adamlar var. n'diaye -ki kendisine verilen paralara ateş püskürmüştüm ancak ilk maçında çok mutlu etti beni- hem şok pres yapabiliyor hem de top çalabiliyor. e fernando da değişik bir adam, çok temiz oynuyor, basit oynuyor ama çok yararlı oynuyor. tolga da etrafındaki adamlar iyi olup da ekstra işlere soyunmadığında faydalı bir adama dönüşüyor. bunların yanına iyi niyetle mücade eden belhanda, gomis ve rodrigues de eklenince zaten yetenekleri sınırlı olan kayseri' den topu geri almak kolay oldu, bu sayede baskı kurulabildi, pozisyonlar geldi. bunun ne kadarı kadro kalitesi ne akdarı hoca başarısı bilemem ama motivasyon elbette hocanın başarısıdır. çok abartmamak gerektiğini daha çok erken olduğunu düşünüyorum ama ışık olduğu, umut olduğu kesin. yalnız en az 2 transfer daha alzım çünkü yedek kulübesi çok zayıf.

    muslera: çok sevindim kedi adına. nihayet doğru düzgün bir takımın arkasında kalecilik yaptı. yenilen golde bence oraya düşen bir topa çıkması gerekiyordu ki ben muslera' yı yan toplarda genel kanının aksine zayıf falan bulmam ama bu kornerlerde biraz daha hakim olmasını umuyorum on sekzi içerisine

    mariano: ne çilemiz varmış arkadaş ya, neler çekmişiz. arsenal' in kadroda düşünmediği ve bence mental sornları olan eboue bir geldi neredeyse efsane diye anacağız adamı sabri yüzünden. şimdi mariano geldi, sabri çıtayı öyle bir indirmiş ki daha onuncu dakikada mariano övgüleri başladı. futbolu bilen, teknik, akıllı bir adam. çok beğendim.

    maicon: hazırlık maçlarının aksine çok beğendim. ama bence asıl mesele yanınaki adamın kim olacağı, dün serdar iyiydi ama orada serdar' dan daha derli toplu, daha atlet biri olsa bu adam daha iyi görünecek, daha faydalı olacak bence.

    serdar aziz: benim çok sevdiğim bir oyuncu değil ama kötünün iyisi işte. bu lig için yeterli, dün de gayet iyiydi.

    linnes: hayalimizdeki galatasaray' ın oyuncusu değil ama aldığı para da düşünülünce kadroda her zaman yer bulması gereken, sessizce işini yapacak bir adam. bazı acemilikleri oluyor fakat çok faydalı işleri de var. özllikle oyunun kurulmasına da faydalı. pas yeteneği, saha görüşü beni tatmin ediyor.

    fernando: çok değişik bir adam. ben daha gösterişli birini bekliyordum, aksine çpok gösterişsiz ama beklediğimden daha faydalı. çok basit oynuyor, hızlı oynuyor ve oynatıyor. iyi oyuncu olduğu kesin de bana düşündürdüğü şu; ya iyi, faydalı deriz ya da ligin en iyisi deriz. tarzı bana çok garip geldi. uzun süredir bvu kadar basit ama doğru oynayan bir orta saha görmemiştim.

    tolga: tolga bu, fazlası değil ama görev tanımını bilir, ekstra işlere girmezse bu haliyle çok faydalı olur. basit oynamalı, mücadele etmeli, fazlasına gerek yok. zaten etrafındaki adamların kalitesi onu da daha iyi gösterecektir. doğru oynasın,fizik olarak hep sağlam olsun yeter.

    n'diaye: sırtı dönük top alıp dönebilmesi, top sürme becerisi, şok presleri, mücadelesi ile falan orta sahaya sınıf atlattı. harikaydı.

    belhanda: yetenekli adam ama ben biraz laubali buldum. özellikle skoru alınca falan da çabuk gaza geldi, gereksiz şova kaçtı. biraz daha olgun oynamalı bence çünkü o yetenek var kendisinde, mental olarak aha konsantre olmalı.

    rodrigues: belli yetenekleri var, ama hayalimdeki hücum oyuncusu değil. fakat eksikliklerini iyi niyet ve mücadelesiyle bu lig için kapatır ve iş yapar. yaptı da. yasin artistinden çok daha iyi bence kendisi.

    gomis: birkaç hafta önce, kendisi çok eleştirilirken yazmıştım. çok başka bir forvet. doğru kullanılırsa fark yaratır. çok güçlü ve bunun farkında. yırtıcı, yıpratıcı ama dün 2 golün gazıyla yazılanların aksine ben iyi bir bitirici olduğunu düşünmüyorum. ümit karan gibi daha çok. ona da iyi bitirici derlerdi ama 20 golü gördüğü sezon yoktur karan' ın. gelişine vurur gomis, saha dışına da gönderebilir, çatala da asabilir. görerek bilerek temiz vurmuyor ki benim için bitirici forvet bu şekilde vurabilendir, gomis bu değil. ama sağını solunu fena dağıtabilecek bir adam. sprintiyle değil de gücüyle ve hırsıyla patlayıcı bir adam. önüne atılan topu götürüp de temiz bir ayak içiyle bir burak yılmaz golü atamaz ama burak yılmaz da gomis' in yaptıklarının 5' te birini yapamaz sahada. doğru kullanılırsa çok ama çok faydalı bir forvet bence. tabii olayı sadece güç ya da mücadele değil. teknik de bir adam, adam geçebilir, pasör olabilir. dediğim gibi çok beğendim ben gomis' i. dün attığı 2. gol için türkiye' de kimse öyle vuramaz denmiş mesela, burak yılmaz aynısını sol ayakta atmıştı antalyaspor' a. ne var ki burak' ın kariyerinde o bir tanedir, gomis ise 20 tane atabilir aynısından ama 20 tane de kaçırır. ben cenk tosun' a benzettim tarzını. yalnız ondan çok daha kaliteli ve güçlü.
  • 241
    nihayet yıllardır bize izletilenden farklı, herkesin gururunu okşayan bir takım izledik. bir çok eksik var, ve dün akşam oynayan oyuncuların bir çoğu ilk maçın hırsıyla %100'e yakınını vermeye çalıştı, bu oranları zamanla düşecektir. ama önemli olan maicon'un ısınmaya başladığı, ortasaha bölgesinde 4'lü şok preslerin yapıldığı,hızlı dikine ve ters çıkışlarla rakibin tüm düzeninin bozulduğu ve en önemlisi akıl dolu oynayan bir sağ beki yıllar sonra görebildik takımda. ne kadar dikkat edildi bilmem ama fernando çok büyük iş yapacak bu takımda, hatta belki de dün akşam ki kadroda yılın en iyi transferi olacaktır. defans-ortasaha bloğunu sanki yıllardır bu bağlantıda hiç sorun yaşamıyormuşuz gibi bağlayabildi birbirine. belhanda ise belli bir bölgeye bağlı kalmadan her noktaya girip çıkıp, sıkışan noktalarda kısa-seri pas alışverişleri ile topu tekrar canlandırıp harika işler yaptı ve yapacaktır. hücum bölgesinde sadece belli bir bölgede aktif rol alan adamlarla oynamamız yıllarca sorun oluyordu fakat belhanda belli alanları seven bir adam olmadığı için gelecek maçlarda bu rahatlığı ve konforu daha çok hissedeceğiz. düşünün ki rodriguez daha 1 ay önce bu takımda en yaratıcı oyuncuyken (dün gece iyi olmasına ve 1 gölü yoktan var etmesine rağmen) dün hücum hattının en sönüğü olarak gözüktü ki bu harika bir takım olma yolunda ilerlediğimizin müjdecisiydi. asamoah transferi de gerçekleşirse ve sol beke kendisi monte edilirse uefa kupasını kazandığımız yıllardan beri ilk defa böyle bir takım izliyor olacağız. tabii arda veya selçuk gelip çirkin egolarıyla herşeyi berbat etmezlerse.
  • 246
    2017-2018 sezonunda, yenilenmiş galatasarayımızın evinde oynadığı ve sezonu açtığı maç. ayrıca, uzun süredir böyle bir takım izlememiş bünyeme ilaç gibi gelen maç olmuştur. skor üstünlüğümüzü, mücadele azmimizi, takımın en kötü olarak gösterilebilecek oyuncusunun bile çok da sırıtmadığı bir maç olduğu gerçeklerini bir kenara bırakacak olursak, özellikle sistemsiz ve savruk bir oyun oynadığımızı, yetenekli ve kaliteli ayaklarla maçı kazandığımızı görebiliriz.
    gece eve gidip de düşünmeye başlayınca şunları farkettim:
    1. takımda hala bir sistem yok: skor 3-1'e geldikten sonra bile düzenli bir sistem ortaya koyamadık. özellikle kapalı savunmalara karşı set oyunu oynamak konusunda ciddi problemler yaşayacağımızı düşünüyorum.
    2. yedeklerimizin çoğu çöp: işler kötü gittiğinde veya (allah korusun) bir sakatlık yaşandığında kenardan gelip oyuna direkt katkı verebilecek belki bir eren var. gerisi takım için değil kendisi için oynayan topçular.
    3. 90 dakikaya yayılmış tempo: özellikle badou çıktıktan sonra takımda ciddi bir tempo eksikliği oluştu. buna bir çözüm bulunması gerekiyor.
  • 249
    iki gündür maçı izliyorum. tempo ve baskıya doyamadım. taraftar olarak ihtiyacımız olan bir durumdu. galatasaray lige bu şekilde başlayarak, bütün problemlerini öteledi. bir hava yakalamak adına önemli bir maçtı.

    lakin; coşku ve baskının yanında futbol aklı biraz eksikti. özellikle ön tarafta. mariano ve fernando bu anlamda çok önemli. akan oyuna, iki soğukkanlı adam; topu yönlendiren, oyunun temposunu kurgulayabilen iki mühim oyuncu. belli ki bu aklı ortaya belhanda koymayacak. tam bir şov adamı. tempolu oyunda muntazam işler yapacağı açık. n'diaye ise coşkusu ve dikine oynayabilen orta saha vasıfları ile göze çarptı. değerli parçalar kabul ediyorum. fakat fernando ve mariano'nun ortaya koyduğu şey bambaşkaydı.

    bu maç için; koca galatasaray futbol takımını tolga ciğerci'ye benzettim. ilk geldiği zamanlardaki tolga'ya. tempolu, ısıran ancak akıl meziyetleri tam oturmamış...
    takımı tolga'dan farklı kılacak şey, tempoyu ayarladığı anlar olacaktır. buradaki kilit adamlar ise, mariano ve fernando'dur.
    her ne kadar ön tarafta becerili işlere imza atsalar da; gözüme çarpan bir diğer eksik, uzaktan şutlar. burada tehdit teşkil etmiyoruz gibi görünüyor. tabii ki duran toplar... o konuda da defansif ve ofansif anlamda eksiğiz.

    kusursuz bir takım için daha zaman var. bu kadar yeni bir takımın, bu kadar az defosu olması ise; gelecek için vaadini ortaya koyuyor.
  • 250
    https://twitter.com/...s/897766686765588485

    baya baya 3lü savunmayla oynadığımız ve orta sahayı kalabalık tuttuğumuz maç. açıkçası bu oyun düzeninde asamoah; linnes yerine de gelse, tolga yerine de gelse gayet oynar hatta seviye atlatır.

    yalnız mariano ve fernando'nun duruşlarına bakar mısınız ya? adamlar resmen yayıncı kuruluşun dizilimi gösterdiği ekrandaki gibi tam olarak bölgelerinde durmuşlar. hatasız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın