2017-18 Türkiye Kupası Yarı Final İlk Maçı
20:30 Spor Toto Akhisar Stadyumu
1 - 2
  • 139
    şimdi söz konusu maç bize şunları gösterdi;

    - her ne kadar maçın son dakikasında asist yapmış olsa da selçuk hiçbir duran topu kullanmamalıdır. belhanda'nın asist yaptığı serbest vuruşu ve kornerleri nasıl kullandığını herkes görmüştür herhalde. tekrar iddialı bir şekilde söylüyorum ki sivasspor maçında puan alamamamıza sebep olan da, kasımpaşa maçını kazanamamamıza sebep olan da (bkz: selçuk inan'ın frikik ve korner bencilliği)'dir.
    - muslera kornerlerde birkaç adım önde durmalıdır. birkaç pozisyonda bu sayede topu ne kadar rahat aldığını ya da uzaklaştırdığını gördük.
    - yasin sene sonu takımdan kesin bir şekilde şutlanmalıdır. bilerek, isteyerek yani art niyetle pas vermiyor bu adam. daha önce de bunu çokça kez yaptı, zaten sabıkalı. bugün feghouli'ye vermedi, daha önce de yanlış hatırlamıyorsam bruma'ya vermeyip küstürmüştü.
    - latovlevici futbolcu değil.

    bütün bunlara ek olarak deplasmanda kazanmak, her ne kadar kupa maçı da olsa önemliydi. şimdi bol kartlı ve kaoslu geçmesini bekleyebileceğimiz bir maçı (hakemi de fırat aydınus üstelik) keyifle izleme zamanı.
  • 143
    sezon başından beri deplasman maçlarında hiç değişmeyen bir istatistiğimiz var. feghouli ve belhanda'nın takımı eksik oynatmaları. iç sahada seyircinin gazıyla oyuna teknik becerilerini koydukları gibi, rakiple de boğuşan bu iki kuzey afrikalı arkadaş, deplasmanlarda sorumluluk almayan, ikili mücadelelerden kaçan bir hal alıyorlar.
    önümüzde çok mücadele gerektiren ciddi deplasman maçları var. fener maçını zaten söylemeye gerek yok ama bu gamsızlarla karabük, akhisar ve gençler maçlarını bile çıkaramayız. fatih hoca umarım bu tespitleri yapıyordur.
  • 145
    latovlevici, yasin, sinan gibi zihinsel olarak futbol sporundan nasiplenmemiş eşhasın, hayatın ve futbolun azıcık adaleti varsa bir daha asla galatasaray futbol takımında ilk 11'de yer almaması gerektiğini gösteren maç. (ilk 11 diyorum çünkü sakatlık, kadro sığlığı vs. nedenlerle sonradan oyuna girme ihtimalleri mevcut)

    bu saydığım üç isim, futbolun a priori bir takım sporu olduğunun farkında değiller. bunlar futbolu, topa ayakla vurmaktan ibaret sanmakta, çocukluklukta bu oyunla ilk tanıştıkları andaki zihinsel algının ötesine geçememekteler. bunu her seferinde tekrar tekrar anlamak için hayatlarımızdan dünkü gibi 90 dakikalık dilimler çalınmasına müsade ediyoruz. hırsızlıktır bu. stada gelen, televizyonun karşısına geçenlerin akıl ve ruh sağlığı tehdit ediliyor bu zevat sahada oldukça. çünkü takım arkadaşları da bunların cehaletinden ötürü mesleklerini icra edemiyorlar; verdikleri pas geri gelmiyor, boşa kaçmaları enerji kaybından öteye geçemiyor. takımı, maçı, futbolu, hayatı kısırlaştırıyorlar sahada bulundukları sürece. top ayaklarına geldiği anda dünya kararıyor, hem kendileri hem de izleyenler için. akıl, fikir de kayboluyor ve futbolu güzelleştiren ne varsa karanlık dehlizlere kaçıyor.

    bunların yanında yetenekleri kısıtlı ama doğruları yapmaya çalışan ahmet, tolga; formsuz muslera, mariano, feghouli falan sempatik gözüküyor. maç bi' şekilde galibiyetle bitiyor ama suratım artık nasılsa hanım "n'oldu, yenildiniz galiba" diye soruyor. "yendik," diyorum ama daha fazlasını açıklayamam ona. küçük yasin'in dortmund sokaklarında top oynayan çocukları görünce "ne var lan, ben de yaparım, alt tarafı ayağınla topa vuracan" diye düşünüp aralarına dalışını falan gözümde canlandırdığımı ve geçen 20 yıl boyunca bu mantaliteden bir üst kademeye neden çıkamadığını anlatamam ona. veya bunun beni niye sinirlendirdiğini. sabah kalkıp işe gidecek kadar anca kalmış yaşam enerjisini de böyle harcayamam.
  • 146
    rövanş için avantajlı bir skor (1-2) yakalamanın yanı sıra sakatsız ve kırmızı kartsız atlatmış olmanın sevincini yaşadığım maç.

    bir de hafta içi galatasaray maçı izleme tatlışlılığı. gerçi bizim lig maçları da hafta içi oynandığından çok da fark etmiyor!

    hafta içi deyince şampiyonlar ligi aklımıza gelen zamanlardan ise hiç bahsetmiyorum...
  • 147
    1- son yıllarda memleketin her şehrine yeni yeni stadyumlar yapılırken, eski mabedlere de ister istemez veda ediyor futbolseverler. bu statlar inşaa edilirken de, doyumsuz davranıp taraftar kapasitesinin üzerinde koltuk takılıyor ve hal böyle olunca sadece "büyük" maçlarda dolabiliyor statlar, geri kalan maçları boş tribünlere oynuyor ev sahibi takımlar. oysa, dün gece kutu gibi bir stat gördük akhisar'da... 12 bin taraftar kapasiteli akhisar stadyumu ilçenin nüfusuna uygun yapılmış ve kolayca dolabiliyor. "akigolar" da sahiplenmişler yeni evlerini, zaten bıkmışlardı manisa'ya taşınmaktan 15 günde bir, donatmışlar pankartlarla her tarafı. galatasaray taraftarı da sopalı pankart gösterisi ile iyi bir deplasman işi çıkardı. bravo ultraslan...

    2- çift elemeli kupa maçı deplasmanda nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynadı galatasaray, pek risk almadan, oyunun kontrolünü elinde tutarak ve kısıtlı kadrosunda rotasyon yapıp, eldeki oyuncuları ekonomik kullanarak... sarı kırmızı topçular rakip kalede gol ararken , topu kaptırıp gelişen kontra atakta, biraz şans biraz takipçilik golü ile ev sahibi öne geçiverdi hiç hesapta yokken. "yine mi deplasman kabusu" sorusu akıllara düşmeden akhisar kalecisi fatih'in hatası ve ahmet çalık'ın takipçiliği ile beraberlik geldi. deplasmanda atılan gol çok değerlidir de maç biterken kupa golcüsü sinan ile ikincisini atmak "adını finale yazdırmak" manasına taşıyordu...

    3-fatih terim kısıtlı kadroyla iki kulvarda da başarılı olmak için rotasyona gitti akhisar deplasmanında. kalede muslera ile devam ederken, maicon'u karabük deplasmanı için zinde tutmak adına serdar aziz'in yanına ahmet çalık'ı yerleştirdi. bursaspor maçı esnasında ahmet belki sahada değildi ama yaptığı bir hareketle herkesin takdirini kazandı. amansız bir hastalığa yakalanan ve en büyük dileği galatasaray'ı canlı seyretmek olan bir çocuğu locada ağırlamıştı genç stoper ve ufaklığın annesinin dualarını almıştı. "kiminin parası kiminin duası" derler ya, futbolun ilahları ahmet'in yüzüne güldüler ve direkten seken top galatasaraylı stoperin önüne düştü ve ahmet takımını rahatlatan golü attı. cuma gecesi de serdar aziz atmıştı bursa'ya, öncesinde de maicon sarsıyordu rakip fileleri. bu sezon galatasaray adına sadece forvetler değil, savunmacılar da skora katkı sağlıyorlar. bundan da hiç şikayetçi değiliz...

    4-sağ ve sol bekte de rotasyon vardı, linnes ve yuto dinlenirken, mariano ve latovleviçi sahnedeydi. mariano hücüma çıkışlarıyla gözümüzün pasını sildi ama savunmada aksadığını da görmezden gelemedik. sol kanattaki meslektaşı latovleviçi de işin savunma tarafında "ruh" gibiydi. rakibi kovalamak zul gelince, akhisar'ın attığı golde seleznyov'u boş bıraktı. buna benzer bir kaç pozisyonda da etkisiz kalınca, fatih terim'in verdiği şansı çöpe atmış oldu.

    5- bursaspor maçında tüm serbest vuruşları ve kornerleri selçuk'un kullanmasından rahatsız olduğumuzu belirtmiştik, fatih terim ve yardımcıları da bizim gibi düşünmüş olacak ki, dün gece duran topların başında belhanda vardı. ahmet çalık'ın attığı golde topu falsolu kesen 10 numara olurken, sinan'ın kafasıyla meşin yuvarlağı "öpüştüren" selçuk oldu. duran topların kullanılmasında dengeli davranmak, takım içi huzuru da perçinleyecektir ve daha effektif sonuçlar doğuracaktır.

    6- maçın son dakikalarında gelişen bir galatasaray atağında yasin ters kanatta "demarke" pozisyonda bekleyen feghouli yerine hemen yanındaki tolga'yı topla buluşturmuş, sosyal medyada büyük bir infial yaratmıştı bu "talihsiz" seçimi. sadece taraftarların gurbetçi topçuya tepki göstereceğini zannetmiyorum, fatih terim de gereken ikazları yapacaktır kendisine zira hocanın geçmişinde bir duro vakası vardı. atatürk olimpiyat stadının açılış maçında olympiakos'la karşılaşan galatrasaray'da yeni transfer arnavut oyuncu duro'yu 60. dakika oyuna alan fatih terim, gelişen hızlı bir atakta ters kanatta boş koşu yapan arkadaşına pas atmayıp, topu ezen arnavut oyuncuya kızıp, 80. dakika oyundan almıştı ve "arkadaşının emeğini hiçe sayan topçu istemiyorum" diyerek takımdan da kovmuştu. biri bu vakayı yasin'e hatırlatırsa iyi olacak...

    7- sami yen'deki maçtan sonra dün gece de sahadan atıldı okan buruk. bir hocanın hırslı ve istekli olmasını anlıyorum da okan'ın galatasaray maçlarında atılacak kadar "raydan çıkması" ilginç geliyor. hakemin ilk devrenin son dakikalarında "kontrolden" çıktığını herkes gördü, iki takımın lehine ve aleyhine verdiği ve vermediği faullerle tepki çekti, 45te korner attırmaması da bir hataydı ama artık hocalıkta tecrübeli diyebileceğimiz okan buruk'un tepkisini dizginleyememesi takımına büyük zarar veriyor.ligin ilk yarısında galatasaray maçında sahadan atıldıktan sonra 5 maç ceza almıştı, bakalım şimdi kaç maç alacak? akhisar'ın başına geçtiği ilk haftalarda da sahadan atılmış ve takımını kadıkoy'e hocasız yollamıştı. bu hafta da fenerbahçe karşısında okan olamayacak "akigoların" başında. ne tesadüf değil mi?

    8- akhisarspor'un ukraynalı golcüsü yevhen seleznyov galatasaray'ın belalısı olmaya devam ediyor. geçen sene karabükspor'da oynarken cüneyt çakır'ın uydurduğu "hayali" penaltı sonrası gol atmıştı galatasaray'a, bu sezon da ali sami yen'deki 3-2lik maçta havalandırmıştı muslera'nın koruduğu kalenin filelerini. dün gece de takipçiliğinin ödülünü aldı tecrübeli futbolcu. hırslı ve mücadeleci futboluyla beğendiğim bir oyuncu seleznyov, karabükspor'dan "batan geminin malları" misali kaptı ege takımı kendisini. ligin devre arasındaki transfer mevsiminde golcü arayan galatasaray yetkileri keşke transfer edebilseydi ukraynalıyı, çok iş yapardı...

    9-eren derdiyok'un sakatlanması sonrası elinde tek forvet kalan fatih terim, gomis'i mecburen dinlendirmişti kulübede ve akhisar karşısında ümitlerini "kupa golcüsü sinan'a" bağlamıştı. rakip stoperlerin kucağında değil de kanatlardaki boşluklarda "takılmayı" seven sinan maçın ilk 45 dakikası pek faydalı olamazken, gomis'in oyuna dahil olduğu son 10 dakika dikkatlerin fransız oyuncuya çevrilmesiyle aradan sıyrıldı ve bir kupa maçında tekrar golünü attı. 7 kupa maçında 6 gol 3 asist az mı, bravo valla...

    10- muslera sakatlanınca yürekler ağıza geldi de hoca da kenarda eray'ı görünce değişiklik yapmak istemedi demek... uruguaylı kalecinin sakat sakat oynamak istemesi büyük saygı hak ediyor da değişiklik hakkı varken, topa vuramayacak şekilde acı çekerken onu sahada tutmak ne derece doğru acaba, fatih terim'e sormak lazım... kenarda eray değil de carrasso olsaydı hoca kaleci değişikliği yapardı diye düşünüyorum...

    11- deplasmanlarda kazanamama fobisi yaşayan galatasaray için iyi hayati bir galibiyet oldu akhisar karşısında alınan 2-1'lik skor, hele de yenik durumdan geri gelmek çok daha önemliydi moral açısından. maç kaybedilseydi "deplasman fobisi" iyice saracaktı takımı ki, ligteki şampiyonluk yarışında galatasaray adına hiç de iyi sonuçlar doğurmayacaktı bu durum...
    kaynak:
    http://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...r1-2galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın