• 26
    amaçsız bir şekilde ömür doldurduğum, yitip gitmiş günlerden bir gün. manasızca dolaşırken bir halı saha bulup kenarına çökmüşüm. hayattan o günlerde pek bir beklentim yok, umudum da yok; kısacası koskoca bir hiçlik içindeyim...

    portatif tribünlerde bir adam, belli ki sahadakilerden birinden dolayı orada. hastalıklı ruh hali, bir acayip salvolara sürüklüyor, bir yalan makinesi yaratıyor o anda. boş bulunup ağızdan çıkan saçma bir cümle sonucu iş inada biniyor. abuk sabuk konuşmalar, hayatım boyunca yapmadığım kadar oyunculuk, ciddi miktar yalan ve sağlam bir ajitasyon sonucu; adamcağızı bir süperlig kulübü ile mukavele imzaladıktan sonra geçirdiği sakatlık sonucu hayalleri yıkılmış, hayata tutunsun diye de scout olarak görevlendirilmiş biri olduğuma inandırıyorum. işi nasıl abarttıysam artık, konuşmalar sahaya yansıyor. sahadakilerden bir tanesi kanattan yardırmaya başlıyor, her atakta keita ile eboue arası performanslar sunmaya başlıyor. her orta sonrası dönüp bana bakıyor, bi yerden sonra yalandan gülümsemek zorunda hissediyorum kendimi. bir pozisyonda kanadı bırakıp göbeğe koşuyor, gelen topu vole ile doksana çakıyor. telefonum çalmış gibi yapıp terkediyorum. şehri terkedip gidene kadar da o sokağa girmiyorum...

    ah be dayıcım; "orda öyle mi vurulur topa" diye dalgınlıkla söyleyince "sen ne anlarsın lan" demen şart mıydı sanki?
  • 27
    pozisyon icabı; karşı takımdan arkadaşın topu kapmak için ayağını uzatması, ayağının benim bacağa istemeden sürtünerek geçmesi ve akabinde şarıl şarıl kanayan bacak.

    nasıl mı?

    herifin halı saha ayakkabısını altına kırık cam sıkışmış, bildiğin kırık cam. bende de öyle bir şans var işte. herifin ayağa batmıyo, benim bacağa giriyor.

    sonuç:
    9 dikiş.
  • 28
    #636220 numaralı entry'de bahsi geçen abimizin, yine bahsi geçen turnuvada oynanan bir maçta memleketin* namlı topçularından bir vatandaşın çektiği kaleden geçip arkadaki betona çarpıp anında geri dönen şuta dalgınlıkla aut kararı vermesi; ilyas tüfekçi ebatlarındaki hakem abimizin maç sonrası olay konuşulurken fiziken reinhard stumpf, sahadaki karakter olarak abdülkerim durmaz ekolünden gelen abimizden tırstığı için yaşadığı dil sürçmesi sonucu "vicdanen rahatım çünkü yanlış gördüğüm kararı verdim" diyerek henüz durulmuş olan olayları yeniden başlatması.
  • 29
    iş yerinden arkadaşlar ile sık sık maç yaparız ve bu maçlarda 20 cm'den gol kaçırmışlığım olduğu için kazmalığım nam salmıştır. bizim takım frikik kullanırken kalenin dibinde olmama rağmen kimsenin beni tutmaması bardağı taşıran son damla olur ve "hepinizin a.ına k.cam olum beni niye tutmuyorsunuz lan!?" denir. araya adam sokulur frikikte beni tutan biri olmasının haklı mutluluğu ile maça devam edilir.
  • 30
    bugün yaşadığım rutin bir anıdır. 17 senedir düzenlenen ve artık gelenek haline gelmiş bir turnuvadan söz edeceğim.

    düşünün bu turnuvada babamla abim dahil sülalede ne kadar erkek varsa kendi gençlik döneminde forma giymiş. profesyonel futbolcu olsam gelir yine oynarım öyle bir değeri var bizim ve diğer katılanlar için.

    neyse efendim bugün sabah grup maçındayız işte. sahada ibnetor bir hakem var. hakem değil hakem bozması öyle kurallardan bi haber. güya tff'den falan göndermişler.

    maçın 10. saniyesinde (evet saniye) enterasan bir gol atıp öne geçiyoruz. 5 dakika sonra yine bu sefer benim attığım enterasan bir golle farkı açıyoruz. 2 golün de enterasan olmasının sebebi rakip takım kalecisinin iki golde de topu yumruklamaya çıkıp ikisinde de ıska geçmesi ve gollerin bu şekilde biraz da şansın yardımıyla gelişmesi.

    attığım golün hemen ardından rakip kaleci koşa koşa orta sahaya gelip hakeme iki gol için de bağırıp çağırmaya başlıyor. fakat adamın niyeti itiraz falan değil bildiğin deşarj olmaya gelmiş herif. neredeyse küfredecek hakeme. neyse ben hakemle kalecinin tartışmasına girmeye çalışıyorum. saha kenarındaki akrabalar ''aman sen karışma sakın bırak hakem halletsin'' moduna girip beni uzaklaştırıyorlar. ama o an içime doğmuş bir halt olacak biz öyle pısıp kalırsak.

    aklıma gelen başıma geliyor ve hakem maçın geri kalanında bildiğin etki altında kalıyor. rakip takım oyuncuları öyle korkutmuş ki ibnenin gözünü. maç sonunda dayak yememek adına yönetiyor adeta.

    rakibe faul yaptığımız bir pozisyonda rakip oyuncu bağır çağır sarı kart istediğinde henüz 10 saniye önce sadece faul kararı almış hakem gidip bizim arkadaşa sarı kart gösteriyor ve elbette çileden çıkıyorum. -bu kısmı anlatmayayım- neyse efendim gelişen olaylar neticesinde kırmızı kartla tehdit ediliyorum ve maçın kalanında (özellikle pederin sağ el havada baş parmağıyla yaptığı akıllı ol hareketinden sonra) sinirlerime hakim oluyorum.

    maçın geri kalanında rakip takım ceza sahası içinde penaltı tartışması olan en az 10 pozisyonumuz oluyor ve maçı 9-7 kaybediyoruz. pek tabi ben bütün bu durumlar karşısında sukunetimi koruyorum.

    maç sonunda kuzenim;

    ''aslında bgs haklıydı. biz de hakeme topluca bağıracaktık. bak adamlar bağırd..''

    ''bi siktir git ulan!!!''
  • 31
    bundan 5-6 yıl önce mahallecek en dinamik olduğumuz dönemler. haftada 1-2 maçla yırtıyoruz ortalığı, kondisyonumuz tavanlarda. ilçenin halı saha turnuvasına katılmaya karar vermiştik. bayağı 4'lü gurupta oynanan tek maçlardan sonra, çeyrek final elemelerine kalmıştık. gurupta sadece birinci olanlar çıkıyordu ve 4 gurup vardı. gurubumuzdaki en güçlü takım geçen senenin şampiyonu olan takımdı ve çoğu eski lisanslı futbolculardan oluşuyordu. inanılmaz bir şekilde bu rakibi elimizi kolumuzu sallaya sallaya yenmiştik ve guruptan birinci olarak çıktık. tabi bu olaydan sonra haliyle bazı organlarımız havalarda gezmekteyiz.

    çeyrek finalde ise resmen çoluk gurubundan çıkan, en küçüğünün 38-39 yaşlarında olduğu bir takımla eşleştik. adamlar bildiğin ununu elemiş, eleğini asmış abiler. boyları yaklaşık 1.90 civarında iki tane abimiz vardı savunmalarında, ama takımları inanılmaz hantal. biz de bunları ezer geçeriz mantığındayız. derken ertesi günü maç başlamadan 15 dakika önce, sahanın boşalmasını beklerken bu abilerimiz ağızlarında sigara gayet komik bir durumda ısınıyorlardı.

    maç başladı, hemen farkı açıp top çevirmek istiyorduk. ama adamlar inanılmaz savunma yapıyorlar. o 2 tane uzun kalas gibi adamın ne işe yaradığını o an öğrendik. derken başarısız bir atağımız sonucunda oluşan bir kontrodan golü attılar bize. doğruyu söylemek gerekirse pek sallamadık bu golü adamları küçümsemişiz bir kere. derken uzaktan bir şut ile farkı 2'ye çıkardılar. maç başlayalı 20 dakika olmuş küçümsediğimiz adamlar ataksız 2-0 öne geçmişlerdi.

    ilk yarının bitmesine 5 dakika kala deli gibi saldırıp bir gol bulmaya çalışıyorduk. ama böyle anlatarak olmaz izletmek lazım o direkten dönen, kalecinin çıkardığı topları falan. bu arada kalecileri de bayağı iri biri olmasına rağmen inanılmaz çevikti. bayağı galatasaray maçlarında kendini kaybeden fenerbahçeli kaleciler performansı sergiliyordu. etkili bir atağımız sonrası yine 2 topta skoru 3-0'a getirdiler. hepimiz defanstaki arkadaşımıza tekme tokat dalmak üzereyiz haliyle.*

    derken takım moralden düştü ve ilk yarı bitmek üzereyken 4. golü ağlarımızda gördük. ikinci yarı rakibi ciddiye aldık ve skoru anca 4-3'e getirebildik malesef. o gün anladım ki asla, kim olursa olsun kimseyi küçümsemeyeceksin.
  • 33
    her hafta düzenli yaptığımız aktivitedir halı saha.
    geçen hafta yaptığımız maçta kalecilikten (kilolu olunca kaleci oluyorum artık başka kaleci yoksa) sıkılıp son 15 dakika oyuna girdim. oyuna girdim mi forvete giderim. (zayıf zamanlarımda fırtına forvettim :) )
    neyse efendim forvete çıkıp 1 2 gol attıktan sonra maçın sonlarına doğru 37 yaşında ve kilolu olduğumu unutup röveşata denedim. röveşata yaptıktan sonra kafamı yere çarpmışım. sonra kalkıp oyuna devam etmişim. maçtan sonra sohbet etmişim. eve gitmişim. duş almışım falan. duştan sonrasını hatırlıyorum ama öncesini hatırlamıyorum :)
    hatırlamadığımı da sonradan farkettim :) doktora da gitmedim tabii.
    kafamın ağrısı da günden güne azalınca doktora da gitmedim. şimdi kafam iyi. yalnız kafayı vurunca zaten az olan beynim iyice azaldı galiba :)
    neyse ez cümle; belli bir yaşın üstünde ve kiloluysanız bunu kabullenin, eskisi gibi olmayacağını anlayın ve fantaziye girmeyin.
    merak edenler için top doksandan dönmüş :( hayır bari gol olaydı :)
  • 34
    yaklaşık 20 senedir düzenli olarak yaptığım bir eylemdir. haftada kesin iki, yorgunluk durumuma göre bazen üç maç yaparım. eskiden daha çok toprak sahalarda oynadığım için aslında olmaması gereken bir alışkanlığım oluştu. zemin ne olursa olsun kramponla oynuyorum efendim. malumunuz halı sahada kramponla oynamak aslında çok sakıncalı bir durumdur lakin hem alışkanlık hemde vurdumduymazlığın sonucunda, geçtiğimiz kasımın sonunda kramponumun çime takılması sonucu bir diz dönmesi problemi yaşadım. hem ön çağraz ve iç yan bağ koptu hemde menisküste yırtık oluştu. travmaya bağlı olarak kemiğimin çatlaması cabası oldu. biri aralıkta biri bir hafta önce olmak üzere iki operasyon geçirdim. tatsız bir anı oldu benim için.

    anılarınızın iyi olması için ekipmanlarınızın seçimini özenle yapın efendim. yoksa bir saatlik keyif için aylar sürecek eziyet çekebiliyorsunuz.
  • 36
    bir turnuva maçında çaprazdan çekilen hayvani bir şutun kalenin yan filelerini delip geçerek arkadaki duvara çarpıp sahaya geri dönmesi. maçı yöneten federasyona kayıtlı hakem abimizin aut kararı verip golü iptal etmesi. şutu çeken azman abimiz ve takım arkadaşlarının emre çolak fizikli hakem abimizin epey bir üzerine yürümesi. maç sonu halı saha klasiği soyunma odasında kritik yapılırken hakem abimizin korkudan dilinin sürçmesi sonrası "vicdanım rahat çünkü yanlış gördüğümü çaldım" demesi ve olayların tekrardan alevlenmesi...

    (bkz: based on a true story)
  • 37
    halı saha kapısı neden içe doğru açılmalı ?

    dört veya beş sene önce. arkadaşlarla güzel bir maç yapıyoruz. gattusoya benzetirlerdi beni orta sahada hırslı oyunumdan dolayı. koşuyoluma bir top atıldı yetişmemin imkanı yok. ben ama hırslıyım ya yetişcem sanki anasını satayım bastım deparı korner köşesine doğru giden topa.
    karşının stoper de geldi tabi. gölge markaj yapacak top auta çıksın diye.
    ben deparı basmışım hızımı almışım, savunma aşkıyla yanan bu arkadaş bana omuz attı. ben tabi o hızla yapış tellere. kafanızda canlandı mı ? canlanmasın. çünkü tellere diye düşündüğüm yer kapıymış. dışarı doğru açılandan.

    ben o hızla kapıya vurdum kapı o hızla açıldı kapandı bana vurdu. dudağım patladı dilimi iki üç yerden ısırmıştım. bütün maç kan tüküre tüküre oynadım. gattusoyum ya hııaummına...
  • 38
    yaklaşık 10 sene önce samsunda gençler arasında halı saha turnuvası düzenlendi. 7 kişilik takımımızda herkes vasat bir top oynuyordu fakat efsane bir takım uyumumuz vardı.

    1-4-1 oynuyorduk. 1.70 boyumla defanstaki 1 bendim malesef.* neyse efendim turnuva bizim için harika gidiyordu son 16'ya kaldık. maçı kazandık ve maç sonu kasık tendonumda ağrı oluştu bende darbeden dolayıdır diye çok takmadım. çeyrek final maçına aynı ağrı ile çıktım maçı kazandık ama benim ayak artık çalışmaz hale geldi. maçtan hemen sonra eve gidip buz tedavisi uyguladım çünkü 2 gün sonra yarı final maçımız var.

    ve o meşhur yarı final maçı geldi. ilk yarıyı dualar eşliğinde tamamladım ama acıdan yere yatacaktım en son. skoru garantiledikten sonra* kendimi yere bıraktım sürünerek maçtan çıktım. final maçına gittim belki bir umut oynayabilirim diye ama final sabahı yataktan kalkıp yere bastığım an çığlık atasım geliyordu. topallaya topallaya maçı izlemeye gittim ve malesef maçı kaybettik.

    o sakatlıktan sonra mevki değiştirdim orta sahaya evrildim. hala topa çok set vurduğumda aynı bölgede hafif bir ağrı olur. doktora gittiğimde herhangi bir sorun yok cevabını alıyorum.
  • 39
    salı günü arkadaşı arayıp perşembe 11-12 maç yapıcaz arkadaşınla beraber oynar mısın diye sorduğumda oynarım cevabını almıştım. dün gece 11'de arkadaş gelmeyince aradım dedim gelmiyor musun? maç yarın değil miydi cevabıyla dünyam başıma yıkıldı :(

    10-11 maç yapan çocuklardan 2 tane aldık, çocuklar canavar çıkmasın mı? maçın bitişine 10 dakika kala skoru 11-2 yapınca rakip takım sahayı terketti. her işte bir hayır vardır derler :)
  • 40
    yaklaşık 20 senedir haftada 1 maç oynarız. 20 senede yaşadığım her ilde iki takım çıkarıp oynamışızdır.

    97'lerden 2004'e kadar lise ekibiyle oynadık. 7 sene aynı arkadaş grubumuz vardı. (7 sene anadolu lisesi okuyanlardanım)
    2004 - 05 fethiye'de çalıştım, dershaneye gittim. dershane ekibimiz iyiydi, hocalar falan karışık oynardık.
    2005-2012 lisans yüksek lisans yaparken hem yurt takımımız vardı, hem de fakülte takımı. ikisinde de haftada en az 1 maç oynadık. 2010'da lisans bitti neredeyse bütün arkadaşlarım gitti, hocalar ve okul çalışanları ile oynadık.
    sonrası istanbul'da çalıştım, 1 sene hiç oynamadım. manisa'da üniversitede çalıştım genç öğrencilerle eski tempoda oynamaya devam ettim.
    2016'da yine şehir değiştirdim, memlekete geldim, eski arkadaşlardan az vardı ama iş arkadaşları vs yine takım kurduk haftada bir maç da olsa oynuyoruz.

    eskiden çok keyif alırdım. 2010a kadar çılgınlar gibi koşardım maçlarda. atletizm takımlarında yer aldım, amerikan futbolu da oynadığım için (running back) asla yorulduğumu hatırlamam. çelimsizdim ama şutlar füzeydi her zaman. zamanla kilo aldık, koşmalar azaldı, diz ağrıları başladı. eskisi kadar keyif alamaz oldum. kilodan dolayı daha çabuk yoruluyorum, şut atarken isabet oranı hayli düşüyor. moralim bozuluyor.

    avcı yalanı gibi herkesin çok anısı vardır halısahada. benim de unutamadığım bir çok anım var ama en akılda kalanı yüksek lisans yaparken rakip kalede araştırma görevlisi hocam vardı. şut çektim top iki elinin arasından çıkıp ağzını, burnunu dağıttı. dişi falan kırılmadı ama burnu ve dudakları inanılmaz kanadı. bana kıza kıza çıktı maçtan. dekanın makam şoförü kaleye girdi. ikinci şutta sağ bileğini kırdım adamın. yani sert şut atarım da bileyim kırılacağını hiç düşünmedim. ilk kez başıma geldi. hocalarla son maçımdı. bir daha çağırmadılar :) ertesi gün dekandan fırça yedik bir de.
  • 41
    afedersiniz deli dürtmüş gibi ankara ayazında bir şubat gecesi, henüz yerde buz varken ayarlanmış bir halı saha maçına gitmem ve bir pozisyonda rakiple diz dize çarpışmanın sonucu, soğuğun da etkisiyle acıdan 1 dakika kadar bacağımın diz altından koptuğunu sanmam.

    esas konu bu değil tabi. söz konusu maçta rakip takımda yer alan eski amatör topçu olduğunu öğrendiğimiz 45'lik abinin maç öncesi gözümüzün önünde bolca sigara eşliğinde yuvarladığı 3 adet efes extra'nın ardından show yapıp ağzımıza sıçması ve baklavadan hariç gece bize çorba ısmarlatması.

    abinin muhabbeti on numaraydı yalnız.*
  • 43
    sahanın bizim kale tarafında tam ortada her zaman olduğu gibi defansta elim belimde bekliyorum. rakipten biri topu karşıladı, top, bana doğru seke seke geldi. aynı zamanda rakip takımdan sevmediğim biri de topa doğru koştu. o çocuk alacağına topu ben alayım dedim,o refleskle topa doğru hareketlendim. topa, yere bir karış varken allah ne verdiyse vurdum, tek amacım arkadaşı şişlemekti. kazma olduğum için onu tutturamadım fakat top fişek gibi yüksele yüksele gitti rakip kaleye doğru. bizim takım arkadaşları "vay amk gazetesi gole bak la" dediler, ben miyop ve astigmat olduğum için gol olduğunu anlayamadım, göremedim çünkü o derece uzaktı.

    o halı saha tayfasıyla ne zaman buluşsak, konu bu gole gelir, taksi tutsan şu kadar yazar esprisi döner, bana poşet leo franco'yu hatırlatır, söverim ve tören kapanır.
  • 45
    bardaktan boşalırcasına yağmurlu bir günde çıktığımız maçta defansta duran müdürüm kale direğinin altında yağmurdan korunmaya çalışıyordu (incecik üst direk neresini kapatacaksa). kaleci olduğum için onun önümde durmasından dolayı gol yiyince kendimi tutamayıp oynamayacaksan çık git ya da forvet geç önümde kalabalık yapma diye bağırmıştım. o günden sonra bir daha defansa gelmedi şimdi forvettekileri kahrediyor.
  • 46
    gerçek halı saha anısıdır yani bildiğimiz salon halısı. harry potter'ı yazması için j. k. rowling'e ilham olduğum bir halı saha anısı.

    hagrid kılıklı voldemort ruhlu bir rakip sağolsun.

    küçüktük tabi, salonda maçlar yapıyoruz. bir keresinde hagrid kılıklı arkadaşa çalım atarken ayağını taktı, yüzüstü düştüm. ben ona takılınca o da düştü. öyle bir düştü ki halıyla o minnak bedeni arasında presledi beni, alnımla halıyı kazıdı, yüzüme halı reklamı işledi. çığlıklar, halı ve alnımdan çıkan ışık hüzmeleri, birkaç saniyelik bir an... voldemort avada kedavra büyüsünü ilk bende uyguladı yani.

    çok şükür ölmedim ama ömür boyu alnımda taşıyacağım bir yara izi bıraktı **k voldemort'u. halıya çıplak ayak basınca alnım sızlar hep.

    sonradan romanlarım yazıldı, filmlerim çekildi ama işin gerçeği bu kadar basit işte. ne denir ki j. k. rowling hayal gücü de böyle bir şey işte.

    sonradan aldığım intikamla alacakaranlık serisine de ilham oldum ama o halı saha anısı değil, güreş anısı. yani başlık uyumsuz.
  • 47
    bir tanesi bugün, 2 saat kadar önce yaşanmıştır.

    yaklaşık 7 yıldır amerika'nın virginia eyaletinde yaşıyor ve burada 3 takımda, 3 ayrı lig/turnuvada oynuyorum. bunu söyleme sebebim şu, burada futbol oynayan bir çok türk'ü tanıyorum. tanımak zor olmuyor zaten hepsi bi türk takımı formasıyla oynuyor genelde.

    bugün amerika'lı bir arkadaş "türkçe konuşan bir sürü adam top oynuyor burada bizimle, gel" dedi. kalktım gittim, "kim acaba o kadar insan amk hepi topu 5-6 türk oynuyor buralarda" diyerek.

    sahaya yürürken yüzlere bakıyorum ama hiç biri tanıdık değil. ve ben yaklaştıkça bana bilmediğim bir dilde seslenmeye başladılar.

    adamlar bosnalıymış amk. takım arkadaşıma dönüp "insan hiç bilmediği bir dille, bir diğer hiç bilmediği dili nasıl birbirine karıştırabilir? ve üzerine "siz türk müsünüz?" diye sormaz ve daha da ileri taşıyıp, dil varsayımı yapıp beni ta evden kaldırıp buraya kadar 'nasıl' getirir" diyerek.

    ayıp olmasın diye göbüşlü göbüşlü bosnalı dayılarla top oynamak zorunda kaldım, hayır bi de oyunumu beğenip telefonumu aldı adamlar artık sike sike oynayacağız hehe
  • 49
    en son dün akşam ( 16 kasım 2022 çarşamba ) günü 8-9 yaşanandır. bizim buralarda kış çok yumuşak ve güzel geçer. hava ve zemin futbol oynamaya çok müsaitti. ancak rakip kaleci galatasaray'a karşı oynayan serkan kırıntılı misali oynayınca beraberliği zor kurtardık. ben mi ? 14 numaralı formasıyla sneijder edasıyla 15 dk oynadım, 45 dk yürüdüm.
  • 50
    üniversitedeyiz. bizim sınıftan bir arkadaş bir kıza yazılıyor. niyeti de ciddi değil biliyoruz. bu geldi "beyler kızla görüştüm, halı saha maçı ayarladım, benim hatırım için oynayacaksınız" dedi. biz kaldık "nasıl yani" diye. bu hıyar, kızla muhabbeti kurmak için kızın arkadaşlarıyla halı saha maçı ayarlamış. kızın erkek arkadaşlarından halı saha takımı çıkıyor düşünün.
    dalgamızı geçtik falan ama "olur" dedik daha da eğleniriz diye. herifler geldi "kazanan para ödemez" dedi; ona da "tamam" dedik. maç başladı; adamlar profesyonel. koşu yoluna toplar, ver kaçlar biz mal gibi izliyoruz. kız da izliyor seyirci olarak. 9-10 tane attılar gittiler. biz tabii acayip bozulduk arkadaşa "senin yapacağın işi..." diye başladık. neyse arkadaş halı saha parasını ödedi. sonra kızla da evlendiler; üç çocukları var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın