670
sürgündeki küçük kaptan;
internetteki başka bir galatasaray platformunda yaklaşık iki yıl önce uğur uçar için düşündüklerimi ve hissettiklerimi bu başlıkla kaleme almıştım. takımda kaliteli yerli oyuncu konusunda ve özellikle defansta alternatif oyuncu konusunda bu kadar sıkıntı yaşanırken, benim için de hala çok değerli bir sporcu olmasından yola çıkarak aynı yazıyı benzer satırlarla burada da kaleme almak istedim.
benim için buruk bir galatasaray hikayesidir uğur uçar.
18 şubat 2008 tarihinde deplasmanda oynanan konyaspor maçında sakatlanmıştı. o gün de bugünkünden pek farklı değildi. yine belli güçlerin güdümünde hareket eden, yayıncı kuruluşun sözünden çıkmayan, sporun ve sporcunun ruhundan anlamayan ve vizyonu olmayan bir federasyon görev başındaydı. iki gün sonra avrupa kupası maçına çıkacak olan galatasaray’ı; üzerinde bırakın koşmayı, yürümenin bile imkansız olduğu bir sahada maç yapmaya mahkum ettiler. o maçta bir sakatlığın yaşanmaması futbol adına mucize olurdu. nitekim de o gün futbolun ihtiraslı derebeylerinin kurbanı uğur uçar oldu. bile bile, göz göre göre bir futbolcunun, oldukça da parlak devam eden futbol kariyeri bitirilme noktasına geldi. parlak devam eden diyorum; o yıl uğur uçar henüz başlamış olan futbol kariyerinin en başarılı sezonunu geçiriyordu. sağ bek pozisyonunda oynamasına rağmen bir ara takımın asist lideri bile oldu. o sezon oynadığı 20 maçta 5 asisti vardı. ( bugün çok yetenekli dediğimiz ve milli takımda da sağ bek pozisyonunda oynayan gökhan gönül’ün dahi en iyi sezonunda 30 maçta 8 asist ile oynamış olduğunu hatırlatmakta fayda var. )
peki, uğur uçar galatasaraylılar için sağ bekte oynayan ve yukarıdaki rakamlarla ifade edebileceğimiz, kaliteli bir futbolcumuydu sadece. uğur, galatasaray ailesine çok küçük yaşlarda katılmış, florya’da galatasaraylılığın ne demek olduğunu çok iyi öğrenmiş ve tüm altyapı takımlarının kaptanlığını yapmış bir isimdi. george hagi tarafından 23 mart 2005 tarihinde oynanan göteborg maçında henüz 18 yaşındayken sahaya kaptan olarak çıkarılmış ve galatasaray tarihinin en genç kaptanı olarak kayıtlara geçmişti. büyük kaptan bülent korkmaz’ın 3 numaralı formasını ve kaptanlık pazubandını layıkıyla taşıyacak tek isimdi galatasaraylıların gözünde. bizim için, küçük kaptan uğur uçar’dı.
uğur uçar’ın galatasaray’dan kopuşu ise ayrı bir dram. uzun süren sakatlık sürecinden sonra yeniden yeşil sahalara dönmüş ve yavaş yavaş form tutmaya başlamıştı. o dönem, galatasaray’ın başında sayın başkan adnan polat vardı. florya’dan sorumlu isim ise adnan sezgin’di. bu ekip belki de dönemlerinin en büyük yanlışını yaparak kaptanlık pazubandını takımın en yetenekli ve en etkili ismi arda turan’a verdiler. oysa galatasaray’da kaptanlık saha içinde en etkili veya en yetenekli oyunculara değil lider özellikli ve galatasaraylılık duruşu dediğimiz duruşu en iyi şekilde sergileyebilecek isimlere verilirdi. üstelik uğur uçar tüm altyapı takımlarında kendisiyle aynı jenerasyonda yer alan arda turan’ın da yıllarca kaptanlığını yapmıştı. nitekim verilen kararın yanlışlığı kısa zamanda ortaya çıktı. arda turan bırakın kaptanlık yapmayı, aldığı bu ağır yükle saha içindeki performansını bile sergileyemez hale geldi. galatasaray hem kaptanından olmuştu, hem de saha içindeki en etkili isminden.
velhasıl, bir tenzil-i rütbe olayı yaşandı uğur uçar için, üstelik hiç hak etmediği halde. yıllarca altyapıda hatta bir dönem a takımda da kaptanlığını yaptığı bir isim birdenbire kaptanı olmuştu. belki de ve büyük ihtimalle, böyle bir durumu hak etmediğini düşündü. galatasaray’dan ayrılık kararı alan uğur uçar, 23 haziran 2010 günü ankaragücü spor kulübüne transfer oldu. ( yıllarca bu takıma bir şey vermediği halde florya’ya kazık çakmış futbolcularında bulunduğunu göz ardı etmemek lazım bu noktada )
ankaragücü macerasından sonra 2012 yılında karabükspor’a transfer olan uğur uçar, bu yıl takımında ishak doğan forma girene kadar 6 maç sol bekte; ishak sol bekte oynamaya başladığından beride 8 maçtır sağ bekte oynuyor.
galatasaray’da sol bekte sabri’yi, sağ bekte dany’yi oynattığımız bir dönemden geçiyoruz. takımda kaliteli yerli oyuncu konusunda ve özellikle defansta alternatif oyuncu konusunda bu kadar sıkıntı yaşanırken hala uğur uçar isminin gündeme dahi gelmemesi inanılır gibi değil.sanırım karabükspor maçlarında uğur uçar’ı izleyen her futbol sever, sabri’nin sol bekte yaptıklarından yada dany’nin sağ bekte yaptıklarından çok daha iyisini yaptığını ve galatasaray’a gelmesi durumunda da daha iyisini yapabileceğini söyleyecektir.
bütün bunların da ötesinde uğur uçar’ın galatasaray için başka türlü bir değeri vardır. eğer ve umarım uğur uçar galatasaray’a transfer edilecekse sadece sol bek ve sağ bek pozisyonlarına alternatif için değil öncelikle yazıda da anlatmaya çalıştığım uğur uçar olduğu için transfer edilir. umarım büyük kaptan bülent korkmaz’ın 3 numaralı forması ve kaptanlık pazubandı geçte olsa bir gün kendisine nasip olur.
internetteki başka bir galatasaray platformunda yaklaşık iki yıl önce uğur uçar için düşündüklerimi ve hissettiklerimi bu başlıkla kaleme almıştım. takımda kaliteli yerli oyuncu konusunda ve özellikle defansta alternatif oyuncu konusunda bu kadar sıkıntı yaşanırken, benim için de hala çok değerli bir sporcu olmasından yola çıkarak aynı yazıyı benzer satırlarla burada da kaleme almak istedim.
benim için buruk bir galatasaray hikayesidir uğur uçar.
18 şubat 2008 tarihinde deplasmanda oynanan konyaspor maçında sakatlanmıştı. o gün de bugünkünden pek farklı değildi. yine belli güçlerin güdümünde hareket eden, yayıncı kuruluşun sözünden çıkmayan, sporun ve sporcunun ruhundan anlamayan ve vizyonu olmayan bir federasyon görev başındaydı. iki gün sonra avrupa kupası maçına çıkacak olan galatasaray’ı; üzerinde bırakın koşmayı, yürümenin bile imkansız olduğu bir sahada maç yapmaya mahkum ettiler. o maçta bir sakatlığın yaşanmaması futbol adına mucize olurdu. nitekim de o gün futbolun ihtiraslı derebeylerinin kurbanı uğur uçar oldu. bile bile, göz göre göre bir futbolcunun, oldukça da parlak devam eden futbol kariyeri bitirilme noktasına geldi. parlak devam eden diyorum; o yıl uğur uçar henüz başlamış olan futbol kariyerinin en başarılı sezonunu geçiriyordu. sağ bek pozisyonunda oynamasına rağmen bir ara takımın asist lideri bile oldu. o sezon oynadığı 20 maçta 5 asisti vardı. ( bugün çok yetenekli dediğimiz ve milli takımda da sağ bek pozisyonunda oynayan gökhan gönül’ün dahi en iyi sezonunda 30 maçta 8 asist ile oynamış olduğunu hatırlatmakta fayda var. )
peki, uğur uçar galatasaraylılar için sağ bekte oynayan ve yukarıdaki rakamlarla ifade edebileceğimiz, kaliteli bir futbolcumuydu sadece. uğur, galatasaray ailesine çok küçük yaşlarda katılmış, florya’da galatasaraylılığın ne demek olduğunu çok iyi öğrenmiş ve tüm altyapı takımlarının kaptanlığını yapmış bir isimdi. george hagi tarafından 23 mart 2005 tarihinde oynanan göteborg maçında henüz 18 yaşındayken sahaya kaptan olarak çıkarılmış ve galatasaray tarihinin en genç kaptanı olarak kayıtlara geçmişti. büyük kaptan bülent korkmaz’ın 3 numaralı formasını ve kaptanlık pazubandını layıkıyla taşıyacak tek isimdi galatasaraylıların gözünde. bizim için, küçük kaptan uğur uçar’dı.
uğur uçar’ın galatasaray’dan kopuşu ise ayrı bir dram. uzun süren sakatlık sürecinden sonra yeniden yeşil sahalara dönmüş ve yavaş yavaş form tutmaya başlamıştı. o dönem, galatasaray’ın başında sayın başkan adnan polat vardı. florya’dan sorumlu isim ise adnan sezgin’di. bu ekip belki de dönemlerinin en büyük yanlışını yaparak kaptanlık pazubandını takımın en yetenekli ve en etkili ismi arda turan’a verdiler. oysa galatasaray’da kaptanlık saha içinde en etkili veya en yetenekli oyunculara değil lider özellikli ve galatasaraylılık duruşu dediğimiz duruşu en iyi şekilde sergileyebilecek isimlere verilirdi. üstelik uğur uçar tüm altyapı takımlarında kendisiyle aynı jenerasyonda yer alan arda turan’ın da yıllarca kaptanlığını yapmıştı. nitekim verilen kararın yanlışlığı kısa zamanda ortaya çıktı. arda turan bırakın kaptanlık yapmayı, aldığı bu ağır yükle saha içindeki performansını bile sergileyemez hale geldi. galatasaray hem kaptanından olmuştu, hem de saha içindeki en etkili isminden.
velhasıl, bir tenzil-i rütbe olayı yaşandı uğur uçar için, üstelik hiç hak etmediği halde. yıllarca altyapıda hatta bir dönem a takımda da kaptanlığını yaptığı bir isim birdenbire kaptanı olmuştu. belki de ve büyük ihtimalle, böyle bir durumu hak etmediğini düşündü. galatasaray’dan ayrılık kararı alan uğur uçar, 23 haziran 2010 günü ankaragücü spor kulübüne transfer oldu. ( yıllarca bu takıma bir şey vermediği halde florya’ya kazık çakmış futbolcularında bulunduğunu göz ardı etmemek lazım bu noktada )
ankaragücü macerasından sonra 2012 yılında karabükspor’a transfer olan uğur uçar, bu yıl takımında ishak doğan forma girene kadar 6 maç sol bekte; ishak sol bekte oynamaya başladığından beride 8 maçtır sağ bekte oynuyor.
galatasaray’da sol bekte sabri’yi, sağ bekte dany’yi oynattığımız bir dönemden geçiyoruz. takımda kaliteli yerli oyuncu konusunda ve özellikle defansta alternatif oyuncu konusunda bu kadar sıkıntı yaşanırken hala uğur uçar isminin gündeme dahi gelmemesi inanılır gibi değil.sanırım karabükspor maçlarında uğur uçar’ı izleyen her futbol sever, sabri’nin sol bekte yaptıklarından yada dany’nin sağ bekte yaptıklarından çok daha iyisini yaptığını ve galatasaray’a gelmesi durumunda da daha iyisini yapabileceğini söyleyecektir.
bütün bunların da ötesinde uğur uçar’ın galatasaray için başka türlü bir değeri vardır. eğer ve umarım uğur uçar galatasaray’a transfer edilecekse sadece sol bek ve sağ bek pozisyonlarına alternatif için değil öncelikle yazıda da anlatmaya çalıştığım uğur uçar olduğu için transfer edilir. umarım büyük kaptan bülent korkmaz’ın 3 numaralı forması ve kaptanlık pazubandı geçte olsa bir gün kendisine nasip olur.