• 551
    2013 yılında şampiyonlar ligi çeyrek finalinde madrid deplasmanında 3-0 kaybedilen maçın rövanşında ali sami yen'de cristiano ronaldo'lu ispanyolları tir tir titretip, turun kapısından döndüğümüz o efsanevi karşılaşmayı herkes hatırlar. taraftarın desteğini arkasına almış eboue, sneijder, drogba golleri peşi sıra sıralamaya başladıkça, madrid'in hocası mourinho'yu sarmıştı bir telaş ve korku.. ve didier drogba'nın daha sonraları anılarında anlatacağı üzere maç sona erdiğinde jose oğlu gibi sevdiği fil dişili golcünün yanına gelmiş ve " korkmuştuk,gerçekten korkmuştuk, biliyorsun." diye yaşadığı kabüs dolu dakikaları itiraf etmişti.

    dün gece de arap sermayesini arkasına almış, yediği önünde yemediği arkasında istediği futbolcuları transfer edebilen, ağzında kocaman bir sakız ile maçın ilk dakikalarında takımı pozisyonlar bulup, kaçırdıkça kulübede şımarıkça hareketler yapan tomas tuchel, maçın ilerleyen dakikalarında diğer meslektaşları gibi ali sami yen cehennemi ile tanışmış oldu. "ortam bana anlatılandan çok daha farklıydı, çok daha yoğun bir taraftar baskısı altında oynadık" derken maçtan sonraki basın toplantısında, "sahada bir ara 2-2.5 metre boyunda adamlar gördüm, galatasaray bizim oyuncularımızı gerçekten yıprattı" şeklinde yaşadığı ızdırabı dillendiriyordu.

    "kaybetmeye de hiç niyetimiz yok allah'a şükür" diye bitirmişti fatih terim, paris saint-germain maçı öncesindeki basın toplantısını. o da fenerbahçe maçında oynanan oyundan memnun değildi ama başında olduğu takımın adı galatasaray'dı ve galatasaray'ın bugüne kadar yaptığı yapacaklarının teminatıydı. "biz rakibe saygı duyuyoruz ama onlar da bize saygı duyacaklar, burası bizim evimiz ve burada nasıl oynadığımızı herkes biliyor" derken, laf olsun diye konuşmuyordu hoca, oyuncularına da bunu aşılamıştı ki takımla daha üçüncü yahut dördüncü maçına çıkan karşılaşmanın yıldızı jean micheal seri maçtan sonra yayıncı kuruluşa şöyle konuşuyordu. "bizim için referans bir maç oldu. hocamız karşılaşma öncesi rakibinizi oynatmayın, bugün kendi sahamızda oynuyoruz. onlara galatasaray’ın gücünü gösterin dedi. bugün nasıl bir takım olduğumuzu herkese gösterdiğimizi düşünüyorum.."

    evet, galatasaray kaybetmesine rağmen "galatasaray'ın ne olduğunu" içte ve dıştaki rakiplerine gösterirken, "adamlarda cavani, neymar, nbappe var, bizi yerler, beşiktaş'ın rekorunu egale ederiz" diye "aptalca espiriler yapan" ve kombinesini, biletini devreden "sözde galatasaraylı taraftara" da "kafalarına kaka kaka hatırlatıyordu.

    tribündeki taraftardan sahadaki mücadeleye kadar, skor dışında herşey harikaydı dün gece. yüzlerce liralık fahiş bilet fiyatları ve karaborsanın da binli rakamlardan açıldığı bir kaç gün evvelki derbi gecesinin "sus pus seyircisi" gitmiş, "tribün yapmayı bilen" taraftar gelmişti adeta ali sami yen'e... şampiyonlar ligi müziği ile bağırmaya başlayan ve maçın son dakikasına kadar susmadan takımını destekleyen galatasaray taraftarı mecidiyeköy'deki kapalı tribün havasını taşımıştı adeta seyrantepe'ye. "müthişti taraftar, oyundan düştüğümüz anlarda bizi ayağa kaldırmasını bildiler" diye teşekkür ediyordu falcao 50 bin küsür sarı-kırmızılı aslana...

    maçtan önceki basın toplantısında "sistemlere takılı kalmamak lazım" diyen fatih terim, hem medya mensuplarını hem de rakip takım hocasını şaşırtacak şekilde iki kenar beki ve merkezde üçlü savunma ile çıkmıştı maça. sık sık dile getirilen marcao ve luyindama'nın arkasına atılacak uzun topların yarattığı sıkıntı donk ile giderilecekti. giderildi de sorun. içine beckenbauer kaçmış gibi hollandalı oyuncu sarkık libero gibi seken tüm toplarda "hızır acil" misali yerindeydi. fatih terim'in donk'tan asla vazgeçmek istememesinin nedeni budur, ryan donk ingiliz anahtarı misali nerede görev verilirse vazifesini başarıyla yerine getiriyor ve hocanın kadro ve sistem seçiminde elini rahatlatıyor. geçmiş senelerde ön libero oynayan ve orjinal stoperlerin sakatlık zamanlarında savunmada "yama" olarak görev alan donk, bu sene de üçlü defansın "liberosu" olarak karşımıza çıkıverdi. süpürücü olarak aralarına donk'u alan luyindama ve marcao da arkalarını düşünmeyince pozisyonlarında oldukça rahatladılar, özellikle luyindama tatlı sert yapısıyla di maria'ya nefes aldırmadı. iki stoper birer kez hata yaptı maçta, luyindama di maria'yi kaçırdı ikinci devre ama arjantinlinin golle burun buruna kaldığı pozisyonda muslera maç içinde bir çok pozisyonda olduğu gibi başarılıydı. marcao'nun ceza sahası dışında adamını kovalamakta"ağır kaldığı" bir diğer psg atağında da fransız takımı skorbordu değiştirmişti... rakibin bir anlık "hatasını" hemen değerlendiren böyle "tehlikeli" bir takımla oynamıştı galatasaray ve onlara da oyunun bir çok anında soğuk terler döktürmüştü. seri ve nzonzi ile birlikte maçın yıldızlarından biri de kalecimiz fernando muslera'ydı. özellikle ilk yarıda rakibin "erken gol" düşüncesini boşa çıkaran, galatasaray'ın da oyuna tutunmasını sağlayan en temel etmendi kaptan. "belhanda topu kaptırıyor, fransızlar pozisyon yaratıyorlar ve muslera kurtarıyor" şeklinde özetlenebilecek ilk devrenin iyisi muslera'yken, kötüsü de belhanda'ydı. faslı oyuncunun top kayıpları olmasa rakip takım belki de galatasaray kalesine bu kadar kolay gelemeyecekti ama her pozisyonda belhanda topu bir şekilde karşı takıma vermekten geri kalmıyordu. fatih terim kendisine büyük saygı duyuyor, oyun içinde belhanda'yı görmek istiyor, sakat hali ile derbide ve dünkü maçta yer alıp, yaptığı fedakarlık bizim için de önemli ama maalesef belhanda yine ilk geldiği sezona dönüş yaptı. feghouli gibi onu da yaz tatilinde oynamış oldukları afrika kupası yormuş olabilir ama bir an önce toparlanmalarını beklemek de hem taraftarın hem de takım arkadaşlarının hakkı. zira bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür, özellikle "oyun kurucu" pozisyonunda görev yaparsan her daim hazır olmak zorundasın, yoksa kendinle birlikte takımı da aşağılara çekersin...

    orta alanda belhanda takım arkadaşlarına eşlik edemedi ama seri ve nzonzi yıldız gibi parlıyordu saatler gece yarısına doğru akarken. nzonzi zaten geldiği günden beri çıktığı her maçta sorumluluk alıp, yükün altına girmesini bilmişti de seri beklentilerden uzak kalmıştı. o da uyum sorununu aştıkça, başarılı olacak topçulardan biri olduğunu gösterdi seyredenlere fransız ekip karşısında. topu ayağına yakıştırdı, sorumluluk ve mücadelen kaçmadı, aksiyonun olduğu her yerdeydi ve formasını da sırılsıklam terletti maç boyunca fil dişili oyuncu. hele ki ilk devre "tiki takalarla" rakip ceza sahası önünde oluşturulan pozisyonda kaleye yolladığı top, bir iki santim daha içerden gitse, şampiyonlar liginde gecenin golünü atmış olacaktı seri... bu ikili gelecek maçlar için ümit verirken, belhanda'nın yerine lemina'yı düşünecektir fatih terim...

    bundan önceki maçlardan farklı olarak galatasaray taraftarının çok istediği "çift forvet" ile de hücüm hattını farklılaştırmıştı fatih hoca. babel kanattan ziyade daha çok falcao'nun yanında mücadele edecekti, rakip stoperleri o da meşgul edecekti, hatta pres de yapacaktı. elinden geldiğince bunları yapmaya çalıştı hollandalı oyuncu ama eğer bundan sonraki maçlarda ikili forvet oynayacaksak babel'in yerine andone ile başlamak daha verimli olacaktır. çünkü rumen oyuncu sahada kaldığı 25 dakika içinde gösterdi ki güçlü bir yapısı var, rakip savunmalar ile boğuşabiliyor, etkili pres yapıyor. son top becerisini henüz görme şansımız olmadı ama en azından babel kadar sadece "vurmayı" düşünmüyordur diye tahmin ediyorum. maske ile sahada yer alan oyuncu belhanda'ydı ama babel de sanki kafasında maske varmış gibi çevre kontrolünde uzaktı ikinci yarı başında falcao'dan ceza sahası içinde aldığı bir pasta, penaltı noktası üzerindeki belhanda'yı görse, maçın skoru ile ilgili farklı şeyler konuşabilirdik... kaybedilen maçlar ya da kaçan puanlar sonrası babel'in "yapmadığı asistler" konuşuluyor da futbol zekası ve kişiliğini bildiğimiz tecrübeli oyuncunun takım için ne kadar büyük değer olduğu zamanla ve hocanın görev vereceği değişik oyun sistemleri içinde daha çok ortaya çıkacaktır.

    falcao ile bitirelim. "form geçicidir, klas kalıcıdır" derler ya, kolombiyalı golcü sahada olduğu fenerbahçe ve paris saint-germain maçlarında topla yok denecek kadar az buluşmasına rağmen ne kadar kaliteli bir golcü olduğunu göstermiş oldu. derbide ceza sahasında top bir kez kendisine geldi, golü yaptı (ofsayt bayrağı kaldırdı hakem), dün gece de fırsatçılığını konuşturduğu bir kafa vuruşu son anda çizgiden çıkartıldı. önümüzdeki maçlarda "şeytanın bacağını kıracaktır" kaplan, bundan hiç mi hiç tereddütümüz yok...

    kaynak:http://ultrasmovement.blogspot.com/...int-germain.html?m=1
  • 553
    tribün performansı ve paris'e karşı oyunun belli bölümlerinde kontrolü ele alışımız ve seyir zevki sunan pas oyunumuz ile hafızalara kazınan maç olmuştur. takımda sivrilen oyuncular olarak luyindama ve seri'yi söyleyebilirim. belhanda ise yine istekli görüntüsüne rağmen çok kısa bir süre içerisinde üst üste pas hataları ve top kayıpları ile her zamanki gibi göze battı.

    bu maçtaki oyunumuz öz güvenimizi geri getirir ise bu muhakkak özellikle ligde bundan sonra oynayacağımız maçlarda çok farklı ve istekli bir galatasaray görmemiz olası. fatih hoca'nın "belki günü kaybettik ama önümüzdeki günleri kazandık" cümlesi de kendisinin buna inandığını gösteriyor.
  • 554
    bu maçta iyi oynadığımızı sananlar vardı ki buna hoca da dahil. sözde iyi oynadığımız maçta muslera kariyer maçlarından birini oynadı. sadece mücadele gücümüz yüksekti ve adamlar net golleri kaçırdı. rakibi oynatmamaya çalışmak daha kolay, top ayağımızdayken düşük pas temposu, patlaması olmayan oyuncular, yaratıcı olmayan ortasahalar ile ü - re - te - mi - yo - ruz.

    (bkz: 5 ekim 2019 gençlerbirliği galatasaray maçı)
  • 555
    bu maç ile ilgili 1 haftadır entry girmek istiyordum ama işlerimin yoğunluğu nedeniyle sürekli unutuyordum, bugüne kısmetmiş:)
    öncelikle maç öncesi atmosferiyle ilgili bir iki kelam etmek istiyorum.
    3 gün önce oynadığımız derbi maç* ile zerre ilgilisi yoktu.
    o gün maça gittiğimde tribün aptal gibiydi. kimse ne doğru düzgün bağırabiliyor, ne de organize şekilde tepki gösterebiliyordu.
    bu maçta ise tribünün çok farklı olacağı belliydi ve öyle de oldu.
    maça gelirsek;
    herkes çok pozisyon verdiğimizden bahsetmiş haklı olarak ama dünya üzerinde psg takımına pozisyon vermeyecek bir takım yoktur.
    bize karşı 5 net pozisyon buldular, başka bir kulübe karşı 7-8 bulurlar ama her şekilde bulurlar. dünya üzerinde hızlı çıkma konusunda bence ilk 3'ün içindiler.
    biz ne oynadık diye soracak olursanız.
    orta saha 3'lümüzden belhanda rezil bir futbol oynadı. maske etkisi ne kadardır bunu bilemem ama ilk yarıda bir çok pozisyonda eksik yakalanma nedenlerimiz başında marcao ile beraber geliyorlardı.
    seri ve nzonzi psg seviyesi için çok iyi oynadılar.
    basit oynadığında babel çok faydalı oldu.
    falcao'nun ceza sahası içinde topa her dokunuşu bir şekilde faydalı oluyor.
    luyindama çok iyiydi ama mariano yorulduktan sonra o taraftan çok geldiler. herkes luyindama olarak düşünse de, asıl nedeni mariano'ydu.
    19 yıl önce 14 şubat 2001 tarihinde deportivo ile sahamızda bir maç oynadık. 1-0 kazanmıştık ama oyun olarak bu maçtan daha fazla ezilmiştik. ki rakip bu psg kadar güçlü de değildi.
    tecrübeli ve oturmuş bir kadromuz, ayrıca bu tarz maçları iyi oynayan bir hocamız olmasına rağmen...
    bunu niye yazdım, çünkü herkes o günleri anlatıyor. evet o günlerde kazanıyorduk, kazanabiliyorduk ama maalesef makas bu kadar açık değildi.
    şimdi yüksek seviye takımların kadroları ve oyun yapıları çok başka bir yere gitmiş vaziyette.
    o yüzden psg'ye 1-0 kaybetmek ve 4-5 pozisyon vermek dünyanın sonu değil.
    bayern mühih'in son şampiyonlar ligi finalistine deplasmanda 7 gol* attığı bir arena burası...
    ve oynadığımız takım bayern seviyesinde, tam takım olduğunda onun bile üzerine çıkabilecek kapasitesi var.
    biz çok iyi mücadele ettik, bazı anlarda iyi şeyler gösterdik.
    bunu ne abartmaya, ne de yerin dibine sokmaya gerek yok diye düşünüyorum.
  • 559
    1-0 yenildiğimiz maç. bu maçın ilk yarısında 14 pasla girdiğimiz bir pozisyon var. maçtaki tek net pozisyonumuz olabilir. seri'nin şutu az farkla auta gidiyor. bu pozisyon benim için kırılma anı gibi bir şey. 2019'daki şampiyonluğumuzdan sonraki kırılma anı. iki sene üst üste şampiyon olmuşsun, iyi transferler yapmışsın, şampiyonlar liginde dünya deviyle oynuyorsun, hocanın kafasında takıma oynatmaya çalıştığı bir oyun planı var ve bu planın ilk ciddi testi de bu maç. belki de bu pozisyon gol olsa bir kelebek etkisi gerçekleşirdi, oyunculara özgüven gelirdi, o maçı kazanırdık, oyuncuların oyuna ve hocaya olan inancı artardı, daha iyi bir performans gösterirdik. o zamandan sonra yine iyi oynadığımız ve şampiyonluğa yaklaştığımız dönemler oldu ama bir daha hiçbir zaman o kadar iyi hissetmedik. o zaman ki kadar umutlu olmadık. umarım pandemi biter, taraftar yine stada gider, yine bir dünya deviyle oynarız ve bu sefer o top gol olur.
  • 560
    sozlukteki arkadaslarimi uzmek veya hayallerini yikmak istemem ama mac boyunca psgye karsi herhangi bir varlik gosterememistik. herkesin aklinda kalan tek pozisyon ise aslinda pozisyon bile degildi, bir grup paslasmanin sonucunda ceza sahasi yayindan cekilen siradan bir suttu.

    galatasaray adina uzucu olan sey de tam burada sakli aslinda. 2013 yilina ait bir mac aciyorum ve ebouesiyle melosuyla burak yilmaziyla bastiran isiran maci isteyen ve avrupada iyi kotu kendisinden soz ettiren bir galatasaray goruyorum. acin 2012 2013 sezonunda schalkeyle deplasmanda oynadigimiz rovans macina bakin. ilk mac berabere bitmis, deplasmana gidiyorsun ve en az 2 gollu beraberlik yakalamak zorundasin. 2021 senesinde bu tabloyu gorsek maci izlemeden kapatirdik elememiz imkansiz diyip. ama biz 2013 senesinin subatinda schalkeye karsi oyle bir mac cikarmisiz ki macin ilk 15 dakikasinda buldugumuz gol pozisyonlarinin sayisi 2015-2021 yilllari arasi avrupada buldugumuz tum gol pozisyonlarindan daha fazla. ınanmayan acsin youtubeu 18 dakikalik ozetini izlesin macin. 1 dakika bile caniniz sikilmayacak. top surekli oyunda ve surekli bir o kalede bir bu kalede -ki cogunlukla rakip kalede- gidip geliyor. galatasaray hizli hucum yapiyor, yeri geliyor set hucumu yapiyor, uzaktan vuruyor, kontraya cikiyor... guncel dunya futbolundaki herseyden kesitler sunuyor. ama bugune geldigimizde ne yazikki o seviyemizin cok gerisindeyiz. kabul etmek gerekir ki stoper ikilisini saymazsak eger o zamanki kadromuzun da cok gerisindeyiz. bugunku takimdan o gunun ilk 11'ine girebilecek oyuncular belki marcao ve donk olurdu. bir ihtimal de formda bir onyekuru.

    velhasil, iyi futbol iyi oyuncularla oynaniyor. son 4 senedir cogunlukla finansal fair playin ve artik durdurulamayacak sekilde yukselen euro kurunun etkisiyle vasatin biraz uzerinde ve neredeyse tamamen kiralik oyuncularla cevirmeye calistigimiz bir kadromuz oldu. simdi 2017 yilina geri donuyorum ve ffp cezasi geldiginde kendi kendime 3 yil sampiyon olamayabiliriz kendini hazirla dedigimi hatirliyorum. ama biz sonraki 2 sezon firesiz sampiyon olmayi basarmistik. bu sene kucuk detaylarla kacan sampiyonlugu da dusunursek bu surecte ffp kiskacinda gecen 4 senede neredeyse 3 sampiyonluk cikarmis olacaktik ki bu sene muhtemelen hicbir sey olmasa sadece muslera eylulde takimla baslayabilse yine sampiyon olmus mucizevi bir sey basarmis olacaktik. saglik olsun. konuyu dagitmak istemiyorum ama laf lafi aciyor, sadede geleyim;

    aslinda 2015ten bu yana avrupada yok hukmundeyiz. dogru duzgun bir galibiyetimiz yok, sampiyonlar liginde insan icine cikmaya suratimiz yok. o kadar kotu bir durumdayiz. ne yazikki psg macinda seri o topu 90'a taksa da yine avrupada yok hukmunde olacaktik, cunku tasima suyla degirmeni ancak bu kadar dondurebiliyorsun. simdi belki ffpnin kalkmasiyla ve muhtemelen biraz daha disimize gore olan uefa avrupa ligine gidecek olmamizla belki yine avrupada subati gorebiliriz, belki yine dise dokunur maclar cikarabiliriz. aslinda 2022'den lig sampiyonlugundan ote beklentim bu. artik haftaici bir mac oldugunda 90 dakika rakip kaleye bile gidemeyen aciz bir galatasaray degil eskisi gibi basan isiran koparan bir galatasaray gormek istiyorum.

    yoksa son 6 senemiz koca bir sifir.
  • 562
    psg, real madrid'in bulunduğu bir grupta, ffp ile boğuşan; kendi takımlarında süre alamayan, uzun süre idmansız kalan ve "mecburi" olarak kiralıklardan oluşan kadromuz ile gayet iyi mücadele vermiştik. bakın normal şartlarda kimse bir mağlubiyeti alkışlamazdı zaten ancak son 15 yılın en zor grubunda zor imkanlarla bir mücadele gördüğünde taraftar alkışlar, mağlubiyeti değil mücadeleyi. benzer bir maç benfica ile yaptığımız avrupa ligi maçıydı. galatasaray limitinin sonuna kadar oynamış gene de baş edememişti.
  • 565
    bardağın boş tarafından bakanlar için grupta, o da son maçta atılan bir golle bitirdiğimiz sezonun maçlarından birisi. dolu tarafından bakanlar için ise 90 dakikalık dilimde gayet iyi sekansları olan ve ilerisi için epey ışık veren maçlardan birisi.

    gerçek ise aslında ikisi de. ya da ikisi de değil.

    perspektifinizi nereye tuttuğunuza bağlı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın