• 7051
    osmanlı tarihi'ndeki gibi çelebi mehmet'ine ihtiyaç duyan kulübümüz.

    öyle bir isim olmalı ki iki dönem 5-6 yıl başkan olmalı bu süreçte belki de tek teknik direktörle çalışmalı, sportif direktör ve akademi sistemini kurmalı.

    bu süreçler olurken de en başta çıkıp taraftara biz kendimizi nadasa bırakıyoruz diye açıkça demeli. şampiyonluk beklemeyin önce mali, sonra idari, sonra da sportif düzene gireceğiz demeli ve ilk döneminde (ilk 3 yıl) yapacağı mali ve idari yapılanmayı ikinci döneminde (ikinci 3 yıl) sportif başarılarla taçlandırmalı.

    aslında yaş olarak buna en uygun isim burak elmas'tı. campos hamlesi de bunun için müthiş bir zemindi. ne yazık ki 6 ay dayanabildik. ibra edilmezse değişen bir şey olmayacağı aşikardı, tanrılar kurban istedi. keşke listesini güçlendirerek yeni bir seçim yapsaydı.

    şimdi ne metin öztürk'te, ne eşref hamamcıoğlu'nda ne de dursun özbek'te bu ışığı göremiyorum. umarım kapalı kapılar ardından bir çelebi mehmet'imiz çıkar.
  • 7052
    kendisini zor duruma sokan kisileri kurtarici olarak gormeyi birakmasi gereken kulup. hem eski baskan hem de teknik adamlar icin gecerli bu. yoksa ayni donguye giriyoruz.

    bizi ffp belasina bulastiran, florya'yi neredeyse kaybetmemize sebep olan, kardesini, yegenini kulube musallat eden dursun ozbek'i yeniden baskan olsun diye destekleyenler var maalesef. galiba bu kisilerin aklinda kalan tek sey tudor donemi yaptigi iyi ama maliyetli transferler. onun disinda yaptigi tum hatalar unutuluyor.

    ayni sey terim icin de gecerli. terim diyince aklimiza ilk olarak yasattigi basarilar gelir. ama ozellikle son doneminde yaptigi hatalar ve daha da kotusu bunlari israrla yapmaya devam etmesi gelmez. bu yuzden yeniden takimin basina gelsin her sey duzelir diye dusunuluyor, ama su anki durumun en buyuk sorumlularindan biri oldugu unutuluyor.

    toksik iliskide olanlara hep deriz ya iste bu adam/kadinla hala nasil birlikte olmaya devam ediyor diye. bu kisiler de hep o guzel gunleri hatirladigi icin belki duzelir umuduyla devam ediyor. ama sorunun kaynagi olan kisinin cozumun parcasi olamayacagini ya hic gormuyorlar ya da gorduklerinde artik cok gec oluyor.
  • 7053
    türkiye'nin en büyük spor markası ancak, ülkenin karakterine benzer şekilde yönetildiği için dikiş tutmayan camia.

    bir uefa kupası kazandı ancak, bir daha yaklaşamadı bu başarıya... çünkü planlar uzun vadeli anlatılırken uygulamalar hep günlük. burak elmas'ın gelmesini doğru bulmayan biri olarak, fatih terim ile en baştan sözleşme yapmasını hatalı bulan biri olarak, b. elmas yönetiminin gidiş şeklini de yanlış buluyorum. geleli dokuz ay olmuş, hatalar yapmış ama, belli bir projeksiyonu ortaya koymaya başlamışken hooop genel kurul kararıyla çekilmek zorunda bırakılıyor. beğenirsiniz beğenmezsiniz, torrent, sensible ve adını hatırlayamadığım danışman kişisi formülü güzel bir modeldi. gençleşme güzel ve galatasaray'ın ihtiyacı olan bir modeldi ancak şimdi tam zıt karakterde iki adayın başkanlık için öne çıktığını görüyoruz.

    metin öztürk, dursun özbek tarzı bir adam. daha gelmeden mevcut teknik direktörün itibarına zarar veren bir adam. bu adam gelip iki popülist iş yapacak, ortalama taraftarın gazını alacak ancak galatasaray'ın ekonomik olarak canına okuyacak gibi bir intiba var bende. en basitinden torrent ve ekibini göndermek bile kafadan üç milyon euro eksi yazar. zaten galatasaray'ın olması gereken toplam maaş bütçesi 30 milyon euro seviyesindeyken galatasaray'ın kontrat fesihleri için bir kuruş bile harcaması ziyandır.

    öte yandan eşref hamamcıoğlu ise, tipik bir monşer galatasaraylı gibi... taraftardan kopuk, yaşlı gk üyelerine hitap eden bir zat-ı muhterem... küçük olsun benim olsun zihniyetinin bir timsali sanki...

    gözler ünal aysal gibi bir vizyoneri arıyor ancak, o da haklı olarak mevcut tüzüğün kolayca başkan harcadığına işaret etti ve aday olmadı. eğer sürpriz ve güçlü bir aday çıkmazsa burak elmas'ı bile aramak zorunda kalmaz umarım galatasaray. ya da öngörümün aksine mevcut adaylar başarılı işler yapar diye ummak zorundayım.

    şimdilik tek iyi olan şey erden timur'un basketbol takımına destek çıkması. umarım kendisi o şubeyi tamamen devralır ve avrupa'nın zirvesine taşır.
  • 7054
    her şeyi bilen taraftarlara daha doğrusu sosyal medya seyircisine sahip olan türkiyenin en büyük camiası.

    her şeyi bilmek kötü bir şey değil, aksine keşke öyle bir grup olsalar da bizi ve camiayı yönlendirseler ama kazın ayağı öyle değil. bu arkadaşların tek bildiği şey sadece eleştirmek. başkanı eleştirir, teknik adamı eleştirir, malzemeciyi, yardımcı hocayı, kondisyoneri eleştirir. eleştirir babam eleştirir. e peki bu kadar eleştiriyorsun kardeşim, çözümün nedir? işte o zaman bug veriyorlar işte çünkü çözümleri yok.

    ben mesela doğru ya da yanlış, gelecek dönemki teknik adamımız okan buruk olsun diyorum, torrent anca okan buruk’un yardımcısı olur diyorum çünkü burdaki futbol iklimi farklı. başarısız olursan kulübün en büyük efsanesi bile dayanamaz diyorum. torrent yarışmacı bir teknik adam değil diyorum. pandemi sonrası pek anlaşılamadı ama 50bin seyircinin önüne şampiyon adayı bir takımın hocası gibi durmuyor diyorum. bunun adına duruş deyin, vizyon deyin, ne derseniz deyin ama olamaz işte. okan buruk öyle değil işte. kulüpteki akan suyu bilir. 18 yaşındayken dönemin messi’si gibi bir adamken ayağı kırıldıktan sonra nerdeyse gönderilecekken, oyun stilini tamamen değiştirip o efsane kadronun en önemli dişlilerinden biri oldu. kazıya kazıya buralara gelmiş bir adam. futbolculuğu zaten iyiydi ama teknik adamlığı da iyi diyorum. küme düşme adayı takımları çalıştırdı, o takımları bariz toparladı, yetmedi, akhisarda türkiye kupasını aldı, o da yetmedi, gitti başakşehirde şampiyonluk yaşadı, avrupada hatrı sayılır futbol oynattı. al sana done işte. peki sen ne diyosun? terim kötü, başkan kötü, teknik adam zaten kötü. dün riekerink bey diye bağıran adam, bugün torrent’e methiyeler düzüyor. hadi diyelim torrent kaldı, seneye ilk sendelemesinde sözlükte torrent istifa başlığını açacak kişiler de bu kişiler.

    yav mancini diyorum mancini. ben ki çok büyük terimci olmama rağmen adamın hakkını sonuna kadar verdim. halen diyorum, o dönem derbilerde, özellikle iç sahada oynadığımız topu hiçbir zaman oynamadık diyorum. belki lucescu oynattı, tartışırız ama cidden sezarın hakkı sezara. sırf terimciler sallamadı bu adama. bugün torrent’e yanlayan kesim de yaptı bunu. onlara göre her şey kötü, her şey çirkin, yanlış. abi azıcık zevk almayı bilin şu oyundan yahu. bu kadar toksik bi taraftar grubu sadece bizde yok ama en çok bizde var. adamlar tek bir şampiyonluk görmüş aykut ve ersuna yanlıyor halen. halen diyorum bak. diğer takım da sergen diye bağırıyor maç sonları. sergen diyorum bak. şampiyonlar liginde 0 çektiren adam. biz napıyoruz? 8 şampiyonluk yaşatan kulübün en büyük efsanesine demediğimizi bırakmıyoruz. 8 sayısını hafife alanlar için diyorum, o kadar şampiyonluğu save yapmadan fm’de bile kazanamazsın kardeşim. üstelik sadece bununla da kalmamış, avrupadan kupa getirmiş, dünyanın en büyük rakiplerine kafa tutmanı sağlamış. yani kolaysa bunu yap. o taşşak malzemesi olarak kullanılan pirlo, o kadroyla şampiyonluk yaşatamadı juve’ye alooo. terim futbol bilgisini kitaba dökse, pirlo gider alır o kitabı, terimin imzalaması için de sıraya girer. ne anlatıyorsun kardeşim sen?

    insanların dursun özbek’i neden istediklerini anlayabiliyorum. diğer başkan adayların sadece galatasaray ismini kullanma potansiyellerinin olduğunu düşünüyorlar. ceplerinden beş kuruş harcamayacaklarını düşünüyorlar. denize düştükleri için yılana sarılıyorlar yani. sayın özbekin maaşlı trolleri değilse mantıkları bu yani ki dursun özbek de aday olmayacağını açıkladı. hadi bakalım, şimdi ne olcak. geçen yaz burak elmas başkan olsun diye yağmur duasına çıkılıyordu, 9 ay dayanabildi topu topu. demek ki işler bildiğin gibi yürümüyor burda.

    dediğim gibi eleştiri yapmak kolay, ben de bi ton eleştiri yapabilirim. herkesi, her şeyi eleştiririm. klavye erkekliği yaparım hatta küfrederim. peki çözüm sunabilir miyim? bu kafayla hiç sanmıyorum…
  • 7055
    zorda olan camia. diğer büyükler gibi zorda.

    sosyal medya çıktığından beri büyük oranda sınırları belli iki kesim var. biri sürekli eleştiriyor, sürekli ama, durmadan. diğeri de "hep eleştiriyorsunuz, çözüm önerisi sunmuyorsunuz." dedi ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte bloglarda yazılar yazmaya başladı. ben de zamanında onlardan biriydim. öte yandan bu kesim, taraftarın herhangi bir sorunda sürekli eleştiri yapmasını eleştiriyor. oysa taraftarın çözüm sunmak gibi bir görevi yok. hem para versin, hem zaman versin, hem zerre kazancı olmayan bir meseleden kelli üzüntü çeksin, hem de koca koca adamların yaptığı komik hatalara çözüm önerisi sunsun. güzel iş.

    taraftar verdiği şeyin karşılığında başarı, sevinç bekler. sorunu yaratan kendileri olmadığı için çözümü de onlar bulmayacak. bunlar hep yüksek egonun sonucu. o kadar yüksek egoluyuz ki sosyal medyada ya da kulüp dışında bir yerde yazdığımız, söylediğimiz şeylerin, sunduğumuz çözüm önerilerinin çok önemli olduğunu düşünmek istiyoruz. o yüzden bu "hep eleştiri, hiç çözüm yok." martavalı.

    ben taraftarım. kulübü ben yönetmiyorum. yanlış bir şey gördüğüm zaman ölümüne eleştirme hakkına sahibim. çözüm önerisi sunmak gibi bir görevim de yok. çok istiyorlarsa çözüm önerisi sunmamızı, kursunlar bir taraftar meclisi, eklesinler yönetim kurulunun yanına, bizim de onay veya veto yetkimiz olsun. öbür türlü hep ver, hep ver, bu taraftarlık değil, enayilik olur.

    enayiliğin de lüzumu yok.
  • 7056
    her sene sacma sapan olaylar yasayip, transfer donemlerini ve oncesini hic eden canim kulubum. yasanilan kaso ve belirsizlikle, yine karanavayla gececek bir transfer donemine daha yaklasmaktayiz. anadolu kulupleri bile daha simdiden oyuncu bakmaya, kadrolarinin eksiklerini kapatmaya basladilar ama biz daha baskan adayi bile cikaramiyoruz. umarim dogru duzgun bir aday cikar ve secimi kazanip duzgun bir transfer donemi yasatir bize.
  • 7057
    tanım ile saded arasındaki mesafeyi hızla azaltarak; galatasaray 1905 yılında kurulmuş bir spor kulübüdür.

    lütfen, galatasaray’ın tanımını bir cümle ile yapabilmek benim haddime değildir. ama merak etmeyin onun bana yazdırdığı bu düşünce ve hisler bütünlüğü üstteki tanımın çok daha fazlası. uzun bir yazı olacak hanımlar beyler vaktiniz varsa buyursunlar.*

    1905 yılında lise sıralarında ali sami yen ve arkadaşlarının “vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, turuncudan iz taşıyan tok bir sarı” renk tanımlamalarını yaptıkları, vizyonu ise “türk olmayan takımları yenmek” olarak belirledikleri bir spor kulübü. o yıllardan, o yaşlarda günümüze kadar uzanan bir mirasın, böylesine korunarak başarılarla gelmesi ve bir de üstüne üstlük kuruluş mottosuyla bu kadar örtüşmesi nasıl bir ileri görüşlülük, nasıl bir vizyon sahibi olmaktır?

    ben de belki de bu sözlükteki her arkadaşım gibi çocuk yaşta tanıştım bu renklerle. kimisine babası, kimisine amcası, kimisine de dayısı tanıştırmıştır galatasaray’ı. benim de babam tanıştırdı. birlikte kahvehaneye maçlara giderdik. çok sigara dumanı oluyor diye bazen derbilere beni götürmek istemediğinde acayip üzülürdüm.

    bir ara galatasaray forması istemiştim. hem o dönem bulunması da zor olduğundan hem de maddi imkansızlıkladan alamamışlardı forma. sonra annem üstünde biraz kırmızı şeritleri olan sarı bir forma dikmişti bana. baya şortu ve tozluğu da vardı. orijinalmiş değilmiş umrumda bile değildi. hem galatasaray arması hem türk bayrağı yan yana dikiliydi. ben de tahta kalemle arkasına büyük puntolarla “hagi” yazmıştım. tabiki “10” numarayı da. mahallede her top oynayıp terli terli eve geldikten sonra o forma yıkanırdı elbette. ve ben her seferinde yine tahta kalemi alırdım elime.

    her yenildiğimiz fener maçından hemen sonra eniştem telefonla arayarak babamla kafa bulurdu. görüştüğümüzde de ilk fırsatta yine kuzenim benimle dalga geçerdi. her yenildiğimiz fener maçından sonra “bacanak, doymadınız bize yenilmeye. gönderin artık şu fatih’i ahahahah” şeklinde babamla alay ederdi. kovmadık fatih terim’i. ne yönetim, ne de evinde ya da sigara dumanına boğulmuş kahvehane köşelerinde baba-oğul takımını destekleyen taraftar. biz avrupa şampiyonu olduk. avrupaya, avrupalılara samiyeni dar ettik. avrupa fatih’i olduk. onlar da sadece bizi yenmeyi kendilerine hedef belirlemişlerdi. işte bu yüzden fenerbahçe dendiğinde, sarının yanında lacivert gördüğümde içimde uyanan his ve düşünce, başka bir takımdan veya renklerden çok farklı bir boyuta sahip. neyse konumuz onlar değil.

    çocukken büyüklerimin futbol muhabbetini dinlerken tanımadığım bir amca hatırladığım kadarıyla şuna benzer bir şeyler demişti: “nedir bu futbol futbol. onlar milyonlar alıyor siz burda tartışıyosunuz.” orada bir şeyler diyemedim elbette o amcaya fakat bütün gün o dediklerini düşünmüştüm ve kızmıştım. ben nasıl da savunamadım galatasaray’ı -adamın galatasaray’la ekstra bir derdi yoktu elbette- diye. baya baya o amcayı her gördüğümde gıcık olurdum ona.*

    şimdi bu konuyu düşününce, yine o amca gibi düşünen bir kalabalık elbette vardır. futbolu sevmiyor olabilirler. 22 kişinin bir topun peşinden koşmasını da manasız buluyor olabilirler. ya da dünya kadar para kazanan futbolcuların bizler kadar tasa etmediğini de düşünenler pekala olabilir. ancak bu durum bundan çok daha fazlası. her şeyden önce bunun adı: “sevgi.”

    benim bir yeğenim var. inanılmaz seviyorum. ilk kez dayı oldum ve mutluluktan havalara uçmuştum. henüz baba değilim. o duyguyu yaşamadım ama o da muhtemelen yaşamadan anlaması zor bir mutluluktur. ve anne sevgisi. onlar için hala küçük bir çocuğuz. onların bize duyduğu sevgi de, bunların belki de yoğunluğu en yüksek olanıdır. ne kadar üzsek de onları karşılıksız bir sevgiyle bizi severler. saf bir sevgi. çocuğumuzun canı yansa bizim de yanar değil mi? çok üzülürüz. o anda tüm günlük yaşantımızı etkiler. ya da diyelim eğitim, sanat ya da spor alanında bir başarısı olduğunda nasıl mutlu olur gururlanırız.

    işte galatasaray’a da duyduğumuz sevgi bizi böyle etkiliyor. kazandıkça, güzel başarılar elde ettikçe mutlu oluyoruz. günlük yaşantımızı pozitif etkiliyor. galatasaray iyiyse biz de iyiyiz. ama işler kötü gittiğinde, kaybettiğimizde, başarısızlıklarda bizi yine etkiliyor. hem de ne biçim. içimizdeki sosyal hayat enerjisi kayboluyor. işe ya da okula gitmek istemiyoruz. bir haber okumak, maçla ilgili bir şey izlemek ya da birileriyle konuşmak istemiyoruz. işte bütün bunlar saf sevgiyle açıklanabilir. belki de çocukluktan kalma bir sevgiyle. koca koca adamlar olduk, hala çocuk gibi seviyoruz galatasaray’ı.

    “çocukluk aşkımsın, sen ilk göz ağrımsın.”
  • 7058
    sahipsiz kalmış kulübüm. bunca çalkantı içinde hala 2011'de olduğu gibi güçlü bir listeyle ortak aday çıkaramamaktadır. iki başkan adayı var; biri popülizm kokan söylemler ve yönetime aldığı kişilerle umut vermiyor. diğeri lisecileri mutlu edecek, küçülmekten bahseden, bağlantıları ve gücü olmayan bir aday.
    çatı bir aday çıkarıp güçlü bir yönetim ve sağlam bir teknik direktörle sezona girmek varken şimdi yine bölünmüşlüklerle yola çıkacaktır. galatasaray bu durumlarda dibe vurur ama sonra çıkmasını çok iyi bilir. karanlığa en yaklaştığı an, aydınlığa en yakın olduğu andır. ama bu sefer görünen o ki öyle olmayacak. zaten insanı üzen bu. kötü geçecek, çok sönük birkaç sene kulübümü bekliyor.
  • 7059
    *renklerine, tarihine ve asaletine aşık olduğum kulübüm. kendimi bildim bileli galatasaray taraftarıyım.
    takip ettiğim branşlar itibariyle seçim öncesi, bu sezonki durumumuzu ve geleceğimizi genel olarak değerlendirmek istedim.

    1) galatasaray futbol takımı:
    rahmetli mustafa cengiz dönemi sonrası, gerek yanlış transferler, gerekse ffp yüzünden çok kötü bir kadroyla sezona başladık. takımda ilk 11 için ideal sağ bek, sol bek, merkez orta sahalar yoktu. işin kötü tarafı elde düzgün rotasyon oyuncuları da yoktu.
    bunun için hemen 5-1 biten psv maç kadrosuna bakalım.

    kaleciler: muslera - okan - fatih - ismail - berk
    sağ bek: yedlin - zorunluluktan sekidika - talihsiz omar
    stoperler: marcao - luyindama - alpaslan - ozornwafor - ışık kaan
    sol bekler: ömer - emre taşdemir
    ön libero: taylan/aytaç
    merkez orta saha: ?
    ofansif orta saha: emre akbaba
    sol kanat: kerem - babel - arda
    sağ kanat: feghouli- emre kılınç - yunus
    santrafor: muhammed - diagne - falcao

    sonrasında burak elmas sezona transferlerle başladı. yedlin - boey, ömer - pva, luyindama - nelson, ? - berkan, ? - cicaldau , feghouli- morutan, muhammed - halil değişiklikleri ile genç bir takım oluşturduk. geleceğe yönelik de barış alper geldi. falcao'nun astronomik ücretinden kurtulundu. sekidika, ozornwafor, emre taşdemir, okan kocuk, yunus ve emre akbaba kiralandı. assuncao kiralık olarak denendi. ekonomik açıdan takdir ettiğim bu değişiklikler sonucunda, avrupa'da çok başarılı bir dönem geçirirken, ligde de bir o kadar başarısız bir dönem geçirdik.

    sonrasında teknik direktör değişikliği yaşadık. muslera'nın sakatlığı sonrası kiralık olarak pena geldi. yedlin gönderildi, luyindama kiralandı. assuncao gönderildi. taraftarın gazını almak için, 13 milyon euro bonservis ödeyip, yıllık 2.25 milyon euro bağladığımız diagne'nin sözleşmesi açığa alındı, 1.5 yıllığına 37 yaşındaki gomis'e para bağlandı.* gedson'u kaptırdık, pulgarı aldık.

    performans açısından değişen hiçbir şey olmadı. yine avrupa'da iyi oynayıp, ligde sallanmaya devam ettik.

    sonuç olarak;
    - hoca'nın gönderilme şekli
    - torrent'in gelme sürecinde yaşanan ve birbiriyle çelişen yönetici ifadeleri
    - torrent'e verilen maaş belirsizliği
    - gençlik aşısından vazgeçip, gomis ve pulgar gibi yaşlı oyunculara yönelmemiz
    - gedsona 1.5 milyon euro bulamayıp, 6 aylık ücret olarak pulgar ve gomise toplamda 1.5 milyon euro vermemiz
    - seçim döneminde verilen vaatlerin gerçekleşememesi
    - tff'ye karşı hakkın savunulamaması
    - burak elmas'ın ilk gün göndermesi gereken yöneticiyi anlamsız şekilde savunması
    - anlamsız ceo ataması
    - mehir vakfı
    başkanın da sonunu getirdi.
    gelecek sezon için umudumuz ise, nokta atışı 2-3 transfer ve 2-3 tane altyapı oyuncusunun takıma kazandırılması. erkek basketbol takımı haricinde yazacaklarım arasında, en umutlu olduğumuz branş.*

    2) galatasaray erkek basketbol takımı:
    erden timur, sen bir tanesin. turgay zeytingöz geldikten sonra, kümede zar zor kalmış olan takımı anında ayağa kaldırdı. emir sadık kabaca, rıdvan öncel, okben ulubay, canberk kuş ile yerli rotasyonu güçlendirildi. ege arar ve göksenin köksal ile sözleşme yenilendi. çift sözleşme ile, haktan yavaş ve ege tan yıldızoğlu* gibi iyi oyuncular altyapıya kazandırıldı. yabancı transferleri ile uzun süre sonra çok iyi bir kadro oluşturuldu. dee bost- melo trimble- akoon purcell - kerry blackshear - david kravish* gibi bizim seviyemiz için inanılmaz bir yabancı çekirdeği ile lige başladık. sonrasında, rotasyona pusika eklendi. ayrıca beğenilmeye kravish yerine n'dour da alındı. ancak, sezon başında duygusal bir karar alınarak ekrem memnun ile başlanmıştı. en nihayetinde bu birlikteliğin iki tarafa da zarar verdiği görüldü ve yollar ayrıldı. yerine turgay zeytingöz'ün banvitten de tanıdığı andreas pistolis geldi. takıma isaiah canaan getirildi, oyuncuyu çok beğensem de, melo ve dee bost varken neden diye düşündürdü.* inşallah, bir şekilde çeyrek finalde veya yarı finalde fenerbahçe ile eşleşiriz, maçı alırsak iç savaş çıkar.*
    sonuç olarak, genel anlamda çok doğru yönetiliyor bu şube. biz de erden timur'un emeklerine, bu şubeye ilgi göstererek karşılık veririz.

    3) galatasaray kadın basketbol takımı:
    biraz ara vermiştim bu şubeye ama, görülen şey tam bir curcuna. sezona riquna williams ile başlıyorsun, her türlü rotasyon yokluğuna rağmen, takım euroleague'de gayet iyi bir performans gösteriyor. bir bakıyorum, riquna williams yok. şimdi, kimse bana şöyle çatlak, böyle manyak anlatmasın. elindeki kısalar, pelin derya bilgiç, merve aydın, gizem yavuz, altyapıdan çıkan eda şahin, mısra albayrak. elinde böyle kısalar varken, git adam akıllı bir oyuncu al en başta, çatlak alma.

    bunu da geçelim, şimdi yılın başı kadroya baktım. bütçem de belli olsun. euroleague oynuyorum. 5 tane yabancı alacağım. elimdeki oyunculara baktım. melis, meltem forvet olarak elimde en iyileri. pelin, merve de elimdeki en iyi gardlar. biz meltemi, ne akla hizmet kiralık gönderdik? sakatlıklar kariyerini baltalamasa, bu kızın türk kadın basketboluna damga vurması bekleniyordu. bu takımın yabancıları neden 1 gard, 3 forvet, 1 tane pivot. elindeki en iyi yerli, açık ara melis gülcan o da forvet, bu nasıl planlama? gizem başaran'ın daha yaşlı olması ve dışarıdan gelmesi dışında inci'den ne farkı var? kim yönetiyor bu şubeyi?

    4) galatasaray kadın voleybol takımı:
    gelecek yıl için ayçin akyol ve idil naz kanbur ile anlaşılmış, anthi ve ilkinle de sözleşme uzatılmıştı. umarım o iş, bu ibra yüzünden bozulmaz.

    şimdi kusura bakmasınlar ama en sert başlangıcı bu şubeye yapacağım. sevgili orkun darnel ve ataman güneyligil, sezonun başında bize kışkırtma çekmek için mi kurdunuz bu kadroyu? takımın iki pasörü de ** doğum sonrası voleybola bizimle geri döndüler. nilay yine ehven-i şer olan, sezon sonunda bırakacak zaten. ama gamze alikaya kılıç, resmen pasa tepki olarak doğmuş gibi oynuyor. kötü paslara vurulmasını izlemekten biz yorulduk, anthi vurmaktan yorulmadı. yani alexia gibi bir pasör çaprazını kiralamışsın. elinde ligin üzerinde olan anthi ve ilkin gibi smaçörler var. bu 3'lünün ligde ses getirmesi için ne lazım? pasör. yılın başında bakmışlar kim lohusa, onları pasör yapmışlar.
    neyse hücum konusunda bu takım çok kuvvetli diyerek, orta blokçuların en kötüleri hangileri ise onlar seçilmiş. ne takım sıkıştığında sayı yapıyorlar, ne de büyük maçlarda blok yapıyorlar. sasa planinsec büyük hayal kırıklığı. ara veren oyuncuları almayı seviyorsanız, gidin milena rasici alın sezon sonu.* fatma beyaz, su zent ve zeynep sude demirelden bir beklentim olmadığı için bir şey diyemiyorum.

    olan emektar gizem güreşen, ilkin ve anthi'ye oluyor savunmada. sürekli bomboş smaçları çıkarmakla uğraşıyorlar orta oyuncular yüzünden. hücumda da, orta oyuncular yetersiz olduğu için hızlı hücum yapamıyoruz. hoş yeterli olsalar da öyle bir pasör var ki, evlerden ırak, zaten yapamayız. rakiplerin bütün odağı anthi ve alexia üzerinde. üstüne bir de, sürekli kötü paslara vurmakla uğraşıyorlar. hadi alexia ve anthi, bir şekilde sayı alabiliyor. ilkin için depresyon an meselesi.

    işte böyle, kadın basketbol dışında, diğerleri için gelecekten ümitliyim. galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır.
  • 7060
    genel kurullarda devrimcilik oynamaya çalışan üyeler tarafından oyuncağa dönmüş canım spor kulübü. 10 nisan 2022 fenerbahçe galatasaray maçı başlığında görüleceği üzere ertesi günü derbi olan bir gecede sözlük dahil sosyal medya ve taraftarlarda üç kuruşluk heyecan dahi kalmadı. ibra mevzusunda kürsüye çıkıp takipçi kasanlar, 5 dakikalığına da olsa ünlü olanlar, kişisel şovlarını yaptılar ve geri çekildiler.

    bu kadar kavga dövüşten ve kişisel şovlardan sonra eşref hamamcıoğlu ve metin öztürk gibi 10 sene önce olsa başkan adaylıkları söz konusu dahi olamayacak tecrübe ve nitelikte başkan adayları kaldı elimizde.

    galatasaray'ın önümüzdeki sene ve akabindeki senelerde yaşayacağı potansiyel başarısızlıklar bu üyelerin işledikleri günahların vebalidir. önümüzdeki 3 senede yaşanacak her türlü başarısızlıktan galatasaray lisesi'nin domine ettiği kibirli ve hamasi genel kurul sorumludur.
  • 7061
    sahipsiz camia. 10 nisan 2022 fenerbahçe galatasaray maçının sonucuna üzülen bir futbolcu, teknik ekip üyesi, yönetim kurulu veya genel kurul üyesi varsa şerefsizim. bunları sorgulayacak hesabını soracak kimse de yok. hepiniz iyi günde galatasaraylı olursunuz anca o zaman cemiyette re re re diye şov yaparsınız, o zaman sosyal medyada futbolcular paylaşım yapar, o zaman teknik heyetten bir kişi çıkıp şöyle oynadık böyle analiz yaptık der. şu an takım 14. ve buna sebep olan herkes kafasını yatağa hiçbir şey olmamış gibi koyacak. maalesef bizim gibi amatör ruhlu taraftarlar için çok acımasız bir camiaya sahip galatasaray.
  • 7062
    kendimi bildim bileli hayatımda olan, isminin geçtiği her yerde sahiplenme duygusu hissettiğim, harcadığım tüm mesailer için pişmanlık duymadığım, başarılı olsa da olmasa da her daim desteklediğim, kendimle özdeşleştirdiğim büyük bir değer benim için. ama bir o kadar da taraftarı olanlar için çok yorucu bir camia.

    adı çok büyük ama ülke gerçeğinden çok uzakta yönetildiğimiz gerçeği değişmiyor maalesef. camia içinde hep elitlik, soyluluk vs. gibi bir hava var. evet demokrasi var ama konu liseli olunca esnek demokrasi var sanki. zümre yönetimi gibi. taraftar aynı, ülke aynı, kurumlar aynı ama camia da aynı. hiç burundan kıl aldırmayan tipler. sanki hep bizim olsun da çamurdan olsun havasındalar.

    nadiren güçlü başkan çıkarsak da( güçsüz daha çok çıkıyor. ), onlarda hep kısıtlı hareket alanı buluyorlar gibi. zaten gideceğiz düşüncesiyle etliye sütlüye karışmadan, genelde fatih terim denk gelirse güçlü, denk gelmezse de nadiren ıkınarak başarı alabiliyorlar. yani benim gözlemim bu. çoğunun dışarı da örneğin, bir trabzon vs. benzeri yönetimi kadar bile ağırlığı olmuyor çoğu kez.

    sonucunda, medyada, federasyonda, siyasi çevrede hep yalnız kalan; büyüklüğüne rağmen çok kolay üstüne gelinebilen, hele bir de galatasaray ağırlığının çok altında başkanı olursa sıradanlaşan bir camiaya dönüşen ülkenin en başarılı kulübü, en güçlü kulubü gibi ilginçlikler olabiliyor. zaten taraftarını kontrol edemez seviyedeyken bir de bu durum taraftarı iyice bölüyor. efsanelerimiz ile hiç iyi ayrılamamamız konusuna girmek istemiyorum bile. son dönemde bu durum gözüme iyice kötü görünmeye başladı diyebilirim.

    türk siyasi, sosyal yapısı ortadayken, futbol sistemsizliği belliyken, rakiplerin tavrı bıktırmışken ve taraftarın aşırılaşması ve bitmeyen hayalci yaklaşımlarına yönetimlerin vasatlığı, ekonominin kısıtlayıcılığı vs. de eklenince iyice karamsar tablo ile karşı karşıya kalan bir camia olmaktan korkuyorum açıkçası. amatör sporların varlığından haberimiz bile yok ki zaten orada başarı kavramına uzak oluşumuz ayrı bir tartışma konusu olur.
  • 7063
    kendi içinde "büyük reset" yaşamadığı ve bu büyük reseti doğru kişiler yapmadığı takdirde sonu kötü olan camia. gitgide vasatlaşıyoruz. eskiden ne zaman vasatlaşsak fatih terim gelip bizi kurtarırdı. fakat bu sefer farklı. bu seferki vasatlaşmada onun da büyük payı var.

    nasıl olur, kim yapar bilmem ama gidişat iyi değil. 14 yıl şampiyonluk bekleyen nesle dönüşeceğiz bu gidişle.
  • 7064
    hiç bir braşında başarılı olamayan camia. senelerdir camiaların demirbaşı olan futbolda başarılı olamayan fenerbahçe futbol dışındaki her branşta bir şekilde iddaalı olabiliyor, yatırım yapabiliyor. borçları bizden fazla ancak yine de amatör şubelere yatırım yapmaktan çekinmiyorlar. biz ise sağolsun nef yada dinçer azaphan olmasa her branşta küme düşeceğiz heralde. bu kadar tarihi ve başarıları olan bir camiadaki bu boşvermişlik ve kimsenin sorumluluk almayışı fazlasıyla can sıkıcı.

    ek olarak senelerdir futbolda gelmeyen başarıyı da hesaba katarsak iyice kaybeden bir imaja doğru ilerliyoruz. uzun süre kaybetmek hoş değil, bu parasızlık sadece bizi etkiliyor heralde!
  • 7065
    her anlamda fetret devrinde olan canım kulübüm. gerek her branştaki sportif başarısızlık, gerek mali durumun günden güne kötüye gitmesi ve galatasaray'ın saha dışında tarihinin belki de en zayıf günlerini geçirmesi derken çok karanlık bir dönemdeyiz. ve açıkçası ilerisi için ışık da göremiyorum mevcut başkan adaylarına ve taraftardaki kutuplaşmaya bakınca. sonumuz hayır olsun.
  • 7067
    “kendini gerçekleştiren kehanet” diye bir kavram var. yanlış bir beklenti veya düşüncenin, tetiklediği davranışlar nedeniyle doğruya dönüşmesi durumu.

    en tipik örneklerinden biri şudur: dünyanın ekonomik olarak en güçlü ülkesini düşünün. bu ülkede bir adam, bir meydanda “ey halkım! seni kandırıyorlar! bütün bankalar batacak ve paran uçup gidecek! paranı bankadan çek!” diye bağırmaya başlasın. esas itibariyle bu önermenin hiçbir temeli yok, ülkenin bankaları çok iyi durumda. ama eğer bu adam, bu yanlış fikrini yeterince insana aşılar, yeterince insanı inandırır ve bankadan paralarını çekmeye ikna ederse, oluşacak panik ortamı insanların bir çığ gibi banka kapılarına yığılıp paralarını çekmesine, ve bankacılık sisteminin iflasına sebep olacaktır. adamın (aslında saçma olan) kehaneti de böylece kendini gerçekleştirmiş olur.

    konuyu ilgi alanımıza, galatasaray’a getireyim. biz zengin bir kulüp değiliz. ligimiz de çekici bir lig değil. süperstar futbolcu ve teknik direktörün, her şeyiyle “olmuş” adamın burada işi yok. buraya gelen adamlar 2. sınıf olacak, hala öğreniyor olacak (aralarından bazıları kaliteli, bazıları kof çıkacak ve biz bunu önceden bilemeyeceğiz). öğrenme sürecindeki adam hata yapacak. bazı şeyleri deneyip batıracak. başka ihtimal yok. haliyle bu adamlar zamana, ve bizim desteğimize muhtaç olacak. yani bir başarıya ulaşılacaksa, bu bizim desteğimiz ve sabrımız olmadan mümkün olmayacak. biz gerekli desteği vermezsek, aksine ilk günden köstek olursak, adamı yerin dibine sokarsak nihayetinde kehanetimiz kaçınılmaz olarak gerçekleşecek.

    bu yazıyı torrent’i desteklemek için yazmıyorum. kendisi bir isim, ve bizim isimlerden çok daha büyük sorunlarımız var. kaldı ki kendisi, iddia edildiği gibi berbat bir teknik direktör de olabilir. fakat mevcut kafa yapımızla zamanı geri döndürüp nagelsmann’ı, klopp’u henüz ünlü olmadan, büyük takımlarda çalışmadan bulup getirip takımın başına koysak, kendilerine davranışımızın farklı olacağını zannetmiyorum. biz “destek” ve “sabır” konularında müthiş zayıfız, üzerine de önyargılarımızın esiri oluyoruz. bir isim gündeme geldiği an, hiç tanımasak dahi sadece cv’sine birkaç saniye bakarak çok keskin fikirler oluşturuyoruz (birkaç gündür gündeme gelen teknik direktörlerle ilgili yazılanlar da bunun kanıtı). bu şekilde davranarak mütemadiyen kendi topuklarımıza sıkıyoruz. böyle devam edersek kehanetlerimiz tutmaya, cimbomumuz da bir ileri bir geri olduğu yerde saymaya devam edecek.
  • 7069
    geleceği an itibariyle çağlayan adliyesinde tartışılan, kulübümüz

    gelecek için çok önemli ihtiyadi tedbir davası bugün görülüyor.

    dava 22 nisan 2022 saat 11'de başladı, buradan çıkacak karara göre ya normal seçim takvimi işleyecek ya da kaos başlayacak.

    seçimin ileri ertelenmesi tüm branşlarda yeni sezon hazırlık treninin kaçırılması demek.
  • 7071
    ünal aysal "değişim şart, tüzük tadil kongresi yapılması şart" çıkışını yapınca yine aynı şeyler diye iç geçirdim.
    galatasarayda bir transfer bir de değişim şart muhabbeti bitmez.
    zamanınızı almamak adına parça parça yazacağım.

    bu kulüp galatasaray lisesinden doğdu ve o liseden mezun olanlara bir ayrıcalık verilmesi kadar normal bir şey yok aynı şekilde genel kurul üyelerinin belirli kıstaslar ile seçilmesi de gayet doğal.
    yaşını başını almış bir taraftar olarak bunlara itirazım yok ama hem lisecilerin hem de genel kurula öyle ya da böyle girmiş üyelerin anlamadığı demeyelim de kabul etmek istemedikleri şu;
    galatasaray için yetersizsiniz.

    en basitinden ders almıyorsunuz. mali ve idari rezillikleri geçtim
    3500 kişiyle ve 24 saat seçim yapan bir grup düşünün. her seçim oldugunda "bu böyle gitmez" diyorlar ama bir sonraki seçim yine aynı kepazelikleri yaşamaktan geri kalmıyorlar ve yine aynı goygoy "bu böyle gitmez"

    kulübün 3 milyar tl'yi aşan borcu var ve bu kulübü bu hale getiren o genel kurul üyeleri. tamamen gruplara ayrılmış durumda ve hepsini toplasan ve süzgeçten geçirsen adam akıllı bir yönetim çıkar mı artık emin değilim.

    önceden galatasaray yönetimi denildiğinde itibarı yüksek insanlar gündeme gelirdi şimdilerde laf sokmalı twit atan kim varsa kurtarıcı sanılıyor. (ve inanın şuan gündemde olanların bir çoğu ile zamanında forumlarda yazışmış, yeri gelmiş tartışmış yeri gelmiş oturmuş yemek yemiş insanım kişiliklerine sözüm yok ama galatasaray seviyesinde değiller ve galatasaray yöneticilik makamı onlara kaldıysa vay galatasarayın haline...)

    dönün bakın twitch ortamlarında konuşanların çapına, youtube ünlülerine, twitter şovemenlerine... o dillerden düşmeyen galatasaray seviyesi ne durumda bir de oradan değerlendirin.

    bu modellerin arasında normal taraftarlık gerçekten zor zira burada da çok fazla sevilen bir yöntem var. sosyal medyada yazılan şeyleri "içeriden bilgi" diye pazarlayıp galatasaray üzerinden itibarlanmak isteyen garip bir kitle türedi. bu itibarlanmayı öyle büyük çaplı hedefler için de yapmıyorlar enteresan ve tanımlanamayan bir tatmin kaynağı oldu galatasaray...

    (ama yine de kulübün bu hale gelmesinde taraftar en son basamak zira söz hakkı yok... arada bir gazı alınıyor sonra söylendiği ile kalıyor.)

    aslında tek yazmak istediğim bu son kısımdı ama
    hepsini alt alta toplayınca ve yeni spor yasasınıda bonus olarak ekleyince çok enteresan bir beş yılın bizi beklediğini düşünüyorum.
    nerden nereye geldik diyebiliriz.
  • 7072
    önümüzdeki senelerin galatasaray için maalesef çok zor geçeceğini düşünüyorum. öyle ki, uzunca bi süre bırakın şampiyon olmayı ilk 3'e bile girmekte zorlanabilir.

    böyle düşünmemin bi kaç sebebi var. öncelikle başkan adayı olan kişilerin hiç bir şekilde kalibresini yeterli bulmuyorum. ne maddi olarak kulübe katkı sağlayacak güçleri var, ne de profil olarak sağlam bi duruşları.

    ikinci konu hoca konusu. seneler sonra ilk defa futbolun teknik, taktik kısmından anlayan bi hoca geldi kulübeye. gel gör ki eline fatih terim'in kurduğu galatasaray tarihinin belki de en kötü kadrosu verildi. ona rağmen takımı belli bi düzen içinde oynatmayı başardı. yanındaki yardımcılarıyla iş birliği içinde çalıştı. taylan ve berkay yetenek fakirlerleriyle barcelona'ya kafa tuttu. yani bana göre, elindeki bu boktan kadrodan maksimum verimi almayı başardı. buna rağmen başkan adaylarının hepsi seçilmesi halinde yeni bi hocayla devam edeceklerini açıkladı. çok merak ediyorum euro'nun 15 lira olduğu bi ülkeye hangi kariyerli hocayı getirecekler. kaldı ki bi tanesi( metin öztürk) türk hocayla çalışmak istediğini söylüyor. adayları da nuri şahin ya da okan buruk'muş. şimdi soruyorum, bu sezon futbolculuktan teknik direktörlüğe geçmiş nuri şahin mi yıllarca avrupa'nın en büyük kulüplerinde görev almış domenec'ten daha kariyerli bi hoca?

    yani demem o ki, domenec'i gönderecekseniz yerine zidane ya da marcelo bielsa gibi birini getirmeniz lazım ki bu hareketiniz anlamlı olsun. yoksa nuriyle muriyle olmaz bu iş.

    son olarak en büyük sıkıntı kadroda. takımın yüzde 70'i çöp. orta sahanın sıfırdan kurulması gerekiyor. forvet desen 1 maç var, 3 maç yok. bekler kötünün iyisi. yani kadronun baştan kurulması gerekiyor( thanks to imparator). fakat kulübün de ya da başkan adaylarının da güçlü bi kadro kuracak bi kaynağı olduğunu düşünmüyorum. büyük ihtimal, yine romanya'dan, arap ülkelerinden topladıkları üçüncü sınıf oyuncularla kadro kurmaya çalışacaklar. izle sonra curcunayı.

    velhasıl kelam, durumumuz kötüden de kötü. takım uzunca bi süre beşiktaş, trabzonspor ve fenerbahçe'nin arkasında kalabilir. çünkü bu takımların da maddi durumları kötü olsa da kadrolarında bizden daha kaliteli oyuncuları var. biz taylanlarla berkaylarla uğraşırken bu takımlar bi kaç sene mevcut kadrolarının ekmeğini yiyebilirler.

    peki bu durumda ne yapılabilir?

    bi kere şu bi gerçek ki, artık bu döviz kuruyla yabancı ve kaliteli oyuncu bulup getirmek çok zor. onun yerine en başta yapılacak iş takımın başına, alt yapı oyuncularını geliştirmeyi bilen, kariyerli bi hoca getirmek olmalı. fakat yukarda da dediğim gibi, eğer yeni gelen hoca böyle bi biri olmayacaksa, gelecek sezon domenec torrent'le yola devam edilmeli. en azından iş ahlakı olan, efendi, taktik, teknik biren bili. ha ille işin içine türk hoca sokacaksanız, okan ya da nuri'yi yardımcı olarak kulübeye sokun, olsun bitsin.

    ikinci olarak, artık şu diğer branşlarla ilgili ciddi bi karar alınmalı diye düşünüyorum. örneğin erkekler basketbol takımı da, kadınlar basketbol takımı da yıllardır yokları oynuyolar. voleybol takımları keza öyle. bence artık bu branşlarda iddialı hedefler ve kadrolar kurulmayacaksa kapatılmalı. en azından bu ekonomik kriz geçinceye kadar böyle bi karar alınabilir. zaten ortada ne bi başarı ne de altyapılarından çıkan oyuncu var. biz taraftarlar için çok bi şey farkettirmeyecek yani bu branşların kapatılması.

    son olarak, kulübün uyanık olması lazım. eğer avrupa ligi kurulma girişimi tekrar gündeme gelirse balıklama üzerine atlamalı. çünkü zaten mevcut tabloda belki de yıllarca şampiyonlar ligine gidemeyeceğiz. böyle bi durumda avrupa ligi bizim için müthiş bir fırsat olur.

    neyse uzatmayım daha fazla. şimdiden önümüzdeki seçimin kulüp için hayırlı olmasını diliyorum . ne diyelim, gazamız mübarek olsun galatasaraylı dostlarım.
  • 7074
    dahili ve harici bedhahları çok kulüp.
    haricisi normal de dahilinin bu kadar çok olması çok saçma.
    geçen sene bir halt yendi ve büyük kayıplar yaşandı karar süreçlerinde, daha senesi dolmadan aynı haltı yemek çok garip.
    hakkaten türkiye'dir galatasaray, aynı çürümüşlük, aynı vasıfsızlık ve bencillik. maalesef bu çürümüş ülkeyi bu karanlığından sıyırıp kurtarması gereken eğitimli kitle ortalamadan çok da ileride değil.
    ciddi satışların olabileceği bir tarnsfer sezonuna sahipsiz çıkacak futbol takımı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın