• 31
    anneanne: çoğu insanlar için annenin annesi, benim için ise öz anne.

    yazıcaklarım günlerdir konuşamadığım, içimde biriken sözler, düşünceler. “neden buraya yazıyorsun prim mi yapıyorsun?” tarzı sorular için çevreme, aileme anlatamıyorum. güçlü durmam lazım ama içimde fırtınalar kopuyor.

    9 yaşında anneannemlerin evine annemle taşındık. babamla 8 sene görüşmedim. anneannem benim gerçek annem. annem bana çok düşkündür ama çalıştığı için bana anneannem baktı. okula bir kez bile geç kalmadım uyku yüzünden hep kaldırırdı, kahvaltımı hazırlardı. 17 yaşında genç bir delikanlının camdan yolunu gözlerdi. geç kaldığım zamanlar “nerde kaldın berduş” diye kızardı, hep “sinem, çedom” diye severdi beni. her akşam yemeğimi özel yapardı, yemek seçerim ben. bana özel hep istediğim şeyleri yapardı. her okuldan geldiğimde “çedo gel esra’yı aç” derdi. çok severdi beni, bende onu. hep derdim benim annem sen, babam da dedemdir diye.

    geçen hafta pazartesi günü annemin telefonuyla yıkıldım, çıldırdım. baygınlık geçirmiş, anjiyo olucakmış. okulda kriz geçirdim, babam aldı hastaneye gittik. anjiyo oldu ama yetmedi, damarlar açılmadı.

    ertesi gün baypass olucakmış. anneme yalvardım resmen ben de hastanede kalayım, sizi yalnız bırakmam diye. ”oğlum psikolojin bozulur hem 2 kişi rahat edemeyiz sen babanda kal” dedi. zor bela dedem, anneannem, annem koalisyon yapıp ikna ettiler. her okul çıkışı gittim sözlük, akşama kadar kaldım. ağrıları vardı ama iyiydi. yine esra erol’u izliyordu, gülüyorduk, konuşuyorduk.

    salı günü olması gereken baypass enfeksiyon sebebiyle cuma gününe sarktı. perşembe akşamı hemşire gelip serumunu taktı, “12’ye kadar ye, iç 12’den sonra yasak teyze. yarın hayırlısıyla ameliyat” dedi. gece bol bol dua ettim, cuma sabahı annemle konuştuğumda herşey, kıyafeti dahi hazır, bir bone eksikken doktor gelip “daha geçmedi pazartesi günü ameliyat” demiş. bunda da bir hayır vardır, iyi olucak diye düşündük hepimiz.

    cumartesi günü yine gittim, annem evde yemek yapıyordu dayıma. dedem, ben, anneannem güldük eğlendik. çok iyiydi sözlük çok. dedem fotoğrafımızı çek dedi, çektim. dede öp öperken çekeyim dedim, dedem yanaşınca annanem kendine has makedonca “begi” (bırak ) kelimesiyle dedemi savuşturdu. çok güzeldi sözlük çok...

    ölüm aklımın ucuna dahi gelmiyordu. çevremde başarısız geçen baypass ameliyatı daha duymadım. hastane on numara, özel. hemşireler ilgili, doktor iyi. aklıma bile gelmemişti...

    pazar günü anneler gününde annemle ona çiçek götürdüm. öptü, sarıldı. ağrısı bile yoktu nerdeyse pazar günü. bol bol yedik içtik, hastahane yemeklerinden gına gelmişti ona artık biz yerken kedi gibi bakıyordu bize. meyve götürmüştüm onlar masada duruyor. “hadi getirin artık şunları yarın oruçluyum” dedi ameliyatı kastederek, yine güldük. genelde anneannemle hep gülerdik biz...

    pazar gecesi saat 12-1 sularında annem babamı aradı, “çabuk gelin” diye. atladık arabaya hastaneye gittik. annemi koridorun başına almışlar, oda koridorun sonunda. abartmıyorum tüm hastane odada. bir doktor giriyor, diğeri çıkıyor. acilden bir sürü eşya taşıyorlar. savaş, resmen ölümle savaş. 10 dakika sonra kötü haber geldi, kalp krizi. ben sinir krizi geçirmişim...

    kendime geldiğimde babam ve sağolsun hemşire bir abla sayesinde dik durmaya başladım. sakinleştiricin de etkisiyle kendimi tanıyamadım o gece resmen. çenem sürekli kasılıyor, titriyorum... önce gidip anneme kol kanat germeye çalıştım, aileden kimsenin haberi yok başka. dedemi arayıp fenalaştığını, çabuk gelmesi gerektiğini söyledik. arkamda hep dağ gibi duran, o arkamdayken 7 cihanı karşıma alabileceğim dağ resmen 1 cümleyle eridi. “eyvah, eyvah karım gitti, nene gitti” sözleri hala kulağımda...

    dedeme kol kanat gerdik, sinir hastası olan dayıma nasıl söyleyeceğiz tartışması yaptık. dedem, yeğeni ve ben gidecektik. dayım beni çok sever, dinler. tüm semte küfür etmiştir, dövmüştür. ailede kim varsa kafayı zaman zaman takmıştır ama bana bu zamana kadar sesini bile yükseltmedi.

    eve gidip onu aldık, “fenalaştı hepimizi görmek istiyor” dedik. hastanenin önüne gelince dedem acı haberi verdi. 1.90, izbandud gibi olan adam, öfke hariç başka bir duygusunu dışarı yansıtmayan olan adamın dizlerinin bağı çözüldü resmen, yere düştü. dayımı ilk defa ağlarken gördüm...

    annemin ağzında “annem” lafı hariç bir şey çıkmıyor. ağlamaktan göz yaşı kalmadı kadında. ben dk durmaya çalışıyorum sözlük, dik durmak zorundayım. içim kan ağlıyor, kalbimin üstünde sanki bir ağırlık var. taşıyamıyorum...

    omuzlarımda sanki bütün dünyanın yükü var, taşımaya çalışıyorum. belki dışarıdan yükü taşıyor, kaldırıyor gözükebilirim ama iç dünyamda resmen yıkıldım. annemi teselli et, dayımı teselli et, dedemi teselli et... hadi onların ihtiyacı var, onlar benim canım. ulan taziyeye gelen akrabaları niye ben teselli ediyorum? benim annanem gitti lan, benim en yakın arkadaşım, dostum gitti. benim sırdaşım gitti, benim canım gitti...

    dünden beri resmen öldüm. dedemin, annemin yanında patlamak istemiyorum gidiyorum tek başıma patlıyorum. 17 yaşındayım daha ben, 17.

    hastanede göstermediler meleğimi bana. neymiş “17 yaşındaymışım psikolojim bozulurmuş” ulan daha ne kadar bozulacak? hastahanede kavga etmeme ramak kala sakinleştirdiler. pazartesi günü yıkamada gördüm. melek yüzlü anneannem mosmor olmuş, yüzü şişmiş. öptüm, ağladım, öptüm, ağladım, isyan ettim. öğle namazıyla beraber uğurladık. mezarına mis kokulu başörtüsünü bağladım...

    hayatım boyunca hep acılar çektim. yaşıtlarımın sorun ettiği şeyleri hiç sorun etmedim çünkü daha ağırlarını yaşadım. sınav notlarını, okuldan aldığım cezaları söylerken hiç korkmadım, çekinmedim. “benim yaşadıklarımdan daha kötü ne olabilir ki? ben daha fazla yıpranmam ki.” diye düşünüyordum. daha büyük acı varmış, acıların en büyüğü varmış. birdaha kimse beni onun gibi öpmeyecek, birdaha kimse “sine omuzlarıma masaj yap” demeyecek. birdaha kimse galatasaray’ın attığı golden sonra bağırıp uyandırdığım için bana fırça kaymayacak.

    meleğim bizi izliyorsun biliyorum. kendimi dışarı karşı salmıyorum, dik duruyorum. çünkü sen öyle olmamızı isterdin. annemi merak etme evin temizliğinde, yemeklerde ona ben yardım edicem. dedemi merak etme sabahları ben onu uyandırıcam, senin yerine kahvaltısını ben hazırlayacağım. dayımı merak etme ilaçlarını gizlice koyuyorum içeceğine senin gibi, her zaman yukarı çıkıp sohbet ediyorum onla, devam da edicem.

    ama annanem beni merak et. çünkü ben sensiz eksiğim, kalbim acıyor. sensizlik çok zor, dün gece senin yerinde yattım gördün mü? sırf belki rüyama girersin diye. girmedin, canım sağolsun. bu gece rüyama da olsa gel olur mu?
  • 75
    (bkz: #2448660)

    çok genç bir yazar kardeşimizdir.

    şu an yaşıtlarının bir kısmı şey üstünde fındık kırarken kendisinin yürekli bir şekilde zor işlerle uğraşması, gelecekte çok iyi yerlere gelebilmesi için yatırımdır. en değerli yatırım ise tecrübedir. bunu burada paylaşması bile erdemdir. psikolojin hiç bozulmasın kardeşim. bu zorluklar seni dağ gibi bir adam yapacak. sakın vazgeçme!

    mühendislik öğrencisiyken yaz tatilinde aileme ekonomik anlamda destek olabilmek için taşıdığım damacanalar, dükkanın önünü sürekli süpürten ve yemek paramı her öğlen taksitle veren patron (ki o paralarla yemek yemez biriktirip eve alış veriş yapardım) sayesinde şu an üst düzey yönetici olabildiğimi düşünüyorum. çünkü okulun verdikleri başkadır. sizi bir yere kadar götürüp orada bırakır. çırak olduğunuz yerdeki üstleriniz ise size nasıl kazanacağınızı değil, nasıl harcayacağınızı öğretir. eğitim ve öğretim iştahınızı artırır. kariyer basamaklarını hızla tırmanmanız için sizi kamçılar. oralarda bir daha bulunmamak için nelerden vazgeçmeniz gerektiğini anlarsınız.

    kısacası yürüyedur genç dostum. ileride inşallah her şey çok güzel olacak. yatırımların seni çok büyük adam yapacak.

    rüyandaki bıcır bıcır yavrular için ise yorumlarım farklı olacak. bilinçaltın seni kamyon devirmeye doğru zorluyor olabilir *
    "come" diyorlarsa 12-13 isteyen ustan sana iyilik yapıyor bence, zira bebekler tinerci olabilir. * gitme onlara :)

    gerçek hayatta gerçek bebeklerle takılman dileğiyle...
  • 93
    sol framede sürekli kendi ismini gören yazar.

    yıllardır arkadaşlarım, hocalarım, hatta ailem ismimi doğru söyleyemedi. muammer, muhammed diyenler oldu. muho, müco, mami, mare diye kısaltanlar oldu. artık muharremler yürüyor, muharremlerin ismi düzgün söylenebiliyor. ağlamak istiyorum...

    https://www.youtube.com/watch?v=G358I7nhHAE

    bu dayıdan sonra muharrem ismini nirvanaya çıkartan muharrem ince'ye şükranlarımı sunuyorum. sağolun başkanım...
  • 30
    (bkz: galatasaray sözlüğün geleceği)

    geldiği gün yazdıkları ile şu an arasında bile inanılmaz bir fark var. hem yazım dilinde hem de üslubunda. çabuk öğreniyor.

    yazma azmi ve çalışkanlığı ile dikkat çekiyor. dilerim normal hayatında da çok başarılı bir insan olur. güzel okullarda okur, güzel işlerde çalışır.

    ne dediler'in parlayan yıldızı, bir gün gidersem gözüm arkamda kalmayacak ;)
  • 16
    kendisiyle çelişen yazar. bugün ''overrated'' başlığına ''muslera. hadi bunu da ofsaytlayın galatasaray düşmanları'' yazmıştı.

    sonra daha önceki yazılarına bakınca ''muslera'nın süperman günleri geride kaldı, çok formsuz'' gibi cümleler kurduğunu gördüm. kendisine tavsiyem öncelikle kullandığı kelimelerin ne anlama geldiğini öğrenmesi. özellikle iddialı şeyler söylerken, ne söylediğinizi bilmezseniz rezil olursunuz.

    işin tuhaf kısmı ise galatasaray sözlük gibi bir platformda birçok insana rahatlıkla galatasaray düşmanı diyen bu yazar, dakikalar sonra ''kimse benim taraftarlığımı sorgulayamaz'' gibisinden bir şeyler yazmıştı.

    bu platformda insanlara ''galatasaray düşmanı'' derken çok fazla düşünmelisiniz hatta elinizde somut bir delil yoksa düşündüğünüzle kalmalısınız bence.
  • 78
    su, simit, temizlik robotu, devremülk satmış, çiftçilik yapmış, işportacılık yapmış, kuaför çıraklığı vs bir sürü iş yapmış bir abisi olarak çalışadur diyorum.

    zaten gerekli şeyler yazılmış abileri tarafından ama arkadaşları pes atarken, maç yaparken, gezip tozar, karı kız kovalarken geçirdiği bu zamanlarda kazandıkları onu ileride rakiplerinden farklı yapacak. tabii bunu yıllar sonra anlayacak ama biz yine de söyleyelim.

    kendine güvenin gelir, paranın, emeğin kıymetini anlarsın. yalnız değilsin onu bil.
  • 80
    (bkz: #2448660)

    küçükken öğretmen olan babam her yaz beni ve kardeşlerimi işe koyardı ve derdi ki "çalışın, hayatın zorluklarını öğrenin"

    yerleri süpürmek, bulaşık yıkamak, dükkan dükkan gezip "dürüm yer misiniz abi" diye sormak falan basit işler.

    kendim 40 kilo iken 15 kilogramlık mert küp şeker kolilerinden iki tanesini üst üste koyup taşırdım.

    en zor geleni de çarşının göbeğinde, kızkardeşimle birlikte gazete üstüne serdiğimiz eski ders kitaplarımızı satmak olurdu.
    utanırdım, yalan değil.
    kızkardeşime derdim, senin arkadaşların gelirse sen gözden kaybol, benimkiler gelirse de ben...

    arkadaşlar sokakta top oynarken, denize tatile giderken ben hep bir işte çalıştım ya da kütüphaneye gidip derslerime baktım.

    o günler geride kaldı. kardeşlerim ve ben okuyup bir meslek sahibi olduk, çok şükür kimseye muhtaç değiliz.
    şimdi geriye dönüp baktığımda iyi ki bunları yapmışım, yoksa şu anda bulunduğum konumda olamazdım diyorum.

    eskiden okuduğum bir kitaptan alıntı yapıyorum.
    "geçmişte çekilen sıkıntılar, manevi ve daimi bir lezzet bıraktığı için, bunun düşüncesi dahi insana, musibetin bitmesi gibi lezzet veriyor. yani musibet maddi manevi birçok fayda bırakıp gitti, bundan dolayı bir lezzet tadıyoruz, ayrıca musibet bitti, yerini ferahlığa bıraktı ki bundan dolayı lezzet alıyoruz."

    demem o ki genç kardeşim, ağlama.
    ileride bugünlerin sana kazandırdığı hayat tecrübesi için tanrıya şükranlarını sunacaksın.

    bol şans.
  • 77
    1994 doğumlu ve şimdiye kadar geçmişinde baba mesleği olan simit fırınında hamurkarlık, simit satıcılığı, kuryelik, çay ocağında caycı+bulaşıkçı, düğün salonunda garsonluk gibi işlerde çalışmış aynı zamanda universiteden mezun olmuş bir yazar kardeşi olarak benim de çalıştığım zaman kendisi gibi rüyalarımda da çalışmışlığım olan yazar kardeşim. demek ki işini ciddiye alarak, vicdanen rahat olmak için yapıyor ki bu da çok güzel bir erdemdir. ilerde inşallah bu çalıştığı(mız) günleri tebessümle anacağız. bu işlerin insana faydası olur, zararı olmaz.
  • 21
    hevesi kursakta bırakan yazar :(

    suser internete girer. spor haberlerine göz gezdirirken sözlükte paylaşılabileceğini düşündüğü bir söylem görür. suser söz konusu söylemi ctrl+c yapıp sözlüğü açar. paylaşımı yapmadan önce "ne olur ne olmaz kontrol edeyim, belki daha önce yazan olmuştur" diye ilgili başlıklara(u: "ne dediler", öznenin başlığı vs.) dalar ve robb stark'ı görür, suser paylaşmadan paylaşmıştır paylaşılacak olanı :( suser "neyse, başka bahara" der ve spor içeriklerinde dolanmaya devam eder. başka bir şey ilgisini çeker, sözlüğe aktarmak ister. suser yine söylemi ctrl+c yapar, sözlüğü açar, ilgili başlığa tıklar. ama o da ne? robb stark paylaşılacak olanı paylaşmıştır bile, yine :(

    profiline baktım da, sözlüğe aktardığı 1000'e yakın entry'nin yarısı hatta belki daha fazlası ne dediler'e ait. ciddi anlamda tebrik ederim, emek ve zaman işi.
  • 68
    dun yazacaktim aslinda ama ne yazsam ne desem bilemedim. ben de yazmadim. iki dedemi de hic taniyamadim. birisine yetisemedim, digerine ise babam bile zor yetismis. babaannemse ben cok kucukken oldu, hicbir sey hatirlamiyorum hakkinda. anneannem ise ben 11 yasinda oldu. yani bir anneannem vardi, onunla da o kadar yakin degildik. hem ben kucuktum, hem o alzheimer'di. sivasli'ydi anneannem. her seyi unuturdu bir tek sevdigi bir sivas siiri vardi. onu unutmazdi. okudugumu unutur unutur beni cagirir okuturdu, hep derdi senin de evlendigini goreyim sonra bu dunyada bir isim kalmaz. kismet olmadi ikimize de. bir yaz gunu aldi onu da bizden. 11 yasindaydim, annemin hickirarak aglamasindan kendimce bilgisayarda oynadigim bir oyunla kacmistim. gozumden bir damla yas akmamisti, bilmiyorum neden oyunuma devam etmistim. hep sorardi ben olunce uzulur musun diye o zaman uzulemedim anneanne ozur dilerim ama simdi gecenin bir vaktinde gozumun dolusuyla uzuluyorum. robb stark, basin sag olsun. sen ve anneannenin guzel bir iliskisi olmus. uzulme diyemem, uzuleceksin ama en azindan onunla zaman gecirmis, birbirinizi taniyabilmissiniz. bu bile yeter sana. onun anisini sen yasatacaksin. basin sag olsun canim kardesim.
  • 5
    muslera hakkında yaptığı sert eleştirilere rağmen(formsuzluğu üzerine) mourinho hakkında şunları söylemiş 7.nesil yazar (bkz: #2356993) . kendisinin muslera'ya özel bir nefreti mi var bilemiyorum zira profiline girdiğimde dokuz ofsayt entry'sinin 8'i muslera başlığı altına yazılmış. ayrıca muslera konusunda kendisi gibi düşünmeyenleri galatasaray düşmanı ilan etmiş. (bkz: #2361041)

    takımda yasin'den, lato'dan tut selçuk'a dediklerini hakeden o kadar adam varken muslera'ya sallamak niye ? muslera gitse yerine kim geçecek ? eray mı ? şu piyasada muslera kalitesinde bir kaleci bulmak kolay mı sanıyorsunuz ? inanılmaz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın