• 476
    bilmem kim iyiydi, o kötüydü, bu süslüydü, of ne vurdu gibi söylemler ile değerlendiremeyeceğim maç.

    22 ekim 2017 galatasaray fenerbahçe maçını (yani dün) hakem ne zaman kasıtlı bir hareket yapacak diye izlemeye başladım, hata demiyorum çünkü bilerek veya isteyerek yapılan eylemlerin hata olduğunu düşünmüyorum, ülke olarak çoğu işimizde olduğu gibi, atanmışların yönettiği kurumların adalet, eşitlik, düzen, iş disiplini, öz saygı gibi kavramlarını yitirdiğini görmeye alıştım, alıştık. futbol endüstrisi ve ülkemizdeki yönetim temsili tff de bu kavramları yitireli, kamu güvenini kaybedeli çok oldu. bunu pek umursadıklarını da sanmıyorum, kapılmışlar bir adaleti tek elden dağıtma sevdasına, kimin sevinip, kimin üzüleceğine bile karar verir olmuşlar, işte dün akşamki maç da öyle değerlendirilmesi gereken maçlardan biriydi, iki takım sonucu önceden belli bir maç oynadı, üzülüyorum. aynı zamanda da seviniyorum, çünkü futbolun kitleleri sürükleme potansiyelinin bile içine pisleyerek uyumamıza izin vermedikleri için.
  • 477
    bu maç nezdinde ne tudor'a ne de oyunculara zerre kızmam. bunu yapanlara da diyecek sözüm yok. bu maç geride kalan başarısız sezonlardan ötürü sönen futbol sevgimi bir nebze de olsa yesertmisti ancak gördüğüm manzaradan sonra futbol zevkimi neredeyse tamamen bitirmiştir. kalan maçları ciddi ciddi oturup izleyebilecegimi sanmıyorum. 1 haftadır konuşulan bütün senaryolar alenen gerçekleşti. bir yerlerden talimat geliyor ve buna göre yürüyor bu lig. galatasaray bu sene yine şampiyon olur belki ama kimsenin bu kadar insanın sinirleriyle oynamaya hakkı yok. gerçekten midemi bulandırdı. sonu belli olan filmleri izleyip duruyoruz yıllardır.
  • 478
    o kadar ülkede yayınlanması, derbi açısından değil hakem açısından kötü oldu zira avrupa'da başka, ligde başka çalan iki yüzlü çakırın aslında nasıl bir hakem olduğu diğer ülkelerde de görüldü.
    iğneyi kendimize batırırsak, dersine iyi çalışmış fb'ye karşı malesef iyi oynayamadık. çuvaldızı da fenere değil hakeme batırmamız gerektiğini herkes biliyor zaten. ligde çok maç var dersimizi alıp kalan maçlarda motivasyonu yüksek tutmalıyız.
  • 479
    çok üzüldüğüm maç oldu. beklentilerimin tamamında çuvalladım, hayal kırıklığımı tarif edemiyorum. bu sene ikinci puan kaybı yaşadığımız maçta, hakem ön planda evet, ama iğneyi de kendimize batırmazsak çok yanlış yapmış olacağız.

    öncelikli olarak derbilerde icat olmaz. geçen sene takıntı yaptığımı hocamızı bu sene hak ettiği şekilde övdük durduk, bu maçtan sonra da geçen seneki gibi takıntı seviyesinde eleştirmeyi yanlış bulmakla beraber, dün hataları olduğunu da belirtmek şart. biz neden standart formasyonda başlamadık, neden sakatlıktan sonra standart formasyona dönmeye çalıştık? tamam sakatlıktan sonra belki kadro yapımız yeni formatı çok oynayabilecek gibi değil denilebilir anlarım, ama asıl vurgulamak istediğim, derbilerde en güçlü, en iyi sonuç aldığın uygulaman ne ise onu koyacaksın sahaya. hele ki kendi sahanda. oyuncular kendi düzenini hissedecek, akıllarında yeni bir şey olmayacak. hocanın hırsını, kazanma arzusunu anlıyorum ve bundan çok da memnunum ama dediğim gibi icat yapılacak yer bu değil.

    ikinci olarak, belhanda'nın hırsının kontrol edilememesini belhanda kadar hocaya da yazıyorum. burada değişiklik olur, yanına çekip defalarca uyarmak olur, olur oğlu olur, bu durumu engellemeliydik. hafta boyunca yapılan algılar işe yaramış, sanki 8 puan geride olan bizmişiz gibi saçma sapan işlere girdik. bu ruh hali ile hücum presi, stoperlere baskıyı da unuttuk. bu zaten dünkü sonucun doğmasında en önemli faktörlerden biri. ya sen neto, roman gibi kazmaları bulmuşsun nasıl basmazsın?

    son olarak evet kırmızıdan sonra yenilmeme psikolojisini anlarım, yüklenmek istemem, mantığım kabul edebilir, ama kendi sahamızda kırmızıdan sonra oynadığımız silik oyunu kalbim kabul edemiyor. gomis'im çıkmasını kabul edemiyorum, eren'in girmesini kabul edemiyorum, kontra arayacak oyunculardan birinin eren yerine oyuna alınmamasını kabul edemiyorum.

    latovlevici'nin alçak irtifa ortaları da hücüm etkinliğimizi kısırlaştırdı, iyi niyetinden şüphemiz yok, yetenek bu. ilk maçta oluşturduğu beklentiden uzaklaşıyor.

    belhanda'dan bahsetmeden olmaz. ben kendisini hep destekleyenler tarafındaydım, bu maçtan sonra biraz daha farklı izleyeceğim kendisini. bu maçtan sonra bizim takımda kimse hakkında ağır yazmak istemiyorum.

    diğer oyuncular ile ilgili de iyi kötü bir şey yazmaya gerek yok, ben memnunum bu kadronun duygusal durumundan. adım gibi de eminim iyi niyetlerinden, şampiyonluk heveslerinden.

    iğneyi kendine batırma kısmını başta hoca olmak üzere bitirdik. tudor'u bu maç ile yakacak değiliz, hataları eleştirmeye ama kendisine inanmaya devam, ben gerçekten kendisine inanmak istiyorum, azılı muhalifiydim, iyi niyeti yelkenlerimi suya indirdi ama bu adam senin benim kadar istiyor güzel futbolu, ama umarım bu maçtan gerekli çıkarımları yapmıştır. o da gördü, galatasaray'ı ancak galatasaray'ın kendisi ve cüneyt'in maşalığını yaptığı organize suç örgütü bozabilir, rakipler bizden en fazla toz alır.

    tüm bu yazdıklarımıza rağmen, dün cüneyt dümenini çevirmeseydi, biz bu maçı almıştık. penaltıdan sonra dönmezdi o maç. ben gerçi daha maçın başında biz topa hamle yaptığımız an faul çalmaya başlamasından bizi keseceğini anlamıştım. dün bu durum penaltı pozisyonundan bile kritikti. bizim nizami müdahelelerimizi böyle kesip, tüm kritik adamları kırmızı kart riskine sokup, bizi durdurmasaydı biz dün öyle penaltıydı, kırmızıydı hiç birine kalmadan maçı bitirirdik.

    bundan sonra çok dikkatli olmalıyız. dünkü gibi aleni hataları her zaman yapamazlar. ama o olmayan faullerle hızımızı kesme planı ben de büyük tedirginlik yaratıyor. galatasaray yönetimi sesini yükseltmeli, bizi bu tezgahın içinden çekip çıkarmalıdır.

    oyuncularımıza da tecrübe oldu, alışık oldukları baskı futbolunu bir uğursuzun nasıl kesebileceğini öğrenmiş oldular. bu doğrultuda gerekli çıkarımları yapabilecek oyunculara sahibiz.

    aynen devam, baskı bizim üzerimizde değil, beraberlikte meşale yakanlar da biz değiliz. aklı selim ile bu işi halledeceğiz.

    (bkz: sen şampiyon olacaksın)
  • 482
    bu maç için kimseye kızmaya gerek yok. türk futbolu kazanmamamız gerektiğine çoktan karar vermişti. 16/17 sezonunun 13. haftasından beri fenerbahçe maçı'na atanmayan cüneyt çakır'ın ligin kayda değer tek derbisinde tekrardan maç alması da bu işin kanıtıydı. nitekim verilmeyen, daha doğrusu fenerbahçe'nin olsa verilecek 3 tane net penaltı pozisyonu vardı. denayer'in kafasındaki el, feghouli'nin pozisyonundaki el ve belhanda'nın kameni tarafından indirilmesi. bence en neti belhanda'nın pozisyonuydu. onda da hakem 2. sarıdan kırmızı ile bizim oyuncuyu attı. ayrıca her devre en azından 5-6 topu saçma sapan faullerle fenerbahçe'ye hediye etti.

    neticede tudor'a kızanlar var, bence latovlevici - linnes tercihi dışında hatası yoktu. ayrıca maça başladığı 11'i de beğendim. fernando'yu daha öne çıkarıp orta alanı iyi tutma planı yaptı. stoper 3'lüsünün kalitesine güvendi ve rakip yarı sahada bir adam fazla oynamayı tercih etti. fakat bir serdar aziz klasiği yaşayınca normal taktiğimize döndük.

    belhanda'nın kırmızısı olmasa fenerbahçe'nin gardı düşmüştü, son 15 dakikada o gol gelecekti. zaten yorulan oyuncuların hamle yetersizliklerinden sürekli penaltı pozisyonları yaşanmaya da o sebeple başladı.

    görüyorum belhanda'ya kızanları. saçmalamayın oğlum. herif topa koşarken kameni net şekilde düşürdü oyuncuyu. hani bu fenerbahçelilerin kendini yere atıp hocam bu da mı değil pozisyonu değildi.

    tudor'a kızanları görüyorum bence top kapmamızın bile engellediği bir 90 dakikada çok iyi maç oynadık.

    kimse kimseyi kandırmasın. fenerbahçe zorla yarışta tutuluyor. aynı senaryonun yaşandığı 2. derbi bu. aykut kocaman'ın dediği gibi aradaki 8 puan fark suni. olması gereken 14 falandı...

    benim tek kızgınlığım galatasaraylı yöneticilere. hafta başından beri gündemi oluşturmaları gerekiyordu. televizyon televizyon dolaşmayı hepsi biliyordu ünal aysal zamanında. şimdi de neden cüneyt çakır tam bir sezon sonra fenerbahçe maçı'na atanıyor diye gündemi oluşturmalılardı.

    hadi bunu başaramadın, maç sonrası ortalığı ayağa kaldırmak görevleriydi. işte bu yüzden #yönetimistifa
    bu maçın futbolcularımız tarafında saha içinde kazanılması, saha dışında engellendiği için #yönetimistifa
  • 483
    birçok farklı açıdan değerlendirilebilir ama üç stoper tercihi üzerinden yürümek daha sağlıklı olur. zira maçın hikayesini biraz da bu belirledi.

    öncelikle bunu "icat çıkarmak" olarak tanımlamak bence yanlış. iki stoperli oynadığımız bazı maçlarda da baskı yediğimizde fernando'nun üçüncü bir stoper gibi uzun dakikalar oynadığını gördük. yani futbolcuların alışık olmadığı bir şey değil. yeni olan şey, tudor'un bunu solbek vazgeçişiyle yapması oldu.

    bu tercihin geri dönüşümü oyun merkezinin bizim adımıza geriye kayması oldu. hoca, aykut'un kalabalık orta sahasını dengelemek istediği ve baskı yapılacağı zaman muhtemel başarısızlıklara karşı tedbiren bunu göze aldı. çünkü topla çıkabilen takımlara karşı büyük boşluklar verebiliyorduk. karabük ve bursa maçları bunun son örnekleriydi. kimse karşısında valbuena varken böyle boşluklar bırakmak istemez, ki bırakmadık ve fener maçı isabetli şut atamadan bitirdi.

    tudor'un geçen sene de uygulamaya çalıştığı 3-4-2-1 dizilişinin bu kadroyla defansif açıdan verimli olabildiğini gördük bu maçta. demek ki kaliteli oyuncularla uygulanabiliyormuş. fakat dengenin defansif tarafını artırdığınızda takımın hücumundan eksiltmiş oluyorsunuz ki bunu da yaşadık. yine de maçı kazanabilecek pozisyonları bulabildik. gomis daha köşeye vurabilse, tolga'nın kafası daha sert olsa golü atabilirdik. hücumda 2'liden, belhanda ve feghouli'den yeterli verim alamamamız beraberliğe razı olmamıza neden oldu. tabii bu verimi neden alamadığımızı biraz da fenerbahçe gibi kapalı savunmalara karşı merkez orta saha destekli hücum seti kuramamamıza bağlıyorum. n'diaye'deki rol uyumsuzluğunu görmemek mümkün değil. belhanda'nın cezasında ofansif rolde izleyip kafalardaki soru işaretlerini gidermek lazım. vizyonu ve misyonuyla iyi bir 8 numaraya ihtiyacımız olduğu gerçek.

    tudor'u, dizilişi, sistemi toptancı bir yaklaşımla siyah veya beyaz olarak aşırı övmek ya da yerin dibine batırmak yanlış. her tercihten bir avantaj sağlanması bekleniyor ama her seçim başka bir şeyden de vazgeçmek anlamına geliyor. tudor namağlup devam etmek istedi ve karşılığını aldı. saygıyla karşılıyorum ancak yine de baştan fernando'yu orta stoper olarak konumlandırsa, ya da en azından devrede sarı kartlı denayer'i çıkarıp selçuk'u (son haftalardaki iyi görüntüsü nedeniyle) alarak dönüştürse hem geriden oyun kurmakta bir rahatlık yakalanabilir, hem de belhanda ve feghouli top almak için çok gerilere gelip de fiziksel ve zihinsel olarak bu kadar yorulmayabilirdi. pas trafiği çeşitlenebilirdi. belhanda'nın kırmızısından sonra her şey için çok geçti tabii.

    sonuç olarak, kasım ayına namağlup lider olarak girmek gayet güzel.
  • 484
    sözlükte bu maç ile ilgili yapılacak en büyük yanlış, bu maçı taktiksel açıdan veya tudor'un tercihleriyle yorumlamaktır. bu maçta, cüneyt çakır'ın art niyeti kırmızı kartlar veya verilmeyen penaltılardan değil. bakın biz maça çok hızlı başlayacaktık. taraftarı da arkasına almış bir galatasaray vardı o anlarda. peki ne oldu? cüneyt çakır sahneye çıktı ve ilk 15 dakikada maçın bütün atmosferini vakumladı zaten. fenerbahçe'nin her pozisyonuna avantaj oynatan, galatasaray'ı durduran bir cüneyt çakır vardı. bakın penaltıyı, kırmızı kartı geçtim, maçı oyunun normal akışı içinde bile oynatsaydı biz galip gelecektik. ama bu sefer eyyamın emri çok büyük yerden gelmiş ve ayarlanmış belli. galatasaray'ın ipini penaltıyı vermeyerek değil, galatasaray'ın oyun mentalitesini sanki bir rakip takımın hocasıymış gibi çökertmesiyle eyyamı yaptı cüneyt.

    ben bu maç için ne taktik konuşacağım, ne de tudor'la ilgili tek kelime edeceğim. bizim oyun anlayışımızı çökerten eyyamcılıkla bu maç 0-0 bitmiştir. ama bu senaryolardan gerçekten çok bıktım ve ultraslan haricinde gerçek taraftarlar bir gün çok ağır tepki gösterecek. allah aşkına, bir arkadaşın imkanı varsa yıllardır kadıköy'de topun oyunda kaldığı süreyle ali sami yen'deki süreyi karşılaştırsın. buradan bile fark belli olacaktır. asıl mesele bu. ev sahibi avantajı kadıköy'de var sami yen'de yok. 75'te belhanda'yı atması da zaten ben buradan beraberlik çıkartacağım demesinin düdük haliydi. aykut kocaman'ın basın toplantısında söylediği en doğru şey de buydu "hoca bir takımı öne çıkarmayacak kararlar verdi.".

    fakat sorun şurada, herkes fenerbahçe ve galatasaray'a eşit gözle yaklaştırıldı bu maç için. bakın yaklaşmadı, yaklaştırıldı. bütün bu hakem anlayışı iki tarafı ezmez, galatasaray'ı ezerdi. nitekim öyle oldu.

    galatasaray'ı durduramayacaksınız. durmayız, güneş ufuktan yakında doğacak.
  • 485
    maçın siniri geçtikten sonra yorumlamak daha kolay olacak. değinilecek çok konu var aslında ama biz buradan ne çıkarabiliriz ona kafa yoralım.

    öncelikle maç öncesi oluşan havadan içten içe rahatsızdım, burada da çoğu insanda onu gördüm. 3 atarız 5 çekeriz yaklaşımı, derbilerde, özellikle fenerbahçe derbilerinde işlemiyor, malesef hep aynı hataya düşüyoruz. açıkçası fenerbahçe derbilerindeki durumumuz artık belli sebeplerle açıklanamayacak halde. yani sıradan maç havasıyla çıkmalıyız, onlar kadar agresif olmalıyız, veya baskın oynamalıyız, skora yatmalıyız gibi her olasılıkta da istediğimiz gibi gitmiyor. fenerbahçe hocası, oyuncuları, form durumları ne olursa olsun deplasmanlarda önce 0-0 götürme derdinde oluyor, rakibin temposunu bozuyor, daha sonra da bir şekilde golü buluyor. görüntü de tamamen böyle oldu ama golü yemememiz, cebimizdeki olumlu noktalardan biri.

    üçlü savunmayla maça hazırlanmamız tudor'un tercihidir, açıkçası yukarıda da bir arkadaşın bahsettiği gibi ilk defa yaptığımız bir şey de değil. serdar'ın çok erken sakatlanıp çıkması ve latovlevici'nin girmesiyle o plandan uzaklaştık ve ilk kötü sinyalı verdik. tamamen düzen dışına çıkan bir galatasaray vardı, hatta devrenin sonlarında topla oynama istatistiği belli etmişti bunu. bu sene ilk defa topa hakimiyette rakibin gerisinde kalmıştık. burada kafama takılan ise, düzene neden bağlı kalmadık ve serdar'ın yerine ahmet'i alıp aynı oyunu oynamadık. tudor madem hafta boyu bunu hazırladıysa, sakatlık, kart gibi olasılıkları da hesaba katıp yedeklemeliydi, belli ki ahmet'e güvenmedi ve planından vazgeçti. böylelikle ne klasik oyunumuzu, ne de çalışılan oyunu oynayabildik. tribünler de açıkçası yılların vermiş olduğu gerginlikle gelmiş maça ve takımdan kıvılcım aradı. o olmayınca onlar da hayal kırıklığı içerisinde izledi maçı ve koptuk.

    devre arası en azından normal oyunumuza dönmemiz için avantaj oldu. bu yıl sahaya yayılışımız, kanatları kullanışımız tam bir ingiliz takımı havasında ve bu hoşuma gidiyordu. hatta 34 maçın yenilsek bile en az 30'unda gol bulacağımıza inanıyorum. bu maçta aksayan şey sol tarafımız oldu. mariano sağı muhteşem efektif kullansa da, tersten aynı tehlike potansiyelini veremeyince rakip önlemini oraya yoğunlaştırıyor. latov'un aksaması tamamen o tehdidi ortadan kaldırınca, istediğimiz hücumu yine oynayamadık. belhanda'nın saçma kırmızısı ise mevcut enerjimizi de düşürdü. tudor'u eleştirebileceğim diğer nokta burada başlıyor, futbolda eksilmek bu kadar da ağır dezavantaj değildir. iç sahada, senden baskın oyun ve galibiyet bekleyen, çok uzun yıllar sonra stadı full dolduran taraftarının önünde bu kadar yenilmeme amacı beslenmemeliydi. tamamen gömüldük 10 kişi kalınca, hatta topu ileri taşıyabilecek tek adam feghouli'yi bile çıkarıp ahmet'i aldı. bu hoşuma gitmese de, olumlu olarak alınabilecek şey, savunmayı iyi becermemiz ve rakibi tamamen kitlememizdi. zira maç sonu dediği gibi, geçen sene olsa kendi kalemize gol veya saçma bir duran top ile o golü de yiyip maçı kaybediyorduk. istediğimiz zaman iyi ve sağlam durabileceğimizi de ispatladık.

    gönül isterdi oyun olarak bu hayal kırıklığını yaşamasaydık ama açıklanabilir sebepler var. hakemden bahsetmedim buraya kadar ama rezalet bir yönetim gösterdi ve bu da sürpriz olmadı. yine de başta bahsettiğim gibi bu maçtan ne çıkarabilirize kafa yormak istediğim için, bu olayı bahane olarak düşünmek istemiyorum. tüm ülke bizim ne yapacağımızı, şu ana kadar kısmetle mi geldiğimizi görmek istiyordu. açıkçası bu gruba kendimizi de katıyorum, çünkü biz de takımımızı, huyumuzu suyumuzu yeni tanıyoruz. büyük bir testti, beklediğimiz gibi geçmese de bazı şeyler öğrendik. ben takımın psikolojik olarak güçlü olduğunu düşünüyorum, tudor hocamızın bazen sinirini kaybetmesi haricinde. bence yine de yaşanan hayal kırıklığı, rakipleri haklı çıkaran türden asla değil. bu takım yenilmesi zor bir takım, hünerleri olan bir takım, ve işine bakan bir takım. bu beraberlikten etkilenip, sıradaki zor fikstürlere etki edeceğini hiç sanmıyorum, asıl bu beni hayal kırıklığına uğratır açıkçası.

    arka arkaya 3 zor deplasmanımız var şimdi ve ben bu maçtaki yanlışlardan ders çıkararak iyi sonuçlar alacağımıza inanıyorum. bir bakıma iyi oldu bu beraberlik belki, zira ayaklar yere sağlam basacak. iyiyiz, şampiyonluğa kesinlikle yürüyoruz ama yere sağlam basmamız gerektiğini, hala eksikler olduğunu gördük. sol kanadımız sıkıntı, belhanda sıkıntı, hocanın toylukları var. bunlar engel değil, ama uçacak kaçacak bir takımımız olmadığını da gözümüze çarpan detaylar.
  • 489
    galatasaray'ın son fenerbahçe maçındaki kadrosu ve taraftar ile ilgili görüşlerimi izah etmek için bu günü bekledim. amacım, sinirlerin yatışması ve olabildiğince sağduyunun hakim olması. cinnet hali yaşayan ülkemizde bir kareografiden çıkarılabilecek en absürd anlamın çıkarılışına şahit olduğumuz şu günlerde biraz sakin olmakta fayda var.

    -tudor, üçlü defansı tercih etti. üçlü defanstan vaz geçtiğini defalarca söylemesine rağmen en kritik ve en önemli maçımızda üçlü defansa döndü. bunun üç mahsuru oldu. birincisi, kendi takımının oyun ezberini bozdu, ikincisi takımına rakipten korktuğu mesajını verdi, üçüncüsü ise üçlü defansın en büyük mahsurlarından biri olan orta sahayı bir kişi eksiltmiş oldu. unutmayalım üçlü defansta stoper özellikli üç oyuncu kullanıldığından, orta sahada top yapıp oyunu hızlandırma özellikli bir oyuncudan feragat etmek zorunda kalırsın. bu mahsuru ortadan kaldırmanın tek yolu iyi top yapan en az iki stopere sahip olmaktır ki bu bizim türkiye liginde hiçbir takımda yoktur. bunun sonucu olarak da gol pozisyonu vermedik ama gol pozisyonuna da giremedik.

    -üçlü defansla dörtlü defans arasındaki en büyük fark şudur. üçlü defans, rakip ataklarda beşli defansa, hücumda üçlü defansa, dörtlü defans ise rakip ataklarında dörtlü defans yapılırken, hücumda ikili defansa evrilir. yani üçlü defansta, hücum esnasında orta sahada altı futbolcu bulunurken, dörtlü defansta yedi futbolcu bulunur. bu durum, tek forvetle oynanan durumlar için geçerlidir. çift forvet oynanıyorsa orta sahadan bir futbolcu daha eksiltme zorunluluğu doğuyor.

    -tudor, gol yememeyi garantilemek için bu sistemi tercih etti ve gol de yemedik ama net bir gol pozisyonuna da giremedik. buradan şu sonuç çıkıyor. beraberliğin bizim için avantaj olduğu maçlarda üçlü defans denenebilir. ya da rakibin durumuna ve sizin stratejinize göre ilk altmış dakikayı üçlü defans, son yarım saati ikili defansla tamamlayabilirsin. ancak bunun hangi maçlarda olabileceğini aşağıda yazacağım.

    -temelde üçlü defansa neden karşıyım? çünkü üçlü defansın iki büyük zaafı vardır. birincisi yukarıda ifade ettiğim gibi hücumlarda orta sahayı bir eksiltmek zorunda kalırsın dolayısıyla hücum gücün düşer, ikincisi ise beklerin arkasına atılacak toplarla savunmanız kolayca delinebilir. tıpkı, cl finalinde real madrid'in juventus'a üç golü de o bölgelerden atması gibi. peki neden bazı hallerde denenebilir diyorum? çünkü türkiye'de kenar ortalarını kullanarak gol yapma becerisine sahip takım sayısı üçtür. galatasaray, beşiktaş ve başakşehir. bu takımların gerek kanat oyuncuları, gerekse kenar bekleri çok kaliteli bindirmeler ve ortalar yapabilmekte, diğer takımlar ise genellikle duran toplar ve merkezden hücumlarla gol atmayı tercih etmekte. çünkü kanat ve bek kaliteleri yeterli değil. dolayısıyla kanatları iyi kullanan takımlara karşı (beşiktaş-başakşehir) üçlü defans oynarsan, sonuç kötü olur. kanatları iyi kullanamayan fenerbahçe gibi takımlara karşı, örneğin kadıköy'de üçlü defans oynayabilirsin (başka da bir takım gelmiyor aklıma türkiye'de) bunun dışında beraberliğin seni şampiyon yapacağı bir maç oynuyorsan ve rakibin kanatları da iyi değilse üçlü defansı tercih edebilirsin.

    -bir takımın başarılı olması, o takımın bir sistemi uzun süre uygulamasına bağlıdır. örneğin, barcelona ve real madrid 4-3-3'ü, juventus üçlü defansı, ingiliz ve alman takımları ise istisnalar hariç 4-2-3-1'i tercih ediyorlar. dolayısıyla çok istisnai durumlar hariç sistem değişikliğine gitmek o takımın genetiği ile oynamak anlamına gelir. dolayısıyla hoca ve futbolcu seçiminde bu sisteme uygun hareket edilmeli ve bundan öyle kolayca vaz geçilmemelidir. türkiye'de yıllardan beri 4-2-3-1 sisteminin benimsendiği, hemen tüm takımların tek forvet ve dörtlü defansla oynadığı çok net. galatasaray'da fatih terim'den sonra 4-2-3-1'e dönmüştür. (fatih terim çift santrafor kullanıyordu ki beğenmediğim tek özelliği buydu -burak-umut ya da drogba-burak) tabi fatih terim'in de dörtlü defans kullandığını biliyoruz. o halde galatasaray yıllardır dörtlü defans oynuyor diyebiliriz.

    -4-2-3-1 bence son yılların en etkili ve en harika sistemidir. çünkü iyi bir santrafor ve iki iyi kanat forvet ile gol şansını çok yükseltiyorsun, kanat forvetler sayesinde sahanın tamamını, özellikle de çizgileri çok iyi kullanma olanağı elde ediyorsun. kanar forvetlerin defansa ve orta sahaya yardımı ile de hem savunmada hem de orta sahada kalabalık olabiliyorsun. yani bu sistem sahanın %100'ünü kullanabilme imkanı sunuyor. çift santraforda kanat ya da orta sahadan bir kişi eksik oluyorsun ki bu durumu güçlü takımlar çok rahat kullanabilir ve seni önce yıpratır sonra çökertebilir. peki o zaman barcelona ve real madrid neden 4-3-3 oynuyor diye sorulabilir. çok basit, çünkü ellerinde dünyanın en iyi altı futbolcusu var. messi ve ronaldo santrafor değil ama her sezon 60-65 gol atıyorlar. neymar da hakeza. bu futbolculara siz kanat oynayacaksınız, asıl göreviniz asist yapmak golü ikinci planda düşüneceksiniz denir mi? denemez. işte bu nedenle elinizde muhteşem futbolcular varsa orada hücum için bir sisteme gerek yoktur. siz sadece onların birbirleriyle uyum içinde olabilmeleri için taktikler geliştirir ve onları özgür bırakırsınız. tıpkı barcelona ve real madrid'de olduğu gibi.

    -igor tudor, kendisine hedef olarak üçlü defansın oynandığı, savunmanın ön planda tutulduğu italya'yı hedef aldığı için üçlü defans stajını galatasaray'da yapmak isteyebilir. ama bu bizim genetiğimize uygun mudur? uygun değilse buna nasıl izin verilebilir? her ne kadar futbol genetiğimizin oturduğunu söyleyemesek de yıllardan beri dörtlü defansla oynadığımızı biliyoruz. (mustafa denizli'nin 3-5-2'sinden, yani 1988'den beri) o halde bir karar vermeli yönetim. eğer üçlü defansa geçeceksek -ki bu çok yanlış olur- igor tudor'un üçlü defans fantezisine izin verebiliriz. aksi halde bu galatasaray'ın zararına olur.

    -bu yazı aslında bir tudor eleştirisi değildir. üçlü defans ile dörtlü defans tercihlerinin farkını ve dörtlü defans tercihinin daha doğrusu 4-2-3-1'in şu anda tüm dünyada uygulanan en son ve en iyi sistem olduğunu savunan bir entrydir. tudor'u yeterli bulmadığımı daha önce defalarca belirttim ve hala aynı düşüncedeyim. ancak şu anda iyi giden takımın insicamını bozmamak adına tudor eleştirilerimi kendime saklıyorum. çünkü zaten bütün düşüncelerimi sezon başlamadan yazmıştım.

    fenerbahçe maçında taraftarın tutumunu da eleştirmek istiyorum. özellikle maçın ikinci devresinde adeta herkes susup maçı izlemeye başladı. takımı ateşleyecek tek tezahürat yoktu. neden diye sorduğumuzda ve bağıralım takım durdu ateşleyelim dediğimizde cevap alamıyoruz. herkes adeta donmuş oluyor. halbuki asıl son yarım saatte takımın ateşlenmesi lazım. bu konuyu görevli amigoların halletmesi gerekir. taraftar maçın heyecanıyla susmuş olabilir, onları uyandıracak olan amigolardır. son olarak sahaya pet su şişesi atmanın takımıza en ufak bir faydası yoktur. neden hala aynı hataya düşerler anlamıyorum. tabi kasıtlı olarak yapanlar varsa bunları tesbit etmek de yönetimin görevidir.
  • 490
    az hasarla atlattığımız maç. çünkü fenerbahçe'yle oynarken, sadece fenerbahçe'yle oynamazsınız. bürokrasiyle, yandaş yazarlarla, ilkesiz medyayla, mhk'yla, tff'le vs. vs. say say bitmez; bunlarla da mücadele edersiniz o hafta boyunca.

    saha dışında yapılan saldırıları fazla takmamak lazım. hepimiz biliyoruz ki fenerbahçe kazansaydı bu ahlaksız iftiraların hiç biriyle karşı karşıya kalmayacaktı bu camia.

    dinamo fenerbahçe (doğu bloğu ülkelerinde, devletin/hükümetin/tek adamın desteklediği takımlara bu ad verilirdi) maçını unutup, yeni üç puanlara odaklanılmalı.

    (bkz: konsantrasyon)
  • 491
    serdar aziz sakatlanmasaydı muhtemelen 3-0 kazanacağımız karşılaşmaydı. gs tarihinin taktiksel anlamda en iyi hazırlık ve bunu harfiyen ezberlemiş bir takımın maç başlangıcını izledik. tudor inanılmaz iyi bir takstisyen ve taktik çalıştırıcı bunu oyuncuların saha içindeki tutumundan anlıyorsunuz ve bu kadar ezberlenmiş birplan bir anda bozulunca vesizin fernandoyu baskı'dan kurtarmak için kaçındığınız dörtlü sisteme geri dönünce gs üretken olamadı. ama fenerbahçe öyle kötü bir takım ki gs on kişi kalmış olmasına rağmen kokularından dakika 80 de bile kendi yarı sahasında yedi adamla savundu. tetikçi cüneyt olmasa muhtemelen ağırlığı elimize aldığımız dakikalarda gol bulacaktık.yürüyedur aslanım.
  • 492
    sahaya yabancı madde atıp disiplin kuruluna sevk olmamıza sebep olan kişiler tespit edilip 1 yıl süre ile men cezası alsalardı, bugün alacağımız ceza aynı oranda azalardı diye düşünüyorum. gerçi ben saha kapatma cezası geleceğini düşünmüyorum ama yine de bu tff kurullarının işi belli olmaz. o yüzden kulüp daha önce davranıp kendisi cezaları vermeliydi.
  • 493
    galatasaray kötü oynadi cümlesine katılmıyorum. galatasaray'in kötü oynamasının başlıca sebebi cuneyt çakır'dır.

    penaltıymis oymuş buymuş geçtim. adam oyunu sürekli durdurmaktan top oynatmadi. bu maçtan 1 saat önce tottenham liverpool maçını izledim oyun 1 dakika bile durmadı resmen. galatasaray ne zaman pres yapmaya kalksa hop düdük, azcık kossa hop düdük. sürekli duran bir oyunda ne kadar iyi top oynayabiliriz ki?

    ayrıca oyun bu kadar durmasa bursa maçı gibi sürekli tempo olsa fenerbahçe'yi görürdük fiziksel olarak.
  • 496
    türkiye süper ligi 2017-2018 sezonunda iç sahada oynadığımız 17 müsabakada golsüz berabere kalarak puan kaybı yaşadığımız tek maç.

    maçın yardımcı hakem tarık ongun'a sevgilerimi iletiyorum tekrardan. insanları çıldırtmak için çok uğraştı ve başardı kendisi. 17/17 yapmamızı engelledileri için yedikleri penaltımızı hiçbir zaman unutmayacağım.
  • 498
    (bkz: tarihte bugün)

    üzerinden 5 yıl geçen ve 2017-2018 sezonunda süper ligde iç sahada 17/17 yapmamıza engel olan maçtır. tabi bunda cüneyt çakır, tarık ongun ikilisi kadar makine gibi işleyen takımı bozan igor tudor'un da payı vardı. fenerbahçe fernando'yu kitlemiş ve biz 90 dakika boyunca neredeyse hiç bir şey yapamamıştık ama buna rağmen hasan ali'nin el pozisyonunda penaltı verilse maçı kazanabilirdik. en nihayetinde maç öncesi beklenti-maç sonucu olarak çok büyük hayal kırıklığıyla hatırlayacağımız bir maç olacak...
App Store'dan indirin Google Play'den alın