• 65
    tek başıma içimde besleyip büyüttüğüm nefret. bir zamanlar maç önü anons yapıldıktan hemen sonra "para para para şike şike şike" diye bağırır, şikecilere şikeci olduklarini hatırlatır, bütün degerlerine küfür eder ve agresif tribunle maça girerdik. özellikle de abdi ipekçi zamanları.

    karşımızdaki insanlar gol muzigimize küfürlü tezahürat yazsın, maç bitince bize çalgıcı karısı desin, geçtim tezahüratını osunu busunu her şampiyonluğumuza alakalı alakasız çamur atsın bize terörist iması yapsın. sonra galatasaraylı ılıklar da gelsin desinler ki "nkfvas ne abi ne kadar terbiyesizce"

    bu ılıklara her şey mustehak aslında. galatasaraylı nefretim fenerbahçeli nefretimden bile daha büyük. öyle tiplere öyle iliklara şahit oluyorum ki bazen, ben bu adamla nasıl aynı takımı tutarım diyip kendimi yiyorum. dert oluyor bana.

    eğer bir gün şikecilere, sülalesi fetonun programlarına platin sponsor olmuş şahıslara hadlerini bildireceksek ve köklerini kazıyacaksak bu yoğun fenerbahçe nefretinden ve bu tiplere mahal vermemekten geçiyor. ben kendim fenerbahçe nefretimi doruklarında yaşıyorum. çevremdeki insanların yanında nkfvas demekten de gocunmuyorum. gocunan varsa da boşuna fenerbahçe'ye yaptığı herhangi bir şey üzerinden eleştiri de bulunmasın. zaten fenerin ekmeğine yağ sürmüş oluyor, eleştirinin bir anlamı kalmıyor.
  • 91
    şu sıralar futbola dair en sevdiğim duygulardan biri.

    eskiden hep söylenirdi, şimdilerde söyleniyorsa bile denk gelmedim. bizim futbol rekabetimiz, dünyadaki rekabetlerden farklı olarak herhangi bir temele dayanmıyor. ispanya'da kralın takımı - halk takımı - katalan takımı rekabeti olsun, iskoçya'da takımların farklı mezhepleri temsil etmesi olsun, ingiltere'deki takımların işçiler, askerler vs gibi farklı toplumsal sınıflar tarafından kurulmuş olması olsun bir dolu örnek var dünyada. bizde ise yok. işte bir tek bizim lisede kurulmuş olmamızın karşısına fenerbahçe ve beşiktaş "halkın takımı" sloganına sarılıyordu bir ara, o da çöp oldu. hepsi halkın takımı zaten, bir de son 40 yıla bakınca halkın hangi takımı açık ara seçtiği gayet net. patladı tabii.

    şimdi şimdi bu altı boş rekabetin altının dolmaya başladığını görüyoruz. fenerbahçe bayağı gerçek kötüler kıvamında takılıyor, bunu huyun da ötesinde kulüp kültürü edinmeye, kendilerini kötülükle tanımlamaya başladılar. her işleri trollük, her işleri taklit, her işleri rakibi aşağı çekme çabası, her işleri yalan, dolan, şaibe. bundan ve başarısızlıktan şikayetçi pek çok taraftarı futboldan soğudu, kalanlar da kötülüğü sevenler.

    yani galatasaray - fenerbahçe rekabeti bayağı bildiğin iyilik - kötülük savaşına dönüştü. star wars gibi. sadece bizim hikayede sith lordları bayağı gerizekalı ve karizmasız *. bu yüzden, eskiden bana anlamsız gelen fenerbahçe nefretini artık çok önemsiyorum. altı doldu çünkü. kötülüğe karşı iyiliği, şikeye karşı adaleti, nepotizme karşı ahlakı, hırsızlığın yerine bileğinin hakkıyla kazanmayı savunmak haline geldi çünkü fenerbahçe nefreti.

    ezeli rekabet, ebedi dostluk lafları filan aptal kandıran romantik hayallerden ibaret. o yüzden fenerbahçe nefretinin daima diri kalması, galatasaray'ın da kendi yolunda, başarıya odaklı şekilde devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. camia olarak paramparça ve tepetaklak haldeler, kötülükle ayakta durmaya çalışıyorlar. biz bu şekilde devam edersek bu da ayaklarına dolanır, yok olur giderler.

    inşallah.
  • 56
    fenerbahçe'yi uzun zamandır nefret edecek kadar ciddiye alamıyorum. en son 2008de bize gol atıp yengeç dansı falan yaptıkları dönemde bir rakip olarak görüyordum sanırım.

    kronikleşmiş bir sendrom var bu camiada. ali şen'den beri yönetimler değişiyor, kişiler gelip gidiyor ayni ezik zihniyet hiç değişmiyor. işin komiği başkan seçilmeyen veya kulislerde konuşulan başkan adayları da aynı ezikliğe sahip. bir tek saaddettin saran vizyoner bir herife benziyor onu da yakından tanımam, belki o da öyledir.

    sürekli olarak götlerini yaktığımız için psikolojileri bozulmuş durumda, sıfır şaka söylüyorum, 2 sene daha ust üste galatasaray şampiyon olsun 2000 senesindeki gibi galatasaray uefayi aldı diye boğaziçi köprüsüne çıkan taraftarları olur bunların.

    şahsi fikrim bu kulüp ciddiye alınabilir bir yönetime sahip olana kadar hiçbir şekilde 'ezeli rakip' kavramı kullanılmamalıdır. zaten fatih hocamın da dediği gibi ortada bir rekabet de yok, aynı yollardan geçmedik. aynı şeyleri yaşamadık, benzer başarılarımız da yok.
  • 70
    kelimelerle açıklayamadığım olgu. okey oynarken bile sarı mavi taşları yan yana getirmemeye çalışırım, o iğrenç renk kombinasyonunu hatırlatan herhangi bir şeye en ufak tahammülüm yok. etimle kemiğimle her şeylerinden nefret ediyorum, her bahsi geçtiğinde küfrü basıyorum. hayatımdaki hatun kişisi bile bu rezil camianın taraftarı olmamalı, fb kapatılana kadar bu nefret geçmeyecek asla.
  • 96
    yaklaşık 8 ay önce bunca yıllık emeğimi, kurduğum tüm imkan ve düzeni bırakıp avrupa'ya doktora yapmaya geldim. elbette belli bir birikim ile buraya geldim ama banka hesabınızdaki tutarı 35 e böldüğünüzde geriye pek bir şey kalmıyor. neyse kısa keseceğim. geçen salı maç günü, maçtan önce kalan paramı ele alarak, yurt parasıdır, giderlerdir vs hepsini hesaplayıp kendime avrupada bir işe kabul alana kadar bir plan hazırladım. bu durum haylice stresli. 10 gün kadar önce iyi bir firmadan çok iyi denilecek bir mülakatı atlattım ama henüz aramadılar.

    sonra malum kulübün stadyumdaki şaklabanlıklarını izledim. erden timur'a edilen tehditler, hepimize edilen küfürler, maddi sıkıntılar derken hayatımda ilk defa anksiyete krizi geçirdim. daha önce yaşamış dostlar bilirler. nefes almak bile o kadar zordu ki cidden öleceğim sandım. sonraki gün okulun psikiyatri servisine gittim. size şaka gibi gelecek ama doktor galatasaray ve fenerbahçeden uzak durmam gerektiğini söyledi. fenerbahçe kısmı ise bu başlıktaki olgu. her hücrem ile ayrı ayrı fenerbahçe'den, onun sorgusuz sualsiz biatçı taraftarından nefret ediyorum.
  • 62
    yeterince nefret edilmeyen, edilmediğinde ise sonuçlarının neler olabileceği idrak edilemeyen adaletsizliğin sonucudur.

    eşit olarak başladığınız bir müsabakada önce karşındakini iki ileri, bir geri hamleler ile sersemletirsin. çeşitli vaatlerle onun da sana bir adım atmasını sağladıktan sonra, gözlerinin içine baka baka bu cesareti nereden aldığını ima ederek geri çekilir veya susarsın. artık hasım olarak gördüğün kişi sahnede yalnız kalır ve harekete geçmek için senden ileri veya geri bir hamle bekler. bu sessiz ve gergin bekleyişten sonra tekrar ortaya çıkarsın ve sana soran gözlerle bakan hasmına her şeyin onun kafasında yarattığı bir kurgu olduğunu, aslında ona savaş açmadığını söylersin. sözüne güvenen hasmın ise geçici bir rahatlama yaşayarak duraksar. kafasını başka yöne çevirdiği an sen de onun omzundan vurup kaçarsın. hasmın yaralandı ama kesinlikle vazgeçmiyor mu? bu davranışlarınla kafasında pek çok soru işareti mi bıraktın? tamam şimdi de adil davranmadığını ve haksız olduğunu kabul ederek karşındakine hamle yapacak alan bırakma. onu haklılığı ile baş başa bırak. müsabaka artık düştüğü için, sırf senin canın yanmasın diye kınından bile çıkarmadan dövüştüğü kılıcı ile sahnede yapayalnız kalan hasmın o gerilim ile kılıcını kınından çıkaracaktır. kılıcı çıkaran hasmın şimdi haklıyken haksız duruma düşmüştür. tebrikler çok güzel dövüştün.

    peki ya sen; adaletsizliği kendine bu kadar şiar edinen topluluğa karşı hâlâ yeterince nefret beslediğini düşünüyor musun?
App Store'dan indirin Google Play'den alın