• 103
    bazı takıma işleyen, bazı takıma işlemeyen 3 ön libero sistemine dair bir şeyler öğrendik denilebilir bu maç için. herhalde herkes, bu "yedek" kadronun, her şeye rağmen yine bu sezon sami yen'de oynanan 4-3'lük trabzon maçı'ndaki kadrodan daha iyi oynadığı rahatlıkla söyleyebilir. sezon başından beri taraftarı illallah ettiren "orta sahadaki karşılıklı top kayıpları" bariz şekilde azalmıştı bir kere. ayrıca nasıl oldu bilmiyorum fakat orta sahadaki 3'lü çatır çatır isabetli pas yapıyordu pek faydalı olmasa da. topu ayaklarına aldıklarında hücum için pek hızlı paslar yapabilecek futbolcular değil ayhan, mustafa ve barış; fakat bu konuda teknik heyetten bir fırça yedikleri belli ki, biraz daha derli toplu paslar yaptılar, özellikle 2. yarıda barış özbek...

    trt'nin dizilişi abuk subuk vermesi sebebiyle bir an "yandık..." dedim fakat, normale yakın; çoğu futbolcunun alışık olduğu yerde oynadığı bir kadroydu. kanatlardan çok fazla boş alan bırakmamamız ve "giden bekin geri dönmemesi, dönüp de bulmaması" durumuna rastlamamak sevindiriciydi. temposuz, sıkıcı bir kupa maçı beklesek de; çeşitli sebeplerden dolayı galibiyeti çok isteyen, tam kadroya yakın bir trabzonspor'a karşı iyi oynamak sevindirici.

    servet'in son maçlarına göre daha iyi görünmesi herkesin dikkatini çekmiştir(entry'leri okuyamadım henüz). bana kalırsa servet de, savunma da her zamanki oyununu oynadı fakat, bir farkla; her zamankinden daha "organize" idi... bunu emre aşık'a borçlu olduğumuzu da söylemeye gerek yok. savunma arkasına atılan ve stoperin yanlış pozisyonda yakalandığı pozisyonlarda sezon başından beri savunmamız genelde müdahale edemez, yerden seken top rakip forveti kaleci ile karşı karşıya bırakırdı. fakat yanlış pozisyonda yakalansa da savunma, topu diğerine istop ederek tek hamlede değil; "organize" iki hamlede uzaklaştırarark rahat bir maç oynadı.

    son 10 yılda futbolun hiç olmadığı kadar hızlanması sebebiyle genellikle servet çetin gibi fizik gücü yüksek stoperler dışlanır oldular. ben buna tam olarak katılmıyorum. servet gibi ağır oyunculardan kurulu bir savunma dörtlüsünden birlikte hareket etmesini ve rakip atak yaparken birbirinin hamleleriyle uyumlu, koordine şeklide hamle yapmasını bekleyemeyiz tabi ki. fakat savunmayı organize etme işini tek başına üstlenebilecek çabuklukta, emre aşık gibi bir stoperiniz varsa; servet çetin gibi bir futbolcunun da, tüm ağırlığına rağmen, fizik gücünden faydalanmakta bir zarar görmüyorum.

    bekler sabri ve alpaslan...

    normalde sol forvet ya da sol açık mevkisi, defansif yönü de kuvvetli olan arda'ya emanet olduğu için sol beke çok fazla iş düşmez. yani rakibin sağ kanadında etkili oyuncular olduğu sürece sol bekin hata yapma ihtimali mevcuttur fakat önününzde arda oynadığı sürece, pozisyon almak için yeterli zamanınız her zaman vardır. caner'in performansı belirsiz olduğundan, sanırım alpaslan geride durması için bir telkin almış. onu geçen sezon izleyebildiğimiz sayılı maçta "benim yerim sol açık ulaaaaan!!!" diye bağırıyordu; ya biz geçen sezon yanlış görmüşüz, ya da aradan geçen bir sezonda alpaslan kendini geliştirmiş. sonuç olarak; alpaslan daha bir "bek" olmuş.

    sabriiiii, sabriiiii, sabriiii... ne vardı ulan sakatlığını zorlayacak?! böyle güzel bir maç çıkarttıktan sonra performansına laf etmek pek hoşuma gitmiyor fakat yerini boş bırakma hastalığı iyileşmeyecek galiba bu çocuğun. gerçi onu suçlayamam; ilerde aydın'ın zerre fayda sağlayamadığı sağ kanadı tamamen boş bırakmak da mümkün değil. bu maç sabri'nin defansif zaafı açısından bir istisna kabul edilebilir, bu sezon katettiği önemli mesafeyi kesinlikle inkar etmiyorum; ama bilinçli hücum eden bir sol kanadı olsa rakibin, sabri maçın her dakikası büyük zaaftır.

    daha önce sözlükte 1-2 kez söylemiştim; savunma markaj konusunda zayıf olduğundan ofsayt tuzağına başvuruyordu ve markaj yapamadığı sürece de ofsayt tuzağı yapmak yerine rakibe yapışsa bile bir şekilde golü yiyecektik. görüldüğü gibi markaj hatasından golü yedik; fakat diğer pozisyonlarda rakibi biraz daha iyi tuttuğumuz söylenebilir. emre aşık'ın yaşında bir futbolcudan her maç bu performansla oynamasını bekleyemeyiz; savunmaya transfer şart. in haldun we trust!!!

    savunmayı bu kadar rahat kılan bir diğer unsur, bariz şekilde ilerde yapılan hücum pres. rijkaard'ın bunu futbolculardan her maçta isteyip kondisyonlarını dibe vurduracağını sanmıyorum. arda turan her maçta rakibe basmaya alışık, 60. dakikadan sonra performansında düşüş olmasının sebebi de bu. fakat as kadro tekrar sahaya çıktığında, buna sadece elano eklenebilir. devre arasında kondisyon yüklendikten sonra durumu ne olur bilemem, fakat ilk yarı izlediğimiz güçteki bir elano, arda kadar etkili pres yapamaz. e kewell'a bu saatten sonra top çalmayı öğretemezsin, baros zaten topsuz alanı seviyor, kendini unutturup gol atıyor, keita da aynı şekilde boş alana kaçıp topu alır almaz yardırıp gitmek istiyor... bütün bunlar demek oluyor ki savunma bundan sonra bu kadar rahat bir maç oynayamayacak: stoper transferinin gerekliliğine dair bir sebep daha olduğu gibi; orta sahada çaldığımız topların sayısını arttıracak bir ön libero transferinin gerekliliğine dair bir işaret olarak da yorumlanabilir. hücum oyuncuları arasında rakibe basan futbolcuların sayısı(tabi bu günkü kadro için değil, as kadro için konuşuyorum) 2 etmiyor...

    bonservisinin alınması konusu halledilebilir mi bilmiyorum fakat, sanırım caner erkin takımda kalmayı garantiledi. kontratı yenileneceği kesinleştiği söylenen harry kewell, eğer 2 ya da 3 yıl için imzayı atarsa; futbolu galatasaray'da bırakacağı da kesinleşir demektir. caner erkin kewell için harika bir veliaht olacaktır; ayrıca yabancı kontenjanının ilerde başka bir mevki için kullanılabilmesi imkanı ve (henüz böyle bir duruma şahit olmasak da) kewell'ın 90 dakikayı çıkaramaması durumunda ne yapılacağının bilinmesi sevindiricidir.

    gelelim aydın'a... çok üzülüyorum lan... yahu her şeyi yazabilirdim ama bu akşam galatasaray'ı 10 kişi oynattığını söylesem içimde zerre tereddüt olmayacak. ama tam öyle demeye de içim elvermiyor... geçen sezon onun için düşüncem belliydi: "çocuk iyi top sürüyor, ama topu ayağından çıkarmak konusunda kendini daha çok geliştirmesi gerekiyor ve pek zamanı yok..." . aradan geçen 1 sezonda, hatta geçen sezonun ortasına doğru da diyebiliriz, aydın top kullanma yönünü geliştirmek şöyle dursun; top sürme kozunu da kaybetti. böyle olmasından da korkuyordum aslında. geçen sezonun ilk yarısı oynanan antalya, kocaeli ve trabzon maçlarında aydın'ın yediği tekmeler içimi acıtıyordu, çocuk aslında çok iyi oynuyordu ve cesaretinin kırılacağı kesin gibiydi. şu anda oynadığı futbolun savunulacak hiç bir yanı yok; evet. fakat aydın yılmaz; futbol kasaplarının harcadığı bir çocuktur bana göre. ister iyimser deyin, ister... kelime bulamadım...

    arda santrafor oynayacak diyolardı?! abi farkında mısınız; o ütopik 4-6-0'ı oynadık lan?!?! arda'da çıkış var, ama ben arda'nın düşüşsüz sezonunu da hatırlamıyorum zaten, ligde kafası onun kadar karışık(daha doğrusu karıştırılan) başka bir futbolcu yok. bir gün bu baskıyla başa çıkmayı öğrenecek. antalya maçı baskıya yenik düştüğü bi maçtı, gençlerbirliği maçı'nda kötü oynadığını kesinlikle düşünmüyorum. ama bu maçta bariz şekilde son haftaların en iyi oyununu oynadı; sebebi basit: çünkü sorumluluk sadece ve sadece ondaydı. sahada arda dışında top tekniği yüksek tek futbolcu caner'di ve "yaratıcı" kabul edilebilecek tek futbolcu arda olduğundan, hücum insiyatifi büyük oranda arda'nın sırtındaydı. taraftar neşeli, saha güzel, rakip dişli, takım istekli; her şey yolunda ve dolayısıyla arda'nın futbolu güzel, şaşılacak bi şey yok...
  • 105
    sezon başından beri düşündüğüm ve söylediğim bir şey vardı; "rijkaard'ın galatasaray'ını en erken ikinci yarının başında izleyebiliriz". flaş transferler, taraftarda doğan yeni heyecan, sezonu erken açmamız ve uefa kupasında sıradan rakiplerle karşılaşmamız bir anda tüm taraflarımızı feci halde gaza getirdi. hepimiz "bu takım artık olmuştur" gibi bir yanılgıyla izliyorduk maçları. haliyle bunun bir yerde kırılması gerekiyordu ve kırıldı. beklentilere bu kadar erken ulaşıp bir anda gerçekle yüz yüze kalmamız çoğumuzun canını fazlasıyla sıktı ve önce futbolcular, sonra rijkaard ve sistemi eleştirilmeye başlandı. oysa, "asıl rasyonel beklentileri" bu kadar kısa vadede görmeyi beklemek, beklentinin rasyonel olan özüyle çatışıyordu. bu, rijkaard'ın bir sistem hocası olduğunu bilip, oturtmak istediği sistemin de kısa sürede oturamacağını öngöremeyip, rijkaardlı barcelona örneğini görmezden gelerek bir bakıma galatasaray'ın uzun vadeli planlarını anlayamamaktı. ayrıca her fırsatta "rijkaard hoca değil", "şu-bu topçu değil" gibi içi boş argümanlarla kendisini eleştirmek ise haliyle komikti. ankara'da 3-0'lık mağlubiyetten sonra da, kadıköy'de yenildiğimiz maçtan sonra da, bursa'da verdiğimiz 3 puandan sonra da, sami yen'de belediye maçında kaybettiğimiz 2 puandan sonra da zihnimin en canlı köşesinde tuttuğum en önemli not, bir sistem hocası olan rijkaard'ın -aynı şekilde neskens de dahil buna- zamana ihitacı olduğuydu. zira sistem takımları yaratmak hiçbir zaman kısa vadede olabilecek bir iş değildir. fakat türkiye'de gerçek manada senelerdir sistemli oynayan* tek takımın galatasaray olması, bizim için bu sürenin daha da kısalacağı anlamı taşıyor. fakat türk futbolunun en büyük karakteristik özelliklerinden(u: sorunlarından demek daha doğru olur fakat bu sorun bizle o kadar içselleşmiştir ki ne yazık ki artık özelliğimiz olmuştur) biri olan tahammülsüzlük ne yazık ki son yıllarda bize de aşırı şekilde sirayet etmiştir. hatta bazı kişiler tarafından verilen "rijkaard'a kesinlikle uzun süre vade tanınmalı" sözü kötü sonuçlanan maçlardan sonra unutulmuştur. hatta ben bugün bile, eğer sezonu kötü bir sonuçla tamamlarsak yönetim rijkaard'ı yollayabilir korkusunu yaşamaktayım. sözün özü, rijkaard'a ve galatasaray'da oynatmaya çalıştığı sisteme koşulsuz güvenen insanlardan biriyim. ve her akıllı galatasaray taraftarı da galatasaray'ın menfaatleri doğrultusunda buna güvenmelidir düşüncesini taşıyorum. güvenmeseler bile en azından köstek olmamalıdırlar.

    şimdi bu satırları bu maçta oynanan iyi futbol üzerine yazmıyorum. bugün kötü bir sonuçla bile bitseydi bu maç, ben yine aynı düşünceleri savunuyor olacaktım. bu maç direk olarak gelecek için baz alınmamalı fakat içindeki ince ayrıntılar yakalanmalıdır. ne olursa olsun kalite bir kadromuz var. bugün kewell, elano, baros, keita gibi önemli oyuncuların yokluğunda bile gayet sistemini sahaya yansıtmaya çalışan bir takım izledik. 3-0 yenildiğimiz ankaragücü maçından sonra da söylemiştim, elbette rijkaard da, takıma gol lazımken defanstan adam çıkartıp hücum oyunucusu almasını bilir, fakat bu sadece günü kurtarmak için yapılan bir hamledir. oysa rijkaard'ın takımı, yenilirken bile oynamaya çalıştığı sisteme sadık kalarak yeniliyor. kısacası rijkaard, sistemini tamamen takımının karakteristik bir özelliği yapmaya çalışıyor. bu sebeple bazı maçlarda pozisyon patlaması yaşarken bazı maçlarımız ise oldukça kısır geçiyor. bu süreç elbette sancılı bir süreç. çünkü taraftarlar heveslerinin kursakta kalmasının ne demek olduğunu iyi bilirler. takımlarının bu süreçte oynadığı iyi futbolu, bir sonraki maçta da aynı şekilde görmek istiyorlar. işte burada ilk paragrafta bahsettiğim sabır ve tahammül işi giriyor devreye. galatasaray taraftarı, antrenör kadrosuna ne kadar güvenir ve ne kadar sabır gösterirse, bunun mahsulünü kısa vadede hemen olmasa da, uzun vadede mutlaka alır. oysa tahamülsüzlük ve sabırsızlık bu takımı yeniden kaosa sürükler ve çoğu sene izlediğimiz yeniden yapılanma süreci en başından tekrardan başlar, ve elbette hep bir şeyler kaybederek. oysa önümüzde büyük bir fırsat var. elimizde çok kaliteli bir kadro var, rijkaard ve neeskens gibi iki büyük usta var. ve her şeyden önemlisi gelecek sene aslantepe'ye geçecek olmamızın getireceği sinerji ve -bence- büyük bir avantaj var. kısacası rijkaard'la beraber başlayan (ayrıca bence bu geçen sezon başladı) yeniden yapılanma ve tekrardan avrupa'da sözü geçen bir galatasaray olma sürecinde en büyük görev büyük galatasaray taraftarına düşüyor.

    açıkcası bugün maça olan ilginin daha az olacağını düşünüyordum. hem yıldız oyuncuların noel tatiline gitmiş olması, hem takımın son haftalarda çok da iyi futbol oynamaması, hem ali sami yen'nin mevcut şartları, hem hava koşulları, hem de ilk yarının bitmiş olması ve sonuçta bir türkiye kupası maçı olması beni bu düşünceye itmişti. fakat bunlara rağmen bile taraftarın büyük bir bölümünün takımını yalnız bırakmaması ilerisi için güzel bir işaret oldu benim için. çünkü bu taraftar yeri geldiğinde inanmayı futbolcusundan öğrenir, yeri geldiğinde ise inanmayı futbolcusuna öğretir. aynı şekilde tribünlerimizde son zamanlarda azalan takıma itici güç olma görevi de bu maç eskilerine oranla çok daha iyiydi. takım ise oyunun büyük bir bölümde rijkaard sisteminden örnekler verdi. orta sahada top rakipteyken aynı anda 4 futbolcunun topa basması buna gösterilecek en iyi örnektir. şimdi lütfen kimse karşımızdaki takım bitik bir trabzonspor takımıydı demesin. bu sezon ali sami yen'den puan çıkartan eskişehir, manisa ve belediye takımlarının çok iyi futbol oynayarak bu puanları çıkartmadıkları da gerçek. yani takımımın oynadığı futbol beni memnun etti. ama en başta da belirttiğim gibi, bir sonraki maçta aynı futbolu izleyemezsek büyük hayal kırıklığına uğramam. fakat bu takım her geçen gün üzerine bir şeyler koyarak ilerleyecek. bu maç da bu halkanın önemli bir bölümlerinden. sabri'nin sağ kanat için ne kadar önemli olduğunu gördük misal, aynı şekilde caner erkin'in de kendi yerinde oynayınca ne kadar etkili olabileceğini... arda turan da ikinci yarıya bomba gibi gireceğinin sinyallerini vermiş, hem de taraftarının gönlündeki kısmen kaygıları silmiştir.

    neyse fazla uzattık, son olarak maçla alakalı bence en güzel olaylardan biri, rigobert song'un taraftarımızca alkışlanmasıdır.#269441. en azından bu beni çok mutlu etti. özlemişiz song'u. hatta bir ara song'a sert girdi diye barış'a bile kızdım, o derece.

    neyse, noel mesajımızı da verip bitirelim. 2010: cesaret ve şampiyonluk yılı..!
  • 106
    maçın son anlarına doğru rakip tribünle klasik " cimbombomun arması da aslanların karması" diye başlayarak dalga geçince sağ taraftan küfürler yükselmiş; ancak arada gaza gelenler olsa da genel olarak eski açık trabzonspor taraftarının bu tavrına "hamsi tava oleeeey" şeklinde esprili bir tezahurat ile cevap vermiştir. song'un alkışlanması, aradaki fark bir olmasına rağmen son dakikalarda gol yiyeceğiz paniği içinde olmamam (benim için nadir bir durum), iki gündür bozuk giden havanın dün akşam düzelmiş olması (bir ara mont çıkararak seyrettik maçı), yeni çıkan cesaret dolu kırmızı formalarımızın ara ara tribünlerde göze çarpması ve seni sevmeyen ölsün... maçtan akılda kalan güzel kareler var.

    aklımda hüzünle karışık kalan kendi kişisel karem ise, maçtan eve yorgun argın gelince babamın "eşek sıpaları, bizi 80lere döndürdünüz" diye takılması ve de birden onun yaşlandığını düşünüp hüzünlenmem.
  • 108
    once tanimini yapalim; ziraat bankasi turkiye kupasi, grup maclarinin ilkidir (buradaki ilk vurgusu, bu macin ilk mac olduguna dikkat ceker). yani kaybetsek bile telafisi hayli hayli olan karsilasmadir.

    boyle bir karsilasmada tabii ki de yedek agirlikli bir kadroyla cikicaktik. boyle maclarda yedek kadroyla cikmayacaksak, o cocuklar ne zaman kendilerini gostermeye firsat bulacak, boyle maclarda genclere yer vermezsek ilk 11 tecrubesini nasil verecegiz onlara? ilk maclarinda kadikoy deplasmanina cikartarak mi?
    uzatmayacagim cunku detayli sekilde bu olaya #269488de baktim, eklemek istedigim sey; sen yillarini tribunde de gecirsen, fm kariyerinde kaldirmadigin kupa bile kalmasa, bu isi, cok sasiricaksin ama, idareciler daha iyi biliyor, rijkaard daha iyi biliyor. bu karari veren onlarken sana elestirmek dusmez, ulan adam tuvalate sictigi zaman hmm su sicratti diye elestirilir mi?
    icinizde ki yabanci dusmanligini baska yerlerde, baska sekilde beslemenizi ve takimimi rahat birakmanizi istiyorum.

    neyse cok ayri ama bahsetmeden gecemeyecegim, aydin yilmaz'a bugune kadar verilen egitim, sans, firsatlar yoldan gecen herhangi birine verilseydi suan en azindan bir anadolu takiminda as oynayan oyuncuya sahiptik. aydin yilmaz kendini ne zannediyor bilmiyorum ama bildigim tek sey bu takima ait olmadigidir.
  • 109
    son zamanlarda belli bir toparlanma dönemi yaşayan cimbomun kazandığı maç olmuştur. gençler ve yedek ağırlıklı bir kadroyla oynadı. çok fazla göze batan biri çıkmadı. herkes, elinden geleni yaptı. gördüğüm kadarıyla aykut, caner, sabri, arda ekstra bir hırsla sahadaydı. zaten maçın kazanılmasında da dördünün katkısı göz ardı edilemez. inşallah bu sene, bu kupayı da kaldırırız.peşindeyiz aslanım!
  • 110
    ardanın ve canerin yıldızlaştığı, tribünlerin sabri diye inlediği, song'un gol atmasına rağmen alkışlandığı, yılmaz başkanın gülme krizlerine soktuğu, aykut'un reflekslerinin çok iyi olmasına karşın cizgi kalecisi olduğunun bir kez daha anlaşıldığı, aydın'ın ümitleri tükettiği, berkin aslan'ın ilk kez a takım forması giydiği, galatasaray'ın 2-1 kazandığı ziraat türkiye kupası ilk maçı.

    ayrıca (bkz: hamsi tava oley)
  • 118
    şimdi özetini izleyince arda turan'ı ne kadar özlediğimi farkettim. her ne kadar son aylarda eski formunda olmaması ve malum gidişiyle üzmüş olsa da insan özlüyor demek ki. ulan sipsi !

    bir de alparslan erdem var tabi aklıma gelen. bence o çocuk cidden yetenekliydi ama bir türlü kendini gösteremedi. keşke kalsaydı, şu an kesin hakan balta'dan daha iyi olurdu, hele de terim'in elinde neye dönüşürdü bilemiyorum, abartıyo da olabilirim ama kalaydı iyiydi.
  • 119
    23 aralık 2009, 11 yerli futbolcu ile sahaya çıktığımız, arda turan'ın forvet oynadığı, sami yen'de 2-1 kazandığımız selçuk inanrigobert songlu trabzonspor maçından:

    https://pbs.twimg.com/...jpg&name=900x900
    https://pbs.twimg.com/...jpg&name=900x900
    https://pbs.twimg.com/...jpg&name=900x900
    https://pbs.twimg.com/...jpg&name=900x900

    maçtaki ilk onbirimiz:

    ----------------------aykut erçetin----------------------
    sabri----emre aşık-----servet çetin----alpaslan erdem
    ----------------------ayhan akman----------------------
    aydın yılmaz--mustafa sarp--barış özbek--caner erkin
    -----------------------arda turan------------------------

    goller:
    caner erkin 39' 1-0
    arda turan 48' 2-0
    rigobert song 52' 2-1

    (bkz: 23 aralık 2009 galatasaray trabzonspor maçı)

    düzeltme: hata düzeltmesi
App Store'dan indirin Google Play'den alın