• 864
    geçtiğimiz hafta birisi çıkıp; “ya kobe bir gün vefat edecek ve sen o’nun ölümünü günlerce kabullenemeyeceksin, üzüntüden açıp açıp videolarını izleyeceksin” dese muhtemelen kahkahalarla gülerdim. yanlış anlaşılmasın, ölüm elbette kötü bir şey. zamanı ve biçimi ne olursa olsun özellikle kobe gibi birisinin ölümü beni üzecekti.

    ama ailemden, çevremden birisini kaybetmiş gibiyim günlerdir. doğal olarak her yerde kobe’ye dair bir şey görüyorum günlerdir ve her seferinde “nasıl ya, kobe ölmüş olamaz” düşünceleriyle başbaşa buluyorum kendimi.

    muhtemelen kariyerini neredeyse baştan sona izlediğim basketbolcular arasında kevin durant, james harden, jr smith ve patrick beverley ile birlikte en sevmediğim basketbolcu kobe’dir. hem oynadığı basketbolu sevmiyordum (beğenmiyordum değil, sevmiyordum), hem geçmişini sevmiyordum, hem kendisini sevmiyordum.

    ama buna rağmen şu bir kesin, değil ben bütün dünya kobe’den nefret etse dahi kobe bryant efsanesi sadece bir basketbol efsanesi değildir.

    kobe bir idol, bir fikir, bir mantaliteydi. kobe zordu. sahada zor bir fade-away atarken “kobe” diye bağırırdınız. clutch bir basketten sonra o’nun gibi çenenizi çıkarır, o’nun gibi yumruğunuzu kaldırırdınız. sadece o’nu izlemek için gece uyanırdınız. o’na nefretle bakmak için gecenin bir yarısı uykunuzdan olurdunuz. kobe buydu. “more than an athlete” diyebileceğimiz sporcuların en başında gelenlerdendi kobe.

    huzur içinde uyuyun; kobe, gigi...

    `what can i say? mamba out.`
App Store'dan indirin Google Play'den alın