• 1
    şu an en mutlu başkanlar, bulut olmuş ankaraspor, duman olmuş diyarbakırspor, zamansız öten denizlispor başkanları dahil uzak ara bizim mahallenin seramikçi'siyle, aşağı mahallenin tüpçüsü olmalı. düşen başkanlar da çok önceden hazırlandıkları için kazasız belasız düşebildiler. böyle düşmeye can feda, biz neler gördük, son maçta, son saniyede ölüm kalım golleriyle ipe giden başkanlar. şikeler, dönme dolaplar, uzun yıllara yayılan düşmanlıklar(rize-beşiktaş maçı örnek) şehre rezil olma, bin türlü kepazelik.

    tepeye bakarsak, bin tane prefosör gelse ligi böyle kurmayı başaramazdı. son beş maçı gazozuna oynayan seramikçi ile tüpçü ellerini ovuşturuyorlar. gitsin geçen sene 5 kupa alacağız diye aldıklarımız, gelsin yenileri, insin komisyonlar.

    kurbağayı kaynar suya atarsan sıçrar kaçar, atacaksın ılık su dolu kazana, verecen alttan ılık ateşi yavaş yavaş ısınacak zavallı yoldaş kurbağa. su kaynayınca artık çok geç olacak onun için. önce 5 idi alacağımız kupa, öyle ya, bir takım kurulmuş, başına dünyanın en elit hocalarından biri getirilmişti. yani ilk okul talebelerinin fizik hocası aynştayn alberto'ydu. eline verdiler 8 ayrı ülkenin milli takım futbolcularını. bir bok sandı oynattı, önce 4 sonra 3 sonra tek kupa derken, geçen yılda alınan 5.likten daha iyi bir dereceyle avuttular biz kurbağaları. aylar öncesinden kapandı bizim dükkan. benim sayfaları bile okuyan yok. galatasaray'lı televizyon seyretmiyor. alıştıra alıştıra tansiyonu düşürdükleri için hiç birimizin tepki verecek hali, ruhu yok. şampiyonluk son maçta kaçsa, ah vah çekeceğiz, biraz ağlayacağız, olmadı seneye deyip aynı takımla devam edeceğiz. fakat seramikçi'nin işine gelmeyen bir final olurdu böylesi. tıpkı geçen yıl olduğu gibi olunmalıydı, şampiyon olamıyorsan 5. olmak daha iyiydi. hazır reykart'ta takımda fazla kazma olduğunu beyan etmişken futbolcu pazarlamacıları florya'da, haldun ağa premiyer ligte, adnangiller küme düşmüş, rezil olmuş takımların bonservis parası olmayan baltalarını toplamak için bit pazarında cirit atabilirlerdi.

    futbol son 10 senede para etmeye başladı. önceki 10 yıl böyle olsaydı faruk süren batarmıy dı? misal bir hagi'yi alıyorsun, 16 numaraya verdiğin parayı veriyorsun adam 5 sene aralıksız oynuyor. takımda alt yapıdan 7 oyuncu var, her sene şampiyon olduğun için ne gelen var ne giden. işler kesat yani, komisyon yok. ya bir devlet manüpilasyonu bekleyip büyük bir avrupa takımına hoca moca olacak, peşine 2 maç oynayamayacak futbolcuyu takıp dümeni bodrum limanı'na çevireceksin, ya da faruk başkan gibi fabrikanın işçi lojmanında yatacaksın.

    bu pazarda en şanslı başkan tüpçü'dür. 2.5 unucu takım olmanın avantajını çok iyi kullanmaktadır. dünyanın en akıllı insanlarıdır bunlar, bakmayın suratının embesil gibi göstermesine. 10 senede 2 şampiyonluk hakkı vardır ve bu hakkını kullanmıştır. şimdi 8 sene taransfere doymasındır fulya deresi. bir demet yabancı gidecek, tazminatlar ödenecek sonra takım yenilenecek komisyonlar indirilecektir.

    bu senenin fakir başkanları, imalat hatası olarak şanlı direnişini son maça kadar sürdüren, defoya ayıramadıkları ve cezasını seneye kümeye oynayarak çekecek olan bursaspor başkanı ile, sırası gelmiş de geçiyor olan yıldırırım başkandır. komisyoncular bu sene boklu dere'ye uğramayacaklardır.

    adnan polat futbol şubesinin başındayken konya'daki maçta aynı oteldeydim. gündüz fenerbahçe'nin maçını izliyorlardı. adnan polat amigo sebo'dan daha beter küfür ediyordu hakeme. şimdi başkan, fener'e şampiyonluğu ikram maçında götü boklu ankaragücü yöneticisi kadar bile olamadı.''biz olmuyorsak, kimin şampiyon olduğu bizi ilgilendirmiyor'' dedi. yalandan, şebekenin üyesi sıfatıyla ürkütmedi vak vakları aklı sıra.

    beni ilgilendiriyor sayın başkanım kimin şampiyon olduğu. ben olamıyorsam fenerbahçe olmayacak, beşiktaş benim için bursa'dan, kayseri'den farklı değil. ben ligi, turnuvayı öncelikle bizim takım için izliyorum. biz olamazsak, alamazsak fenerbahçe olamasın, alamasın diye heyecanımızı diri tutuyoruz. daha doğrusu tutmak istiyoruz, ne var ki şebekenin işine karışmak gibi bir şansımız yok. ne güzel gidiyor son haftalar, tam da istediğiniz gibi. galatasaraylı'lar, beşiktaşlı'lar yavaş yavaş haşlandı, tansiyonun dışında kaldı.

    iş tam bir şebeke işi. organize dolandırıcılık. yıldırırım, tüpçü, seramikçi'nin ortaklaşa kurdukları sömürü düzeni düzen. hesap soran yok, dağıttıkları tek şey umut. bizim gibi tertemiz hislerle takım tutan yığınları avutuyorlar. ben adım kadar eminim, adnan polat başkan olacağına hoca olsa raykart'a nal toplatır. futbolu en az dünyanın dolarını vererek getirdikleri hocalar kadar bilir. bu futbolcularla da nereye kadar gidileceğini çok daha iyi bilir. onun için lincoln çok iyi bir ticarettir. elano ballı ekmek kadayıfıdır. lukas neil'de ıska geçmişlerdir, bizim bilmediğimiz bir hinlik yoksa tabi. ne olabilir ki? demeyin. kewell mesela, linderoth mesela, bakarsın onun da bilmediğimiz bir sakatlığı vardır. taraftarın çok çabuk benimsediği, banko oyuncu işlerine gelmez şebekenin. başkan değilken bir birlerine düşmanlığını her daim söyleyen, başkan olup, şebeke yöneticisi sıfatını alınca bir birleriyle kötü olmak istemiyor.

    galatasaray başkanı olacaksın, şu son üç maçtaki kepazeliğe ses çıkarmayacaksın. 35 sene önce prekazi'nin eskişehir kalecisi zalad'a attığı serbest vuruş hala konuşuluyor. ben de iddia ediyorum, bobo penaltıyı atmadı, leo bilerek yedi, murat sattı, ivesa 500 dolara yedi o golleri. yarın ankaragücü kalecisi de yiyecek. hatta ne olur ne olmaz diye şebeke elemanı tüpçü son maçta eğer taraftarı kurbağa gibi uyutmamışsa sezonun en büyük futbolunu oynayacak. ne için, işbirlikçilerden biri malı götürsün diye.

    yılan, kartal, çakal ormanda gezintiye çıkmışlar. yanlarında da kaplumbağa varmış, derken bir el ateş sesi duymuşlar. çakal'' arkadaşlar avcı galiba, ben bir el ateş sesi daha duyarsam şu kayalıklara doğru uzarım'' yılan demiş'' valla benim için sorun yok, bir delik bulur kıvrılırım''. kartal'' en kolay iş benim uçar giderim'' demiş. sormuşlar kaplumbağaya, sen ne yapacaksın diye. kamplumbağa sitem etmiş'' ben de sizi adam sanıp gezmeye çıkmıştım''

    sistem aynı, biz de bunları adam sanıp takılıyoruz peşlerine. haldun'un para dağıttığı adamları karşılamak için tuzluğu kapıp koşuyoruz hava limanına. gelen ağam giden paşam. daha dün leo gelirken şakşak yaparken, bok çuvalı, maçı , şampiyonluğu satıp giderken küfür ediyoruz. o ne yapıyor? ne yapacak götüyle gülüyor. onu getirenler de tabi. elano'nun sonlara doğru oynamayacağını ben öngörmüştüm, malum sebeblerden dolayı. elano için muhteşem bir final oldu, galatasaray macerası. antrenmanını yaptı, vitaminini aldı, şuruplarını içti, masajlarını yaptırdı, 6 maç kala sezonu kapattı. yan gel memet. şimdi bu hafta antalya maçına ölüm kalım için çıkacağını düşünsenize. mehmet özdilek'in kazmaları, fener'e yaranacam diye takımın yarısını sakatlardı. piyango muhtemelen dünya kupasında oynayacak olanlara vururdu.

    seneye şampiyonluk sırası bizde. yani, kimle oynarsan oyna, takımın başında kim olursa olsun şampiyon galatasaray olacak. usul böyle, şebekenin malı bölüşme şekli bu. ha olurda ankaragüçlü futbolcular delikanlı çıkarlar da fener'e çelme takarlarsa seneyi unutun. garanti fener şampiyon olacağından biz kendimizi şimdiden 3. lüğe hazırlayalım.

    ben artık yoruldum çocuklar, yazmayacağım. zaten okuyan da kalmadı. çok daha fazla şeyler yazmak isterdim ama başımız belaya girer mi diye de tırsmıyor değilim. bizim cengaverliğimizle düzen değimez. bu üçü, bir kır kahvesinde kendin pişir kendin ye pikniğinde kurmuşlar düzeni. uyuyor olsalar işimiz kolay. ben kendi payıma bir çok uyuyan taraftarı uyandırdım. azıcık bir gürültü çıkarsam, sesimi yüsletsem, çimdik atsam uyanıyorlar. ama bizim saray'ın bahçe'sinin çakıl taş'lı şebeke'sini idare edenler uyumuyorlar. çok akıllılar, uyuyor numarası yapıyorlar. top atsan uyanmazlar, 20.000 kişi küfür ediyor tribünlerde, haberimiz yok diyorlar. tükürüyorsun, yarabbi şükür diyorlar.

    çok uzun zamandır emindim şebeke düzeninden. bu sene artık en masum futbol izleyicileri bile gördü kepazelikleri. bu sene uyuyor numarası yapanlar fenerli'ler olacak haliyle. sıra bize gelip, bizi şampiyon yaptıkları sene, arkalarında yalama türk spor medyasını da alarak onların feryadı, figanı göğe erişecek. bu sefer bizim uyuyor numarası yapanlar, duymayacaklar gürültüyü, sevinecekler, avutulacaklar.

    bizim taraftarı olduğumuz takımlar bu takımlar değil. bizler taraftarlık mekanizmasını bu günlere getirmemiş olsaydık bu sistemle hiç bir takımın 1000 kadar bile taraftarı olmazdı. bir örnek vererek kapatacağım. 30 sene önce galatasaray gol attığında, bizler en az 2 dakika gol sesi çıkarır, maçın önemine göre en az 5-6 sıra aşağılara yuvarlanırdık. bakıyorum şimdi gol sevinçlerine de, yalandan bir ''yeah'' dan başka bir şey yok. keriz mi şimdiki taraftarlar? maçtan 20 saat önce tribüne gireceksin deseler bir kişi maça gitmez.

    ben yokum artık çocuklar, yeni stadın hatırına belki kuytu bir yerden, sizlerden uzak bir köşeden bir koltuk alır, sessiz sedasız izlerim. bu saatten sonra ali sami yen stadına artık ben ancak yıkılışını seyretmeye, ağlamaya giderim. lafım bitmiştir, rahat olun adnangiller, haldun ağalar, çapulcu tribün liderleri, kazma futbolcular, komisyoncular. emin olun bizim gibiler için az bilesiniz. köpeksiz köye girmişsiniz, değneksiz geziyorsunuz. yatın kalkın, peygamber hüseyin'ler, limoncu ali'ler, cem'ler, tecavüzcü coşkun'lar, mehmet'ler, çarli'ler yok olup gittiler.

    bekleyin eski tribün yoldaşlarım, ben de geliyorum.
  • 3
    bu sene hiç fener maçı izlememiştim. bizim maçlarda da fenerbahçe'ye bakmam bile. aslında dünkü buca maçını da izlemiyordum. usulen televizyona bakıyor, bir taraftan da başka şeylerle meşgul oluyordum. izlemeye gerek bir şey yoktu çünkü. olay yeri tertemizdi. polis bünyamin gezer yönetiyordu operasyonu. bir önceki hafta bitime 5 saniye kala gelen 3 puan, ve kanka bülent uygun'un eskişehirspor'unun trabzon'a taktığı çelmeyle yüksek moral egemen olmuştu izmir'e.

    rakip bucaspor, haftalar öncesinden dönüş biletini cebine koymuş, her ihtimale karşı hafta içinde futbolcuların kafaları karıştırılmış şekilde olay yerine getirilmişti. aziz yıldırım'ın işbirlikçileri tüpçü ile seramikçi, takımlarını çoktan uzaklaştırmıştı olay mahallinden. geçen sene bir imalat hatasına kurban giden ligimizin master takımının bu kez işi her hangi bir kazaya kurban verilmeden halledilmeliydi. galatasaray'a ve beşiktaş'a yapılan, yapılmak istenen zulüm elbet bu kadar değildi. 3. 4. olsalar yeterdi fenerbahçe için, ne var ki narkozu gereğinden fazla vermişler lig bitti hala uyanamamışlardı.

    dedik ya, mahal temizdi bu sene fener için. geçen yılın şampiyonu, aldığı mucize abdestle artık bir 100 sene namaz kılabilirdi. galatasaray- beşiktaş erken derdest edilmişti, kayserispor, gaziantepspor cüret bile edemezdi. ne var ki bu kez, yıllardır uyuyan karadeniz fırtınası uyanmış, yıllar sonra tekere çomak sokuyor, efeleniyor, fenerbahçe cumhuriyetine sataşıyordu, ilk yarıyı 9 puan farkla önde kapatıyordu. olsun du, hamsiyi leş kuşları yesin di. kalan son pürüz nasıl olsa bertaraf edilirdi bir şekilde.

    haftalar geçiyor, bir türlü sistem sonuca ulaşamıyordu. bu sefer iş son maça kesin bırakılmamalıydı. polis bünyamin ligin en kolay olması gereken maçında olay yerine gönderilip, eski sabıkasının temizlenmesi sağlanıyordu. yani nasıl olsa fenerbahçe rahat kazanacaktı, bari bir kaç pozisyonda fenerbahçe aleyhine kıyım yaptırılsın, üzerine yapışmış pislikten biraz arınsındı.

    maç tam bu anlattığım kurgu içersinde geçiyordu. o da ne bucaspor can havliyle bir gol attı. o dakikadan sonra bütün dikkatimle ilk defa bir fener maçını izledim. lig tv spikerlerini dinledim mecburen. aziz yıldırım anlatsa maçı, bu kadar taraf tutarak anlatmazdı. polis bünyamin'in keyfi yerindeydi. nasıl olsa fener maçı kazanacaktı, fener takılır diye medet bekleyenler varsın biraz keyiflensindi.

    şaka maka derken maç 3-1 oldu. biz o anda fener'in maçı 6-3 kazanacağını belgeleyen yorumu attık taraftar sitelerinden birine ,sonsuzluğa doğru. aslında inanın 5-3 yazacaktım ama elim 6 ya gitmiş, sonra da değiştirmeye üşenmiştim. spikerlerin dilleri felç geçirmiş, konuşamıyorlardı. aykut'un mutlak bir şeyler yapması gerektiğini söyledi biri, panik halindeydiler, suçlu onlarınmıydı neydi? bünyamin polis, parmak izlerini silmeye başlamıştı. durduk yere serbest vuruş vermeye başladı. bir penaltı verdi, yoruma açıktı, yani 100 hakeme sorsan en az 70'i penaltı çalmam derdi. eğer bir pozisyon yoruma açıksa kim tarafına yorum yapılması gerektiğini en iyi polis bünyamin bilirdi. tereddütsüz fener lehine benim oyum dedi.

    o dakikalarda hakemin hemen yanındaki emre futbol dışı pisliklerini kusuyordu elbet. hakem kör ve sağır olmayı tercih ediyordu. emre bir sezonda en fazla 4 gol attığını müjdelemişti spikerler bir ara. daha önce bilmeyenler için inter'de de 4 attığını söylediler. 1999-2000 yıllarında 5 gol atmış diye düzelttiler akılları sıra ama hangi takımda attığını söyleyemezler, dillerini eşek arısı sokardı.

    gökhan gönül'e ortalık sakinken verilen sarı kart, kritik hale gelmişti. daha maç kopartılamıştı çünkü. polis'in gözü önünde gökhan topu öfkeyle yere vurdu, bir topu da bilerek elle kesmişti. ikinci sarı kartı göstermesi bünyamin'in sonu olabilirdi. hem bu maç tehlikeye girecek, hemde bir sonraki maç iskender alın'ın, ibrahim akın'ın yolları açık olacaktı. değermiydi canım, alt tarafı bir sarı kart için bokludere'nin kurbağalarını ürkütmeye.

    aziz yıldırım'a anlı şanlı şampiyonluk kutlamaları yapması için ligin son maçında stadyumda olacak kadar ceza verdiler. hem bu süre içinde kendisi görünüp, tepki almayacak hem de ceza yumuşak geçişle örtbas edilerek geçiştirilecek 1 taşla bir kaç kuş birden vurulacaktı. şebekenin bu kez işi şeytanlara bırakmaya hiç niyeti yoktu.

    eğrisi doğrusuna gelmiş galatasaray'ımız bu soytarılığın dışında kalmıştı bu sene. doya doya kutlasınlar, ben böyle şampiyon olacaksam değil 14 , 24 sene bile beklemeye razıyım. ey futbolun oligarkları, majör takımınız için şampiyonluk yolunda her yol mübahtır, onlar sizin bu kıyaklarınızla gelen şampiyonlukta 40 gün 40 gece biz kazandık diye eğlenirler, bırakın onları kendi hallerine artık. kadıköy'e bayraklar asılmaya başladı zaten. siz bu olmayan vicdanınızla, tay burak'ın takımına, karadeniz'in deli dalgalarına, kazım koyuncu'ya, nihat genç'e nasıl hesap vereceksiniz? onu düşünmeye başlayın artık.

    sırça köşklerde, kristal palaslarda oturuyorsunuz, karadeniz'linin gecekondusuna taş attınız, başınıza büyük bela aldınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın