• 1176
    şimdiki ismi olan şampiyonlar ligi'nde çeyrek finale türkiye'den galatasaray 2 kez ulaşma başarısı göstermiştir. birisi lucescu ile 2001 yılı, öteki fatih terim yönetiminde 2013 yılıdır.

    önceki ismi şampiyon kulüpler kupası'nda ise galatasaray'ın steaua bükreş'e elenerek veda ettiği bir yarı finali bulunmaktadır.

    düzeltme: tur bilgisi.
  • 1178
    ilk provasi şampiyon kulüpler kupası 1991-92 sezonunda yapilmis ve bu kupada son sekize kalan takimlar 4’erli 2 gruba ayrilarak finalistleri belirlemişlerdir. plani sunan glasgow rangers ve real madrid olsa da, arka planda silvio berlusconi’nin olduğu soylenir, zira kendisi şampiyon kulupler kupasi’nda yapisal değisikliğe gidilmesi gerektiğini 1980’lerin sonundan itibaren dile getirmeye başlamistir.

    1992-93 sezonunda oynanmaya başlanan şampiyonlar ligi, pazarlama ve finans acisindan 3 çok önemli değişiklik getirmiştir: birincisi sponsorlarin maç maç belirlenmesi yerine "ana sponsorlar" uygulamasina geçilmiştir. ikincisi yayin haklarinin her tur için ayri satilmasi yerine her ülkede tüm turnuva için paket olarak satilmaya başlanmasidir. üçüncü olarak da ‘şampiyonlar ligi’ markasi yaratilmiş, bunun logosu, topu, marşi vs kararlarlaştirilmiştir.

    ilk sezonunda kulüplere toplam 15 milyon pound dagitan sampiyonlar ligi, kisa surede buyuk bir ivme yakalamiş ve örneğin 1999 yilina gelindiginde sadece kupayi kazanan takimin (manchester united) aldigi para 15 milyon poundu bulmustur. günümüzde uefa’nin gelirlerinin yaklaşik %80’i sampiyonlar ligi’nden gelir. ironik olan şudur ki bir uefa organizasyonu olan şampiyonlar ligi zamanla büyük kulüpler lehine uefa’nin ve ulusal federasyonlarin güç kaybetmesine yol açmiş, kendisini yiyecek bir avrupa süper ligi tartismalarini da alevlemiş olmuştur.
  • 1181
    benim için en güzel finali 2008 yılında olmuştur. gözümde mi büyütüyorum yoksa gerçekten çok mu iyi oyunculardı bilmiyorum ama benim için zirve oyunculardı. kim bunlar, tabiki drogba, lampard, terry, cech, carrick, scholes, evra, ronaldo, rooney.

    o ne güzel maçtı öyle, bütün oyuncular kıyasıya mücadele ediyordu.

    ilk yarı manu özellikle ronaldo ile maça müthiş başlıyor dakika 26 ronaldo havada asılı kalarak golü atıyor. chelsea neredeyse sahada yok gibi ama dakika 45'te lampard atıyor golü ve durum 1-1 oluyor.

    ikinci yarı işler tamamen tersine dönüyor, chelsea inanılmaz bir futbol oynamaya başlıyor özellikle lampard müthiş bir futbol sergiliyor. önce drogba'nın ardından lampard'ın şutu direkten dönüyor.

    uzatmalarda giggs'in boş kaleye gönderdiği şutu terry kafaya çıkarak kurtarıyor. 116.dk drogba tokat atması sebebiyle kırmızı kart görüyor. ve maç penaltılara kalıyor.

    ronaldo'nun penaltısını cech kurtarıyor, chelsea ilk 4 panaltısını gole çevirmiş. sıra terry'ye geliyor ben dahil neredeyse tüm chelsea taraftarı gol olacağına kesin gözüyle bakıyor en azından inanıyoruz çünkü gol olursa kupayı kaldırıcağız ama terry'nin ayağı kayıyor ve penaltılar uzuyor. 7. penaltılar atılacak, manu penaltıyı gole çeviriyor. chelsea'de topun başına geçen isim çok yakından tanıdığımız nicolas anelka... van der sar çıkarıyor anelka'nın şutunu. ve gidiyor chelsea'nin elinden şampiyonluk kupası.

    belki'de drogba kırmızı kart yemeseydi penaltılardan birini atarak şampiyonluğu getirebilirdi. belki terry boş kaleye giden topu çıkaramasaydı maç penaltılara bile gitmeyecekti, belki de ıslak zeminde ayağı kaymasaydı o şutu gole çevirecekti. futbol inanılmaz bir spor ya.
  • 1182
    covid-19 sonrası yeni düzende maç sayılarının düşmesi gündemde. tekrar seyahat serbestisi vesaire bunlara alışmak biraz zaman olacak. o yüzden bence de son 16’nın grup olarak oynandığı sistem daha güzel olsa da fazladan 4 maç demek ve bu düzende bunu yapacaklarını sanmıyorum. özellikle de pandemide atalanta-valencia maçının etkisi ortadayken.
  • 1183
    2019-2020 sezonunda maç takviminde gözüken 125 maçın 108'inde 344 gol atılmış. maç başına 3.19 yapıyor bu ve gayet iyi bir ortama gibi gözüküyor. her 29 dakikada bir gol gelmiş. gollerin en çok geldiği 15 dakikalık zaman dilimi ise maçların 76-90 dakikaları arası.

    gol krallığı sıralamasında zirvede robert lewandowski var, 11 gol ile.

    asist krallığı ise ajax'ın faslı oyuncusu hakim ziyech'te şimdilik. 5 asisti var.

    oynadığı 7 maçta 7 galibiyet alan bayern en iyi maç kazanma rasyosuna sahip. onu 8 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet ile paris saint germain takip ediyor.

    27 golle bayern en golcü takım olmuş. aynı zamanda 166 şut ile zirvede yer alıyorlar. bu alanda en kötü takım galatasaray, 46 kez gol teşebbüsünde bulunmuş.

    galatasaray yine attığı 1 golle sonuncu, toplam gol averajında ise -13 averaj ile sondan üçüncü sırada.

    en şaşırtıcı istatistikler ise atalanta'dan gelmiş. 123 faul ile en çok faul yapan takım konumundalar. slavia praha oyuncusu peter oladeji olayinka ise en çok faul yapan oyuncu, 6 maçta 31 faul yapmış.
  • 1185
    tarihte adidas formalı takımların en çok kaldırdığı kupa.

    millenium'a kadar le coq sportif, meyba, puma, umbro, lotto ve kelme gibi markalar kupayı kaldırma şerefine eriştikten sonra piyasayı malesef nike ve adidas'a bırakmışlar.

    bu bağlamda liverpool bir nevi robin hood rolünü üstleniyor.

    zira 2000 yılından sonra 2 defa kupa fotoğrafına nike veya adidas dışında bir marka formalarını sergileyebilmiş. 2005 senesinde reebok liverpool sayesinde kazanan fotoğrafta reklamını yapmış ve tam 14 sene süren nike-adidas kapışmasına tekrar liverpool 2019 senesinde new balance formalarıyla son vermiş.

    edit: imla
  • 1187
    eğer 2019/20 süper lig sezonunu 3. sırada bitirir ve 2020/21 sezonu şampiyonlar ligi ön eleme turlarına katılmaya hak kazanırsak bugün itibariyle lig sıralamaları ve uefa kulüp puanlarına göre oynayacağımız rakipler aşağıdaki gibi olacak;

    2. ön eleme turundaki muhtemel rakiplerimiz:
    paok, az alkmaar, 2#hırvatistan****

    ***eğer 2019/20 avrupa ligi şampiyonu, ulusal ligindeki sıralaması sayesinde şampiyonlar ligi'ne katılıyorsa biz 2. ön eleme turu oynamayacağız.

    3. ön eleme turundaki muhtemel rakiplerimiz:
    gent, d.kiev/v.plzen, 2#portekiz**, 3#rusya**

    ***eğer hem dinamo kiev ukrayna ligi'ni 2. bitiremez hem de viktoria plzen 2. ön eleme turunda elenirse, 3. ön eleme turunda seri başı olur ve daha kolay rakiplerle karşılaşırız:
    lille/rennes, zorya/desna, r.wien, paok, az alkmaar
  • 1189
    katılım sonucu aldığımız paraların nereye gittiğini merak ettiğim lig. babel'e, belhanda'ya, soso'ya, falcao'ya maaş olarak gidiyorsa hiç katılmayalım daha iyi. zaten son iki sezondur kabus gibi yaşadıklarımız hem korkuttu hem soğuttu bu ligden. ayrıca ligle beraber hem fiziksel hem mental kaldıramadığımızı düşünüyorum. bu sene gitmesek, hatta bu sene ülke sınırlarının dışına hiç çıkmasak belki bizim için daha hayırlı olur.
  • 1191
    kurbağanın biri öküz görmüş çayırda, bayılmış boyuna posuna. kendisine baksanız, boyu yumurta kadar ama kurbağa bu anlamaz ki ille de öküze benzeyecek. öküze bakmış kabarmış, kabardıkça şişmiş. ıkınmış, sıkınmış, gerilmiş... bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmiş. eşine sormuş:
    – nasıl hanım öküz kadar oldum mu ?
    hanımı şöyle bir sağdan bakmış, birde soldan:
    – nerdeee ? demiş.
    kurbağa daha da hırslanmış "al öyleyse" demiş. "şimdi nasılım?" hanım gülmüş :
    – vazgeç bu sevdadan demiş.
    bizimki iyice hiddetlenmiş.
    -sen dur hele bakalım demiş. şişmiş, bir daha biraz daha, biraz daha... derken çat diye çatlamış.

    galatasaray'ın da şampiyonlar ligi macerası tam olarak böyle 2 senedir. kendi seviyemizi juve, psg, united hatta daha ilerisinde zannederek hareket ediyoruz. artık 6. - 10. sıra arası ülke takımlarının şampiyonlar ligi'nde üst düzey bir başarı elde etmesi çok çok zor. değil şampiyonlar ligi uefa ligi için bile seviyemiz yerlerde kaç senedir mart ayını gören takımımız 1'i geçmiyor. bu kulvarlarda da başarı elde eden takımlar (ajax, benfica, totenham gibi) 3-4 sene bir yapılanma içine girip belli bir başarı elde etmeyi başarıyorlar. elimizde, dilimizde tüy bitti ancak halen transfer politikası izlerken yönetimi, teknik ekibi, taraftarıyla benzer yanlış politikayı istiyoruz, bu isteğimizden de şu ülke konjonktüründe bir türlü vazgeçemiyoruz.

    galatasaray son 6 senedir mütemadiyen hem takım sıralamasında hem uefa torbalarında ciddi gerileme yaşıyor. beşiktaş bizi geçti, fenerbahçe geçti, başakşehir geçecek çok yakın zamanda. şampiyonlar ligine kalamadığımızda uefa'yı da es geçmek de bu hale gelmemize sebep oldu. son 2 senedir tek yapmamız gereken salzburg gibi, prag gibi, ajax gibi kendi bütçesinde kavrulacak bir takım oluşturarak sonraki senelerde başarı için temel atmaktı bunu bile beceremedik. galatasaray maalesef gökhan zan'ın yıllar önce muhabire dediği gibi "uefa takımı değiliz cl takımıyız" konumunda değil. fact olan bu, galatasaray seviyesi maalesef bu! ancak bunları tersine çevirmek de bizim elimizde. bu sezon bir şekilde 3. bitirip en kötü uefa'da mutlaka gruplara kalıp hem mali maaş bütçesini düşürmeli hem de puan olarak biraz kendimizi öne atmalıyız. emin, taylan, ömer, birden fazla emre, okan, yunus gibi pırıl pırıl çocukları rotasyonda canlı tutabileceğimiz iyi bir takım omurgası hazırlamak hayal değil. neyse ki takımın başında fatih hoca var, taraftardan daha rasyonel ve ileriye dönük düşünebiliyor. zaten tek güvencem de o.

    kim ne derse desin şampiyonlar liginde skor anlamında rezil rüsva da olsak oradan gelecek paraya ihtiyaç var dolayısıyla bu sezonu ilk 3 sırada bitirmek hayati derecede önemli. 2 senedir bu kulvarda yediğimiz dayak da boşuna değil ben önümüzdeki seneden çok daha umutluyum. bu gerçekleşmese bile uefa gruplarına mutlaka kalınmalı ve en azından şubat ayını görebileceğimiz bir performans vermeliyiz. yani ya mali anlamda bizi rahatlatacak ya da puan anlamında bizi öne atacak bir yola girmeliyiz. olur da avrupa kupalarına katılamazsak inanılmaz zor birkaç sene önümüzde belirir.
  • 1192
    maksadı türk olmayan takımları yenmek olan galatasaray'ın direkt ya da ön eleme yoluyla her daim içerisinde yer alması gereken organizasyon. bunun tartışmasını bile yapmayalım isterseniz.

    son günlerde bazı fikirlere denk geldim. 2020-2021 sezonunda sadece ligde yarışalım tek kulvarda mücadele bizi yormaz diyeni de duydum, uefa şampiyonlar ligi'ni boşverelim, uefa avrupa ligi'ne gidelim bizim dengimiz orası diyeni de. bunlar bana göre oldukça talihsiz ifadeler.

    burası galatasaray. bu kulübün başkanı aziz yıldırım ya da teknik direktörü abdullah avcı olmadığına göre hiçbir zaman avrupa'yı ikinci plana atamayız. çünkü biz adı geçenlerin pek çoğu ile rakip bile değiliz. aynı şeyleri hiç yaşamadık. aynı yoldan yürümedik. aynı yollardan geçmedik. benzer başarılarımız da yok. üstüne üstlük rütbemiz de farklı. onlar zaten kendilerinin ve takımlarının avrupa'da başarılı olmalarının imkansız olduğunu bildikleri için sadece lige odaklanıyorlar. ama bizim gibi uefa kupası almış, uefa süper kupası almış, şampiyonlar ligi'nde yarı final görmüş bir takım devler liginden vazgeçerse ali sami yen mezarında ters döner.

    birincisi galatasaray, bugün şampiyonlar ligi'nde sürekli başarısız oluyorsa bu makas açıldığı için falan değil, ortaya hiçbir vizyon koymayan başkanları (ünal aysal ve mustafa cengiz hariç) yönetime getirdiği, transfer hamlelerini babel, belhanda, diagne, de jong, elano, ontivero, marek heinz, nzonzi, inamoto gibi daha adını saymadığım bunun gibi bir sürü yanlış futbolcuya yönelik yaptığı, hiçbir teknik direktörle uzun vadeli çalışma (fatih terim hariç) planları yapmayıp sürekli onları kovduğu için başarısız oluyor. kendimize karşı dürüst olalım, makas iyice açıldı bahanelerine sığınmayalım. makas zaten her zaman sonuna kadar açıktı. hatta tam tersi 70'lerde 80'lerde daha da açıktı da 90'ların sonu 2000'lerin başından itibaren biraz kapanmaya başladı. biz 1998-2002 arasında avrupa'da fırtınalar gibi eserken, arsenal'den uefa'yı, real'den süper kupayı alırken de makas en az bugünkü kadar açıktı. sadece biz de doğru kadro planlamamız, yönetim ve teknik kadrodaki istikrarımızla o rakiplerimizle aynı kategoride makası açanlar kervanında yer alıyorduk. şimdikiyle tek farkımız buydu. yani bana adamlar 222 milyon'a neymar'ı alıyor, messi, ronaldo falan demeyin hiç, o zamanlar da maradona'lar hagi'ler, rivaldo'lar vardı.

    ayrıca makas ne kadar açık olursa olsun, düzgün kadrolar kurulduğunda uefa şampiyonlar ligi'nde ne kadar başarılı olunabileceğini faruk süren* ve ünal aysal* yönetimleri bize göstermiştir. o örnekleri beğenmiyorsanız mircea lucescu'nun 2001-2002 sezonunda şampiyonlar ligi'nde ofsayt golle çeyrek finalin eşiğinden döndüğü o toplama takımı hatırlayın. yani sen uyumlu ve doğru bir kadro kurup istikrarı yakalarsan zaten makası açanlardan olursun merak etme. doğru kadro için de çok para şart değildir. öyle olsa psg ve m.city ambargo koyarlardı bu kupaya.

    oyuncularımız üç günde bir maç oynayınca yoruluyor, tek kulvar iyidir düşüncesinde olanlar var. yorgun? sevgili moruinho'nun dediği gibi günde 15 saat çalışıp ayda birkaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. futbolcular değil.

    ayrıca niye en zirvede başarılı olmayı denemek yerine uefa avrupa ligi'ne gitmekle yetinelim? hatırlayın, ulu önder atatürk harf devrimini yaparken "gazetelere latin harflerini azar azar ekleyelim" diyenlere "hayır, ya hep ya hiç" diyerek bir anda latin harflerine geçmese başarılı olabilir miydi o devrim? kendisinin de dediği gibi hayır olmazdı. o zaman biz de şampiyonlar ligi'nde başarılı olma hedefinden sapmadan ve ertelemeden odaklanıp, sürekli denemek zorundayız.

    galatasaray, bir fenerbahçe, bir beşiktaş ya da bir başakşehir olmadığı için yeri sadece ve sadece uefa şampiyonlar ligi'dir. orası da zaten onların hayallerinin bittiği ve bizim gerçeklerimizin başladığı yerdir.
  • 1197
    bence en iyisi 2000-01 veya 2012-2013 sezonlariydi. aktif olup ceyrek final oynadigimizdan midir bilemem ama o iki sezon fenaydi. 2000-01 zamani daha 8-9 yasindaydim ama o maclari hala hatirlarim hatta aklima geldikce anilarini da hatirlarim. mesela 36 ekran tv’den monaco, rangers, monaco (d) (evet su an malum parti yalakaligi yapip kendini kanallara cikararak ben soyle gs efsaneydim boyle etkim oldu diyen kerem inan’in 20 dakikada 4 gol yedigi mac-hic unutmam). matematik odevimi anlamayip yapamadigim zaman bana azar ceken rahmetli babama monaco(d) macini izlemek icin yalvarmami. bak yazdikca geliyor anilar. ilk defa “tereyagindan kil cekmek” deyimini spiker sayesinde ogrendigim psg maci. milan maclari da var. 2-0lik macin sonucunu annemle gittigim uludag’da ogrenmistim. ve canli lokalde izledigim real madrid maclari. hatta nasil unuturum, gece gec saate kalan 2-0 kaybettigimiz deportivo la coruna maci ki o gece 1’de yattigimdan ertesi gun okulda derste uyuya kalmis ve alay konusu olmustum. neyse, isin komedisi o bahsettigim lokal o tuplu televizyonu taa sneider’li podolski’li galatasaray donemine kadar tuttu, tvde yanma falan da olmadi hani. hagi’den sneijder’e dayandi la tv. (belkide hala tutuyorlardir, 4 yil oldu gitmeyeli.)

    fast forward yaparsak, 2012-13 yili ucl maclari da cok iyiydi. o zaman universite ikinci siniftaydim. cable’a para vermedigimiz icin maclari sikayet ettigim linklerden takip ediyordum. schalke macinda alman bir kanal daum’u yorumcu olarak cikarmisti. sonra o maci heyecandan izleyemedigimi skoru eksi’den veya uefa.com’dan takip ettigimi hatirliyorum. gene iceride 3-2 kazandigimiz real madrid maci. sonra derste caktirmadan takip ettigim manchester united ve braga maclari. ah ah gururla amerika’li arkadaslarima “iste benim takimim bu galatasaray” dedigim yillardi. keske o gunlere geri donebilsek.
App Store'dan indirin Google Play'den alın