• 403
    her gün ağzım açık izlediğim kur. her gün 10 kuruş 10 kuruş artıyor.

    türk lirası değer kaybedince “rekabetçi ekonomiye sahip olacağız” diye konuşanları görünce, ağızlarına kürekle vurasım geliyor. neden mi? buyrun.

    piyasada rekabetçiyim diyebiliyorsan ya daha iyiyi ya da daha ucuzu üreteceksin. bunu sokakta kime sorsan söylebilir. daha iyiyi üretmek için ürünün ya çok katma değerli olacak ya en iyi kalite olacak ya da piyasadaki emsallerine göre daha tercih edilir olacak ve bunu da satabileceksin. sen bunları yapamazken tam aksine neredeyse bütün dünyada dönem dönem senin mallarını boykot ediyor.

    bugün birkaç sanayi kolu dışında bunu yakalayabildiğimiz alan, maalesef bulunmamaktadır. sadece iha satarak teknoloji devi olunmuyor. günlük hayatın en büyük ihtiyacı kabul edin ya da etmeyin cebimizdeki telefondur. üretebiliyor muyuz? hayır. parçalarını üretebiliyor muyuz? bütün parçalarına hakim değilim ama telefonu telefon yapan yapan parçalar için konuşuyorum, hayır. milli otomobil yapalım diyoruz, üretileceği topraklar, arabanın ismi ve bazı parçaları dışında hepsi ithal.

    e sen piyasada olmayanı üretemiyorsan, ucuz iş gücü ile sivrilmen lazım. yeni ekonomik düzende de ucuz iş gücü olma yolunda emin adımlar ile ilerliyoruz. çevrenizde iyi maaş aldığını düşündüğünüz kişilerin, ab ülkelerindeki bir asgari ücretli kadar maaş almadığının farkında olun. hatta isviçre’deki bir asgari ücretli bir çok fabrika müdüründen bile fazla kazanmaktadır. şimdi o ülkelerde de günlük ihtiyaçlara erişmek çok pahalı demeyin bu sefer ağzınıza harbiden kürekle vururum. daha dün 1 litre yoğurda 7 lira verdim. yanına makarna yapsa bir aile, 2 litre de kola açsa bi akşam yemeği 15 lira yapıyor. bir ay her akşam bunu yese ayda 500 lira eder. sabahları gevrek, peynir çay yapsalar e o da ayda 500 lira yapıyor. tabi 2. gevreği almazlarsa. vücuda doğru düzgün besin girmeden bir aile 1000 lira harcıyor, sırf karnını doyurmaya. avrupa’da 1000 euroya neler alabileceğinizi belki gidip görmediğiniz için bilmiyorsunuz ama 1000 euroya sarayda verilen resepsiyonlardaki yemeklerin minyatür halini 1 ay evde yapabilirsiniz.

    ucuz iş gücü demek tercih sebebi değildir. senin iş gücün montajı biliyor mu? kaliteyi biliyor mu? üretmeyi biliyor mu? bizim iş gücümüz sanayi ve tarım şeklinde görülebilir ama sanayide montaj hatlarında genç nüfus yok. sence yatırıma gelecek bir şirket buna bakmayacak mı? yoksa bu boşluğu sokaklarda “hilafet isteriz” diye yürüyen suriyeliler ile mi doldurmak istiyorsun?

    senin teknik lisen yok, senin üniversitelerin liselerin uzatmaya gitmiş hali gibi. eğitim sistemin boktan. bu insanlar iyiyi değil ucuzu almaya alışmış. bu insanlara kaliteyi nasıl öğreteceksin?

    senin ülkende demokrasi emareleri gözükse de insanlar tivit atmaya korkuyorken yabancı yatırımcıyı nasıl çekeceksin? bir sabah şirketlerinin kapanmayacağının garantisini kim veriyor? hakikaten bir ara wolksvagen fabrika açıyordu manisa’ya, ne oldu o iş?

    ha, bir ara çevre ve şehircilik bakanı erdoğan bayraktar'ın muhteşem bir beyanatı vardı: “biz ara eleman ülkesiyiz mucit çıkaramayız” diye. insanlara bu algıyı yerleştirdiniz, yoksa istediğiniz insanların emeği sömürülürken işsizliği düşürdük diye seçim öncesi mitinglerde gövde gösterisi yapmak mıydı?

    bu ülkenin bir karış toprağı için ölmeyi 14 yaşında göze almış, 7 senesini devlet okullarında geçirmiş ve kolkola yürüdükleriniz yüzünden ne ergenliğini ne gençliğini yaşayamasa da hala daha “türkiye’m” diyen ben, bırak artık bu ülkede değil ev araba alabileceğimi düşünmeyi; mutlu ve güvenli bile olabileceğimi düşünmediğim için gitmek istiyorum. uzaklara. emeğimin karşılığını alabileceğim yerlere.

    rekabetçi ekonomiymiş, sağolun biz yiyip de geldik.

    bu ekonomiyle galatasaray futbol takımı ne mi olacak? her 10 kuruş artışta falcao'nun yıllık maliyeti 500.000 tl artıyor. her kur artışında "ama iyi forma sattık" cümlesindeki forma satışlarından kalan kar payı buhar olup uçuyor. bu takımın makası değil kasası açılıyor. makas açılmasına da başka zaman değinelim. değil bileklik satmak, böbreklerimizi satsak anca yeter şu takıma.

    ne olacak bilmiyorum ama şu her döviz taneciğine ihtiyaç duyduğumuz günlerde umarım yönetim de israf yaratacak herşeyi yok edebilir.

    edit: imla
  • 557
    özel sektörde idareciyim. eşim de aynı kurumda öğretmen. aynı zamanda kurumun hissedariyim. günde yaklaşık 10-11 saat civarında çalışıyoruz. yazın bir hafta tatilimiz var, az önce sömestir tatilinde 3-4 günlüğüne bir yerlere gezmeye gidelim diye konuşuyorduk. mardini gör.ek istiyoruz, hatay'da yaşıyoruz, hesaplıyoruz, kendi aracimizla gittiğimizde sadece yakıt paramız bile 1200 lira tutuyor. 4.45'lerden 8.30'lara geldi lpg birkaç ay içerisinde. otel fiyatları aynı şekilde uçmuş. yeme-icme, bir akşam bir restoranda şarap içme, kahvaltı, ören yerleri girişi, görünmeyen masraflar vs. falan derken üç günlük alelade bir gezinin bize masrafı 5-6 bin lira civarında. neden? çünkü dolar 14 lira oldu.

    bu ülkenin günde 10-11 saat çalışan iki öğretmeni olarak bir sömestir tatilinde 3 günlük şehir dışı seyahatine çıkamaz hale geldik. kipirdayamaz hale geldik. adım atamıyoruz. elimizden bir şey gelmiyor. yaşlı amcalar yaşlı teyzeler ve bir grup rantçı gençliğimizi çaldı. bari bizden sonrakilerin gençliği calinmasin.

    yazık bu ülkeye çok yazık..
  • 573
    17 liraya doğru giden kur. sanki ülkeyi yöneten güruh tarafından kasten manipüle edilmeye çalışılan kur. bu senaryoyu fıkra yazsan fıkra olmaz.

    1)300 yıllık ekonomi doktorini ve ekonomi bilimini reddederek faiz sebep enflasyon sonuçtur savsatasının peşine takılıp kur resmen devalüe ediliyor. faiz arttırmak yerine düşürülüyor.

    2)bunu yaptığınızda sonuç olarak doların artacağını gün gibi açıkken rezerv satarak kur dengelenmeye çalışılıyor. ee madem rezerv satacaktın neden faiz indirdin.

    3)kuru bir noktada rezerv satarak geçici olarak dengelendikten sonra ülkenin cumhurbaşkanı çıkıp sanki tahrik etmek istercesine benden başka bir şey beklemeyin diye açıklama yapıyor ve kur tekrar kafasını kaldırıyor. ee madem bu açıklamayı yapıp tekrar doları hareketlendireceksin biz niye dengelemek için boşuna rezervizimi satıyoruz.

    hakikaten bu memlekete, bu insanların emeğine, parasına yazık günah ya. öğrenciye verdiğiniz 3 kuruşluk öğrenim kredisini 2 katı olarak geri aldığınızda faiz helal de ülkeyi bilimsel gereçeklere göre yönetmeye geldiğin de mi faiz haram oluyor. bu ne iğrenç bir hamasettir.
  • 326
    sadece beton üreten, onu da gerek yandaşlar ve onlar üzerinden kendi yetersiz oligarklarını beslemek gerekse yolsuzluk gibi ekstra maliyetler sebebiyle oldukça pahalıya üreten, her alanda bilim yerine hurafeci üfürükçü aptal-saptal tarikatlar ve yalaka yetersiz tiplere prim veren ve bu sebeple gerek iç gerekse uluslararası dünyada burnu boktan kurtulmayan, kronik enflasyonu rakamları manipüle ederek gizlemeye çalışan, en gözde kamu şirketlerinin kadrolarına en iyi yalayan ve en iyi ispiyonlayanları yerleştiren, eğitim sistemi tamamen cahil, sorgulamadan itaat etmeye odaklı sürüler yetiştirmeye programlı, muhaliflerinin yürütme tarafından tamamen ele geçirilmiş yargı unsurları tarafından evrensel hukuğun tüm normlarına aykırı şekilde adeta bir istibdat rejiminde görülebilecek hukuksuzluklarla susturulduğu, üretimi %60-70 oranlarında dışa bağımlı olan, beğenilmeyen geçmiş dönemlerde inşa edilmiş üretim altyapılarının neredeyse 9 aylık ciroları karşılığında özelleştirildiği, yatırımları kullanım garantili olup saçma sapan sözleşmelerle maliyetleri halka yüklenen, enerji ihtiyacının neredeyse tamamı dışa bağımlı, etrafındaki ve hatta bölgesindeki hiçbir ülkeyle elle tutulur ilişkisi bulunmayan, sınırlarını korumaktan aciz ve sınırları dahilindeki mültecileri bile para için pazarlık unsuru yapabilen, bu istibdat rejimi yüzünden pek çok parlak insanının yurtdışına göçüp gitmesine sebep olmuş ve olmaya devam eden, kendi gibi düşünmeyen ve yaşamayan insanları her fırsatta taciz eden bir zihniyetin yönettiği ülkelerde düşmesi için hiçbir sebep yoktur.
    neyse ki öyle bir ülke değiliz...
  • 435
    bizatihi süreci yakından takip eden bir iibf mezunu olarak yazıyorum; bu ateş üfleyerek sönmez. güçler ayrılığı, adalet reformu 10-15-20 yıllık kalkınma planları ve enflasyon ile mücadele olmadığı sürece ahmet'i kovsan mehmet'i getirsen de olmaz. öyle ya da böyle canım galatasaray'ımın mali yapısı ve canım ülkem milletim her geçen gün felakete sürüklenmekte.
  • 162
    "bir halkın tepkisiz kalmasını, eleştirel bakış açısını kaybetmesini sağlamak istiyorsanız, onları önce cahil bırakmalısınız."

    yurtdışında yaşıyorum. yaşadığım ülke hakkında bazı tespitlerim var.

    yaşadığım yer tanzanya. burada, özellikle son 15 yılda yapılan gelişmelere bakalım. cahil bırakılmak için yapılan şeylere özellikle. bir ülkenin umudu, ülke geleceğini ve istikbalini, bilhassa meslek ve fen ve teknoloji liseleri yerine din odaklı liselere (bizdeki imam hatip stili) çeviriyor, ülkenin bir zamanlar yüz akı tübitak'a* buralardan veya muadili okullarından mezun olmuş, vasıfsız, emre itaat oranı oldukça başarılı ve toplum sosyolojisi ve psikolojisinden bihaber kişileri atıyordu. ülke halkı elbette bundan hoşnut: 'tanrıya, incil'e inanan adamdan zarar gelir mi yaauuu'

    sonra bizim bizzat şahit olmadığımız, fakat aşağı yukarı herkesin gidişatının büyük bir devlet iç meselesine dönüşeceğini bildiği, bir zamanların yediği içtiği gayrı gitmeyen insanların kavgası ortaya çıktı. bunun aslında pek de bir önemi yok, sonuçta hormonlu ve samimiyetsiz, tamamen çıkar ilişkisine dayanan, nemalanmak tabirinin kelime anlamını tam olarak dolduran bir menfaat ilişkisiydi zaten bu. zamanın dinler arası diyalog lideri, kimilerine göre yeni mesih, dünya barışının ve belki de en önemlisi, 'ılımlı hıristiyan politikası' öncüsünün birkaç ayda nasıl da terörist başı haine dönüştüğü konusu. benim içinse - allah günah yazmasın- sümüklü bir hoca bozmasından ibaret. en büyük başarısı ise halkın ciddi bir kesiminin sorgusuz sualsiz peşinden koşturup, insanların en ufak bir sorgulamadan uzak bir şekilde itaat kültürünü pek bir başarıyla uygulamaları.

    bu itaat kültürü, ya da islamiyetteki güzel anlamıyla 'teslimiyet'leri, herkesin de işine geldi. zordur çünkü düşünmek. desteklediği ve aksi çıktığı görüşlerin, sevdiği ve sevmediği politikacıların, inandığı ve asla dinlemeye bile tevazu göstermediği değerleri hep birlikte eleştirel, objektif ve en önemlisi diyalektik bir şekilde değerlendirmek kimsenin de işine gelmezdi. zordur dedim ya, bir örnek üzerinden gidelim. dinde faiz konusu, kesinlikle müsamaha gösterilmeyen, almayı ve vermeyi kesin bir surette haram olarak niteleyen bir husus. halk bunu biliyor, çünkü kitabında yazıyor. yazıyor elbette. yazdığını biliyor ama okumamış. almak ve vermek konusunu kesin bir şartla yasaklamış bir sistemi, ülkede kimlerin uyguladığı konusunda herhangi bir bilgisi de yok. yorumu elbette var. kimler uğraşıyor bu faizle? faiz lobisi. kim onlar? dış mihraklar(güçler). ne yapıyorlar? algı operasyonları ve tanzanya üzerinde gerçekleştirilen oyunlar. nasıl yapıyorlar? syntax error.

    bir konu üzerinden, insanların en temel sorunlarından birine, başlangıç seviyesine göre bile basit kaçacak bir sorgulama yönelttim. eninde sonunda çıkmaz sokağa gidiyor çünkü. ülkenin neredeyse yarısının diline pelesenk olan bu tabirlerin altı bomboş. kimse bu dış mihrakların kim olduğunu, nasıl algı operasyonları yaptıklarını, ülke içerisindeki volatilitesi yüksek ekonomik göstergelerin nasıl etkilendiğini söyleyemiyor. çünkü cevabı yok.

    sorunun köküne gidelim. faiz oranı niye değişir? neleri etkiler?

    bir ülkenin serveti, toplam hasıla seviyeleri (gsmh, gsyih, mg, yatırım harcamaları, kamu harcamaları vs.) artmaya başlarsa yatırım yapma ve borç verme maliyetleri de azalır. bu durum, ülke içerisinde yatırım yapılmasının ve ülkenin finansal seviyesinin daha da yukarılara çıkmasına olanak tanır. yani bir nevi ekonominin harcıdır.

    elimizdeki değişkenlerle faiz konusunu yorumlayalım. ülke zenginlikleri, halkın cebindeki parayla ters orantılı olarak faiz oranları da düşer. yani sen ne kadar zenginden, faiz oranların o kadar düşük demektir. yine aynı bakış açısıyla, faiz oranları ne kadar yüksekse, sen aslında o kadar kötü durumdasın.**

    peki para konusu penceresinden bakalım. vatandaşın cebindeki para miktarı artarsa, doğal olarak refah seviyesi ve elbette satın alma gücü de artacaktır. kısa dönemde faiz oranları artsa da* uzun dönemde faiz oranlarını düşürecektir. e söyledik ya, refah seviyesi artarsa, faiz oranları da düşer.

    yaşadığım ülkede faiz oranları son 3-4 senede ciddi bir şekilde artış gösterdi. peki hala niye dolar 5 tanzanya şilini, hem de faiz oranları da çift haneleri geçeli çok olmuş bir zamandayken? işte burada senin ekonomistlerin bok yemiş de ondan. ülke ekonomisi, geliri, yatırım harcamaları o kadar kötü seviyelerde ki, bu faiz oranlarının artışı bir doları etkilemiyor.

    yani görüldüğü üzere senin o götü boklu faiz lobicilerin, dış mihrakların bir boka karışamıyormuş.

    ülke sorgulamadan uzak, ülke içerisindeki eğitim ve askeri kurumlar terhis edilmiş, herhangi bir sorgulama yönelten doğrudan vatan haini ve tatöcü* sıfatını hak ediyor.

    soruyorum, bu ülkede ekonomi gelişir mi? 80 sene önce vefat etmiş ülke kurucusunun işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşması mümkün olabilir mi?

    bahsettiklerimin bizim ülkemiz ile ilgisinin olduğunu düşünmeyin. zira bizde herhangi bir sıkıntı yok. baksanıza, daha iki tane kitsch şehir* kuruyor olacakmışız.
  • 514
    bu sabah başkanlık koltuğu benekli ayhan'a devredilse; o da aynı dakika merkez bankası başkanı olarak rambo okan'ı, hazine ve maliye bakanı olarak da "zabaaa gada burdayız" diyen sivassporlu dayıyı atasa bu noktadan serbest düşüşe geçeceğine inandığım kur.

    kimse bana elinde uzun namlulu silahla merkez bankasını devralan taliban rejiminin afgan afganisi karşısında 1 ayda %20 değer kaybını açıklayamaz.
  • 419
    turk lirasina karsi son 4 ayda deger kaybeden kurdur, 8.50'den 6.90'a geldi, yaklasik yuzde 20'lik bir dusus.
    dolarin 6 farkli para birimine* karsi degerini gosteren dolar endeksi (dxy) ise bu surede yuzde 93'ten yuzde 90'a geldi, bu da yuzde 2.5'luk bir dususe tekabul ediyor.

    turk lirasi son 4 aydir deger kazaniyor. amerikan dolarina karsi da kazaniyor, ingiliz sterlinine karsi da, hint rupisine karsi da deger kazaniyor.

    turk lirasindaki artis yapisal reformlarla desteklenmiyor, 1 kisinin iki dudagi arasindaki lafa bagli olarak degisiyor, merkez bankasi hala guvenilmez derseniz anlarim. ama tl deger kazanmiyor, dolar dusuyor demek biraz ezbere konusmak oluyor.

    umarim tl degerlenmeye devam eder, ama ben sahsi olarak bunu biraz zor goruyorum. ne zaman ki hukuk gerektigi gibi isler, sadakatin yerini liyakat alir, ulkemiz katilimci demokrasiye kavusur; iste o zaman her sey cok guzel olur.
  • 468
    bu kış ülke tarihinin en sert kışlarından biri geçecek. iklim olarak göstergeler o yönde zaten, majör bir değişiklik olmazsa çok sert bir kış bizi bekliyor, ekonomik olarak ise çok daha sert olacağı kesin.

    dolar kurundan buraya nasıl geldim, doğalgaz, petrol, emtia fiyatları son yılların rekorlarını kırarken, biz bunların tamamına yakınını ithal ederken bütçemize nasıl yansıyacağını görmek için ekonomist olmaya gerek yok.

    piyasada birçok üründe tedarik sorunu var, stokçuluk baş gösterdi yine. adam sattığı fiyata yerine koyamıyor. ülke bu duruma bir günde gelmedi, hukuk, eğitim, liyakat ayaklar altına alınınca bağıra bağıra geldi bugünler.

    şahsım mesleki veya finansal olarak rahat mı, asla değil, küçük bir kız çocuğu babası olarak hem onun hem de ülke gençliği için çok endişeliyim.

    bu hale gelmemizde sebep olanlardan tez zamanda kurtulmak dileğiyle.
  • 488
    artık bu ülkede geçinmeyi ciddi bir problem hâline getirmiş olan kurdur. neredeyse 10 türk lirasına dayandı. her şey zaten zordu, bundan sonra daha da zor olacak bir şeyler değişmez ise.

    dün markete girdim ve 1 adet diş macunu, 1 adet gargara ve 1 adet pringles'a tamı tamına 100 tl verdim. eksiksiz.

    ben evli ve çocuklu insanların ay sonunu nasıl getirdiklerini inanılmaz merak ediyorum. acun survivor'ı bırakıp bunun programını yapsın. gerçek survivor burada.
  • 491
    ben ekonomistim diyen bir cumhurbaşkanı, dolar 10 lira olacak ya 15 lira olacak ya diyen komedyenin maliye bakanlığı yaptığı ülke için oldukça iyi durumdadır.
    10 lira olması da beni hiç ilgilendirmiyor, niye mi? çok basit dolarla maaş almıyorum hamdolsun.
    yetkiyi verdik, bakın nasıl uğraşıyor faizle, dövizle. her millet layık olduğu şekilde yönetilir diye bir söz var ya, kurunun yanında yaşta yanıyor işte.
    allah sonumuzu hayır eylesin, ne diyelim.
  • 431
    lisans: iktisat
    yüksek lisans: iktisat
    doktora: iktisat (tez aşaması)

    değinmek istediğim bir konu var. sosyal medyada ve özellikle de ekşi sözlükte yorum yaparken, hükümet eleştirirken vs. “dur bir iki ekonomik kavram kullanayım da ne kadar entellektüel olduğum belli olsun” diyerek yorumlarına ekonomik kavramlar katmaya çalışıp cahilce konuşanlar görüyorum, bu özellikle kur artış zamanlarında (yani dövizin tl karşısında prim yaptığı dönemlerde) oluyor. değerli arkadaşlarım esnek kur sisteminde kur artışı “devalüasyon” değildir. devalüasyon sabit kur sistemlerinde para otoritesinin (merkez bankasının) kendi iradesiyle yeni ve daha yüksek bir kur ilan ederek ulusal paraya değer kaybettirme işlemidir. serbest piyasada yani esnek kur sistemlerinde kur artışı: kur artışıdır. sabit kur sisteminde kur arttırılışı devalüasyondur.

    son dönemde galatasarayımızın döviz borçlarının önemli bir kısmı tl’ye çevrilmemiş olsaydı çok ama çok zor günler geçirtecek olan kurdu. he ama farketmiyor ülkeyi komple yakıyor zaten.
  • 360
    öncelikle çok bilinen şu iki yanlışı düzeltmek lazım. yüksek döviz kurları eşit değildir kötü ekonomi ya da kriz. bugün döviz kurları yüksek olup iç üretimi sağlayıp iç piyasası düzenli olan, bundan çok etkilenmeyen ekonomiler olduğu gibi kurları düşük olduğu halde enflasyonla boğuşan ve halkın alım gücü düşük olan ekonomiler de var. bununla birlikte, yükselme trendinde olan dövizi sadece finansal enstrümanlarla düşürmenin de yan etkileri, belirli bedelleri var. hiçbir bedeli olmayan bir şey değil yani. bunun da anlaşılması lazım. 2 yıl önce 10 ağustos'ta tavan yapan döviz yükselişi, tl'nin değer kaybında da bunu gördük. krizin başlangıcı dövizlerin yükselişi gibi görünse de, düşürmenin çok daha büyük negatif etkisi oldu ekonomiye. dalgalanmaya bırakılsa o dönemde, belki 10 civarlarına bile çıkabilirdi, o ayrı konu. ancak birdenbire 625 baz puan gibi o dönemde hiçkimsenin beklemediği bir oranda faiz artışıyla beraber, kredi ve mevduat faizleri de benzer oranlarda arttı. dolayısıyla tüm mevduat sahipleri, yatırım sahipleri kısaca parası olan herkes neyi var neyi yok tl faizine yatırdı. (%23-24'leri buldu yıllık mevduat faizi oranı o dönemde.) piyasada dönmesi gereken para, bankada ölü bir şekilde yattı. bu likiditeyi kredi yoluyla da temin edemedi piyasa ve reel sektör, çünkü mevduat faiziyle beraber kredi faizleri de aldı başını gitti. ve bu da doğal olarak krize yol açtı. bu söylediğimi 2019'daki durum da ispatlıyor. 10 ağustos 2018'den sonra dolar kuru 7,10-7,20 seviyelerinden ocak-şubat 2019 gibi 5,15'e kadar gerilemesine rağmen enflasyon aynı paralelde düşmedi. birsürü kobi battı, batmayanı da çok zor durumda kaldı. birikmişi, yatırımı olmayan, devamlı sıcak paraya muhtaç herkesi derinden vurdu kısaca bu durum.

    geçmişte dolar 1,15-1,50 seviyelerinde gelip gidiyorken, görece şimdikine göre likidite bolluğu varken yapılacak olan işte o zaman faizi arttırmaktı. eğer o dönemde faiz arttırılsaydı, düşük kur yüksek faiz politikası uygulansaydı şimdi dolar/tl paritesi bu kadar değişken olmayabilirdi. nasılsa kur düşük, dolar bol diye ucuz kredilerle tüm vatandaş ve kobiler şişirildi şişirildi, ithalata abanıldı piyasa tamamen dövize endekslendi, dolarize edildi şimdi de bunun acısını çekiyoruz. bu durum olurken aynı anda üretim de çok azaldığı için, yeniden üretim ekonomisine geçmek de kolay değil. sorun tam olarak bu. yani üretim kabiliyetimizin düşük ve hala dolarize bir ekonomimizin olması. bununla beraber fırsatçı bir kitle de yok değil. 'kriz var' algısından dolayı herkes dayayabildikçe dayıyor fiyatları. ikinci el fiyatlarının astronomik rakamlara ulaşması daha çok bunla alakalı.
  • 458
    geçen sene haziran ayında kanada'ya yerleşme kararı almıştım. bu karardan sonra agresif bir şekilde birikim yapmaya başladım. bu kararı aldığımda hayalimden 2 sene uzaktaydım, üzerinden 1 sene geçti ve hayalimden 3 sene uzaktayım, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum!

    ülkeyi yöneten insanlar döviz kurunu bilerek artırmıyorsa, gerçekten bunu nasıl başarıyorlar çıkıp anlatmalılar.
  • 574
    ımamhatip mezunu birine tüm yetkilerle market kasası bile emanet edilmez ama dinle uyutulan bir halk ülkenin kasasını emanet etti ve sonuç bu.

    bunlar iyi günlerimiz. henüz dolardaki bu artış gıda fiyatlarına, ulaşıma, elektiriğe, doğalgaza yansımadı. bir iki ay sonra o çok sevindiğiniz asgari ücretle hiçbir şey alamadığınızı göreceksiniz.
  • 432
    an itibariyle 8.4 seviyesini gören kur. tabii dolar kuru böyle iken euro kuru da sabit kalmayacaktır. neden türk futbolcusu ile tl üzerinden sözleşme yapmamız gerektiği anlasiliyordur umarim. euro üzerinden de artık öyle fahiş maaslar verilmemelidir. bir müddet gerekirse öze dönülmelidir. avrupa piyasasında fazla maas veren düşük lig profilinden çıkmamız ve gençleri yetiştirip satan profile dönmemiz gerekiyor.
    umarim akp'ye oy veren galatasaraylı arkadaşlarımız da gerçekleri yavas yavas görüyordur artık.
  • 436
    bankalarla yapılan ve borçların tamamının tl'ye çeviren, iki yıl ödemesiz toplamda 7 yıl vadeli olan yapılandırma anlaşması iyi ki imzalanmış diyorum bu dolar kurunu görünce. bazı arkadaşlarımız çok fazla itiraz etti ama burasının uzun vadeli plan yapmaya imkan vermeyen ve hemen hemen her gün skandal denebilecek olayların yaşandığı bir ülke olduğunu düşündüğümüzde bu itirazların çok da anlamlı olmadığı kanaatindeyim. bu ülkede artık ekonomi rasyonel olarak yönetilmiyor. bin yıllık ekonomi teorileri hilafında işler yapılıyor, destekleniyor ve sonucunu hepimiz yaşayarak görüyoruz. sözün özü pariteler bu kadar oynakken ve ne olacağı kestirilemiyorken mümkün mertebe yabancı parayla iş yürütülmemeli, yerlilerle tl üzerinden anlaşmalı, yüksek ücret isteyen hiç bir yabancı oyuncu transfer edilmemeli. aksi halde yapılandırma anlaşması da boşa gidecektir ve sonumuz malum olacaktır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın