• 227
    aslında gündüz hava gayet güzeldi, açık bir gökyüzü ve kendini gösteren güneş vardı. iş yerinden çıkıp stat yolculuğuna başladığım saat olan 7 civarında da yağmur hafif hafif yağmaya başlamıştı. fakat yağmurun maç saati yaklaştıkça hızını ve etkisini arttırması, bizim işlerimize de çomak soktu. takımın uzun bir aradan sonra bu kadar bilinçli oynadığı bir maçta kazanmamızın muhtemel olduğu 3 puan da bizim için hayal oldu. maçı izleyen herkes şundan adı gibi emindir ki kuru veya pas yapmamızın, top çevirmemizin nispeten mümkün olduğu bir zeminde oynasaydık en az 3 gollü rahat bir galibiyet alırdık.

    tüm bu olumsuz şartlara rağmen, üstelik yediğimiz şanssız bir gol sonrası skor olarak geri düşmemize rağmen maçı çevirebilecek fırsatları da bulduk. cluj'un 10 kişi kalması sonrası zaten maç öncesi genel oyun anlayışları olan savunmayı sertleştirmeleri ve yarı sahayı geçmelerinin bile imkansız hale gelmesi galibiyete olan inancımızı kuvvetlendirmişti. o dakikalarda gruptaki tüm dengeleri değiştirmemizi ve önümüzdeki 3 maça daha umutlu bakmamızı sağlayacak olan 3 puan ile aramızdaki tek engel oyunumuzu olumsuz yönde etkileyen zemindi. pas yapmanın ve top sürmenin imkansız hale geldiği zemin sonrası oyun anlayışımız da haklı olarak doldur-boşalt'a dönmüştü. elmander ve umut'un yanına ceza sahası içine gelecek hava toplarında cluj savunmasına karşı üstünlük kurmamız adına oyuna burak da dahil edilmişti fakat onun yerine oyundan çıkan ismin hamit olması bana göre pek de doğru değildi. gerek elmander gerekse umut zaten topları indirebilecek oyuncularken bu oyun anlayışı ile oynadığınızda forveti üçlemek-dörtlemek yerine inen topları toplamak, dağıtmak, şut atmak için orta sahanızı korumak veya sayıca çoğaltmak daha mantıklıdır. bu açıdan fatih hoca'yı oyuncu değişiklikleri konusunda haddim olmayarak eleştirmek istiyorum.

    bunun akabinde ilk yarıda skoru dengelemek, galibiyet yolunda büyük bir adım demekti. cluj ceza sahasında yaşanan karambol sonrası kazandığımız penaltıyı gole çevirebilseydik, ikinci yarıda da bize üstünlük kazandıracak golü er ya da geç bulurduk. fakat olmadı; burada "penaltıyı neden melo attı? neden selçuk atmadı?" şeklinde sitem etmek pek doğru değil. nitekim 2011-2012 sezonunda melo, kazandığımız penaltıları kullanan oyunculardan biriydi ve normal sezonda attığı 10 golün 4'ünü (karabükspor maçları, trabzonspor ve antalyaspor) penaltıdan bulmuştu. bu penaltıların 3 tanesini ise skor olarak 1-0 geride olduğumuz karabükspor, antalyaspor ve trabzonspor maçlarında kullanmış ve gole çevirmişti. elbette o da en az bizim kadar gol yapmak istemiştir o penaltıyı fakat olmayınca olmuyor.

    maçtaki bir diğer şanssızlığımız da doldur-boşalt'a dönmemiz sonrası açılan ortalarda en güvendiğimiz silahımız olan elmander'in sakatlanarak oyun dışında kalmasıydı. elmander, özellikle ikinci yarısı tamamen bu şekilde geçen maçta boyu ve fiziği ile ciddi tehlikeler yaratabilirdi. netice olarak olağanüstü bir durum yaşandı o gece ali sami yen'de; haddinden fazla yağan yağmur 90 dakika boyunca tek bir an bile durmamış, etkisini azaltmamış ve işimizi gittikçe daha da zorlaştırmıştı. bu konuda kimseye kızamayız, ne 'stadın üstünü kapatmadı' diye yönetime, ne '73 ortaya rağmen yalnızca 1 gol bulabildi' diye takıma. illa bir yere çatmak isteyenler de maç öncesi havanın durumunu ve göle dönen zemini görüp de maçı tatil etmeyen, futbolcuları o elverişsiz zeminde futbol oynamaya zorlayan hakemlere, yetkililere saldırabilir.

    son sözüm; biz bu cluj'u deplasmanda yeneriz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın