• 1
    galatasaray dergisi 90 ıncı sayısında, uefa kupası finali sırasında insanların maçı nerede seyrettikleri ve kupa sevincini nasıl yaşadıklarına dair ufak anektodlar ile hazırlanmış bir köşe. okurken o güne*gidip, tüylerin diken diken olarak yeniden gözlerin dolması için birebir.

    ben ise, taksim meydanındaydım. yanımda şehir dışından gelen kız arkadaşım - ki kendisi koyu fenerliydi - ve iki en yakın arkadaşım ile birlikte. gezi parkına kurulan dev ekrandan büyük bir heyecanla seyrettim maçı, ta ki; commandante kırmızı kart görene kadar. o anda olduğum yere oturdum ve kulaklarımı tıkadım. olası bir kötü sonucu ne görmek ne duymak istiyordum. neyseki korktuğum olmadı ve popescu'nun penaltısından sonra taksim'deki herkes kardeş, herkes akrabaydı.*

    not: başlığı yanlış açmışsın diye gelmeyin, dergide nasıl yazıyorsa aynen öyle yazdım.
  • 2
    ben ise evimde arabalarımla oynuyordum. o kadar heyecanlıydım ki maçı izleyemiyordum. 12 yaşında kalp krizi geçirmemek lazım sonuçta değil mi? babamın beşiktaşlı bir arkadaşı maçı bizde izliyordu, sağolsun beni rahatlatmak için "hulla gel galatasaray süper oynuyo hadi birlikte izleyelim oğlum" dese bile ben korktuğum için izlememiştim. sonra dayanamayıp 2. uzatmalarda maça bakmıştım ve popescu'nun penaltısıyla hüngür hüngür ağlamıştım. maça dair hatırladığım başka şey ise, okulda ki ibne bir fenerbahçeli arkadaşım maçtan önce "olm sizi skicekler görüceksin nihahah" diye gülüp moralimi bozmuştu. biz arsenal'i tokatlayınca cocuga epey sövmüştüm.

    (bkz: bu da böyle bir anım)
  • 3
    evin salonunda tekli koltukta şekilden şekile girerek, heyecandan buz kesmiş ayaklarımı koycak yer bulamazken ve ellerimin soğukluğunu yanaklarımdaki yangını dindirmek için kullanmaya çalışarak izlerken maçı, penaltılardan sonra tv'nin önündeki yemek masasından atlarken buldum kendimi kapıya doğru koşmak için...

    popescunun direğin dibine kadar koştuğunu göremedim ben, değil sonra tribünle bütünleşmesini... evin önündeki sokağın orta yerinde bağırıyordum ki dostlar geldi... babam geldi en son*... sırtımdaki bayrağı yerleştirdik arabaya, anahtarı verdi sonra hemen ardından elimdeki titremeyi farkedince geri aldı* geçin hadi arabaya komuduyla...

    basitti, özel bi tarafı yoktu şahsıma ait belki ama gözden düşen yaşın kıymeti aynıdır kanımca...

    yine duygulandım lan hatta... 10 yıl olmuş...

    ek: kaçırdığım en büyük deplasmandı o, bir dahakini kaçıracağımı hiç zannetmiyorum.
  • 4
    17 mayıs'ta arkadaşlarda izledik maçı. ama ne zaman aklıma gelse o gün kopenhag'daymışım gibi geliyor.

    hagi bacak arası yaptığında, sanki hemen arkasındaki tirübündeydim, mağdur rakiple dalga geçiyordum, kızdırıyordum.

    arif karşı karşıya kaçırdığında, hemen kale direğinin yanında topu içeri atmak için bulunuyordum, ıskaladım.

    hakan şükür, seaman'ı geçip kale direğine takılınca, direği tekmeliyordum.

    henry'nin kafasını ben kurtardım.

    adams'a yumruğu ben salladım. pişman olmadım hiç.

    bülent'in omzuna masaj yaptım.

    suker topun başındayken kaleyi ben küçülttüm.

    yedek kulübesinde marcio ile ben sevindim. sahanın içine girdim onlarla.

    popescu topun başına gelirken, bu dünyada değildim.

    "haydi ümidimiz", "gol leventçim gol", "korkunç bir şey", "kupa bizim" dedim.

    fatih terim ile çökmüştüm ki....

    bir anda kendimi, arkadaşların salonundaki bir koltuğun arkasında ağlarken buldum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın