• 154
    benim için yok hükmündedir. arkadaşlarım, kuzenim, çevremde kim varsa vs. kesinlikle muhatap olmayıp konu bunlardan açılınca bir şekilde kapatmayı tercih ediyorum. yoksa cidden aramız bozulmak ile kalmayacak sadece. bunun bir de yöneticileri, medyaları vs. ayağı var ki oraya hiç bulaşmıyorum bile. artık asla normal kafada değiller ve muhtemelen türk futbolunu başrolünde oldukları şike döneminden bile daha kötü bir hale getirmeyi başardılar. geri dönülemez bir noktadayız artık. hani bunların başarılı olmak gibi bir gayesi de olduğuna inanmıyorum. tamamen şizofrene bağladılar maalesef. o yüzden mümkün olduğunca bu camianın en ufak bir mensubuna 10 saniyeden fazla maruz kalmamak lazım. ya görmezden geleceksin ya da mümkün mertebe uzaklaşacaksın. hani bilirsin bir laf vardır; “ dirisi beş para etmez ölüsüne güç yetmez”. herhalde bu iğrenç noktaya gelmiş oluşumu en güzel anlatan söz olabilir.
  • 155
    garip bir hezeyan içerisinde olan camia. üzerlerine oynanan oyunların ne zaman başladığı veya oyunu oynayanların kimler olduğu konusunda bile bir fikir birliği yok aralarında. kimisi nedense 2005-2006 sezonundan beri üzerlerine oyunlar oynandığını söylerken kimisi bunun 3 temmuz süreciyle başladığını iddia etmekte kimisi de ali koç' mualif kimliğini nedeniyle ki ben asla kendisinin mualif bir kimliği olduğunu düşünmüyorum, fenerbahçe'nin cezalandırıldığını ifade etmekte. şimdi sevgili arkadaşlar şunu bir açıklığa kavuşturalım; türkiye'nin belirli alanlarında tekelseniz, siyasi iktidarın karşısında yer alamazsınız. söylem açısından öyle görünseniz bile iş ilişkileri dolayısıyla iktidarı size sağladığı alan dışına çok fazla çıkamazsınız. kulüpler için de geçerlidir bu durum. yoksa ligimizde neden dört büyük var? daha sonrasında buna beşinci büyük eklenmeye çalışıldı? neden şampiyon bursaspor bugün küme düştü de trabzonspor bunun yakınından bile geçmedi en kötü sezonunda bile? ya da neden büyük kulüpler ben kendimi bildim bileli borç batağında ama batmıyorlar? bu temelde siyasi erke yakın olmanın bir sonucu. bu nedenle fenerbahçe'nin daha doğrusu ali koç'un yapmaya çalıştığı şey, siyasi erk ile ilişkisi yakın olan bir kulüp başkanı olarak hatta kendi ailesinin siyasi erk ile dirsek teması bulunması nedeniyle, size bana ve bu ilişkileri az buçuk sezen herkese çok komik geliyor. çünkü net bir biçimde samimi değil. ali koç'un kendisinin de türk futbolunu kurtarmak adına bir gayesi yok. eğer öyle olsaydı buyrun tff başkanı seçimi var işte. aday olun, seçilin türk futbolunu düzlüğe çıkarın. aday olacak mı peki? tabi ki hayır. ali koç'un istediği tek birşey var; o da başarısız gözükmemek. kişisel tatmin elde etmek ya da tatminsizlik duygusunu ortadan kaldırmak. sadece bazı fenerbahçelilerin yarım ağızla söylediği büyük başkan sıfatını hak etmek. çok para harcadığı oyuncağının ise yaradığını, faydasız biri olmadığını göstermek. psikolojik olarak bunlar gayet anlaşılabilir şeyler. ama benim anlayamadığım husus bu uğurda hiç yapmaması gereken birşeyi yapmış olmasıydı; galatasaray'ı durduk yere kendisine düşman olarak ilan etti. o zaman da aklıselimin aklına şu soru düşüyor; sen türk futbolunu mu değiştirmek istiyorsun yoksa rekabeti yok edip tekel olmak mı? altı yılın sonunda geldiğimiz nokta ve bu sorunun cevabı çok açık. ama yine seçtiği yöntem ve bunu uygulama biçimi yok çiğ ve ne yazık ki samimi değil. rekabeti kendi takımını oynatmayarak, rekabete dahil olmayarak yani yokluğunla karşı tarafı "yola getirmeye" çalışarak bitiremeyeceğini düşünemeyecek kadar gerçeklerden kopuk bir görüntüsü var kendisinin. yarattığı bu çift başlı düşman- bir başı tff diğer başı galatasaray- çoğu insan tarafından içten bir şekilde kabul görmüyor çünkü. zaten galatasaray taraftarı asla böyle birşeyi kabul etmeyecek olsa da bir kısım fenerbahçe taraftarı da olan bitenden memnun değil. çünkü rekabetten çekilen taraf olmak hiçbir zaman iyi birşey değildir. bu nedenle stada 30 bin kişi de toplamış olsa ne kendisi ne de oradakiler asla ligden çekilelim oylaması yapamayacaklardı. yapsalar bile çekilme yönünde karar çıkmayacaktı. bunun bir çözüm değil bir yok oluş olduğunu ve anlamsızca bir yok olacağını içten içe biliyorlardı. bu da kendilerini alternatif çözümler üretmeye ve yine yan yollara sapmaya itti. işte süper kupa rezilliği ve türkiye kupasına katılmama kararı da bunun bir sonucu. siyasi erkin çizdiği sınırların içerisinde kalarak mevcut sınırlarını genişletmeye çalışmak. bunu yaparken futbolun asli unsuru olan futbol oynamayı insanların elinden alarak en büyük kötülüğü kendisine ve taraftarına yaptığının bilincinde olmayarak hem de. eh ne diyelim fenerbahçe camiası denilen oluşum umarım bir ortak akıl ortaya koyar ve bu diktatörel yönetimden kendisini kurtarabilir. gerçi yüz yıldır tekel yönetmekten başka aksiyon almayı bilmeyen bir gelenekten gelen birine bunu yapmak çok zor olsa da umarım bunu başarabilirler. biz de özlemini çektiğimiz sakin rekabete yeniden kavuşuruz. hiç umudum olmasa da....
  • 158
    en popüler ismi başkanları ali koç’tur. çevremde futbolu hiç takip etmeyen insanlar var. galatasaray’dan sadece icardi’yi tanıyorlar fenerden ise sadece ali koç’u. ne teknik direktörünü ne bir tane futbolcu ismini sayan olmadı. nazi almanyası gibi camia. propaganda makinası olarak çalışan ercan ahmetler ve sağız yabuncuoğlu da sadece başkana yakın oldukları için fenerliler arasında rağbet görüyorlar. normalde futbolculara yakın olanların tutulması lazım.
  • 159
    (bkz: #3893444)

    bunu yazmıştım birkaç önce ama az bile yazmışım, her olaydan sonra bu histeri durumunu bir adım daha öteye taşıyan camiadır. herifler bir senaryo kurguluyor plan yapıyor ve herkesin sorgusuz sualsiz buna uymasını bekliyorlar. sözlükteki entrylerim ortada, burada olanı söylediğim için kendi tuttuğum takımdan insanlardan bile linç yemişliğim oldu çokça. bunu da tamamen gördüğümü söyleyerek yazıyorum, gslilikle falan alakası yok. (bunu okuyup da içinden söven fblilere hadi len diyorum sadece.) siz neymişsiniz be abi.

    galatasaray mı dedi abi u19'la çıkın diye veya maçtan çekilin diye? işin ucunda resmi kupa var ve bu kulüpler bu kupaları kazanmak için oynar bu kadar basit. kendi kendinizi rezil ediyorsunuz, ne protesto ediliyor neye tepki gösteriliyor belli değil sahadan çekiliyor musun oynuyor musun o bile belli değil golü yiyene kadar, hala gelmişsin gs'ye laf atıyorsun. dünyanın sizin etrafınızda dönmediğini anlayın artık. bunu anlamadığınız sürece mahkumsunuz bu başarısızlıklara.
  • 160
    31 mart 2024 seçim sonuçlarını kendi tepkilerine bağlamaya çalışan,
    hükmedenlere yenilmedik diye muhalif yükselişe liderlik etmeye çalışan ama daha dün takımı sahadan çeken kişinin ahmet ketenci olmasını görmezden gelen garip topluluk.
    transfer işlerine bile spor bakanı, mustafa erdoğan gibi isimleri aracılık ettiren, ketenci'ye saha içinde hakem tehdit ettiren, alengirli işleri bu isimle yürütüp dokunulmazlık kullanan camia tuhaf bir 3 maymun piyesi sergiliyor.
  • 165
    şımarık çocuklar gibi her konuda haklı/haksız kendi istediklerinin olmasını isteyen, olmadığında da ağlayıp zırlayan topluluk. yani susturucu bir dayak yemeleri lazım akıllanmaları için.

    ilk tokadı dün yediler (bkz: 7 nisan 2024 galatasaray fenerbahçe maçı).
    ikincisini birkaç gün sonra yiyecekler (bkz: 11 nisan 2024 olympiakos fenerbahçe maçı).
    üçüncüsünü de yine bizden yiyecekler (bkz: 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı).

    şımarık çocuk olmak bunu gerektirir.
  • 166
    kendi kendilerine yalanlar uyduran camia. bunda o kadar sorun yok. hemen hemen her camia şampiyonluk yarışında abartılı mağduriyetlere, komplolara başvurabiliyor.

    işin sıkıntılı tarafı bunlar söyledikleri yalana sonra kendileri de inanıyor. mesela dünkü rezil olmalarını kapatmak için dünyanın en absürt bahanelerini, yalanlarını söylüyorlar. ama bir ay sonra bu saçmalıkların hepsine tüm camia olarak gönülden inanacaklar. bir kumpas falan uyduracaklar. bir ay sonra ona da inanacaklar. böyle inanırmış falan gibi değil ha. en kültürlüsünden en cahiline gerçekten inanacaklar bu yalanlarına.

    denizli faciası, 2010 ve 2012 şampiyonluk kayıplarında yaşanan olayların hemen hemen hepsi bunların anlattıkları gibi olmadı. yaşayan arkadaşlar hatırlar.

    bu yalanlarına inanma işi öyle korkunç bir seviyeye geldiki artık psikolojik tedavi almaları lazım. zira yaşadıkları toplum psikolojisi alanında araştırmalara konu olmalı.
  • 167
    süper kupa mevzusu üzerinden söylenmesi gerekenlerin yeterince söylendiğini düşünerek ben bundan sonraki sürece odaklanmak istiyorum. bu camianın süper kupa dahil sezon boyunca yaptıkları algıların şampiyonluğa az bir zaman kalmışken dur durak bilmeyeceğini, ortamın asla yumuşamasına müsade etmeyeceklerini, her hafta ama her hafta farklı bir iftiraya maruz kalacağımızı, istediklerini elde edene kadar pisleşeceklerini düşünüyorum. önce elde etmek istedikleri şeyin ortalığın iyice karışıp tribün olaylarının sokaklara kadar taşması bunun akabindende bu olayları bahane olarak kullanarak rams parktaki maçın seyircisiz oynamasını talep etmek olacaktır. zira dikkat ettiyseniz kupa maçına çıkmama bahaneleri önce rakiplerinin maçlarının ertelendiği yalanıyken şimdi takımlarının gittikleri her yerde güvenliğinin sağlanamamasından şikayet etmeye başladılar. muhtemelen ilerleyen günlerde bu bahaneyi daha sık duyacağız. güvenliğimiz yok diyerek ya rams parktaki maçtan da kaçacaklar ya da o maçı oynatmamanın bir çaresini bulacaklar. taraftar olarak bundan sonraki süreçte sakin olup bunların oyunlarına asla ve asla alet olmamalıyız. galatasaray taraftarı ve de camiası önümüzdeki günlerde çok büyük sınavlar verecektir. karşımızda sadece bir futbol takımı yok profesyonelce örgütlenmiş bir yapı var. diliyorum ki bu yapıya karşı bir kez daha iyiler kazanacaktır.
  • 169
    bu yıl kendi lehlerine kararların havada uçuştuğu maçlardan sonra bile ortalığı yangın yerine çevirip inanılmaz bir mağdur algısı oluşturmaya çalıştılar. kendi oluşturdukları mağduriyet algısına o kadar sıkıca sarıldılar ki, geçmişte yaşadıkları tüm başarısızlıkları direkt olarak galatasaray'a bağladılar. olmayacak talepleri kabul edilmedikçe çocuk gibi davranmaya başladılar. sonuç olarak şu an sistemi kilitlediler. hakemler lehlerine hata yapmayınca tehdit, rakipler sahada oyun olarak karşılık verince tehdit, federasyon saçma taleplerinin çoğunu gerçekleştirmesine rağmen yapmadığı bir şey için tehdit, işledikleri saha içi suçlar için tehdit, galatasaray iyi oynarsa, hakkını ararsa, bir oyuncusu ön plana çıkarsa, kulüp içinde herhangi bir figür parlarsa tehdit tehdit tehdit. tamamen futbolu terörize ettiler.

    artık futbol değil sadece skandalları konuşur olduk. dünya basını da her hafta bir skandala yer veriyor ve hakikaten hepsinin suçlusu fenerbahçe. kendilerine çeki düzen vermeyecekleri çok açık. nefret dilini normalleştirdiler. ben acayip sıkıldım artık.
  • 170
    en akıllı taraftarı rambo okan, dijital ortamlardaki en medyatik kişiliği ahmet ercanlar’dır. pek mantık aramıyorum o yüzden eylemlerinde.

    10 sene sonra falan galatasaray taraftarının sayısı bunları ikiye katlarken, belki 6. yıldızı takarken, şu anki eylemlerinin mantıksızlığını anlayacaklardır diye düşünüyorum.

    10-20 sene öncesinde bir deyiş vardı “galatasaray, fenerbahçesiz, fenerbahçe, galatasaraysız olmaz” derlerdi, haksız da değillerdi, nitekim ne kadar kanlı bıçaklı olsalar da bu iki kulüp türk futbolunun lokomotifiydi. öyle ya da böyle bir rekabet vardı.

    şu an hiçbir alanda bir rekabet kalmadı aramızda. bizi motive edecek, şu huylarını örnek alsak da daha başarılı olalım dedirtecek hiçbir durumları yok. derbiler bile artık sönük geçiyor.

    üstelik bizim çin malı çakmamız bir kulüp haline geldiler. manhattan’a gittiğinizde görmüş olduğunuz gökdelenlerin bir hikayesi vardır. abd övücülüğü olarak algılanmasın ama kapitalizmin yükselişine işarettir o gökdelenler. bir süre önce yerliler varken, çöl topraklarıyken, o topraklara ayak basan beyaz adam, o bölgeyi dünyanın finans ve ticaret merkezi haline getirdi, abd’yi de dünyanın en güçlü devleti haline getirdi. iyi ya da kötü bir hikaye yani. bir de dubai’deki gökdelenlere bakalım. gidip gördüğünüzde ordaki yerleşkenin yapaylığını anlarsınız. belki görsel olarak daha güzel ve modern gelebilir gözünüze ama yapaylığını anlarsınız. bir hikayesi yoktur çünkü. o binaların bir hikayesi, kültürü yoktur. “lan petrol olmasa 500 sene önceki halinizden bi farkınız olmayacak, kimi kandırıyorsunuz” dedirtir. burdan nereye geleceğim;

    icardi ve dzeko örneğine tabi ki. icardi bize geldiği ilk gün aşkın olayım dedirtmedi. geldi, oynadı ve performansıyla aşkın olayım dedirtti. çok doğal bir gelişme yani. bu yüzden insanlar yadırgamadı, hemen duruma alıştı. bu şarkı daha önceden bi çok defa birileri için edit’lerde kullanılmıştı ama bizim hikayemize cuk diye oturdu. şarkı 5 sene önce çıkmasına rağmen, o günlerden kat be kat daha yükseldi dinlenme sayısı. dediğim gibi bir hikayesi kültürü vardı. içerdeki antalyaspor maçında çalınmıştı ilk. öncesinde bekledik performans göstermesini. performans veremeseydi zaten böyle bir şarkı çalmazdı stadyumda ve her yerde. çocuklar da bu yüzden sevdi zaten. gol atamayıp bu şarkı çalsaydı zaten kavimler göçü gibi topluca galatasaraylı olmazlardı. hikayesi var yani.

    dzeko transfer oldu. büyük topçu ama daha önceden de büyük topçular transfer oldu buraya. gelir gelmez beni sev çalmaya başladı stadyumda. daha adam topa ayağını değdirmemiş fenerbahçe formasıyla. imzası kurumamış, hemen açmışlar şarkıyı dinletiyolar herife. nerden biliyorsun bu adamın van persie’den, falcao’dan beter olmayacağını? daha adam sahaya çıkmamış bile. hiçbir başarısı yok, bir hikayesi yok, e eğreti duruyor tabi. ben hiçbir çocuğun bu şarkıyı sahiplendiğini görmedim. sahiplenmezler de zaten. hiçbir şeyi başaramayan birini niye sahiplensin halk. o yüzden 10 çocuktan 8’i galatasaraylı oldu. hiçbir yerde anılmadı bu şarkı. anılmaz da zaten. altını doldurabildiğin bir şey yok.

    camia olarak sıkıntıları büyük. 70’lerde 80’lerde en çok taraftar bizde, yeşilçam filmlerinde tekel biziz diyolardı, haklılardı ama devir değişti. 90’lardan sonra tekel galatasaray artık. hem de ezici bir üstünlükle bu takım seni sollamış. bunu yaparken sana hiç acımamış. 15 sene şampiyon olamamasına rağmen şampiyonluk yarışında seni sollamış, sahanda kupa kaldırmış, tarihin en ezici futbolunu oynarken geçen sezon, sana, “6-0 olmasın diye dua ettirmiş”, sahip olduğu kupa sayısında şehrin diğer takımının kazandıklarını bile topladığında sana fark açmaya başlamış, yani nerden baksan elde kalıyorsun. hiçbir albenin kalmamış. yeni jenerasyonun seni tutması için hiçbir sebebi yok ve sen buna daha da ön ayak oluyorsun. insanların daha da soğumalarını sağlıyorsun.

    aklı başında hiçbir taraftarın dünkü olayları sindirmesi mümkün değil. oradan bir hikaye yazabilirdin aslında ama o kadar akılsız bir şekilde yönetiliyorsun ki, bazen sana fırsat verilse bile yaşamış olduğun kompleks gözünü kör ediyor, paralize oluyorsun. dün, adam gibi çıksan savaşsan, kazansan da kaybetsen de taraftarın bağrına basardı seni. hele kazanırsan, kupayı kabul etmeyip, o yıllardır aradığın hikayeyi kendi lehine yazdırabilirdin. o zaman işte beni sev diye avaz avaz bağırabilirdin dzeko için. çünkü bunu yapman için bi nedenin vardı. galatasaray olsa öyle yapardı. madem ertelemiyorsunuz, iyi oynayayım madem der, çıkar adam gibi kupa için savaşırdı. senin gibi mücadeleden kaçmazdı. bu galatasaray kültürüdür çünkü. bahaneler elbette bulunabilir ama önemli olan başarıdır. başarısızlığına bahane bulamazsın. başarılı olursun önce, sonra sıralarsın bahaneleri. kimse sana bir şey diyemez o zaman. ya adamlara helal olsun derler hatta ama dediğim gibi sende ne spor kültürü var, ne kazanma hırsı. o yüzden 10 yılda en çok biz puan toplamışız bahanesine sığınıyorsun. 10 yılda aldığın şampiyonluk sayısı kaç tane? 0. biz madem bu kadar başarılıyız, bir tane mi kupa almayız diyemiyorsun çünkü gerizekalısın. hadi bize şampiyonluk kaptırmanız kader de, beşiktaş’a, trabzon’a hatta başakşehir’e kaptırdın şampiyonluk yahu. insan hiç mi kendinde bulmaz suçu.

    söyleyecek daha çok şeyim var da zaten uzun bir yazı oldu. yeter. eğer biz bir şekilde 5. yıldızı takarsak kendilerinden önce, bizim için beşiktaş kadar bile bir tehdidi kalmaz bu takımın. 10 sene sonra da boomer kuşağı haricinde kendilerini destekleyen bir topluluk kalmaz. aynen böyle devam kardeşim.
  • 175
    ne dediğini, ne yaptığını, neye hizmet ettiğini, amacının ne olduğunu bilmeden, sürekli birileri tarafından manipüle edilerek güdülmekten marşmelov kıvamına gelmiş plastik güruh.

    şu vakte kadar yani 12-13 saattir en saf, en sade, içlerinden gelen en doğal tepkileri dinlediniz. bu dakikadan sonra kulüpten birileri çıkıp bazı şeylerin mesajını verir, yandaş medya mensuplarına sufle verir, sosyal medya troll örgütü aracılığıyla yem verir vs. illa ki bir şeyler olur ve bu başarısızlık fenerbahçe dışında bir yerlere ihale edilir.

    uefa fetöcü çıkabilir, hakemin ataları selanik göçmeni olabilir, türkiye’deki yapı uefa’ya “allah mushaf aşkına fenerbahçe’nin önünü kesin!” diye yalvarıp uefa’yı ikna etmiş olabilir, olympiakos lobisi video hakemlerin hissiyatlarını çalmış olabilir, “konferans’taki hakem hatalarında atina çetesi damgası” başlığını görebiliriz vs. vs. olabilir oğlu olabilir ama bir süre kafa ütüleyecekleri yeni senaryo şu an kuluçka merkezinde son halini almak üzeredir muhtemelen.

    işin diğer tarafı milyonlarca insan da zaten şu an kendilerini tatmin edecek; yıkılmaz, sarsılmaz, kendi haline bıraksan asla kaybetmez fenerbahçe’lerinin bu hazin kaybedişinin nasıl mümkün olabildiğine dair dış mihrak odaklı bir senaryoyu yemek, yutmak için yuvasında ağzını açmış yavru kuş gibi beklemektedir.

    (bkz: 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı)

    bu hep böyle olmuştur, bu yüzden fenerbahçe’nin hüsran anlarından bir kaç saat sonrasına kadar zaman dilimi çok kıymetlidir. yönlendirilmeden, güdülmeden içlerinden ne gelirse onu söyledikleri anlar fenerbahçe taraftarının gerçek düşüncesidir. sonra hikayeler yazılır, servis edilir ve fenerbahçe taraftarı özüne dönerek papağan-koyun sentezinin nasıl bir şey olduğunu bize en ince ayrıntısıyla izletir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın