• 104
    tabii ki eleştirecektir ama keşke geçmişi bu kadar çabuk silmese. geçmiş dediğim de geçen sene. o efsane şampiyonluk nasıl unutuluyor ? fatih terim'in takımı bir senede nasıl bu seviyeye getirdiğini hiç mi düşünmüyorsun ? bir hatırlayın geçen mayıs dizdiğiniz methiyeleri, "işte galatasaray bu!" lafını kaç kere kullandınız geçen sezon, bir hatırlayın.

    ulan biz her sene daha maç başlamadan kaybettiğimiz fenerbahçe derbilerinde rakibe top oynatmamışız. kendi sahasında 2-0 öne geçen fenerbahçeyi balıyla beraber kadıköy'e gömmüşüz. son maçta gidip kupayı ezeli rakibin stadında almışız.

    şuan 16. haftadaki fenerbahçe maçını düşündüğünde aklına direk önde basıp rakibe top göstermeyen galatasaray geliyorsa bu fatih terim'in eseri. psikolojik üstünlüğü ele geçirdik biz geçen sene. bu ne kadar büyük bir olay farkında değil misiniz ?

    gelelim hemen unutulan sözlere... şampiyonlar liginde ilk senemizdi, alışacaktık daha, tecrübesizdik; ne çabuk unuttunuz bunları ? fatih terim'le 10 yıllık sözleşme imzalıyorduk, sabredecektik falan filan... 2 mağlubiyette fatih terim'i istifaya davet edebilecek seviyeye nasıl geldik ?

    bir senede üç teknik direktör değiştirdiğin dönemi nasıl unuttun birden ? 2011'de ligi 8. bitirdin, şuan şampiyonlar liginde gruptan çıkacaksın büyük ihtimalle. ve utanmadan tüm yapılanları görmezden gelip, bir efsaneyi 3 puan kaybetti diye saçma sapan argümanlarla yerden yere vuruyorsun.

    yakışıyor mu sana ?
  • 105
    galatasaray futbol takımı liderden 3-5 puan geri düşse de her biri eteğindeki taşı rahat rahat dökse, ak koyun kara koyun ortaya çıksa artık.
    zira belli ki bir kısmı henüz futbol takımı lider olduğu için içlerinden geldiği gibi yazamıyor.
    her halde şimdi eleştiremediğini söyleyen bir kısmı mazallah o gün gelirse ana avrat dümdüz gidecekler.
  • 106
    anlayamadigim durum su;

    neden fenerbahce'nin, besiktas'in ya da diger rakiplerin haklari burda savunulmaya calisiliyor?

    bunca galatasaray'li insan arasinda, neden rum takimiyla da oynansa fenerbahce'ye basarilar dileniyor? neden "ulke puani beyler" muhabbetine giriliyor?

    neden canerin kirmizi karti haksiz, fenere verilen penalti haksiz, besiktasin iptal edilen golu ofsayt degil vb. gibi sozum ona taraftarlik altinda tarafsizlik yapilmaya calisiliyor?

    adaleti biz mi dagiticaz? yasasin tarafsiz dusunce, yasasin dogruculuk mu bu yaptigimiz?

    kendi adima ancak sunu soyleyebilirim, fenerbahce ya da besiktas gibi takimlara haksizlik yapildiysa, duruma yorumsuz kalirim. icimde he evet, hatali kararmis der gecerim. ama bunu bu sozlukte dile getirmem, tartisma ortami yaratmam, suni gundemle populizm yapmaya calismam, yapilmasini da dogru bulmuyorum.

    ha, sen yaparsin, amenna. fakat bunu yaparken neden sozlugu karistiracagini dusunmezsin? hakli ya da haksiz, sozlukte fenerbahce savunuculugundan gercekten cok tiksiniyorum, inanilmaz tiksiniyorum.

    galatasaray sozluk yazari diyoruz, uyelikle yazar titrini alan hemen aninda tolstoy'a donusuyor, maaluf'a, kafka'ya donusuyor. bu galatasaray sozluk yazarindaki formami cikardim ve buraya fenere yapilan haksizligi yazmaya geldim mantigini gercekten anlayamiyorum.
  • 107
    sevgili galatasaray sözlük yazarı yazılan entrylere ofsayt verirken, bir mesaj atın da nerde yanlısımız var, nerde hata yapmışız bilelim. en alakasız entry'e bile off basan adam var. nedir amaç ? kendini mi tatmin ediyosun ? artık nefret ettirdiniz, yazmaya cekinir olduk, ne istiyosunuz amaç nedir ? birisi çıksın acıklasın desin ki kardeşim ben '' kendimi tatmin ediyorum, mutlu oluyorum'' desin. çıksın acıklasın derdini. buraya zamanından alıp yazan insanlar var, cok özenerek yazan insanlar var.
    anlamamız gereken birşeyler var buraya yorum yapılıyor arkadaşlar, herkesin kendi yorumu mevcut adama mesaj at medeni bir şekilde tartış eğlenelim galatasarayı konuşalım. off'a da dibine kadar bas özgürsün ama gidip de alakasız şeylere sırf tatmin olmak için basmayın şu butona ! çünkü insanlar artık sırf bu yüzden yazmaktan sıkıldı nefret etti.
  • 113
    acilen eski yazarların geri dönmesi gereken sözlüktür. biz bu sözlüğü o yazarlarla sevdik ne moderasyonla biter içimizde ki irlandalılar* ne de biz imha edebiliriz. ya 2 sene öncesine kadar her entry tek tek okuyodum şimdi bırak yenilgiyi yendiğimiz zaman bile sözlüğe girmek gelmiyor içimden. öyle uzaktan sözlüğü takip etmeyin abicim gelin el atın, kaldığınız yerden devam edin. burada sizin de emeğiniz var ve artık elden gidiyor sözlük bilmem farkında mısınız?
  • 114
    efsane bir nesli vardır bu yazar grubunun. onlardır bu sözlüğü sevdiren, onlardır tanınmasını sağlayan, onlardır adını duyuran. bu insanların %80'i moderatör değil. yani entry silemezler. ancak okunurluğu ancak onlar arttırabilirler. fatih terim'e laf edilebilmesini, onunla dalga geçilmesini onlar engelleyebilirler. fatih terim hakkında böyle yazıları sağda solda görmeye vicdanları elveriyorsa geri dönmesinler.
  • 121
    arapları dünya genelinde seven çok azdır diyebiliriz. görgüsüzlüklerinden ya da şımarıklıklarından ziyade buna asıl sebep olan tutumlarından dolayı olduğunu düşünüyorum. sadece ben değil, ibn-i haldun karşıtı tüm arap sosyologlar da öyle düşünüyor. ve ibn-i haldun karşıtı bir arap sosyolog, oralarda en hafif tabir ile haindir.

    ibn-i haldun karşıtlarını siktir edelim şimdilik. ben neden sevmem arapları? üstelik ataları bağdat'tan göçmüş bir arap olmama rağmen?

    arapları sevmeme nedenim onların şımarıklık ve görgüsüzlüklerine neden olan sapkınlık derecesine varmış milliyetçilikleridir. veda hutbesinde, kutsal kitap kuran-ı kerim'de defalarca geçmesine rağmen vazgeçemedikleri milliyetçilikleri.

    ben her atasözünde aydınlanmalar yaşar, bir dogma gibi sorgulamadan onları kabul ederim. çekici gelir bana. ilk defa bir atasözünü duyar duymaz ''bu ne lan'' dedim ki o da şudur;

    (bkz: ağaç ve kitabın yaprağı ne kadar çoksa, meyvesi o kadar az olur)*

    bu ne olum?

    benim bildiğim her kitabın her sayfası değerlidir. bunu hangi kafayla yazdıklarını bilmiyorum.

    ben bu atasözünü yazan arkadaşın kafasını yakalamak için çeşit çeşit alkol,ot denerken çevremde de böyle insanlar olduğunun farkına vardım. hatta bir zamanlar kendimin de bu kafada yürüyen bir böcek olduğumun. kafka'nın kahramanı şekilcilik olarak değil, manevi olarak böcekti. sizi, şekliniz böcek yapmaz dostlarım, ancak kafanızın içindekiler ve o kafadakilerin size hissettirdikleri...

    galatasaray sözlük'te zamanında bu tutum almış gidiyordu, az olalım, öz olalım...vs. iyi yazarlar kalsın, gerisi siktirsin gitsin...vs. eskiler dönsün, yeniler az yazsın...vs.
    resmen deniyordu ki, kitabın yaprağı ne kadar çoksa, meyvesi o kadar az olur... ötekileştirmeye o kadar bağımlıyız ki. ve bu yüzden dikenli tellerle çevrili bir toprak parçasında yaşıyoruz. tellerin dikenleri kimsenin eline batmamıştır emin olun, o dikenler fikirlere batıyor.(u: bir de propaganda filminde meltem cumbulla oynaşan rafet el roman'ın kıymetlisine batmıştı)*

    ve şimdi görüyoruz ki, bir flashbackle değerlendirirsek sözlüğü, çeşit çeşit insandan, çeşit çeşit yazı, bilgi, espri, küfür... sanırım bu kitabın her yaprağı kıymetli, bu yapraklar sayesinde her meyvesi çok tatlı. burada öğrendiğim kelimeleri yazsam buradan atalarımın memleketine yol olur. sakin ol hayat senin, belinde silah olan bir adam neden aşağılanmaya izin verir, youtube'tan futbolcu beğenmek, benim galatasaray'ımı okan buruk temsil edemez, in the long run we are all dead, bir bakraç süt verip verdiği sütü bir çifte ile deviren inek ...vs.vs.

    şimdi bu revolution durumları bir yana, yaprağın sayısını arttırmak gerek. meyvesinin az olmayacağını garanti ederim. bir ibn-i haldun karşıtı olarak köyümde linç edilebilirim, fakat siz de bilirsiniz ki ''bedenimi öldürebilirsiniz ama fikirlerimi asla'' ve biz de bu site içinde nickleri el birliğiyle öldürülen kişilerin fikirlerinin ölmediğini biliyoruz elbet. yukarıda lügatımıza girenler onların nickleri değil, fikirleri idi. ve bunlar bu kadar çok yaprakları olan bu kitaptan* çıktı.

    ötekileştirme yolu ile sadeleştirme sevdalısı kardeşlerime küçük bir hatırlatma, ne kadar çabalasanız da hayatın bir bölümünde birileri için, siz de bir ''öteki''siniz.

    buraya kadar demokrasi devrimimiz sonuç versin ve ben beyaz sakalları olan votka kokulu bir amca olayım derdinde değilim. tek derdim, yeteri dozda demokrasi alanların bünyesinin ne kadar sağlam olduğunu bilmelerinin önemini vurgulamak.

    demokrasi coşkusu, özgür olmanın vermiş olduğu haz, bir klavye ya da kaleme sahip olmak çok güzel olsa da kimi zaman arap sapkınlığına yol açıyor. sahip oldukları sayesinde kendini üstün sayan insan, acınması gerekendir. ne akıyor o kalemlerden? rencide.

    rencide,

    rencide... ve rencide.

    hakaret demedim. küfür de... aptallık hiç demedim.

    en güzel kelime; rencide.

    elindeki klavye senin demokrasi aracın, eyvallah ama demokrasi aracını sallarken götüme çarparsan homofobik bir insan olarak anlık bir tepki veririm sana. senin demokrasi aracın benim homofobimi körükleyemez arkadaşım.

    ya da inançlarımla alay edilmesi, kişilik haklarımı engellemek gibi eylemlerin başlangıcı olan; kutsalımı rencide etmek beni gerçekten çıldırtabilir. sen de bunu demokrasi aracın, klavyenle yapıyorsun.

    ben fatih terim'e inanıyorum ya da belki milan baros'a... bu benim demokrasim. sen belki şükrü haznedar'a inanıyorsun ya da rakı-şalgam'a. bu da senin demokrasin. klavyenden rencide aktığı anda, demokrasi aracın götüme çarpar ve malesef bende homofobi başlar.

    eleştiri pek tabi ama rencide etmeden. değersizleştirmeden. yaptığı hareket yanlış demek başka, bu hareketi yaparak bize yakışmadığını belli etmiştir demek başka. belki o harekete inanan var, ya da onu kendisine yakıştıran.

    çok ince girdim değil mi? sanırım bu seviyeye gelmemize daha çok yol var.

    sadece; sadece, eleştirirken jenga oynadığınızı hayal edin. hedefiniz, alacağınız tahta olmasın, altındakilere de bir bakın ve yanındakilere, üstüne... politika böyle başlamış, bir tapınağın inşasından. bir geometri alimiyle bir filozofun tartışmasından.

    kaliteli yazı dediğin, içinde fikrinin olduğu yazıdır. gerisi tantana.

    ve senin özgürlüğünün sınırı, başkasınınkini engelleyene kadardır.

    rencide kötü. onu yapmayalım. ötesinde alayına giydirebilirsiniz.

    ve bir kalem olmadan asla, mürekkep düşmez kağıda, demişler. lütfen bu kağıda kalemden düşsün mürekkebimiz. kolumuzla çarpıp düşürmeyelim hokka*yı. biraz bilinç.

    ve saygı... en azından emeğe, en azından düşünceye. hiçbirine değilse de, kağıda damlamış mürekkebe.

    saygılar herkese...
  • 124
    bazıları galatasaraylılığın ne demek olduğunu unutmuştur. kimisi gider kaybedilen bir basket maçından sonra, -her ne olursa olsun- şu an başka takımın koçu olan insanın başlığı altında, şu anki hocamızı eleştirir. bazısı gider bu kulübün metin oktay ile beraber en büyük efsanesi olan insanın başlığında o efsaneyi karalar, ağır laflar söyler. futbol takımının başında bizlere en büyük zaferleri başarıları tattıran insanı olmadık bir şekilde eleştirir, futboldan anlamayan adam ilan eder. bu mu galatasaraylılık, ey galatasaraylı ! galatasaray sözlük yazarı?
App Store'dan indirin Google Play'den alın