• 96
    21. yüzyılın en önemli roket testi gerçekleştirildi ve falcon heavy fırlatıldı. adamlar şu an uzayda bir tesla otomobili uçuruyor ve bu şaka değil. olayın en tuhaf kısımlarından biri de; gönderilen üç roketten ikisinin senkronize bir şekilde dünyaya inmesi. inanamadım lan.

    dünya tarihine geçen anları izlemek isteyenlere şöyle bırakayım; https://www.youtube.com/...outu.be&t=29m42s

    kulübümüz de bu gelişmeye kayıtsız kalmamış, çok çok güzel 2 paylaşım yapmış: https://twitter.com/...s/960999300191981570

    bu arada sol elle paylaştım bu videoyu. umarım şeytan da sol elle entry girmiyordur. (!)
  • 132
    10 milyar dolar değerindeki james webb uzay teleskopu tarafından çekilmiş smacs galaksi kümesine ait 4.6 milyar yıl öncesine ait fotoğraf * nasa tarafından paylaşıldı. farklı bir duygu, harika bir tecrübe.

    ilgili teleskop görseli;

    https://gss.gs/QYu.jpg

    fenerbahçe gidip federasyona başvurmaz umarım, bizim bunlar diye.

    (bkz: 4.6 milyar yıl öncesi şampiyonluk yalanı)
  • 125
    alegorik yapıtlara bayılan ve benim gibi sanat tablolarının anlamlarını incelemeyi seven yazarlara bugün meşhur italyan ressam sandro botticelli'nin "apelles'e iftira" isimli tablosu hakkında bilgi vermek istiyorum.

    https://i.pinimg.com/...ff016b5f1c22de06.jpg

    mö 4. yüzyılın ikinci yarısında yani erken helenistik dönemde yaşamış olan ve büyük iskender’in saray ressamı olduğu bilinen yunan ressam apelles, döneminin dünyadaki en popüler ressamıdır. hiçbir eseri günümüze kadar gelememiş olsa da, kendisinden övgüyle bahsedilen antik dönem eserleri sayesinde ününü nesiller boyu korumayı başarmıştır apelles.

    sandro botticelli'nin tablosuna konu olan hikayeye göre, günlerden bir gün ressam apelles, baş rakibi ressam antiphilos tarafından ortaya atılan bir iftiraya maruz kalır. antiphilos'un iftirasına göre apelles, büyük iskender’in generallerinden mısır kralı ptoleme’ye suikast tertiplemiştir. oysa planlanan suikastle yakından alakası yoktur apelles'in.

    fakat kral ptoleme basiretsiz bir adamdır. kulağına gelenlere, gerçek olup olmadıklarını araştırmadan körü körüne inanmasıyla ünlüdür. oysa iftiracı sıradan bir ressamdır; rakibi olarak gördüğü apelles’i kıskanmış olabilirdi. buna rağmen kral, apelles’in suikastçiyle görüşüp görüşmediğini soruşturmaz bile. kendisine karşı suç işleyen birini yakalamış olmanın ve bunu çevresine gözdağı vermek için kullanmanın boş heyecanıyla yetinerek suikastçiyle hiç görüşmemiş apelles'i tutuklatır ve zindana attırır.

    bir kaç vakit sonra mahkeme günü gelir. yapılan mahkeme sonucunda apelles'in masumiyeti kanıtlanır. tabi bunda, iftiracı ressamın ahlâksızlığından tiksinen ve apelles’e acıyan görgü tanıklarından birinin, kral ptolome’nin akıl edemediği şeyleri anlatması etkili olur ve apelles idamın eşiğinden döner. söylentiye göre ptoleme yaptığından utanmış ve apelles’e para ve hediyeler vermiştir. iftiracı ressam antiphilos'u da onun kölesi yapmıştır.

    ancak başına gelen bu olaydan çok etkilenen apelles, iftira’dan öç almak ve uğradığı bu haksızlığın kolay kolay unutulmaması için olayı alegorik şekilde tasvir eden bir yapıt üretmiştir.

    işte burada ressamımız sandro botticelli, apelles'in tarihe yenik düşerek ortadan kaybolan bu eserini, süryani yazar lukianos’un hikayeyi anlatış şekline sadık kalarak yeniden resmeder. böylece günümüze kadar gelecek olan "apelles'e iftira" tablosu ortaya çıkar.

    https://i.pinimg.com/...ff016b5f1c22de06.jpg

    eserin ortasında yerde neredeyse çıplak biçimde sürüklenen kişi iftiranın "kurban"ıdır. ayakları çarmıha gerilmiş gibi çaprazlanarak tasvir edilmiş kurban, elleriyle tanrı'ya dua ederek yardım dilemektedir.

    kurbanı saçından çekerek yerlerde sürükleyen figür "iftira"dır. oldukça güzel ve çekici bir genç kız görünümünde betimlenmiş olan iftira, güzelliğiyle herkesi büyüleyerek etkisini göstermektedir. burada iftira bir eliyle kurban'ı saçından çekerek sürüklerken, diğer elinde de olayı aydınlatacak delili simgeleyen bir meşale taşımaktadır.

    iftiranın etrafında ona yardım etmek için koşuşturan iki kadın figürü "komplo" ve "sahtekarlık"tır. komplo, sarı kırmızı bir elbise içinde elinde çiçeklerle iftira'nın yanına gelmektedir. komplo'nun getirdiği çiçeklerle iftira'nın başını süsleyen ise sahtekarlık'tır.

    iftira'nın önündeki kahverengi eski kıyafetler içindeki sakallı adam "garez"dir. iftira'yı meşale taşımakta olan elinden tutup öne çıkarmakta ve kral'a takdim etmektedir. garez, burada aynı zamanda elini kral'a doğru uzatarak onun görüş alanını da engellemektedir.

    resmin en sağında bir taht üzerinde oturan kişi "kral"dır. tacı ve asası üzerinde bulunan kral, idrak etme yeteneğinden yoksun olduğunun anlaşılması için eşek kulaklarıyla betimlenmiştir.

    kral'ın iki yanında bulunan kişiler, "bilgisizlik" ve "kuşku"dur. bilgisizlik ve kuşku, kral'ın kulağına bir şeyler fısıldayarak onu manüple etmektedirler.

    resmin sol tarafında siyahlar içinde yas tutmakta olan yaşlı kadın "pişmanlık"tır. iki büklüm olmuş pişmanlık, yaşlı gözlerle dönüp arkasındaki çıplak kadın figürüne bakmaktadır.

    resmin en solunda bulunan ve pişmanlık'ın yaşlı gözlerle dönüp baktığı çıplak kadın "gerçek"tir. gerçek, resimde en arkada bulunan kişi olduğu için ortaya çıkması zaman alacaktır. tüm çıplaklığı ile seyircinin önünde duran gerçek, kurban'ın masum olduğunu bilen tanrı'yı işaret edercesine eliyle gökyüzünü göstermektedir.

    venüs'e büyük bir hayranlık duyan ve sık sık tablolarında kendisine yer veren botticelli, bu resminde de gerçek'i "venüs'ün doğuşu" ve "bahar alegorisi" adlı eserlerindeki venüs biçiminde tasvir etmiştir.

    sandro botticelli'nin rönesans dönemine ait bu muazzam eseri "apelles'e iftira" adlı tabloyu floransa'daki uffizi galerisi'ni gezerken bulabilirsiniz.
  • 130
    20. ve 21. yüzyılın en büyük münevverlerinden ve benim de çok sevdiğim büyük düşünür umberto eco'nun bugün ölüm yıl dönümü. kendisi ölümünden 3 yıl kadar önce türkiye'deydi ve tarlabaşı'nda çekilmiş şöyle bir fotoğrafı mevcut.

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=small

    dil bilimci ve yine sevdiğim isimlerden olan nassim nicholas taleb'in meşhur siyah kuğı kitabında eco'nun 30 bin kitaplık kütüphanesi ve anti-kütüphane kavramı hakkında şunlar söylenmektedir:

    “yazar umberto eco ansiklopedik bilgiye sahip, sezgileri son derece kuvvetli ve hiç de sıkıcı olmayan akademisyenlerin oluşturduğu küçük bir gruba mensuptur. otuz bin kitaptan oluşan muazzam bir özel kütüphanesi vardır ve gelen her ziyaretçileri iki sınıfa ayırır: “vay canına! sinyore professore dottore eco, ne muhteşem bir kütüphaneniz var! bu kitaplardan kaç tanesini okudunuz? tarzında bir tepki verenler ve-çok küçük bir azınlık da olsa da özel bir kütüphanenin kişinin egosunu körükleyen bir uzantısı değil, bir araştırma aracı olduğunu anlayabilmiş olanlar. okunmuş kitaplar, okunmamışlardan daha az değerlidir. kütüphaneniz, mali imkanlar, ipotekli kredi faizleri ya da bu aralar sıkışık olan gayri menkul piyasası elverdiği ölçüde “bilmedikleriniz”i içermelidir. yaşınız ilerledikçe edindiğiniz bilgiler ve okuduğunuz kitaplar da artar ve raflardaki okunmamış kitaplar da artar ve raflardaki okunmamış kitaplar size tehditkar bir biçimde bakmaya başlar. aslında ne kadar çok bilirseniz okumadığınız kitapların sayısı da o kadar çok çoğalır. biz bu okunmamış kitaplar koleksiyonuna anti-kütüphane diyelim. bilgimizi genelde korunması ve saklanması gereken kişisel bir mülk gibi görürüz. hiyerarşik düzende yükselmemizi sağlayacak bir süs olduğunu düşünürüz. eco’nun kütüphane duyarlılığını rencide eden bu bilinene odaklanma eğilimi, zihinsel faaliyetlerimize kadar uzanan bir önyargıdır. “

    https://pbs.twimg.com/...=jpg&name=medium
  • 93
    cassini, 15 eylül 2017 tarihi itibariyle 13 yillik görevini satürn'e carptirilarak tamamladi. son anlari nasa'nin youtube sayfasindan canli olarak paylasildi.

    herkes monitörlerin karsisinda. heyecan, gerilim, son analizler, son istatistikler... son anlarinda bile etinden sütünden faydalanmaya calisiyorlar. ve en sonunda da sinyali kaybettiler. https://pbs.twimg.com/media/DJw49gwXoAAqjtf.jpg

    sinyali kaybedildi, sinyal kaybedildi... proje müdürü ayaga kalkti ve tügleri diken diken eden o efsane konusmayi yapti: https://youtu.be/B2XQLHDtkqw?t=56m32s

    "i hope you're all as deeply proud of this amazing accomplishment. congratulations to you all. this has been an incredible mission, an incredible spacecraft and you're all an incredible team. i'm going to call this is end of the mission. project manager, off the net." **

    herkes ayakta, sak sak sak alkis tufani, birbirlerine sariliyorlar, gözlerde yas... insanlar, önemli bir görevi basariyla sonlandirmanin gururunu yasiyorlar. https://www.nasa.gov/...434_f7f0ed9e41_o.jpg

    ben bu kadar etkileyici bir sey izlemedim. tüglerim diken diken oldu. yüzlerindeki ifadelere bakar misiniz? yasadiklari gururu görebiliyor musunuz? iste o, büyük bir görevi basariyla sonlandirmanin verdigi gurur. nasil da sariliyorlar birbirlerine. bu tablo size de bir seyleri sorgulatmiyor mu? her neyse.

    http://www.dijitalx.com/...-en-iyi-fotograflar/

    https://www.nasa.gov/...rn_system_090817.pdf

    buralardan güzel bilgi ve fotograflara erisebilirsiniz.

    https://pbs.twimg.com/media/DJw3KifVAAEeEPX.jpg

    https://pbs.twimg.com/media/DJoiJmDXgAAOZXz.jpg

    https://pbs.twimg.com/media/DJoeAp_V4AApeFd.jpg

    bilim güzel sey. bilimle kalin. kendinizi üzmeyin, sacmasapan seyleri de öyle o kadar kafaya takmayin.
  • 126
    merhaba değerli yazarlar, güzel bir pazar sabahında, sizlere çoğu galatasaraylı için özel bir yeri olan für elise'nin isminin ortaya çıkış hikayesinden bahsetmek istiyorum.

    https://www.youtube.com/watch?v=e4d0LOuP4Uw (bir yandan da dinlemek isterseniz buyrun)

    aslında bakıldığında für elise'nin isminin ortaya çıkışıyla ilgili bugün hala kesinlik kazanmış bir veri yok. hakkında ortaya atılan teorilerin en az bir tanesinin kesin şekilde doğru olduğu anlaşılmakla birlikte, bunun içlerinden hangisi olduğu net değil ve bu saatten sonra netleşecek gibi de durmuyor. fakat bu teorilerin duyulmasının ilginç olabileceği kanaatindeyim.

    almancada “elise için” anlamına gelen für elise, 1810’lu yıllarda ludwig van beethoven tarafından bestelenmiştir ve bugün popülaritesini halen korumakta olan bir eserdir. dünyanın en bilindik müziklerinden biri olan bu beste, nicelerini piyanoyla ilgilenmeye teşvik etmiş özgün bir esin kaynağıdır.

    beethoven bu besteyi yaptığı dönemde artık kırk yaşlarındaydı ve tarihin en büyük müzisyenlerinden biri olacağı da kesin bir şekilde anlaşılmıştı. oysa beste 1865’te, yani beethoven’in 1827’deki ölümünden çok sonra yayınlandı. beste yayınlanırken "elise için" adı uygun görüldü. çünkü beethoven araştırmacısı ludwig nohl, eserin orijinalinde böyle bir ithaf fark etmişti. bu olay birtakım spekülasyonlara yol açtı. fakat ortada hiçbir kayıt ya da mektup yoktu. kimse merhum bestecinin o dönem, hayatında “elise” diye birinin varlığını hatırlayamamıştı!

    peki o halde beethoven’ın für elise’indeki "elise" kimdi?

    1. teori

    ilk ve yıllarca doğru olduğu zannedilen teoriye göre, beethoven'ın für elise üzerinde çalışırken therese malfatti isminde bir kadına aşık olduğu, beethoven araştırmacısı ludwig nohl’un da bestecinin kötü el yazısını yanlış okuyarak bunu "für elise" olarak duyurduğu yönündeydi. buna istinaden birkaç yıl sonra o ithafın, aslında “therese için” şeklinde olduğu söylenmeye ve hikaye bu şekilde kabul görmeye başladı. ta ki, şarkıcı ve piyanist elisabeth röckel adı ortaya çıkana kadar!

    2. teori

    2009 senesinde klaus martin kopitz isminde bir beethoven araştırmacısı, “elise”in, beethoven’ın besteyi yapmadan birkaç yıl önce tanıştığı opera sanatçısı elisabeth röckel’in takma adı olabileceğini söyledi. fakat röckel, o dönemlerde beethoven’ın arkadaşı ve meslektaşı olan avusturyalı besteci johann nepomuk hummel’le evlilik hazırlıklarındaydı. teoriye göre röckel, hummel ile evlendi fakat beethoven’in bu evliliğe rağmen röckel'e ilgisi hiçbir şekilde kaybolmadı. 2009'da berlinli müzikolog klaus martin kopitz, yaptığı araştırmalara dayanarak bu kadına arkadaş grubunda elise olarak seslenildiğini duyurdu ve beethoven'ın röckel'e duyduğu ilgi nedeniyle eserine "für elise" adını taktığına kanaat getirdi. doğru olabileceği düşünülen bu teori'nin inanılırlığı bir süre devam etti. fakat birkaç yıl sonra işin içine başka bir elise girdi!

    3. teori

    kanadalı müzik bilimci rita steblin’e göre beethoven, 1810’da piyano için bestelediği “für elise” sonatını bavyeralı şarkıcı elisa barensfeld’e adadı. avusturya ve almanya’da, gazete haberleri, polis raporları, soyluların hatıra defterleri ve mektuplarını inceleyerek iz süren müzik bilimci, beethoven’ın “elise için, 27 nisan- ludwig van beethoven'dan" şeklindeki el yazısına ulaştı. rita steblin, bu notun o tarihlerde viyana’da bestecinin aşık olduğu theresa malfatti’nin komşusu ve öğrencisi elisa barensfeld’e düşüldüğü sonucuna vardı. elisa barensfeld, ludwig van beethoven’ın ünlü parçasını bestelediği yıllarda johann nepomuk mälzel’in evinde yaşıyor ve konserler veriyordu. mälzel, beethoven’ın çılgınca sevdiği, evlenmek istediği therese malfatti ile kapı komşusuydu. müzik bilimci rita steblin de bu bilgiden yola çıkarak elisa barensfeld’in malfatti’den de ders aldığı ve onunla birlikte müzik icra ettiği sonucuna varıyor. beethoven’ın da “für elise” yi sevgilisi malfatti’yi öğrencisi üzerinden etkilemek için yazdığını öne sürüyor. beethoven bütün çabalarına rağmen bilinmeyen nedenlerle malfatti ile hiçbir zaman evlenemedi. elisa barensfeld'den ise kendisinin 1820 yılında amerika’ya göç etmesinden sonra bir daha asla haber alınamadı.

    4. teori

    son teori benim en sevdiğim, aslında biraz efsane-fıkra tadında olan bir teori. rivayete göre bir gün beethoven, kendisine bir reçete yazması için doktoruna gider. muayene esnasında adı therese olan doktorun küçük kızı, elinde hatıra defteriyle odaya damlar ve ısrarla beethoven'dan bu hatıra defterine kendisi için bir şeyler yazmasını ister. beethoven'ın aklına yazacak bir şey gelmez tabii, çünkü kızı neredeyse hiç tanımıyordur. küçük kızı kırmamak için tüm içtenliğiyle "ben bunun yerine sana bir beste yapayım, ne dersin?" der ve küçük kız da tabii bunu sevinçle karşılar. beethoven, ona adını sorar, kız da therese olduğunu söyler. aynı akşam eve döndüğünde çabuk çabuk bu parçayı bestelemeye başlar. aradan belli bir süre geçer. besteyi tamamlandığı gün de bir ulakla doktorun evine yollar. therese sevinçle besteyi inceler. fakat bir yanlışlık vardır. eserin üzerinde "für therese" yazması gerekirken "für elise" yazıyordur. o dönem ciddi işitme problemleri yaşayan beethoven, kızın adını elise olarak anlamıştır ve eserin adı "für elise" olarak kalmıştır.

    işte böyle... aradan yüzyıllar geçti fakat für elise'in isminde yatan gizem hala tam olarak çözülemedi. hangi teorinin gerçek olduğu da artık biraz da biz okurların tercihine ve yorumuna bırakılmış. fakat isminde yatan sır ne olursa olsun für elise, bestelenişinden yaklaşık 200 yıl sonra bile bugün hala, insanlara piyanoyu ve klasik müziği sevdirmeye, başlangıcıyla kalplerde baharı hissettirmeye, tam içten içe barındırdığı hüznü fark ettirecekken, aslında güzel günlerin müjdecisi olduğunu vurgulamaya devam ediyor notalarında. ve tabii güzel bir mayıs akşamında uefa kupası'nın galatasaray'a geleceğini haber ediyor her defasında...
  • 122
    (bkz: crossover talks)

    doğru başlık burası mı bilemedim ancak buraya yazayım madem. can türkoğlu (geekyapar), yorekok (doruk bi şeydi soyadını hatırlayamadım :d), volkan öge (batesmotelpro) ve özgür turhan'ın (kamusal mizah) hazırladığı her hafta çarşamba günleri akşam 9'da canlı yayınlanan program.

    açıkçası ben özgür turhan ve volkan öge'nin mizahını çok beğeniyorum. yorekok da yerine göre eğlendirebiliyor. can türkoğlu birazcık baysa da zararı dokunmuyor. şimdiye kadar 3 yayın yapıldı ve yayın tekrarları aynı isimdeki youtube kanallarında mevcut. ortalama ikişer saat yayınlar. ben açıkçası üç bölümde de bayağı bi güldüm. eve tıkıldığımız şu günlerde vakit geçirmek için bire bir. tavsiye ederim.
  • 124
    ekşi'de ki bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi başlığından topladıklarımla hizmet etmek istediğim topluluk.

    - israil devletinin kurucusu ve ilk başbakanı istanbul hukuk fakültesinde okumuş ama mezun olamamıştır. (david ben-gurion)
    - libyanin ilk basbakaninin emekli bir turkiye cumhuriyeti valisi olmasi. (bkz: sadullah koloğlu)
    -dünyadaki ilk siyahi pilot türktü. (bkz: ahmet ali çelikten)
    - hindistandaki adilşahlar devletinin kurucusu bir hanedan-ı ali osmandır. 2. murat'ın oğlu (fatih sultan mehmet'in kardeşi) yûsuf âdil han'dır.
    - birinci dünya savaşından sonra barış anlaşması imzalamadığımız san marino ile hala savaş halinde olmamız.
    - sezar'ın '' veni, vidi, vici '' sözlerinin şu an tokat'a denk düşen topraklar içinde söylenmiştir.
    - korsanlar tek gözünü güvertedeki aydınlığa öteki gözünü ise ambardaki karanlığa adapte etmek için göz bandı takarlardı.
    - 1. dünya savaşı sırasında alman imparatoru, ingiltere kralı ve rus çarı kuzenlerdi.
    - ebu süfyan’ın bedir ve uhud savaşlarını kaydedince ve bizzat hz. muhammed’e kılıç çekmesine rağmen; müslüman olması, müslümanlığı kişisel menfaat ve politikalarına alet ederek kendisinden sonra gelecek yedi sülalesine yetecek makam, saltanat ve kötü bir manevi miras bırakmış, o kötü ününü oğlu muaviye, torunu yezid’in sürdürmüş olması kadar şaşırtıcı tarihi bilgi olabilir mi?
    - 1744’te iskoçya’da yaşayan “alexander webster” ve “robert wallace” adında iki din adamı, ölen din adamların kalan dul eşlerine ve yetimlerine ödenek sağlayabilmek için her yıl tahminen kaç papazın ölleceğini, geriye kaç dul ve yetim kalacağını ve bu dulların ve yetimlerin ölen kocalarından sonra ortalama kaç yıl yaşayacaklarını hesaplayıp bir istatistiksel veri oluşturdular. daha sonra bu verilere dayanaraktan kilisede çalışan rahiplerin aylık maaşlarından belli bir oranda kesinti yapıp bir fon oluşturarak bugünkü anlamıyla bireysel emeklilik ve sigorta şirketi mantığının temelini attılar.
    - osmanlı’da çöküşün başladığı tarih olan 11 eylül 1697 zenta savaşı’nın adam akıllı hiçbir türk tarih kitabında yer almamısıdır. savaşta vezir-i azam dahil 30.000’e yakın (söylenen) osmanlı askeri öldürmüştür.
    osmanlı imparatoru 2. mustafa bu seferle birlikte son kez asker yanında (ve sonrasında bütün osmanlı padişahları) savaşa çıkmıştır. akabinde gerçekleşen karlofça antlaşması ile çöküş dönemine girilmiştir.
    - "tüfek icat oldu mertlik bozuldu." lafının savaşta tüfek kullanan osmanlılar için söylenmiş olması.
    - federico fellini’nin 1969 yapımlı satyricon filminde, dakika ve saat olarak 31:29’da orhan veli’nin “içinde” adlı şiirinin türkçe okunması. filmin müziklerini ilhan mimaroğlu’nın yapması.
    - osmanlı imparatorluğu üç değil dört kıtada hüküm sürmüştür. okyanusyada toprağı vardır. (bkz: açe sultanlığı)
    - libya'nın başkenti trablus, lübnan şehri trablusşam, yunanistan şehri tripolis ve giresun ilçesi tirebolu'nun isimlerinin aynı olması.
    - şam ismini kabe'nin kuzeyinde (solunda) kaldığı için eş-şam (şimal/kuzey) kelimesinden, yemen ise kabe'nin güneyinde (sağında) kaldığından dolayı yümni/yamin (sağ) kelimesinden almıştır.
    - noel baba olarak bildigimiz aziz nicholas'in hristiyanligin ilk zamanlarinda antalya'da yaşamıs ve gizlice halka verdigi hediyelerle taninmis bir piskopos olmasi.
    - 1857 yılına kadar hindistan'da bir türk imparatorluğunun bulunması. (bkz: babür imparatorluğu)
    - 'mesaj' filminin ünlü sahnesinde hz. hamza' nın göğsünü deşip ciğerini yiyen hind bint utbe' nin, islamın 5. halifesi ve emevi devletinin kurucusu muaviye' nin annesi olması.
    'mesaj' filminin ünlü sahnesinde hz. hamza' nın göğsünü deşip ciğerini yiyen hind bint utbe' nin, islamın 5. halifesi ve emevi devletinin kurucusu muaviye' nin annesi olması.
    - philadelphia şehrinin adına ilham kaynağı alaşehir olması.
    - antik yunan ve mısır'da fahişelik kutsal bir meslek olarak kabul görürdü. hatta çeyiz parası biriktirmek için çoğu kadının yaptığı rutin bir işti. zira çok tanrılı inanç döneminde seks üremeye yol açtığı için ibadet olarak kabul görürdü. mısır firavunları bereket için masturbasyon yapıp nil nehrini döllüyormuş o derece.
    - napolyonun aslında fransız değil italyan olması.
    - bugünkü takvim sistemimizin ve zaman/saat sistemimizin temelinin babilliler olması. hala onların 60'lı sayı sistemini kullanıyor olmamız ve 60 sayısının bir inasının elinde tutabileceği maksimum kamış adedi olması.
    - sivas ismi sebastian'dan bozmadır. "ereğli" adını taşıyan bölgelerimiz de dolaylı olarak herkül'den...
    - edirne roma imparatoru "hadrianus'un şehri" anlamındaki hadrianopolis'ten.
    - kayseri, kaisareia gibi. kayzer/caesar'in şehri.
    - bunun gibi alanya ismi de şehri fetheden selçuklu hükümdarı alâeddin keykubad'ın adına nisbetle alâiyye'den değişmiştir.
    - tarihteki ilk kitle imha silahını mogollar kullanmıştır. çin ve orta asya'dan başlayan veba, 1347'de kırım'da bir ceneviz ticaret merkezini kuşatan moğol ordusunun vebalı cesetleri mancınıkla surların üstünden kentin içine atmasıyla avrupa'ya taşınmış. yani bunu yapsa yapsa moğollar yapardı.
    - 17. yy'da hasan adlı bir yeniçeri, bugünkü italya'da yer alan moena köyüne yerleşir. hasan, istihbarattan sorumlu ve birçok dil bilen uzman bir yeniçeridir. viyana kuşatmasında da yer alır ama dönemin sadrazamı ile anlaşamadığı için öldürüleceğini düşünerek italya topraklarına kaçar ve moena köyüne yerleşir. hasan bu köye yerleştikten sonra osmanlı yeniçerisi gibi yaşamaya devam eder. fakat moena sürekli olarak derebeyleri tarafından yağmalanmakta ya da malları zorla alınmaktadır. hasan'da moena köylülerini birçok askeri konuda eğitir. bu şekilde moena köylüleri kendilerini yağmalamaya gelen derebeyi askerleri ya da eşkiyalara karşı yıllarca direnir. moena halkı hasan'a el turco adını takarlar. bugün moena köyü italya'da türk köyü olarak bilinir ve köyde türk günü düzenlenerek el turco anılır.
    - osmanlı devleti'nin itikadi mezhep olarak eşariliği seçmiş olması. (bkz: eşarilik)
    şayet maturidilik kabul görmüş olsaydı halk görüp yaşadıklarını eşarilikte olduğu kadar kadere bağlayamazdı, sorgulardı.
  • 4
    http://commonsenseatheism.com/.../022Greco-Toledo.jpg

    el greco (1599)

    bulutlardan da gördüğümüz kadarıyla dünya yuvarlaktır diyor. :(

    --- alıntı ---
    el greco (okunuşu: el greko, yunan, asıl adı: δομήνικος θεοτοκόπουλος, domenikos teotokopulos) (d. 1541 - ö. 7 nisan 1614) maniyerist ressam, heykeltıraş ve mimarı.

    o tarihlerde venedik idaresinde olan girit'te doğdu. bizans sanatı üslubunda eğitim gördü. 26 yaşında venedik'e, 1570'te roma'ya gitti ve rönesans üslubunda da resim eğitimi aldı. roma'da bir atölye açtı ve maniyerizm etkisinde çalışmalar yaptı. 1577'de toledo, ispanya'ya yerleşti. burada en önemli eserlerini gerçekleştirdi ve 1614'te vefat etti.

    kont orgaz'ın cenazesi, 1586–1588, yağlıboya, 480 × 360 cm, santo tomé, toledo.
    el greco'nun dramatik ve dışavurumcu üslubu çağdaşlarınca tam olarak anlaşılamadı ve ancak 20. yy'da tam olarak takdir edildi. sanatçı, dışavurumculuğun ve kübizmin öncüsü olarak kabul edilir. kişiliği ve eserleri rainer maria rilke ve nikos kazancakis gibi edebiyatçılara ilham kaynağı olmuştur. el greco genel resim akımlarından bağımsız, şahsına özgü bir sanatçı olarak yorumlansa da, resimlerindeki uzun figürler ve tuhaf renk seçimi, batı resmiyle bizans resminin bir bileşimi olarak kabul edilir.
    --- alıntı ---
  • 26
    periyodik tabloya 4 yeni element eklenmiş. http://9gag.com/gag/a97P3rK?ref=fbp

    117 çok nadir bulunan ve üretilebilen element konumunda. yarılanma süresi o kadar küçükmüş(saniyenin elli binde biri) ki üretildiğinde neredeyse aniden yok oluyormuş. 13 miligram üretebilmek için 2 yıldan fazla sürede özel bir ekip çalışmış.

    113 ise bizmut'un çinkoyla bombardıman edilmesiyle üretilmiş.

    bu elementlerin isimlendirilmesi için ise 5 aylık bir çalışma yapılacakmış...
  • 44
    (bkz: galatasaray sözlük felsefe zirvesi)
    bugün sözlükten arkadaşlarla felsefe zirvesi gerçekleştirdik. daniel tozser taa kıbrıs'tan kalkıp gelmişken toplanmak istedik. katılan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. elit bir mekanda çok düzeyli bir sohbet gerçekleştirdik. çeşitli aktivite oyunları oynadık. yüksek seviyeli bir zirve oldu. diğer zirvelerimizde de olduğu gibi bir fotoğraf paylaşmak istedik sözlüğümüzle. :)

    en soldaki (bkz: harry kewell the wizard of oz)
    deri ceketli olan ben
    ayaktakilerden soldaki (bkz: daniel tozser)
    sağdaki (bkz: drvenom) (u: kendini diğerlerine ismi hamza olmamasına rağmen hamza olarak tanıttı ve zirve boyu değişik davranışlar sergiledi)
    oturanlardan sağdaki (bkz: aranan yerli stoper)

    https://pbs.twimg.com/...OEWkAAxhtK.jpg:large
  • 48
    https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be #t=0m30s

    su sonsuza dek akamaz. çünkü; sıvılarda kaynama sadece belli koşullarda gerçekleşse de buharlaşma her sıcaklıkta gerçekleştiğinden dolayı yavaş yavaş da olsa zamanla sıvı buharlaşacaktır. tabii sıvı seçimiyle ve ortam şartlarıyla bu süre değişir. deneyerek görmek için bir bardak suyu doldurup masanın üzerine koyun. bir gün boyunca hiç dokunmayın bakmayın. ertesi gün baktığınızda suyun azaldığını görürsünüz. çünkü biri içmiştir. öyle beleş su bir gün boyunca durur mu masada? mutlaka üşengeç biri mutfağa gitmektense hazır suyu içer.

    yalnız sistemin bozulması için sıvının tamamının buharlaşması gerekmez. bu döngünün devam edebilmesi için belli bir minimum basınç uygulanmalıdır kaba. bu da sıvı miktarıyla alakalı. yani kapta bulunması gereken minimum bir sıvı miktarı var. buharlaşmayla bu sınırın altına indiği an sistem duracaktır.

    hatta dikkat ederseniz döngü sıvıyı dökerken hemen başlamıyor, belli bir süre sonra başlıyor. döngünün başladığı sıvı seviyesi o bahsettiğim minimum sıvı seviyesi.
  • 131
    ikinci dünya savaşı'nın yol açtığı dramatik bir öykü: sadako sasaki ve kağıttan bin turna kuşu.

    tarihteki en büyük ve en yıkıcı savaştı 2. dünya savaşı. 1 eylül 1939’da almanya’nın polonya’yı işgal etmesiyle başlamıştı. ingiltere ve fransa bu işgale almanya’ya savaş ilan ederek karşılık verip italya ve japonya da almanya saflarında savaşa dahil olunca bu ülkelerin sömürge sınırlarıyla birlikte tüm dünya ateş altında kalmış şekilde bulmuştu kendini.

    nazist hitler'in başında bulunduğu almanya, faşist mussolini'nin iktidarda olduğu italya ve emperyal japonya savaşın ilk yıllarında bariz şekilde üstün görünür. öyle ki alman kuvvetleri 1940 baharında batı avrupa’yı işgal etmiş, baş rakiplerinden fransa'yı devredışı bırakmıştır bile.

    paris'i işgal eden ve fransa'yı savaşın dışına iten hitler gözünü bu kez müttefiklerin bir numaralı devleti ingiltere'ye çevirir. fransa'nın ardından ingiltere de düşerse hitler avrupa'nın mutlak hakimi olacaktır. bu amaçla naziler, 10 temmuz 1940’tan 31 ekim 1940’a kadar ingiltere’ye karşı bir hava savaşı sürdürerek hiç durmadan londra'yı bombalamaya başlar. ne var ki ingiltere teslim olmaz ve hitler savaş başından beri ilk kez başarısız olur. bu savaş, britanya savaşı olarak tarihteki yerini alır.

    6 nisan 1941’de, yugoslavya ve yunanistan’a saldırarak balkan bölgesini tamamen işgal edip kendi kontrolü altına aldıktan sonra, almanya ve müttefikleri, 22 haziran 1941’de alman-sovyet paktını doğrudan ihlal ederek, bu kez sovyetler birliği’ne saldırır. haziran ve temmuz ayları boyunca estonya, letonya ve litvanya işgal edilir ve moskova'ya doğru ilerlemeye başlar alman birlikleri.

    sovyet lideri joseph stalin, nazi almanya’sı ve mihver ittifakı karşısında ülkesi sovyet rusya'yı müttefik kuvvetleri’nin yanında savaşa dahil eder. alman birlikleri 1941 yazı ve sonbaharı boyunca sovyetler birliği’nin iç kesimlerine hiç durmadan ilerler. bu esnada savaşın seyrini değiştirecek bir adımı da istemeden de olsa japonya atar. aralık 1941’de japonya hawaii’deki pearl harbor’ı bombalar. bu olay abd’nin büyük britanya ve sovyetler birliği ile ittifak kurarak savaşa girmesine yol açar.

    abd savaşa girince einstein abd'ye bir mektup yazar. einstein, abd başkanı franklin d. roosevelt'e gönderdiği mektupta atom moleküllerinin parçalanmasının büyük bir yıkıcı etki yarattığından bahsetmiş ve nazi almanyası'na karşı uyarmıştır. mektupta, atomla ilgili o dönemde yapılan çalışmaların yeni nesil bir nükleer bombanın bulunmasıyla sonuçlanabileceği bildiriliyordu. bu gelişme sonrası roosevelt, uranyum danışma konseyi'ni kurar. çünkü einstein'in uyarısı sonrası abd, almanların elinde atom bombasına benzer yapıda büyük bir kitle imha silahı olduğunu düşünmektedir. bu sebeple ağustos 1942'de abd resmi olarak çok gizli bir atom bombası projesine başlar. bu programa, manhattan projesi adı verilir ve iki milyon dolar bütçe ayrılır.

    1942 yazında, doğu cephesi’nde almanlar ve mihver kuvvetler, sovyetler birliği içinde yeniden saldırıya geçerek, volga nehri kıyısındaki stalingrad ve bakü şehirleriyle birlikte kafkas petrolü sahalarını ele geçirmeyi amaçlar. alman saldırıları, 1942 yazının sonlarına doğru her iki cephede de durur. çünkü üç yıldır durmadan savaşan almanya artık yorulmuştur. kasım’da, sovyet birlikleri stalingrad’da karşı saldırı başlatır ve 2 şubat 1943’te, alman altıncı ordusu, sovyetler birliği’ne teslim olur. almanlar, temmuz 1943’te, kursk’a, tarihte en büyük tank savaşı olarak geçen bir hücum daha yapsalar da sovyet birlikleri saldırıyı geri püskürtür ve savaş süresince bir daha bırakmayacakları bir askerî üstünlüğü ele geçirir.

    hitler'in londra ve moskova işgallerinde başarısız oluşu ve japonya'nın abd'nin savaşa girmesine sebep olmasıyla birlikte 1943'te savaşın seyri yön değiştirip müttefiklerin üstünlüğünü başlatır.

    güçlenen ve moral kazanan müttefikler temmuz 1943’te sicilya’ya çıkartma yapıp eylül’de italya anakarası kıyılarına ulaşır. italyan faşist partisi büyük konseyi’nin, italya başbakanı benito mussolini’yi görevden almasının ardından italyan ordusu yönetimi ele geçirir ve 8 eylül’de anglo-amerikan güçleriyle bir teslimiyet anlaşması imzalar. ne var ki italya’daki alman birlikleri bölgenin kuzey yarısının kontrolünü ele geçirip direnmeye devam eder. italyan ordu yetkilileri tarafından tutuklanan mussolini, alman komandoları tarafından eylül’de kurtarılır ve kuzey italya’da almanya’nın yönetimi altında neo-faşist bir kukla rejimi kurar. alman birlikleri, 2 mayıs 1945’te teslim oluncaya kadar kuzey italya’yı ellerinde tutmaya devam etmişlerdir.

    haziran 1944’te 150.000 müttefik askeri fransa'yı kurtarmak için büyük bir operasyon başlatır ve fransa ağustos’un sonunda özgürlüğüne kavuşur. eylül 1944’te, abd ve sovyet birlikleri almanya’ya girer. almanlar belçika ve doğu fransa’da bulge savaşı olarak bilinen başarısız bir karşı saldırı başlatsalar da müttefiklerin ilerleyişini durduramazlar.

    1945 şubat’ının ortasında, müttefikler almanya’nın dresden şehrini bombalayarak yaklaşık 35.000 sivili öldürür. amerikan birlikleri, 7 mart 1945’te ren nehrini geçerler. 16 nisan 1945’teki son sovyet saldırısı, sovyet güçlerinin almanya’nın başkenti berlin’i kuşatmalarını sağlar ve böylece almanya savaş'ı resmen kaybeder. sovyet birlikleri imparatorluk şansölyeliğine doğru yol alırken, hitler 30 nisan 1945’te intihar eder. almanya, 7 mayıs 1945’te, reims’te batılı müttefiklere ve 9 mayıs’ta sovyetler’e, berlin’de koşulsuz teslim olduğunu ilan eder. italya cephesi de, 29 nisan 1945'te italya topraklarındaki alman birliklerinin müttefikler'e yenilmesi ve italya'nın kayıtsız şartsız teslim olması ile kapanır. kaçmaya çalışan mussolini de yakalanır ve idam edilir.

    atom bombasının yapımı esnasında abd başkanı franklin roosevelt 12 nisan 1945'te vefat eder. yerine abd başkanı seçilen harry truman gelir.

    yaklaşık iki senelik bir çalışma sonucu atom bombasının yapımını tamamlanır. abd, 16 temmuz 1945'te new mexico çölünde ilk denemeyi gerçekleştirir.

    ingiltere başbakanı winston churchill 18 temmuz 1945’de harry truman ve josef stalin‘le birlikte potsdam konferansı sırasında kendisine uzatılan şifreli zarfta, “bebekler sağlıklı olarak doğdu” mesajını alır. bebek atom bombasıdır ve sağlıklı doğması 16 temmuz 1945’de new mexico çölünde yapılan tarihin ilk atom bombası denemesinin başarıyla gerçekleştirildiğidir.

    atom bombası bulunduktan sonra abd yönetimi bu silahı ilk olarak almanlara karşı kullanmayı düşünüyordur ancak almanların savaşın sonlarında direnci düşmüş ve geri çekilmeye başlamışlardır. ayrıca churchill bombanın avrupa'ya atılmasını istemiyordur. sonuçta almanlar hem avrupalı'dır hem de ingiltere ve fransa'ya konum olarak çok yakındır. bu sebeple washington yönetimi hedef değiştirerek pearl harbour'a saldıran japonya'yı seçer.

    başkent tokyo zaten yerle bir olmuştur. bomba için ilk seçilen şehirler kyoto, hiroşima, yokohama ve kokura olur. ancak daha sonra japonya adasının güney kesimlerinde kalan hiroşima ve nagazaki’de karar kılınır. kyoto şehri tarihi yapısı ve kültürel mirası sebebiyle son anda listeden çıkarılır.

    atılacak olan atom bombası'nın etkisini ölçebilmesi maksadıyla seçilen bu dört kente herhangi hava saldırı yasaklanır. bunun yan etkisi olarak 'oraya hava saldırı yok.' söylentileri oluşur ve insanlar oralara yoğun şekilde göç etmeye başlar.

    almanya ve italya'nın teslim olmasıyla savaşta mihver'lerden sadece japonya kalmıştır. abd başkanı truman, japonya'nın teslim olmaması durumunda ülkeye "dünya'da eşi benzeri görülmemiş bir bombardıman yağmurunun" başlayacağını açıklar. tokyo hükümeti bu uyarıyı dikkate almaz ve şu cevabı verir: "mokusatsu..." yani "yorum yok."

    6 ağustos tarihinde abd ordusuna ait b-29 uçağını kullanan savaş pilotu enola gay yaklaşık 5 ton ağırlığındaki atom bombasını sabah saat 8.15'te hiroşima semalarına bırakır. gelen verilere göre şehirde 140 bin kişi hayatını kaybetmiştir.

    9 ağustos'ta nagasaki'ye sabah saat 11.02'de abd ordusu ikinci atom bombasını bırakır. şehirde dakikalar içerisinde 70 bini aşkın kişi hayatını kaybeder.

    15 ağustos'ta japonya imparatoru hirohito halkına savaşı kaybettiklerini duyurur. ağustos’ta, amerika’nın, japon şehirleri hiroşima ve nagazaki’ye yüzbinlerce sivili öldüren atom bombalarını atmasının hemen sonrasında pasifik’teki savaş da sona erer, japonya 2 eylül’de resmen teslim olur ve 2. dünya savaşı biter.

    işte sadako'nun öyküsü burada başlar... hiroşimaya atılan atom bombası sırasında henüz iki yaşında olan sadako sasaki 12 yaşına kadar sağlıklı bir yaşam sürmüştür.

    sadako okulun atletizim takımındadır ve sıradan bir gün takımla yarışa çıkar. sadako yarışı bitirdikten sonra başı dönmeye başlar ve bayılır. hemen doktora götürürülür ailesi tarafından. durum üzücüdür. sadoka atom bombası yüzünden lösemiye yakalanmıştır. acı haberi öğrenen küçük kız kahrolur.

    hastaneye yatan küçük kız evine döneceği günü iple çekmeye başlar. ailesi ve arkadaşları onu her akşam ziyarete gelmektedir.

    bir gün hastanede ziyaretine gelen bir arkadaşıyla oturup konuşurlarken sadako gibi lösemi tedavisi gören ve sadako'nun iyileşmeye olan büyük özleminden etkilenen yaşlı bir kadın onlara 1000 turna kuşu efsanesinden bahseder. "efsaneye göre bir insan hastalandığında, kağıttan bin adet turna kuşu yaparsa bunu gören tanrılar bu kişiyi sağlığına kavuştururmuş." der.

    arkadaşı ertesi gün sadako'ya kağıtlar getirir. bunun üzerine sadako ümidi kaybetmeyip kâğıttan 1000 turna kuşu yapmaya başlar.

    günlerce uğraşır küçük kız. bıkmadan, sıkılmadan gece gündüz turna kuşları yapıyordur elindeki kağıtlardan. iyileşmeyi dileyerek turna kuşu katlamaya başlayan sadako, bir süre sonra sağlığından daha önemli bir dileği olduğunu fark eder.

    "insanlar neden bu kadar kötü? neden birbirlerine zarar veriyorlar? neden diğer insanların şehirlerini yok etmeye çalışıyorlar? şu anda her bir turna kuşuyla sağlık mı dilemeliyim emin değilim. belki de insanların daha vicdanlı olmalarını dilemeliyim." diye düşünür ve "kanatlarınıza huzur yazacağım. böylece tüm dünyada uçabileceksiniz" diye mırıldanır kendi kendine.

    küçük kızın öyküsü basında duyulur. bunun üzerine dünyanın dört bir yanından kağıttan turna kuşları gönderilmeye başlanır insanlar tarafından. sadako 25 ekim 1955 günü, son saatlerini 644'üncü turna kuşunu yapmakla geçirir. hemşireler postadan gelen yüzlerce origami turna kuşuyla odaya girdiklerinde sadako sasaki 644'üncü turna kuşunu tamamlamış bir şekilde yüzünde hafif bir gülümsemeyle hayata gözlerini yummuştur. küçük kızın kısacık ömrü 1000 turna kuşunu tamamlamaya yetmemiştir.

    yine de arkadaşları, eksik kalan o 356 turnayı tamamlar ve onun anısına bir anıt inşası için kampanya başlatırlar. 1958'de kampanya başarıyla tamamlanır ve hiroşima barış parkında sadako'nun anıtı törenle açılır. işte turna kuşu, o zamandan beri barışın simgesidir.

    "söylenmemiş bir şarkıyım ben
    yazılmamış bir şiir
    çizilmemiş bir tablo
    dalına bülbül konmamış bir gülüm
    beni elimden çekerek
    nereye sürüklüyorsun ölüm"*
  • 92
    yarın cassini ölüyor sözlük. 97'de fırlatılan gözlem aracı 2004'ten beri satürn'ün etrafında dönüyor. amacı jüpiter ve satürn'ü gözlemlemekti ki bunu da bugüne kadar çektiği 450.000 fotoğraf ile layıkıyla yerine getirdi. güneş sistemi hakkında çığır açacak düzeyde bilgiler sundu önce nasa'ya, ardından dünya'ya.

    yarın nasa tarafından satürn'e çarptırılacak kontrollü bir şekilde ve görevi sona erecek.
  • 111
    (bkz: cahit arf)

    türkiye cumhuriyeti'nin gelmiş geçmiş en büyük matematikçisi. 10 tl'lik banknotların arkasında resmi var. bir dönem galatasaray lisesi'nde de öğretmenlik yapmış.

    --- alıntı ---

    1910 yılında selanik’te doğan cahit arf, ilkokulu o yıllarda sultani adı verilen liselerin ilk kısmında okumuş, daha beşinci sınıftayken tanıştığı genç bir öğretmen onun matematikle ilgilenmesini sağlamıştır. lisenin orta kısmına geldiğinde artık okul arkadaşlarının çözemediği matematik sorularını çözen cahit arf’ın bu yeteneği ailesi ve hocalarının dikkatini çekmiş ve paris’teki st. louis lisesinde okumak üzere ailesi tarafından fransa’ya gönderilmiştir. üç yıllık lise tahsilini iki yılda bitirip türkiye’ye geri dönen cahit arf o sıralarda türk hükümeti tarafından yüksek öğrenim görmek üzere sınavla avrupa’ya gönderilecek aday öğrenciler arasına alınmıştır. bu sınavı kazanan cahit arf fransa’ya geri dönüp birçok bilim adamının yetiştiği okul olan école normale supérieure’e kaydolmuştur.

    yükseköğreniminden sonra türkiye’ye geri dönen arf, bir süre galatasaray lisesinde hocalık yapmış ve sonra doçent adayı olarak istanbul üniversitesi matematik kürsüsü’ne geçmiştir. 1937 yılında doktorasını yapmak üzere göttingen üniversitesi matematik bölümü’ne giden cahit arf’ın bu üniversitede yaptığı doktora çalışması onun dünya çapında tanınmasına yol açmıştır.

    cahit arf matematik dehalarının bile çok zor dediği bir konu üzerinde tek başına çalışmış ve bir buçuk yıl içinde konusu “non-commutative class field” olan doktorasını tamamlamıştır. bu çalışmadan elde edilen sonuçların bir kısmı literatüre “hasse-arf” teoremi olarak geçmiştir. doktora tezini 1938 yılında bitiren cahit arf bir yıl daha göttingen’de çalışmalarını sürdürmüş, bu dönemde de dünya literatürüne “arf invaryantı” adıyla geçen, cebirsel ve diferansiyel topolojide büyük önem taşıyan bir çalışmaya imza atmıştır.

    1938’in sonunda türkiye’ye üniversitesine geri dönen arf 1943’te profesör, 1955’te ordinaryüs profesör olmuştur. 1962 yılına kadar üniversitede çalışmalarını sürdüren cahit arf o yıllarda bir yıllığına misafir profesör olarak maryland üniversitesine gitmiş ve ayrıca mainz akademisi muhabir üyeliğine seçilmiştir. 1960 yılında çekmece nükleer araştırma merkezi’ni kurmak üzere görevlendirilen cahit arf 1962’de üniversitedeki görevinden ayrılmış ve bir yıl kadar robert kolej’de ders vermiştir.

    tübitak’ın kuruluş ve gelişmesinde büyük emekleri olan cahit arf 1963-1967 ve 1967-1971 yıllarında tübitak’ın bilim kurulu başkanlığını yapmıştır. cahit arf matematiğe yapmış olduğu köklü katkılarından dolayı 1974’te de tübitak bilim ödülü’ne layık görülmüştür.

    1964-1966 yıllarında princeton’da institute for advanced study’de çalışmalarını sürdüren; daha sonra california üniversitesinde misafir öğretim üyeliği yapan cahit arf 1967’de türkiye’ye dönüp odtü matematik bölümünde çalışmaya başlamış ve 1980 yılında bu üniversiteden emekli olmuştur.

    1980 yılında itü ve karadeniz teknik üniversitesinin, 1981 yılında odtü’nün onur doktoralarını alan, 1993 yılında türkiye bilimler akademisi şeref üyeliğine seçilen cahit arf 4 şubat 1994’te de fransa’da commandeur des palmes académiques ödülü’ne layık bulunmuştur.

    ülkemizde matematiğin simgesi haline gelen ord. prof. dr. cahit arf 26 aralık 1997’de vefat etmiştir.

    https://gelisenbeyin.net/cahit-arf.html

    --- alıntı ---

    bir diğer kaynak; http://www.biyografya.com/biyografi/688
App Store'dan indirin Google Play'den alın