• 1
    kesinlikle açılması gereken bir başlıktı, defalarca niyetlenmiş lakin açmamıştım. bu vesileyle vatandas'a şükranlarımı sunuyorum.

    (bkz: #94826) no'lu entarim ve adagio for gstrings'in (bkz: #96498) entarisi için çok uygun bir başlık olacaktı, şimdi yerini bulmuş oldu.

    her ne kadar cümle patenti hıncal uluç'a ait olsa da, bu tamlama faruk süren'in, ali sami yen'de oynadığımız bir lig maçı sonrası görsel medyada bir ropörtajda sarfettiği "kutsal ittifak" lafından türetilmiştir.

    bence çok da yerinde olmuştur; çünkü bugün "kim kimi kayırıyormuş kardeşim?", "sezon başında önümüz kesiliyor diyordunuz", "tezgah nedir, kim kurar?", "belgeniz var mı?" şeklinde babalanan medya "duayenleri"(!) ile diğerlerini en iyi bu tamlama ayırır.

    (bkz: bozacının şahidi şıracı)
  • 2
    son pfdk kararları ile 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahce macı sonrası istediklerini aldıkları açıkça ortadadır.

    maçtan önce türlü dolambaçlarla tansiyonu düşürmek, olacaklar(!) konusunda büyük galatasaray taraftarına ayar vermek gibi misyonlar üstlenmiş -ki daha önce aklınız neredeydi, mesela kadıköy derbisinden önce diye sormak caizdir- bunu büyük ölçüde başardığını zannetmiş ama son 20 saniyede "kimin sebep olduğu alenen belli olan" çıkan olaylar sonucunda fiyaskoya uğramışlardır.

    pfdk kararları açıklanmadan önce timsah gözyaşları dökerek; "biz demiştik", "ah nerede o eski günler", "işte centilmenlik budur" yalan serzenişleriyle zaten gergin olan havayı körüklemişlerdir. daha olayların tozu yerden kalkmadan herbir "silahşör", kendi çapında lotarya hizmetine soyunmuş ve gündem belirlemeye çalışmışlardır.

    büyük taraftarımızın herbirine tek tek sormama gerek yok sanıyorum, hangimiz verilecek cezaları bilmiyorduk? peki o zaman neden dürüstçe işini yapmaya çalışanları etki altında bırakıyorsunuz o zaman? maçın bitiminden 5 dakika sonra ali sami yen'in 1 maç seyircisiz ve 1 maç kapatılacağını hangimiz bilmiyorduk?

    sorsanız "habercilik" derler ama gerçek habercilik, olanı yansıtır, doğmamış çocuğa don biçmez. herhangi bir basın eğitimi almış değilim, bu konuda ahkam kesmem için böyle bir donanıma ihtiyacım olduğunu da düşünmüyorum. ne oldu şimdi? eyyamın kralı oldu! lugano denen adam zaten sezon sonu yok, bir de özür dileyerek kendini kurtardı, kalan maçlarda sakatsız belasız gidip paşa paşa atacak imzasını başka kulübe! keza aynı şeyler volkan demirel için de geçerli sayılabilir.

    peki 90+ ya kadar hoplayıp zıplayan "milli takım kalecisi" nin, o zaman mı aklına gelmiş kasık ağrısı? o tribünde kim olsa aynı tahrikle o sundurmaya çıkmaz mıydı, ey bre gafil empati yoksunu insanlar? büyük galatasaray taraftarını ve o esnada karşılaşmayı izleyen tüm renktaşlarımı alınlarından teker teker öpüyorum, ben olsam son dakikada sahaya giren "çakma arda" gibi dalardım orada birilerine. dikkat buyrun bunun adına holiganizm diyorlar, o vakit insanlar da davranışlarını, mental yapılarını kontrol edecekler!

    emre aşık'ın aldığı maç cezaları, maç başı para alan oyuncumuza nasıl tevdi edilecek? lugano efendi mi karşılayacak? özür çıktı eşeklik baki oldu yahu!

    karşılaşma başladığı andan beri hırsıyla top oynamaya çalışan, "örnek aldığı abisini" faul yaptığı halde centilmence yerden kaldırırken ayar yiyen, yine yaptığı bir masum faul sonrası -ki tartışırım- "hocam ne yaptın, dokunmadım bile" deyip görev alanına koşarken "seni öldürürüm, kötü aile çocuğu" diyerek zaten ağır tahrik altında bulunan seyirciye sabri sarıoğlu'nu şikayet eden emre belözoğlu ne olacak? 5 yaşındaki kızım bile o sırada anladı emre'nin teşekkür etmediğini!

    sezon başından beri olanları kronolojik sırayla hatırlayalım;

    1. michael skibbe; iyi ya da kötü, doğru ama yanlış, bir oyun tertibi ile takımı oynatmaya çalışıyordu. maçlar 4-1, 4-1 giderken bile yetersiz olduğu, sanki o vakit elinde milan baros varmış gibi şampiyonlar liginden takımı elediğinden bahsediliyordu. takımımız uzun bir aradan sonra doldur-boşalt formatından kurtulmuş, ayağa ve dikine top yapan, kaliteli hücum ayaklarına sahipti. hatta sezon öncesi kayserispor ile oynanan süper kupa mücadelesinde bunun örneklerini vermişti. steaua karşısına 7 tane stoperle çıktığında eleştirilmiş ancak aynı kadroyla 3'ler 5'ler atarken herkes alkışlamıştı, aradaki fark baros'tu, kewell'in uyumuydu, lincoln'ün top oynamasıydı dersem itiraz edilebilir mi? aynı steaua için de sanctis'in galatasaray dergisine verdiği ropörtajı okumanızı tavsiye ederim o medyaya! skibbe ile kadıköy muhabbetleri tavan yaptığında, takımın avrupa'da (uefa) deplasman mağlubiyeti olmadığı takdir gördüğünde bazı kanı bitlenen silahşörler sallamaya başlamışlardı bile, sonuç: kelle alındı, ivme kazanmış takıma çomak sokuldu, kadıköy tatlı bir heyecan olarak kaldı.

    2. cassio lincoln ilk devre sonuna kadar müthiş bir performans yakalamış; guiza, delgado, bobo, josico gibi çakma yıldızların içi boşalmıştı. bir şekilde bu hatalı transfer yükü paylaşılmalıydı! takıma nifak sokuyor denilen yıldızımız, ortada sebep yokken kaydırıldı! ortaya konan sebep, "kaptanlık" mevzusuydu ama aynı silahşörlerin, nihat kahveci ispanya deplasmanında kaptan yapılmasına alkış tutuyorlardı, "jeste bak helal olsun" diyerek! skibbe almanya'da lincoln'ü tek maç kaptan çıkartmakla o maçı kazanmıştı. sonuç: takımın gol pozisyonuna gözü kapalı 70 yaşındaki babamı bile sokabilecek yetenekte adamı diskalifiye edildi. adamın karakteri filan ayrı konular, spor yazarı işini yapacak, adamın galatasaray ruhuna sahip olup olmadığına ben, "taraftar", camia karar verecek! sözgelimi, adamın kulüp tarafından kaç para cezaya çarptırıldığını da ortada resmi bir açıklama yokken haftalar öncesinden biliyorduk değil mi?

    3. pfdk kararlarına etki; işte bu, takımın ipinin çekilmesinde son nokta oldu. "yahu bu adamlar ruhtu, camiaydı, parasız, hocasız bir şekilde şampiyon oluyorlar. şimdi yine birşeyler olur herşeye rağmen dinamikleri çalışır da başımıza iş olurlar" gerekçesiyle, birden "avantajlı fikstür" olayına taktılar. neymiş, son 8 maç hacettepe hariç dışarıda maçımız yokmuş! bunlar balık hafızalı, kardeşim kaç maç içeride puan kaybetmişiz bir bakıversenize! bunu bile korkularından hesaba katmayarak başladılar "1 maç seyircisiz, 1 maç uranüs'te" başlıklar atmaya. artık öyle bir avantajımız(!) da kalmamış oluyor. zaten stoper ve defans zorluğu yaşıyan takıma bol keseden cezalar....sonuç: bu haliyle bile korkulan bir rakip olduğu aşikar, uefa'ya bile gidemesinler, batsınlar kurtulalım!

    o kadar büyük bir takımız ki, içten-dıştan türlü oyunlar oynanıyor, yıkılmıyoruzi gidip bir de şampiyon oluyoruz. avrupa'da an itibariyle kazanılan uluslararası 10 kupanın yarısı bizim müzedeyken hem de!!

    bu da böyle kapak olsun birilerine!

    (bkz: ibrahim seten)
    (bkz: selçuk yula)
    (bkz: ercan saatçi)
    (bkz: erman toroğlu)
    (bkz: hakan ünsal)
    (bkz: sergen yalçın)
    (bkz: hürriyet gazetesi)
    (bkz: vatan gazetesi)

    hala içinde ukde kalanlar için;

    (bkz: bu daha gider böyle)
    (bkz: biz azalırken çoğalırız)
    (bkz: sevinmek için sevmedik)
    (bkz: yürüyedur)
    (bkz: gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray)

    çok büyüksün galatasaray'ım, seni sevmeyen ölsün be! hala bazılarının aklı ağları yırtan metin oktay golünde kalmış olmalı!
  • 5
    bir kez daha çirkin yüzünü göstermiş medya topluluğudur. hep aynı entarimi referans vermek istemiyorum ama "doğmamış çocuğa don biçmek" gibi bir deyimi orada kullandığım için başka çarem bulunmuyor.

    yine bir rezillik ile karşı karşıyayız. bu entarinin girildiği saatten çok daha önce yine aynı medya prototipinin ortaya çıkarttığı bir vukuat-ı adiyeye tanık olduk. konunun başrol oyuncusu, elbette canımız ciğerimiz olacaktı, arda turan!

    şimdi burada bu adamın yaptığı doğrudur, yanlıştır ayrımına girmeyeceğim. burada yazar olan, bu siteyi takip eden tüm okurlar zaten kendi çıkarımlarını "günlerdir" yapmışlardır. bu olayı cacık kıvamına çevirenleri suçlayan maalesef yoktur! neredeyse, ağzı burnu dağılmış bir güvenlik görevlisi emekçisinin aldığı maaşı bile "de la magazine" tadına çevirerek, ucuz hamaset yapan, bel altından vuran gazeteciler olduğu sürece, bu başlık daha çok prim yapacaktır.

    şimdi bır kısım yazar arda'mıza verilecek cezayı yorumluyor, yine lotaryacılık yapıyor. rakipleri ve bizleri ilginç bir beklentiye sokarak, verilecek cezaya göre tepkilerimizi belirliyorlar. medyanın büyük bir güç olduğu malum fakat mesela aynı gücün kullanılarak "maarif", "belediyecilik", "kültür-sanat" gibi branşlarda aynı dirayetle savunulduğunu göremiyoruz.

    eğer tüm sorunlar arda üzerinden temizlenecekse, çekin ipini bu yetenekli kardeşimizin, verin sezon sonuna kadar cezasını hesabı kapatalım, hatta gerekirse şampiyonluğu kaybedelim. biz azalırken çoğalırız başkalarına benzemeyiz; bir arda gider, bir semih gelir, bir sabri gider, bir cem gelir.

    ha ama ondan sonra milli maçlar kapıya dayandığında "arda formsuzdu, kaybettik", "küskün oynuyor" gibi laflar duymayalım hiçbir "kalemşörün" yazısından. resmen şuurunu yitirmiş, en baba galatasaraylı bildiğimiz kalemler bile bunu göremeyip, goygoya geliyorlarsa ve biz hala "şampiyon olacağız" diyebiliyorsak, biz bu medyadan çok daha güçlüyüz demektir. zaten gündemi belirleyen, uluslararası çapta en başarılı kulüp biz değil miyiz?

    ufukta; bu sefer parke üzerinde yine bir derby maç görünüyor. bu maç öncesi de kutsal medyamız bu sefer ışıl alben'e, seimone augustus'a ya da marina kress'e birşeyler bulup çıkaracaktır diye beklemeye başladım. "galatasaray bayan basketçiler sabaha karşı ergene konmaya gittiler" tadında bir haber görürsek bir sabah medyada(!) şaşırmayın sevgili renktaşlarım.

    ah vatandas renktaşım ah, bu başlığı açmakla iyi yapmadın bana!
  • 6
    yine fotomac, hep fotomac!

    --- alinti ---
    şampiyonlar ligi şansının mucizelere kalmasıyla gitmeyi düşünen kewell'ı yönetim ikna etmeye çalışıyor. yöneticiler, "uefa'da da büyük işler yapacağız. gelecek sezon çok daha iyi kadro kuracağız" diyerek avustralyalı oyuncunun kalmasını istediler. kewell ise fulham ve tottenham'ın kendisini istediğini, eşinin türkiye'ye alışamadığını ileri sürerek ingiltere'ye gitmek istiyor.
    --- alinti ---

    yahu daha dün bu adam, "eşim ve çocuklarımdan ayrı kalmak beni yıkıyor, konsantre olamıyorum, yanlarında olmak istiyorum" manşetleri atmıyor muydunuz?

    bildiğim kadarı ile harry kewell'in ailesi halihazırda ingiltere'de değil mi zaten? tut ki değil, hergün bir kewell mi geliyor ülkeye de alel acele gönderiyorsunuz bu adamı takımdan?

    haber desem haber değil, magazin desem magazin değil, sayfa dolsun diye mi koyuyorlar anlayamadığım birşey bu. bu adamların editör diye bir kavramdan haberleri yok mu? nasıl bir istihbarat kaynağıdır bu?

    http://www.fotomac.com.tr/gal121.html
  • 7
    fener medyası ya da fenerli medya.

    bu sezonun başlarından itibaren fenerde işler iyice kötüye gittiğinde, o zaman galatasaray kozunu oynuyor. fener portoya yenildikten sonra, ligde üstüste yenilgiler almaya başlamasıyla (sivas-hacettepe-kayseri) galatasaray'ın başına yeni teknik direktör getirir. skibbe gidecek, fatih terim gelecek denir. yönetim o zamanlar yalanlasa da, daha 24 saat geçmeden bu sefer lucescu'yu galatasaray'ın başına getirir. hele otur soluklan yigenim. hani eskiden fener kaybetse, direk feneri eleştirirlerdi, artık feneri bırakıp rakiplerine ok atmakla uğraşıyorlar. nasıl yapsak da fener yenilgisini unuttursak, kamuoyunu oyalasak, rakiplerine taş koysak diye bilinçli haberler uyduruluyor. en azından ben böyle inanıyorum. şu 2008-09 sezonu boyunca, ben aragones'in götürülüp başka bir adamın fenerin başına getirildiğini görmedim. olsa da o kadar münferit ki hatırlamıyorum bile. şimdi artık iki takımda lige havlu atmış durumda. bizim başımızda kötü bir teknik direktör var. mutlu olacaklar ki, şimdilik güven ortamını bir de kendilerinin bozmasını istemiyorlar. bilakis güven oluşturucu haber üretimine geçtiler. aşağıdaki alıntıda bundan bi örnek.

    --- alinti ---
    bülent korkmaz'ın yerden yere vurulduğu günlerde, tecrübesiz teknik adamın sarı kırmızılı takımın en tecrübeli isimlerinden biri olan harry kewell'dan destek geldi.

    avustralyalı yıldız sarı kırmızılı camia içindeki dostlarıyla yaptığı sohbette, bülent korkmaz'ın çalıştırıcılığından son derece memnun olduğunu söylediği öğrenildi. kewell yaptığı konuşmada "skibbe'den kimse çekinmiyordu bile. hatta skibbe bazı oyunculardan korkuyordu. bülent korkmaz gelir gelmez havayı değiştirdi. takımda herkes o'ndan çekiniyor, saygı duyuyor. yeni hocamız kaybolan otoriteyi yeni baştan oluşturdu" diye konuşarak, korkmaz'a destek verdiği ifade edildi.
    --- alinti ---

    herifler live anlatım gerçekleştiriyorlar. mübarek harry kewell'ın sol bacağının kılcal damarı. birebir ve yakın... o derece emin yani. kim söylemiş? bir dost!?!?

    yersen.
App Store'dan indirin Google Play'den alın