• 3685
    çok fazla şey var canımı sıkan, hani derler ya "nasıl anlatalım şimdi bu golü size" diye, bizdeki de şu sıralar bunun dert versiyonu... tabi ki derdin temelinde de bu takımın top oynamaması var... şu sıralar insanlar çok sinirli, herkes sitemkar, her kafadan başka bir ses çıkıyor. ben de kafamdakileri yazmak istedim. bu sinirle uzun yazıları okuyacak olan çıkar mı bilmiyorum ama ben yazayim belki rahatlarım. here it goes...

    kendimi baya zorluyorum, ancak galatasaray seviyesinde olup da kalıcı bir futbol oynama biçimi, şekli, şeması olmayan bir başka futbol takımı var mı emin olamıyorum. dünyada en büyük takımlardan tutun, küçük, mütevazi takımına kadar artık herkes kalıtsal bir futbol aklına, oynama biçimine sahip olmaya çalışıyor. dönem dönem değişkenlik gösterse de en azından bir zaman zarfı içinde bir takımın nasıl futbol oynadığına dair bir fikriniz vardır. bana göre de kalıcı başarının en temel şartlarından biri budur.

    galatasaray'ın son 15 yılı, bana göre inanılmaz seviyede kaotik, incelemelere tabi tutulması gereken ve hatta tez konusu olabilecek bir dönem. bu süre zarfında hiç küçümsenmeyecek derecede şampiyonluk, başarı hikayeleri ve kısmi avrupa başarıları çıkmış. ancak galatasaray'ın elinde bugün inşa edilmiş, kalıcı olan ne var, ne söyleyebiliriz ben bilmiyorum. tek tek incelendiğinde başarılarımızın tamamına yakınının günlük, yani kısa vadeli başarılar olduğunu reddetmenin pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. lucescu'nun yarısı adını duymadığımız kiralık oyunculardan kurulu şampiyon takımı, gerets'in comeback uzmanı, kimsenin parasını bile alamadığı koca yürekli şampiyon takımı, kalli'nin 6 hafta kala bıraktığı, yerlilerle dolu yönetim-futbolcu-taraftar şampiyon takımı... takımın bugünkü iskeletine-periyoduna gelene kadar yaşadığı bu başarıların, bugün galatasaray'ın oynadığı futbola, düzene, sisteme, temele nasıl bir katkısı vardır söyleyebilecek biri var mı? bugünü geçiyorum, şampiyonluğun yaşandığı seneden sadece 1 sezon sonra oynanan futbolla bir alakasını hatırlayan var mı? hadi günümüze gelelim, yakın tarihin en başarılı hocası terim'in şampiyon yaptığı takımın bugünkü takımla bir ilgisini kurabilen var mı? terim'in üst üste iki sezon yönetip şampiyon yaptığı takımı bile bambaşka top oynattığını da unutmayalım.

    bakın bırakın başarısızlıkları, yakın tarihin en başarılı takımlarının bile üstüne koyamamaktan, bir futbol aklı ve disiplini oluşturamamaktan bahsediyorum. peki nasıl başarısız hocalara, futbolculara, yönetimlere kızıyoruz; başarının devam ettirilemediği dönemlerde de mi aynı roldeki insanlara kızmak mantıklı olan? yoksa bunun hem başarılı hem başarısız dönemlerindeki ortak yönünü bulmak mı? benim çıkarımım şu;

    galatasaray 15 senedir 14 kez teknik direktör değiştirmiş, 12 farklı teknik direktörle çalıştırmış. kimisi şampiyon yapıp gönderilmiş, kimisi sezon içinde sıçıp kovulmuş... bunların içinde takımı 3 sezon üst üste çalıştırabilen bir isim bile yok. ve daha trajik olanıysa bu isimleri alıp bir odaya koysanız bir konu hakkında tartışmalarını isteseniz kan çıkar. birbirinden futbol görüşü, anlayışı, hayat görüşü vs. bakımından tamamen farklı insanlar. oturup düşünüyorum, böyle bir süreçte şu yazının en başından beri tekrarladığım futbol anlayışı, düzeni denen şeyin galatasaray'da yerleşik bir hal alması nasıl mümkün olabilir, işin içinden çıkamıyorum. galatasaray günlük başarılara endekslenmiş bir futbol takımıdır.

    bu kronikleşmiş sorun yüzünden, galatasaray takımın başına getirdiği hiçbir hocaya stabil bir ortam sağlayamıyor. üstelik galatasaray gibi yüksek hedefleri olan ve popüler kültürün bir parçası olan şımarık taraftar profiline sahip bir ortamda ise işler normalin birkaç katı daha zor. biz yıllardır her yeni gelen teknik direktörden parçalarının bir kısmı kaybolmuş, çoğu yanlış yerleştirilmiş bir puzzle'ı çözmesini istiyoruz ve önüne birkaç hafta içinde tükenecek bir kum saati koyuyoruz. bir kez, sadece bir kez bile yarısı önceden tamamlanmış, tüm parçaların kutusunda olduğu ve kapakta asıl resmin açıkça gözüktüğü bir senaryoda teknik adam görevlendirdiğimizi hatırlamıyorum. fatih terim gibi bu kulübün ve ülkenin, futbolcuların, taraftarın ne istediğini iyi bilen bir isim dışında; çoğunlukla da yabancı teknik direktörlerin başarısız olması bana göre hiç sürpriz değil bu yüzden.

    lucescu defansif futbol oynatıyor diye sevilmez gönderilir.
    gerets "takıma taç atmayı bile öğretemiyor" diye başkan tarafından gönderilir.
    rijkaard mustafa sarp ve barış özbek'le total futbol oynatamadı diye yerden yere vurulur, 4-3-3'ün bu ülkede oynatılamayacağı nutuk edilerek şutlanır.
    mancini şanslı bir kariyere sahip tazminat avcısıdır, korkaktır, hiçbir zaman sevilmez, gider.
    prandelli italya'nın dışına çıkmamış bir futbol cahilidir. ekim ayındayız hala takıma top oynatamamıştır. umarız yakında gidecektir.

    bu ülkeyi ve bizim kulübü bu kadar özel yapan ne var bilmiyorum ama bu takımı güzel yönetememişlerdir. biz hep çözüm olarak bunların kıçına teneke bağlayıp yerlerine yenisini bulmayı seçtik. her seferinde daha da sabırsızca hem de. dikkat edin, yazdığım isimler sırayla daha da kısa süre görev almışlardır. bugüne geldiğimizde, yine bir başka hocayı kovup yerine başkasını getirmeyi hedefliyoruz. çözüm buymuş. hay allah, yıllardır bunu nasıl düşünemedik! hemen yenisini getirin de onu da en geç sene sonu kovarız, rahatlarız...

    galatasaray taraftarı çok garip. eminim hepsi kendi yöntemleriyle galatasaray'ı seviyor. buna bir şey diyemem. ama taraftarlıkla-futbol yorumculuğu arasında gidip gelen çok sayıda insan görüyorum. "ben demiştim" demek için pusuya yatan, galatasaray'ın hangi taktikle ve oyuncularla daha iyi oynayabileceğini söyleyenler. insanların bu konuda fikirlerinin olması da, bunları paylaşmaları da son derece doğal. ancak iş öyle bir boyuta geliyor ki, bazı arkadaşlar profesyonelce bu işten para kazanıyormuş gibi hırsa bürünüyor. bakın, bu işten para kazanan bir teknik direktör var başımızda, onun yaptıklarını sorgulayarak, yorumlayarak, eleştirerek para kazanan gazeteciler var ayrıca. bizim burada bu rollere bürünmemiz ise ego mastürbasyonundan başka bir şey olmuyor. eğer bir gün burada yazdıkları üzerine bir telefon alıp iş bulanlar olursa lütfen söylesinler olaya bakışım değişir o zaman.

    dediğim gibi, galatasaray taraftarı çok garip. burada akıl almaz şeyler okuyorum. mesela biri çıkıp "ben galatasaray'ı prandelli'den iyi tanıyorum çünkü x senedir her maçını izliyorum" e bu ne şimdi? ne denir bu arkadaşlara? şimdi seni alsak bambaşka bir ülkenin takımının başına geçirsek, sen de kafandaki futbola anlayışına göre bir takım çıkartsan sahaya, taraftarlar da seni bizim burda böyle oynanmaz, biz senden daha iyi biliriz dese ne düşünürsün amk? valla hocalara sabretmek belki zor iş ama size sabretmekten daha zor değil, emin olun...

    belki bu gelip giden hocaların üst üste koyduğunuzda milyon tane yanlışı olmuştur. fakat bizim bu adamların her birine sunduğumuz sağlıksız, düzensiz ortamlarda bu kadar kısa sürelerde en üst seviyede futbol oynatmalarını ve başarıya ulaşmalarını beklememiz hepsinden yanlış bana göre. adı üstünde "yabancı" bir hoca getirdiğinizde takıma ve camiaya olan yabancılığını ilk aşamada gidermesi, ülkedeki düzene ayak uydurması, takıma en uygun taktiği ve anlayışı bulması, bunu zamanla oturtması ve sonuçlar alması zaten doğallıyla bir süreç gerektirirken bunu bir de galatasaray gibi 404 system not found error gibi bir takımda yapmak ekstra bir süreç de gerektiriyor. bizim insana göre birine süre vermek 2 hafta, hadi bilemedin 1 ay. sonuçlar gelmediyse hemen kıça teneke bağlama timi ortalığa çıkıyor ve ağızdan tükürükler saçarak vuruyor da vuruyor. nereye kadar gideceğiz bakalım. galatasaray'ın kronikleşmiş sorunlarını yok sayıp, bunu körükleme yolunu seçen ve çözüm buldum sanarak aslında sorunu daha da büyütenler sayesinde buralara geldik. denizli gelsin 4. yıldızı kesin takar diyorlar mesela. takmasına takar çünkü adaptasyon sürecini en az yaşayacak isimlerden biri piyasada. sonra en fazla bi sezon daha kalır ve artık emekli olur, peki bizim elimizde ne kalır? bu dediğimiz şeyi 5 sene önce beşiktaş'ta yaptı çünkü, sonra gitti ne oldu beşiktaş'a? biz gideriz yeni bi hoca buluruz sonra onu da kovarız bir güzel değil mi? sonra da belki terim gelir kurtarmak için, tabi hala hayattaysa...

    kısır döngüye soktuk kendimizi. bir sene daha şampiyon olmak için galatasaray'ın önündeki seneleri çöpe atmasından rahatsız olmayacaklar var. belki istediğiniz olur yakında hoca gider ama yerine gelecek her kimse sizin istediğiniz futbolu ve takımı oynatır sanıyorsanız biraz komik olur. onun da ağzına sıçmak için bekleyeceğiz hepimiz. onun da kıçına teneke bağlayacağız sonunda. bu davranış biçimiyle sonumuz iç açıcı değil. şampiyonlukların yıllardır bize bir bok katmadığını anlattım, belki biraz fazla şey anlattım sıkıldınız bıraktınız ama keşke şu anlık, fevri hareketlerle iş yapmanın galatasaray'a kötülük yaptığını anlasak artık. 1 şampiyonluk için 10 seneyi daha harcamak yerine biraz daha sabredip, bekleyip geleceğimizi kurtarsak bizden mutlusu olmayacak, inanın...
App Store'dan indirin Google Play'den alın