• 54
    tarihimizde erkeklerde ilk kez katılmayı başardığımız 2023 dünya erkekler körling şampiyonası'nda tarihimizdeki ilk dünya şampiyonası galibiyetini dün yeni zelanda karşısında aldığımız spor dalıdır. aynı gün akşam saatlerinde güney kore'yi de yenerek sıralamada altımıza aldık. şampiyonadan önce yeni zelanda'dan sonraki en zayıf takım görüntüsündeydik ancak tsi yarın 02:00'de oynayacağımız norveç maçından sonra en azından 2 takımı altımıza alabiliyoruz gibi gözüküyor.

    https://twitter.com/...683184693248/photo/1

    edit: sabaha karşı tahmin ettiğim üzere norveç'e 6-4 ile kaybetmişiz ancak güney kore ve yeni zelanda'yı altımıza alarak şampiyonayı noktaladık.
  • 31
    1999-2002 arası lise döneminde* okuldan eve dönünce derslerden sıkılıp eurosport'ta izlenen sporumsu hipnotize aracıdır benim için. kablolu tv'nin en büyük nimeti olan eurosport o zamanlar sadece ingilizce olduğundan benim gibi nice yurdum gençlerine ingilizce hevesi aşılamıştır. ama aynı eurosport nedense curling'in ne kurallarını ne de ne amaçla yapıldığını bir türlü anlatamadı. ayrıca böyle bir sporu yapıp da benden daha fazla para kazanan adamlara gıcık oluyorum anasını satayım. ayırca; böyle dandik bir sporun yanısıra eurosport'ta curling izlemenin en büyük zevki watts'ı ya da ski jumping'i beklemekti. çünkü ya reklam girecek ve watts'ı izleyecektik ya da curling de kış sporları kapsamında olduğu için bir süre sonra bitecek ve de ski jumping'e geçebilecektik. hey gidi... çocuk olmak güzeldi. ergen olmak da güzeldi...
  • 34
    türkiye'de maalesef gelişmeyen spor. ehehe hepimiz evimizin önünü süpü... hahah lan anladın di mi? süpürüyolar ya... ahahah

    -bana mı dedin?
    *sana, sana, sana hepinize be! pislik, iğrenç yaratıklar...

    gibi bir diyalogla anacağımız hababam ahmet bu kez curling için karşınızda.

    öncelikle açın da kıçınıza gülün diye başlayayım. kanada da onur, iskandinavlarda gurur meselesi olan sporla taşak geçmek bize düşerdi zaten. her sporu sevdik bir körling kaldı ya...

    efenim tarihçesini de geçiniz kurallarını da. bizdeki olayın körlingle, bowls'la bilmem neyle alakası yok. televizyon açılır, futbol varsa izlenir, ötekiler için kafa yorulmaz. bu ne la diye belki bi beş dakika izleyenler hariç tabii.

    bundan 50 yıl önce gazeteler spor sayfalarının birini atletizme, ötekini küreğe ayırır, alta da çük kadar basketbol ve futbol koyarken, şimdi futbola özel gazetenin çıktığı, içinde de selçuk yula'nın, gökmen özdenak'ın yazdığı ülkede neyi, kime anlatacaksın?

    birer cümleden bi dolu paragraf yaptık, yılmaz özdil formatını geçtik gerçi ama, son olarak ekleyeyim: galatasaray sözlüğün futbol yavşaklığından utanıyorum.

    isveç ve danimarka milli takımlarındaki çoğu kadın sporcuya bakıp mastürbasyon da yapabilirsiniz bu arada, eli çükünde seyredenler de varmış. ama buz patenini tavsiye ederim, axl falan yaparken yaldır yaldır oluyor kızlar.
  • 53
    olimpiyat ya da dünya şampiyonası seviyesinde hiçbir altını bulunmayan italya'nın karışık çiftlerde amos mosaner ve stefania constantini ikilisiyle 2022 pekin kış olimpiyatları'nda ilk kez altına ulaştığı spor dalıdır. yarı finalde benim favorim olan isveç'i domine ederek 8-1 ile geçmişlerdi. finalde ise geçen yıl dünya şampiyonası çeyrek finalinde yenildikleri norveç'ten rövanşı alarak altına ulaştılar ve ülkeleri adına tarihi bir başarı gösterdiler. isveç ise bronz madalya maçında büyük britanya'yı yenerek bronzu kaptı.

    (bkz: 2022 pekin kış olimpiyatları)
  • 18
    curling'le ilgili ilginç bi anım var, sizlerle de paylaşmak isterim..

    geçen sene bu vakitlerde, evde can sıkıntısı eşliğinde televizyonda zaplıyorum. baktım eurosport'ta curling denen bu meret var, "biraz izliyim bari, sonuçta spor spordur anasını satiyim" dedim. maç da danimarka'yla isveç bayanları arasında..
    neyse, izlemeye başladım.. o oynadıkları aleti* bi o kaydırıyo, bi bu kaydırıyo, çaat diye birbirine vurduruyolar, çığırıyolar filan bi garip geldi en başta ama izledikçe ben de moda girmeye başladım sanki kırk yıllık curlingsevermişim gibi "ulan o öyle mi atılır bee? ayıp be ayıp, şu cefakar taraftara yazık!" falan diye..

    sonra izlerken bi baktım ekrandan iki çift göz resmen beni süzüyo. "oha!" dedim "nası olur?! bana değildir heralde başkasına bakıyodur.." çaktırmadan arkama filan baktım, arkamda perdeden başka bi şey yok. ardından allah ne verdiyse ben de ona bakmaya başladım. sonra spikere sordum, "kim bu kız hacı yeaa? neyin nesi, kimin fesi?" diye.. spiker de "danimarka'nın kaptanı o" dedi, "madeleine dupont." "vaay!" dedim, "kaptanmış bizimki.."

    ha bu arada maç da kora kor gidiyo.. madeleine'in hatrına desteklemeye başladım danimarka'yı. ardından benim de desteğimi arkasına alan madeleine ve arkadaşları şaha kalktı, çat çut çat çut taşları birbirine vurdurmalar, arka arkaya iyi atışlar falan.. iyi atış yaptıkça madeleine de bana bakıp bakıp gülücük atıyo. içimden gayri ihtiyari "yapma kız, utanıyorum!" diyorum ama bi yandan da çok pis havalanıyorum. hatun nerdeyse parmağını öpüp beni işaret edicek yani o derece! hatta bi ara formasını başına geçirmeye falan çalıştı da formanın altındaki atlette mert yazmadığı aklına gelince vazgeçti.

    neyse, maç bitti.. sonra madeleine bana son bi bakış attı ve çiuuvv! eurosport yayını sona erdirdi.. ulan maç sonu bi röportaj olur, röportajda madeleine "bugün mert olmasaydı kazanamazdık, ona çok şey borçluyuz. iyi ki varsın mert, seninle görüşmeyi çok isterim, mutlaka ara beni bak telefon numaram sıfır beş yüz elli beş.." gibi bi şeyler söyler belki diyorum ama yok arkadaş, sanki dalga geçer gibi herifler amerikan güreşi koyuyolar yayına..

    ne yapsam, ne etsem de bu kıza ulaşsam diye düşünüyorum.. kafamda aniden bi ampul yanıveriyo sonra! ulan diyorum, adını sanını bildiğime göre ben bu kızı neden facebook'ta aratmıyorum?
    direk oturuyorum pc başına, ismail yk gibi facebook'a giriyorum ve arama kısmına yazıyorum; "madeleine dupont".* bi kaç sonuç çıkıyo ve işte aradığım kişi orada!

    mesaj yazmaya başlıyorum gayri ihtiyari türk insanı olarak "carpets? do you want nice turkish carpets? also we have really nice turkish delights, sish kebap.." diye.. "sonra laan ben napıyorum?!" diyip kendime geliyorum ve efendi gibi "hello there.. excuse me but do you have any connections with curling?" yazıp enter'lıyorum.

    ertesi gün mesaj kutumda cevap olarak "yeah, why?" yazan bi mesaj.. sevinç ve burukluk aynı anda, karmaşık duygular içindeyim. "ulan!" diyorum, "beni nasıl hatırlamaz?". sonra yine kendime geliyorum, televizyonda galatasaray maçı izlerken yaptığım gibi yine kendimi fazla kaptırdığımı anlıyorum. tam bir turkish gentle boy edasıyla olayı kendisine izah ediyorum, bu durum çok hoşuna gidiyo ve bir gün önce binlerce kilometre öteden televizyonda canlı olarak maçını izlediğim güzeller güzeli kızla nette konuşmaya başlıyoruz. şaka gibi! curling de olsa, bak danimarka milli takımı diyorum, kaptan diyorum, eurosport diyorum! cidden şaka gibi..

    en son 2010 vancouver kış olimpiyatları'ndan önce olimpiyatlara hazırlanırken konuşmuştum kendisiyle ve "make your shots for me!" tarzı bi cümleme gülerek cevap vermişti.
    sahi uzun zaman olmuş konuşmayalı, dur ben şu kızı bi yoklayayım..*

    işte curling deyince benim aklıma hep bu kız ve bu olay gelir.
    bu da başımdan geçen hoş bi anıydı sayın seyirciler, esen kalın..

    (bkz: true story)
App Store'dan indirin Google Play'den alın