• 15201
    fikir beyan etme ve tartışma platformu olması yönünden oldukça önemli bulduğum bir oluşum bu sözlük. ancak "fikir" kelimesinin anlamı konusunda ben dahil pek çok kullanıcı, neoliberal düzen içerisinde, bir kafa karışıklığı yaşamakta. fikir kelimesi, türk dil kurumu sözlüğünde "düşün, düşünce" olarak tanımlanmış. düşünce kelimesi ise, "düşünme eylemi sonucunda ortaya çıkan sistematik çıktı" olarak tanımlanıyor pek çok yerde. tanımdaki "sistematik" ifadesi çok önemli, zira sistematik bir olgunun dikkate değer pek çok yanı olabilir. her şeyden önce, sistematik bir olgu, arkasında bazı argümanlar ve varsayımlar taşır ve söz konusu olguyu tartışmaya açık hale getirir.

    bir olgunun tartışmaya açık hale gelmesi, bu tip platformlar için oldukça önemlidir. çünkü, sözlük platformu, düşüncelerin çarpıştığı, tez ve antitezler üzerinden bir sentez yaratılmaya çalışılan bir ortam sunmayı başardıkça varlığını sürdürebilir. sözlüğü blog sitelerinden ayıran da aslında tam olarak budur. blog siteleri, bireysel fikirlerinizi "takipçilerinizle" paylaştığınız bir yer olarak öne çıkarken, sözlük platformunda amaç, bilgi paylaşmak ya da sonucunda bilgiye dönüşebilecek konular üzerinde tartışma ortamı sağlamaktır.

    fikir kelimesiyle başladık, düşünme eylemine ve düşüncenin sistematikliğine değindik. şimdi de "bilgi"den bahsediyoruz. bilgi, hayattaki en önemli kavramlardan biridir. çünkü bilgi ekonomidir, bilgi gelişmedir, bilgi hayatı öğrenmektir; bilgi her şeydir!

    bütün bu kavramlara değinerek yazmak istedim "kişisel düşüncelerimi". belirtmek isterim ki, bu kişisel düşüncelerim de dahil olmak üzere, burada yazan pek çok "cümle birliktelikleri"nin gerçek hayatta bir karşılığı olmasını beklemiyorum. bu nedenle, olabildiğince az yazmaya gayret ediyorum zaten bu sözlük platformunda. kişisel düşüncelerimin bilgi ile bağlantısını çok az ve yetersiz bulduğum için, sözlüğün amacına ve sürdürülebilirliğine zarar vermekten korkuyorum. ancak, sözlüğün dönüştüğü hal beni oldukça dertlendirdiği için (evet bu tip kitlesel dönüşümlere gerçekten dertleniyorum) sizlerle paylaşmak istedim:

    post-truth kavramını pek çoğunuz duymuşşunuzdur. bu kavram, yalnızca bir tespit değil, bu kavram, hayata bakma ve hayatı algılama şeklimizle alakalı. ve yalnızca bir gruba ait de değil, tüm insanlığa sıçrayan ve etkisini zaman geçtikte daha fazla hissettiğimiz bir kavram. peki bu kavramın sözlükle ne ilgisi var? sadece sözlükle değil, her şeyle ilgili var ama sözlükle ilgili kısmı şu:

    bu kavram, gerçekliğin ötesinde, herkesin kendi yarattığı gerçekler ışığında hareket etmeye başladığını ifade ediyor. yani, bireyler, gerçekte ne olup bittiğini anlamaya çalışmıyor; onu algıladığı kadarıyla kendisine bir gerçek oluşturuyor ve onun peşinden gidiyor. yakın geçmişe bir bakalım, sözlükte bunun yansımalarını hangi olaylarda görmüş olabiliriz?

    1. sanırım en büyük fiyasko buydu, falcao olayı: transfer söylentileri hepimizi heyecanlandırdı. sonra o dönemki başkan yardımcımız bir hata yaptı ve fotoğrafını basınla paylaştı. transfer bitmeden böyle bir olay yaşanınca, galatasaray kulübü'nün marka algısı her şeyin önüne geçti, ekonomik yükünün rasyonelliği, optimal forvet adayı olup olmadığı, performansının yükseliş/düşüş aşamaları bir tarafa bırakıldı ve "alamazsak biteriz" algısı oluştu. bu algı, gerçeğin önüne geçti. sonunda transfer gerçekleşti, sonrasında da biz "gerçeklerle yüzleştik".

    2. futbolcuların performans değerlendirmeleri: değerlendirme, bir bilgi birikimi ürünüdür. bilgi birikimi ise emek gerektirir. performansına dair veriler paylaşılabilir, hatta "kendinden emin olmama mütevaziliği gösterilerek" kişisel fikirler de beyan edilebilir. ancak, sanki hayatı futbolcu izlemekle geçmiş ya da futbol sahalarında fazlaca tecrübe edinmiş biri gibi, maç sırasında 45 dakika dayanamayıp, kendinizce gördüğünüz her hatayı buraya yazmak bilginin ya da düşünme eyleminin sonucu değildir, algının sonucudur. ki futbolcu başlıklarının pek çoğunda, dönemlere ayrılmış tutarsızlıklar da görürsünüz. bu bile başlı başına, yazmadan önce düşünmek gerektiğinin kanıtı olmalıdır.

    3. teknik direktör performans değerlendirmeleri: tekrar aynı cümleleri yazmak istemiyorum, benzer süreçler içeriyor bir önceki başlıkla.

    4. hakem hataları: ...buraya şunu da eklemek istiyorum, bazen öyle yorumlar oluyor ki, kural kitabında çok açık yazan bir uygulama burada hata olarak değerlendirilebiliyor; sadece burada da değil tabi ki, sözüm ona "fikir beyan etme" amacıyla açılmış her platformda.

    bu liste uzar gider elbette. ben en bariz olay örneğini, sonrasında da klasik kategorileri yazdım sadece. "kişisel fikir" ile "sistematik fikir" arasındaki farka da bir örnek vermek istiyorum:

    kişisel fikir (algı): tff galatasaray'a (fenerbahçe'e, beşiktaş'a) karşı sistematik bir operasyon yürütüyor.

    bu fikri argümanlarla tartışsak, meselenin galatasaray, fenerbahçe ya da beşiktaş olmadığı, meselenin hakem yetersizliği ve yönetici yozlaşması olduğuna dair onlarca görsel, örnek olay bulmak bir yana; sebep-sonuç ilişkileri kapsamında da böyle bir gerçeğin söz konusu olmadığını savunabilirim. ama gerçek, algının yanında hep zayıf kalıyor malesef.

    sistematik fikir: a b isimli hakem, galatasaray maçlarında 3, fenerbahçe maçlarında 5, beşiktaş maçlarında 7 kez rakip futbolcuya kırmızı kart göstermiş. bakın "görsel a" ; galatasaray maçında bu hareket cezasız kalırken, bakın "görsel b"; "fenerbahçe maçında bu harekete kart çıkmıştı. ancak aynı hakem, galatasaray-x maçında, bizim lehimize de şöyle bir hata yapmıştı. bu durumda hakemi art niyetli olmakla suçlamak yerine, hakemin yetersiz olduğunu ve bir standart yakalayamadığını söylemek daha doğru olabilir.

    bakın ikinci yazdığım fikir, daha tartışılabilir, daha anlaşılabilir bir argüman çerçevesi sunuyor. ve muhtemelen bu şekilde yazıya döken biri de, bu konudaki karşı fikirleri, benzer argümanlarla dinleyip, kendi fikrini değiştirebilir ya da karşısındakini haksız bulabilir.

    ancak algılarla yazdığımız şeyler, yangına su yerine benzin dökmekten farksız.

    neoliberal düzen ifadesini de kullanmıştım; ve sonra hiç değinmedim. bu ifadeyi kullandım, çünkü, kişisel özgürlük ve fikirlerin savunulması aşaması bir noktadan sonra bu kavramların kutsanması evresine dönüştü. pek çok kişi için, kendi fikirleri dokunulmaz, eleştirilmez ve çok önemli.

    bu yazdıklarımı nasıl bağlasam bilemedim; ancak, sanırım bir entry girmeden önce, sakince bir su içip, kendi değerlendirmelerimizi test edecek ve kendi içimizde tartışacak kadar vakit ayırsak kendimize, sözlük ortamı daha bütünleştirici ve gelişime açık olur diye düşünüyorum. okuyan olduysa teşekkür ederim, daha güzel, daha başarılı günlere!
App Store'dan indirin Google Play'den alın