• 212
    insanların yakasını bir türlü bırakmayan yazar. kendisi şu entryde mauro icardi'ye ayakta bile duramıyor yazınca çok doğru, yapıcı, mükemmel bir eleştiri yapmış oluyor ama biz kilo problemi var, formsuz yazınca suçlu oluyoruz: (bkz: #3803889)

    veya gerçekten mevcut şeylerle ilgili görmek istemediği gerçeklere üzülüyor, gelip nick altı dolduruyor. okan buruk gençlere güvenmiyor yazmışım, bununla ilgili başlığıma gelmiş. geçen sene kazımcan'ı parlatan okan buruk neden bu sene kendisine güvenmeyip beksiz kaldı? geçen sene kazımcan harici hangi "yeni" genç transfer süre bulabildi? barış alper zaten fatih hoca zamanından rotasyona girmişti.
    bu sene kopan maçlar dahil gençler sadece konya maçında 5 dakika süre bulabildi, onlar da cezalar ve sakatlıklardan dolayıydı. hani adamlarda kumaş yoksa yoktur ben altyapı fetişisti değilim de neden bayernden eyüp, dortmunddan gökdeniz kovalıyorsun o zaman? fark bulduğun maçlarda sahaya at diyoruz, sanki istifa et hoca yazmışız oraya.

    veya berkan konusu. torreira'ya gelince ciğersiz ve kesici olunca süper, yürekten oynuyor diyen sözlük yine tek görevi ciğerini bırakıp top kesmek olan berkan'ı sadece tekniğinden vurmaya çalışıyor. e torreira çok mu teknik? iki senede bir asisti var. buradaki yanlış nerede? sen 11'de banko oynayan futbolcunu tekniğinden eleştirmiyorsan yedek kalmayı kabullenmiş, rotasyonda ihtiyaç duyduğun futbolcunu neden tekniğinden eleştirmeye çalışıyorsun?

    kendisini ne kadar sallamasam, benden ne kadar cevap alamasa geliyor illa başlığıma yazıyor. insanları bırak artık be çocuğum.

    (bkz: #3813547)
  • 215
    "buradaki belirli bir kitle hayatı şahıs bazlı aşk ve nefret ekseninde okumaktan ötesini düşünmüyor/görmüyor. seviyorsan her ne olursa olsun öveceksin, göklere çıkartacaksın, yanlışlarına dahi alkış tutacaksın, hatta yanlış yaptığını dahi düşünmeyeceksin, mümkünse hiç düşünmeyeceksin, sadece her karara teslim olacaksın; eğer bunları yapmıyorsan, sevmiyorsun demektir. düşmansın demektir. galatasaray'a zarar veriyorsun demektir. yazılanların yapıcılığının, gerçekçiliğinin, faydasının hiçbir önemi yok o noktada bu insanlar için. görmüyorlar, okumuyorlar, anlamıyorlar. kilitliyorlar kendilerini mantığa. eleştirdin mi; tamam nefret ediyorsun ve galatasaraylılığa aykırı hareket ediyorsun. iç düşmansın".

    başka bir üyeye dair yazdığım yorumda bahsettiğim kitlenin sözlükteki en büyük temsilcisi. normalde bu bakış açısına "heyecan kaynaklı olgunluk, gerçekçilik eksikliği" der geçerim ve üstünde durmam. ama bu üyenin tutumu bununla sınırlı değil. bu üyenin yaklaşım tarzı tehlikeli; sözlüğün seviyesini ve saygınlığını koruyarak varlığını sürdürebilmesi açısından çok tehlikeli. konuşulan, tartışılan, değerlendirme yapılan her başlığa müdahil olup aynı gün içerisinde insanları galeyana getiren onlarca/yüzlerce entry yazmaktan keyif almakta çünkü kendisi. yorumların, değerlendirmelerin, yapıcı tartışmaların tabiri caizse içine etmekte. kendi dünyasında taraftarlığı kendisi gibi görmeyen, değerlendirmeyen kimseye karşı saygısı yok. o düşüncelere, o şekilde düşünen insanlara yaşam şansı vermiyor. istisnasız her başlıkta değerlendirmeleri, yorumları, eleştirileri susturmaya çalışıyor ki, bunu yaparken kullandığı dil son derece avam. sürekli bir insanlara bok atma sevdası, "taraftarlığı ben bilirim, siz de kim oluyorsunuz" hadsizliği. birkaç üye dışında bu şahsa dur diyen olmadığı gibi, üstüne yazdıklarının sayısının çokluğu üzerinden sözlük emektarı olduğunun da altı çizilmeye başlandı. ne emek ne emek. yazdığı entry'lerin 99%'u sözlüğün varlık sebebine aykırı; adam "düşünmeyin, yazmayın, yapılan icraatları yorumlamayın, boyun eğin, teslim olun" diyor her entry'sinde ve bunu son derece saldırgan bir dille yapıyor. bunun aksi yönünde hareket eden herkesi yaftalıyor, düşman olarak lanse ediyor, sataşıyor. galatasaraylılık dersi veriyor aklınca. bir kesim de "bravo, ne kadar çok entry girdin. ne kadar çok emek verdin" diye alkış tutuyor kendisine. ne diyeyim buna karşı bilemiyorum. ya bende bir problem var; ya da bu üyede ve bu üyeyi sevenlerde. varlığını da, sevenlerini de anlamış değilim. anlamam da mümkün değil.
  • 217
    maalesef yaptığı yanlıştan dönmemekte ısrar ediyor.

    bugün bir yazar hakkında "uzun zamandır yazmıyor ama sözlüğe yazmak için 2 puan kaybetmemizi bekledi" şeklinde bir yazı yazmış birine. kendisine bu yüzden herhangi bir yaptırım uygulanacak mı merak ediyorum. insanları istim üstünde tutmak, yaftalamak, etiketlemek bir yere kadar tahammül edebileceğim bir şey ama burada beğenmediği yorum yapan birinin en son ne zaman mesaj yazdığına kadar bakıp niyetini okumaya çalışmak tam bir nazi askerliği.

    sözlüğün tadını da kaçırıyor, kalitesini de düşürüyor. bunun farkına varır diye umuyordum ama maalesef bunu başaramadı. ne kadar koyu galatasaraylı olduğu umrumda değil açıkçası ve galatasaray'ı ne kadar sevdiği buradaki mesaj sayısıyla da ölçülemez. burası aynı renge gönül verdiğimiz bir ortam ise bu ortamı kirletmeye, düşüncelerini dikte ettirmeye, milleti etiketlemeye ve ortamı germeye hakkı yok ve bugün yaptığı hareketle çizgiyi aştı benim gözümde.
  • 220
    kendisi aslında sözlüğün kullanıcı tabanını ayırt etmemizi sağlayan bir yazar. biraz yukarılara çıkarsanız bir sürü kişinin 2023 yılı içerisinde en çok on numara verdiği yazar listesinde ilk sırada olduğunu görebilirsiniz. ama ne zaman bu başlığa kendisinin tavırlarıyla ilgili eleştirel bir entry girsem o entry de hemen benim en çok on numara verilen yazı listeme giriyor. bir sürü insan mesaj yoluyla o eleştirilerime katıldığını belirtiyor.

    işte bu yüzden bu yazarı sözlükte antu zihniyetinin lideri olarak görüyorum. 2024 model galatasaray sözlük'teki popülasyonu merak ediyorsanız bu başlıktan yola çıkabilirsiniz. ikiye ayrılıyor efendim.
    1- fikri hür galatasaray taraftarı,
    2- sahanın ortasına pislense bile laf kondurtmayan, para çöpe atılsa bile konuşturtmayan, zamanında domenec torrent'i bile savunan, her şeyi şikeye, hakeme bağlayan galatasaray taraftarı.

    mesela bu arkadaş dünkü maçta* zaha'nın eleştirilmesine dayanamayıp galatasaray sözlük başlığına bir entry girmişti.* sahada doğranıyormuşuz, zaha'yı ve futbolcuları eleştirmemiz normal değilmiş. yani o iptal edilen gol pozisyonunu geçtim, maçtaki hiçbir pozisyonda olmayan adamın eleştirilmesiyle golün iptalini ve hakem kararlarını bağdaştırırsan insanın damarına basarsın kardeşim. bu camiaya kötülüğü asıl sen yaparsın.***

    buraya son olarak kendi entrysinden taraftarlık tanımını bırakıyorum. bu yazdıklarım aslında şahsı aşağılar bir ifade içermiyor. kendisinin görüşü bile böyle. adam taraftarlık söz konusu olunca düşünmeyi bırakıyor.

    -
    taraftarlığın tanımında objektiflik yok, düşünme yok. taraftarlık körkütük aşık olma ve toz konduramama durumu.
    (bkz: #3820353)
    -

    ***bu olaydan sonra "hahahah bu ikisini nasıl bağdaştırdın" diye mesaj atınca benim başlığıma gelip "galatasarayın gol yemesiyle dalga geçen yazar" diye algı yapmışlığı da vardır. fenerli trolleri aratmayacak bir algı mekanizmasına da sahip ama oralara çok girmiyorum, eğlensin.
  • 223
    yine bir eleştiridir almış başını gidiyor. niye?
    çünkü futbolculardan önce hakemi konuşuyor!

    evet, zaha kötüydü ama ondan çok daha kötü olan hakem performansı vardı. bir yazar arkadaşımız çok güzel söylemişti:
    "maçı 2-0'a getiren golümüzü iptal eden hakemin başlığında 20 entry varken, zaha'nın başlığında 100 küsür entry vardı." diye.

    işte carcharoth arkadaşımız da buna isyan ediyor. eleştir ama hakem hatalarının önüne koyma diyor. buradaki bazı yazar arkadaşlarımız ise bu durumu antu zihniyeti olarak yorumluyor, hatta bana da bu tür eleştiriler getiriliyor ama takmıyorum. daha doğrusu şöyle diyorum,
    e o zaman sizde "galatasaraylı objektif troll"sünüz.

    o yüzden enerjinizi başka bir başlığa verin.
    örnek vereyim atilla karaoğlan veya erkan engin!
  • 224
    galatasaray kültürü benim için biraz da eleştiriye dayalıdır ama o kadar pislik bir dönemden geçiyoruz ki karşı taraftaki güruh ile başa çıkabilmemiz için yazar dostumun üslubu ile yaklaşmak gerekiyor.

    hakemden şikayetçiyiz ama iyi futbol oynamazsak önce kendimizi eleştirelim sonra tepkimizi koyalım dersek daha çok hakkımızı yerler. sezon özelinde biraz çirkefleşmezsek sezon sonu ağlayıp sızlamanın vahlar etmenin şampiyonluk elimizden çalındı demenin manası olmayacak. anladıkları dilden konuşmamız gereken bir sezondayız. takım içinde benim de hoşuma gitmeyen performanslar var ama ağlamayana da meme yok. kendi içimizde çekişene kadar dışarıya dik dursak tüm sosyal medyada gerekli algıyı oluşturabiliriz belki. yönetimden felan beklentim yok en büyük gücümüz 30 milyon taraftarımız tek yumruk olup üstlerine çökmeliyiz.

    puan kaybedilen günlerde gelip kalp kırmamak için sözlüğe dahi uğramıyorum. puan kaybı olmayan maçlardan sonra dahi sözleşmeli topçularımıza takıma bir terbiyesizliği yoksa gereksiz eleştiri yapmanın hiçbir faydası yok. bu noktada aynı yerdeyim kendisiyle ve sonuna kadar destekliyorum.

    galatasaray sözlükte en ufak rakip güzellemesine övgüsüne tahammülüm yok. beyefendi olunacak adil davranılacak sezonda değiliz.

    biz birbirimizi yerken atı alan üsküdarı geçecek, mayıs ayında şampiyonluk entryleri yerine birbirimizin nick altına nefret kusmak istiyorsak ayrı tabi.

    sosyal medyada yapılan algılara gözlerimizi kapayıp sırt sırta verme zamanı.
  • 225
    öncelikle, gireceğim entry’nin, kendisinin şahsıyla hiçbir alakası olmayacak. kendisinin başlığında tartışılan olgunun temeline yönelik düşüncelerimi ifade edeceğim yalnızca. konu bütünlüğü olması açısından da buraya yazıyorum.

    felsefi açıdan doğrunun tanımına dair onlarca değerli tanımı ve fikri mevcut filozofların ya da sizin, benim, tüm insanların. benim benimsediğim ekolün en kısa doğru tanımı ise şu şekilde ;

    ‘doğru diye bir şey yoktur. sadece bakış açıları vardır.'

    the life of david gale filminden.

    burada konumuz spor temelli soyut olgular olduğu için toplumsal bir doğru kabul etme zorunluluğumuz da yok üstelik. burdan bir özgürlük çıkartıyorum ben kendime. x futbolcusunu 30 gün önce övüp bugün eleştirebiliyorum örneğin. burda sırtımı öncelikle zamana dayıyorum. “zaman, tüm var olanların birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süre” tanımından yola çıkarak ben de birey olarak onun içinde yaşıyorum. bu yerini alma döngüsünde ben de sürekli kendimin başka bir versiyonun yerini alıyorum sonuçta. değişmekten utanmak bir tarafa yaşadığımın kanıtı olarak görüyorum değişmeyi. bunu yaparken, bir argüman ortaya koymayı önemsiyorum sadece. zaha’nın performansı için bir ay önce olumlu bir argümanla konuştum örneğin. dün olumsuz bir argümanla konuştum. burada olana dair değişen yok. bana dair değişen var.

    tam bu noktada insanın kendini önemseme ve bir zümreye ait olma ihtiyacı devreye giriyor. bununla ilgili bir alıntı bulamadım. ama vardır böyle bir ihtiyaç güvenin bana :(

    burayı 80 milyon okuyor yazdıklarımıza dikkat edelime götürüyor bu bizi. benim ülkede en büyük şikayetim bu işte. ben de yapıyorum bu arada zaman zaman aynısını.
    siyaset, din, sanat ve bilimum konuda susturuluyoruz, kısıtlanıyoruz sürekli. sen bizim taraftansın bizi eleştirme, görmüyor musun onlar da neler neler yapıyor? görünmeyen bir sopa var sürekli sanki. tarafını seç ve diğer tarafı eleştirmeye odaklan. en azından konu keyif temelli spor olduğunda bundan kaçarak uzaklaşmak istiyorum. bu kadar önemli değiliz hiçbirimiz. yazıp geçiyoruz işte. bırakın da argümanımız varsa saygı çerçevesinde rahat rahat konuşalım. sen bunu yaparak bilmem neye hizmet ediyorsundan burda bari kurtaralım. dibe batmış spor ortamını biz mi kurtaracağız sözlükte sözüm ona dikkatli entry girerek? eğer böyle olacaksa da ben yokum mücadelede. ben ne düşünüyorsam onu söylemeye devam edeceğim. siz de beni eleştirin. ben de sizi eleştireyim. ama lütfen yargılamayalım birbirimizi. mesela ben de zaten bu kadar sakatımız varken, genel spor ortamı aleyhizeyken zaha’dan daha iyi performans bekliyorum bir süredir. bunu göremediğim için de yedek oturması gerektiğini düşünüyorum. hatta şu an için düşüncem yolları ayırmak iyi olacak gibi geliyor. belki 6 ay sonra şu şu sebepten kaptan yapılmalı derim. evet saçma görünebilir. ama saçma görünmemek zorunda değilim zaten.

    çünkü sorumluluk mercii ben değilim. eğer karar vericiler yerinde olsaydım böyle yaklaşmazdım konuya. hayatta kendi sorumluluk alanımda da bu kadar ani kararlı ve keskin değilim. diğer bir örnek, sözlükte troller dolaşıyor ekmeklerine yağ sürmeyin. yahu banane. onu yetkili arkadaşlar düşünsün. ben yazarım. eğer bir gün bana gelip bu trollerden kurtar bizi nicktir :( derlerse o zaman tamamen rasyonel yaklaşmaya çalışırım.

    argümansız, suçlayıcı, uç düşünceler her zaman anti tezini yaratıyor. bu da sonuçsuz bir tartışma döngüsüne götürüyor bizi. yani örneğin, ben burada kerem aktürkoğlu, prime cristiano ronaldo’dan iyi futbolcudur aksini düşünen galatasaray düşmanıdır diye ısrar edersem, bir süre sonra kerem aktürkoğlu ziya erdal’dan kötü futbolcudur aksini düşünen fenerbahçelidir diyenler de çıkabilir. çünkü, tüm olgular ortalamaya yakınsamak sonunda. her olgu zıttını doğurmak zorunda. tabi, benim verdiğim dramatik bir örnek ama sosyal medya çağı bu temel üzerinden şekilleniyor zaten. şu küçük sözlüğümüzde de aynı ortamı doğurmasak güzel olmaz mı?

    buraya kadar okuduysanız şaşkınım.:(

    sonuç olarak, bırakın düşünelim, yazalım, çizelim özgürce. birbirimizi eleştirelim, arada stres atmak için biraz yükselelim birbirimize. ama negatif bir üslupla, yargılayıcı ifadelerle kısıtlamayalım birbirimizi. anlamsız misyonlar da yüklemeyelim kendimize. yanlış anlamayın öğüt ya da akıl vermiyorum sizlere. size söylerken kendime de söylüyorum bunları aslında. bazen ben de burda yazılanlara kızıp kantarın topuzunu kaçırıyorum çünkü. daha da yazmaya devam ederim ama sizdeki de bendeki de kafa sonuçta. selametle kalın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın