• 263
    https://www.dailymotion.com/video/x495z9j

    fenerbahçe'nin golün her türlüsünü kaçırdığı maç.

    2006'da appiah ağlarken fenerbahçeli birisinin yanına gelip söylediği gibi resmen allah'ın dediği olmuş ve şampiyonluk; 4 sene sonra, yine 1 gol uzaklıktayken ellerden kayıp gitmiş...

    (bkz: kalk appiah kalk allah'ın dediği olur)

    (bkz: 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı)
  • 268
    türk futbol tarihinin en ilginç maçlarından birisidir.

    adamlar bursaspor’un şampiyonluğunu kendileri şampiyon olmuş gibi kutladılar.(u: :( )

    maç öncesi:bu dünyayı yakarız şampiyonluk gelince.
    maç sonu:stadı yaktılar.

    sözde 29 şampiyonluk masalına acaba bu şampiyonluğu ekledi mi ali koç merak içerisindeyim.

    (bkz: bursadan gol haberi mi var)
    (bkz: fenerbahçe şampiyon gibi seviniyor)
  • 275
    (bkz: #2899273)

    sağolsun bütün maçı ve devamındaki olayları da bir solukta izledim. hala o maç gününde izlediğim gerilim yine vardı. öylesine bir maç işte bu. yalnız yıllar sonra baştan sona tekrarını izleyince bazı notlar aldım ve bunları belirtmek istiyorum.

    *maçın başlangıcından golün geldiği 12. dakikaya kadar fenerbahçe çok arzulu ve istekli başlamış, bu süre zarfında maç 3-0 falan da olabilirmiş çok rahat.

    *aslında bunu sona yazacaktım da, madem golün olduğu dakikaya geldik burada belirtmek daha doğru olacak. guiza'nın attığı goldeki pozisyon, maçın devamında kaçırdıklarından çok daha zor bir pozisyon ve dar açı. orda top ya kalecinin bacak arasından geçer gol olur, ya da anca öyle akılcı, kalecinin öbür tarafına vurup ayağından sekip kaleye giderse gol olur. gol gerçekten güzel o bakımdan.

    *12. dakikada skor 1-0 olduktan sonra, fenerbahçe'nin o baskısı 1-2 dakika daha sürse de, sonrasında direk kontrollü oyuna geçmiş. orta saha mücadelesine dönmüş oyun. trabzonspor'un da atakları var bu arada ama çok cılız.

    *trabzonspor'un golü 24. dakikada erken kullanılan bir serbest vuruşta, colman'ın içeri kesip burak yılmaz'ın şut-orta karışımı bir vuruşuyla geliyor. gerçekten hala anlamadım, burak orda içeri kesmek mi istiyor, yoksa kaleye mi vurmak istiyor. içeri kesmek istese, içerde kimse yok. kesse nereye kesecek yani o topu? o yüzden bana kaleye vurmak istemiş gibi geldi daha çok. bu gol de mükemmel bu yüzden. çok güzel bir aşırtma tarzı gol olmuş.

    *golden hemen önce maçın 2 spikerinden biri olan melih gümüşbıçak, fb takımı son 10 lig maçında gol yemedi, volkan demirel 840 dakikadır gol yemiyor, rekora oynuyor bakalım ne olacak falan diyordu. tam o anda golün gelmesi gerçekten çok ironik oldu. :)) fenerbahçe bir yedi, pir yedi diyebiliriz kısaca. yedikleri o gol, maçın devamında şampiyonluğa mal oldu kendileri adına.

    *maçtan sonra %100 futbol'da rıdvan dilmen, ts'nin golü çok nizami bir gol değil, serbest vuruş kullanılmadan önce top tam olarak durmamıştı sanki demişti. o an maçın sonucunun da heyecanıyla hadi ordan, şampiyonluk gidince atıp tutuyorsun, bahane arayacak yer arıyorsun diye geçirmiştim içimden. ancak şu an maçı izleyince çok da haksız değilmiş. belki hakem de serbest vuruşu baştan kullandıracaktı ama oyun çok hızlı gelişince kesmek istemedi. yoksa hakem orda dur diyip bir daha kullandırmaya kalksa pek de itiraz edilecek bir pozisyon olmazdı bence.

    *golden sonra fb yine maçın başındaki o agresif, tempolu futboluna dönecek diye tribünler bekliyor ancak öyle bir şey olmuyor. trabzonspor oyun kontrolünü biraz daha eline alıyor, az da olsa trabzonspor inisiyatifinde bir oyun başlıyor. bu süreçte iki tarafın da ilk yarının sonuna kadar pozisyonları var. fb'nin yan topta bilica'nın direkten dönen topu ve ilk yarının son dakikasında onur'un mehmet topuz'un ayaklarının ucuyla kurtardığı top gerçekten maçın kırılma anlarından biri. onur harika kurtarmış o pozisyonu. trabzonspor da bu kadar net olmasa da burak ve alanzinho ile müsait 2 pozisyondan yararlanamamış. ama 24. dakikadan ilk yarının sonuna kadar ortada, hatta hafif ts lehine bir oyun olmuş. bu aralıkta 2 tane bursaspor golü gelip skor da 2-0 olunca, bu baskı iyiden iyiye hissediliyor fb tarafında. mutlak gol lazım yani şampiyonluk için.

    *ikinci yarı başlangıcında da fb seyircisinin beklentisi o agresif baskılı arzulu futbol ancak yine orta saha mücadelesi gibi geçen-hafif ts kontrolünde bir oyun var. bu 15-20 dakikalık aralık maçın kırılma süreci bence, stres katsayısı golün gelmediği her atak-dakikadan sonra ya da topun ts kontrolünde geçen dakikalardan sonra sahadaki futbolcularda da, teknik ekipte de, tribünlerdeki kalabalıkta da katbekat artıyor.

    *trabzonspor teknik direktörü şenol güneş 57. dakikada burak yılmaz'ı oyundan çıkarıp ceyhun'u oyuna alıyor. burak ts'nin tek golünü atan isim olsa da, açıkçası ts'nin ataklarında topu ezen isimlerden biriydi maçın devamında. dakikalar geçtikçe fb'nin de hamleler yapıp olanca gücüyle saldıracağını tahmin edip orta alanı güçlendirmek istiyor. o atmosferde ve baskı altında gayet makul bir değişiklik.

    *oyun böylece 65. dakikaya kadar gidiyor. fenerbahçe teknik direktörü christoph daum, doğru bir değerlendirmeyle, 1-1'den sonra iyice aksayan, ts'nin dirençli oyunu ve orta sahasına artık cevap veremez hale gelen selçuk şahin-özer hurmacıikilisini 65. dakikada oyundan alıyor. yerine taze kan olarak deivid de souza ve cristian baroni 'yi alıyor. baroni tercihi o dönem çok eleştirilmişti, gol lazım sen baroni'yi alıyorsun diye ama bugün maçı baştan sona izleyince baroni tercihi gayet doğru bir tercih, zaten fenerbahçe de maçın devamında baroni'nin dirençli oyununun büyük katkısıyla rakip alana yıkıyor. hatta bu açıdan geç bile kalmış bir değişiklik diyebilirim. deivid'i alması hakkında da pek bir şey diyemem, açıkçası kenarda kimse yok, semih'i alıp çift forvete dönebilirdi belki. deivid'in o günkü durumu belli olsa da, çok eleştirilecek bir değişiklik gibi gelmedi bana o da. neticede 2008'de yaptıkları belli, her an her şeyi yapabilecek bir adam.

    *65. dakikadaki değişikliklerden sonra başka bir oyun başlıyor. fenerbahçe kademe kademe vitesi arttırıyor ve oyunu tamamen ts ceza sahasına yıkıyor. sağdan soldan ortalar, kornerler, kaçan pozisyonlar maçın son düdüğüne kadar böyle gidiyor. trabzonspor'da bu dakikaya kadar zaten iyi oynayan ancak özellikle 65. dakikadan sonra giray kaçar ve egemen korkmaz ikilisi gerçekten harika oynamışlar. özellikle giray kaçar devamlı olması gereken yerde, hep en kritik müdahaleleri o yapmış. fenerbahçe atakları zaten yeterince tehlikeli, ama daha büyük, gol olabilecek tehlikeleri önleyen isim hep genelde giray kaçar olmuş. en az kaleci onur kıvrak kadar kritik bir isim ve maçın yıldızlarından biri olmuş, çok net.

    *bu dakikadan oyundan çıktığı 83. dakikaya kadar olan 18 dakikalık süreçte, kaçırdıklarıyla daniel guiza saç baş yoldurmuş resmen. kale ağzından vuramamalar, boş kaleye kafayla atamamalar falan. stresten en çok etkilenen futbolcu uzak ara guiza olmuş. yüz ifadesinden de belli zaten maç esnasında.

    *golün gelmediği her dakika, elleri ayaklarına girmiş fenerbahçe'nin komple, camia olarak. gerek şeref tribünündeki kalabalığın heyecanlı ve stresli bekleyişi, gerek tribündeki taraftarların, gerek futbolcuların. herkesin vücut dilinden okunuyor bu durum. trabzonsporlu futbolcular bile iş ciddiye binince onları bile etkiliyor belli ölçüde, hatta hakem triosunu bile. gerçekten sezonun bütün emeği bu maçın ardında ve hiç kolay bir şey değil şimdi düşününce.

    *86. dakikada bursaspor-beşiktaş maçının 2-1 olduğu haberi gelince, tamamen umutlar bursa'dan kesilmişken bir kulak da oraya veriliyor. ufak ama ya 2-2 olursa hesabı.

    *normal süre böylece sona eriyor ve +4 uzatma dakikaları gösteriliyor. uzatmalarda altıpas civarından alex de souza'nın kaçırdığı 2 pozisyon var ki, akıllara zarar. belki başka bir maç, stres-baskı seviyesi daha düşük başka bir maç olsa hayatta kaçırmaz belki de. hakikaten 'winner' olabilmek, 'iyi' olmaktan, 'yetenekli' olmaktan hatta çalışmaktan çok, çok büyük ölçüde bu stres-sinir-baskı katsayısıyla başa çıkabilmekten geçiyor. alex'in bile surat ifadesinde, bunu başaramamış, bu baskı-stres ortamına yenik düşmüş bir surat ifadesi görüyoruz. 'winner' olabilmek, bu baskıyla stresle başa çıkıp amaca ulaşabilmek çok önemli ve zor bir meziyet, bu maçı izlerken ben bunu tekrar anladım.

    *derken 90+3'te, bursa'dan gol haberi var, 2-2 diye bir söylenti anonsörün olduğu taraftan bütün stada, hatta sahadaki kalabalığa doğru bile coşkuyla yayılıyor. yani öyle maçın son 3-4 dakikası fb hiç atak yapmadı, 2-2 dendi herkes oyunu bıraktı top çevirdi gibi bir durum yok. 90+3'e kadar, gayet de fb atak yaptı, goller de kaçırdı. stres had safhadaydı. coşku yoktu hiç. maçın son dakikasında 2-2 söylentisi yayılıyor, ve sadece son atakta fbli oyuncular geriye doğru, kaleci volkan demirel 'e doğru oynuyor. ha bilemeyiz, belki o son atağı geri dönmese golü o atakta bulabilirdi. futbol bu. ama bütün bir olayı o anonsa yıkıp, kesin gol atardık, şampiyonluk ondan gitti demek tam fırsattan istifade ve işgüzarlık. gerçeklikle hiçbir alakası yok zira.

    *maç böylece 1-1 bitiyor ve bütün fenerbahçeliler sevince boğuluyor, şampiyon olduk diye. gerçekler kısa bir süre sonra anlaşıldığında, bütün stadı hüzün kaplıyor ve asıl olaylar buradan sonra başlıyor. açıkçası burada ben bu maçı tekrar izlemeden önce fbliler'e katılmazdım, her türlü olay çıkardı şampiyonluk gidince, anons bahanesi oldu diyordum. ama şimdi hak veriyorum, 90+3'teki o ortamı görünce. gayet olaysız gitti o dakikaya kadar, en ufak taşkınlık çıkmadı. hatta 2-2 anonsu olmasa şampiyonluğun gittiğini bile kabullenme evresine girmişti tribünler. umutsuzluk hakim olmuştu stada artık. o 2-2'den sonra umutlanıp, şampiyonluk sevincinden sonra işin öyle olmadığının anlaşılmasının travmasıyla çıktı olayların çoğu. maçı tekrar baştan sona izleyince çok net gözlemlenebiliyor bu.

    *o anons olayının belki de tek, hatta en büyük artısı, tsli futbolcuların ve hakemlerin güvenlice staddan tahliyesine zemin hazırlamasıydı her ihtimale karşın. çünkü maç biter bitmez birden bütün fb tribünleri sevinçle sahaya iniyor, o esnada hakemler de tsli topçular da sahada. çok daha büyük olaylar çıkabilirmiş, allah korumuş resmen.

    *bazı galatasaraylılar ts zaten bursaspor şampiyon olmasın diye çıkmış sahaya falan demiş ve hala diyor hatta. böyle bir şey net olarak yok. maçı izleyince, ts takımının çok akıllı bir futbol oynadığı ve maça tam anlamıyla konsantre olduğu her hallerinden belli. öyle intikam hırsıyla, 1996'nın rövanşını alalım gibi de değil. adamlar bildiğin işlerini yapmak için çıkmışlar sahaya. birkaç pozisyonda o andaki baskıdan dolayı saçmalayıp hata yapmaları çok normal. onlar da herkes gibi birer insan en nihayetinde. bu kör fanatikliği bırakalım artık lütfen. herkes kötü bir tek biz iyi, yok böyle bir dünya.

    *son puntoyu da hakem triosu için ayırayım madem, yunus yıldırım, baki tuncay akkın ve alper ulusoy on numara yönetmişler maçı. 1-2 ufak tefek tartışma dışında kılçıksız maç yönetmişler. bu ortamda bundan iyi yönetim zor olurdu açıkçası. tribünlerdeki kalabalıklardan zerre etkilenmemiş, özellikle yunus yıldırım.

    elimden geldiğince taraftar kimliğini bir kenara koyarak, tarafsız, sadece futbolsever kimliğiyle yaklaşmaya çalıştım. iki takım da bize gayet güzel, deli dolu, bol tempolu bir 90 dakika izletmiş gerçekten. o dönem izlediğinde beklenti içinde izlediğin için bazı şeylere odaklanamıyorsun ama şu an sakin kafayla ve futbolsever olarak izlediğimde gerçekten çok güzel maç olmuş. sonucunda bir tane şampiyon çıkacaktı ve o da bursaspor olarak çıkmış. fenerbahçe yoksa, bu maçı kazanmak için elinden gelen her şeyi yapmış. ama futbolun cilvesi işte, kader maalesef insanın yüzüne her zaman gülmüyor. o kadar pozisyondan, toptan biri bile girmedi. giray kaçar-egemen korkmaz-onur kıvrak etten duvar örmüş resmen pozisyonların çoğunda. trabzonsporlu taraftarlar 1996'nın rövanşını, bursasporlular da şampiyonluğunu bu üçlüye borçlu çok büyük ölçüde.

    biraz uzun oldu ama maç hakkındaki yorumlarım-notlarım bu şekilde.
  • 237
    (bkz: tarihte bugün)

    şaka gibi ama üzerinden 8 yıl geçmiş inanılmaz mücadele. maç öncesi şöyle bir entry girmişim: #387660. *

    galatasaray'ın herhangi bir maçı dışında en çok sevindiğim maç olabilir. maç sırasında fenerbahçeli anonsçunun bağırışları, spiker melih gümüşbıçak'ın mala bağlaması ve bir 16 mayıs 2010 bursaspor beşiktaş maçına bir bu maça bakıp olayı anlamaya çalışmam vsr. gibi neredeyse her şey hala sıcağı sıcağına aklımda.

    muhtemelen fenerbahçe'nin kaçırdığı goller, orta sınıf bir anadolu takımının 10 maçta kaçırdığı gol pozisyonundan fazla olabilir. hala nasıl 1-1 bittiğine anlam verebilmiş değilim.

    ekleme: maç öncesi fenerbahçeli taraftarının tahminleri: https://www.youtube.com/watch?v=PdIMAC8FXIU

    0:35'teki elemana dikkat! *
  • 217
    ağustos 2008- temmuz 2010 arası iş gereği alanya'da yaşamıştım. ev arkadaşım beşiktaşlıydı. her hafta sonu hem beşiktaş'ın hem galatasaray'ın maçlarını izlemek için dışarı çıktığımızdan bize pahalıya geliyordu. biz de 2009-2010 sezonu başında lig tv bağlatmıştık. her şey de muhteşem başlamıştı. 6'da 6 ile sezona girmiş, 5 . haftada da beşiktaş maçını mustafa sarp :( baros(2) golleriyle 3-0 kazanmış, ev arkadaşımı kızdırıyordum. son şampiyondu çünkü onlar. bu arada alanya'da beşiktaşlı o kadar az adam var ki, 2009'da şampiyonluk maçında 300 kişilik kafede 20 kişi falan vardık. aynı sezon sonuna doğru oynanan iddasız iki takımın(gs-fb) asy'deki maçında bile 300 kişilik cafede 400 kişi vardır. neyse efendim sonra sezon ilerlemeye devam etti ve kewell'lı, baros'lu, keita'lı, arda'lı, franco'lu :( o güzel takım 27. haftadaki 28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçından (u: selçuk şahin'in 30 metreden franco'yu avladığı maç :( ) sonra düşüşe geçti ve elindeki şampiyonluğu verdi.

    biz lig tv alınca tabii her hafta bizim evde toplanılıyor. işyerinden elemanlar, arkadaşın kuzen tayfası falan sağlam takılıyorduk. zaten o 2 yılda içtiğim içkiyi kalan yıllarımda içmemişimdir. derbilerde falan bilet kessen yeriydi :(

    dediğim gibi son haftalara girilirken biz evimizde fener'e kaybettik ama bursaspor'a 31.haftada 0-0 ile puan kaybettirince bir kere daha fenerbahçe'yi şampiyon yapmaya çok yardımcı olmuştuk. o hafta liderliğe yükselen fenerbahçe sonraki 2 haftada puan kaybetmedi ve 4 sene sonra bir kere daha son maça şampiyonluk için çıkmıştı.

    totem yapmak ile ilgili bir çok şey var bende. zaten ilgili başlıkta* da yazdım çoğunu ama maç izlememe totemim yoktu ki taa 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçına kadar...

    şampiyonluk son maça kalınca bizim evde organizasyonlar düzenlenmeye başladı tabii bir hafta önceden. fener'in şampiyonluğu kaybetmesi için her şeyi deneyeceğiz ekran başında. maçtan bir gün önce bile evde koltuk düzeni yapıyoruz. türkiye kupası'nda kısa süre önce fenerbahçe'yi kupa finali'nde yenen trabzonspor'dan kimse pek fazla bir şey beklemiyor hatta kupa trabzon'un, lig fener'in muhabbeti yapıyordu. ben ise 1996'yı iyi bilen biri olarak tam aksini düşünüyor fakat, bir kere daha son maça şampiyonluk için çıkacak olan fenerbahçe'nin maçı bir şekilde kazanacağını düşünüyordum. sonuçta kupayı kazanmış bir trabzon iddialı bir fenerbahçe'ye kadıköy'de 50.000 kişi önünde ne kadar dayanabilirdi ki...

    bu arada maç günü, şimdilerde eşim olan hanımefendi, kız arkadaşlarıyla şu an adını hatırlayamadığım bir musiki cemiyetinin* turnesinin alanya etabına gidecekti. (u: yalnız cümleye bak sanki cunmhurbaşkanlığı bisiklet turu :( ) (u: bu arada o yıllar içinde 2 defa cumhurbaşkanlığı bisiklet turunu takip eden, final etabı olan alanya'da finişte bisikletçilerin düşüşünü canlı izleyen bir adamım :()

    kız arkadaşım beni daha önce davet etmiş hatta davetiyeyi bile hazırlamış ama ben ve diğer kızların sevgilileri, maç olduğu için 5 kız konsere gidiyorlardı.

    maç günü herkes hazırken maça saatler kala bana bir şeyler oldu. iç ses: dedim ben bu anı daha önce yaşamıştım. yukarıda da söyledim. 2005-2006'sezonu'na gittim. ev arkadaşıma" ben maçı izlemeyeceğim" dedim. inanmadı tabii. dedim" harbi izlemeyeceğim". "ne yapacaksın" dedi. "bilmiyorum" dedim. aklıma hatunun gittiği konser geldi. yoksa sokaklarda kimse yokken maçtan haberdar olmadan nasıl geçer o 1.5-2 saat.

    aradım bizimkini, davetiye duruyormuş. dedim "geliyorum ben".o da inanmadı, kimse inanmıyor bana :( 5 kız bir de ben girdik salona. salonun yaş ortalaması 45 falan. o da bizim kızlar ve gelen başka kızlardan dolayı düşüyor. :(

    maça yakın saatteydi konser. neyse telefonda internet yok o zaman ama ben arkadaş mesaj atmasın diye telefonu da kapattım. dış dünyadan izole ettim kendimi. konser başladı gelen kızlardan bizimkinin yanında oturan fenerli, erkek arkadaşı da fenerli. maç başladı kız sürekli telefondan mesaj alıyor, eleman buna dk-skor bildiriyor. dk 15 gibi güiza golü atınca kız sevindirik oldu, attık dedi. ben sesimi çıkarmıyorum ama moralim bozuldu çünkü netice de hem şampiyon fener olacaktı hem de bursa takımı o sene çok sempatikti, onların kazanmasını istiyordum. neyse aradan bir süre geçti bir mesaj daha "yemişiz" dedi. sevindirik olan bendim bu sefer ama hesaplarıma göre daha 70 dk var. ilk yarı bitmiş diye bir mesaj geldi 1-1. kız sürekli mesajlaşıyor ama ben konserden dolayı sürekli soramıyorum. gözüm kızın çantasında ne zaman elini çantaya atıp telefona baksa, yüzüne bakıyorum ne tepki verecek diye. konserin arasında ben açmadım telefonu aramıyorum bizim çocukları. totemi bozmadım.

    konserin 2.yarısı da maçın 2.yarısı da başladı ben yine dk sayıyorum, gözüm kızın telefonda. zaman durdu, heyecandan öleceğim amk ne oluyor bitiyor bilmiyorum... kız bakıyor telefona ses yok arada soruyorum. benim bu hareketlerden bizimki de gıcık oldu :(

    konserin bitişi ile maçın bitişi aynı saatlere geliyordu. konser bitti ben kıza soruyorum "ne oldu maç?" diye. "haber yok" diyor.

    koşa koşa dışarı çıktım. birisi arabayı çekmiş radyodan sesler geliyor. forma falan da yok. ah vah sesler n'oluyor amk diyorum. bir tane cafe gördüm uzakta koşarak gittim, kadıköy'den canlı bağlantı var, millet stadın içine girmiş, görüyorum uzaktan "ibneler şampiyon olmuş" diyorum içimden. o ara telefonumu da açıyorum hemen çalıyor, ev arkadaşım arıyor. açıyorum ama gözüm hala ekranda, o ara tv.de ertuğrul sağlam'ı görüyorum, ağlıyor, aynı anda bizimki telefonda "bursa şampiyon olum" diye bağırıyor. ne diiyorsun falan diyemiyorum, idrak edemiyorum. sonra bursaspor şampiyon yazısını görüyorum.

    kız arkadaşımla vedalaşıp eve gidiyorum bir an önce her şeyi öğrenmem lazım... sevine sevine geliyorum eve... tayfa evde, çoğu galatasaraylı, evde timsah yürüyüşü yapıyoruz, bana anlatıyorlar her şeyi, burak yılmaz'ın golünü, kaçan golleri, onur kıvrak'ı, egemen ve giray'ı izliyorum. en keyiflisi de 2-2 muhabbetini öğrenmem oluyor. belki hiçbirini canlı izleyemiyorum ama totem bir kere daha tutuyor ve zerre pişmanlık hissetmiyorum. o gece maçın tekrarını, fenerbahçeli taraftarların timsah yürüyüşlerini falan izliyorum sabaha kadar zevkten zevke...

    en nihayetinde şampiyon biz olmasak da bu lanetlenmiş takımın ve taraftarının bu durumunu görmek kaçan şampiyonluğa rağmen oldukça mutlu ediyor.

    bu maç benim böyle kritik bir maçtaki 2. ve son totemim oldu. dediğim gibi totemlerim arasında maç izlememek yoktur. aksine izler, izlerken yaparım çoğunu...

    sadece hislerimi dinledim. mesela aynı his 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçında gelmedi. aksine iki elim kanda olsa mutlaka izlemem gerektiğini düşünüyordum bu maçı. en iyi totemlerimi, en konsantre şekilde yapmıştım o gün, şampiyonluğu kadıköy'de ilan etmek ve şükrü saraçoğlu stadyumu'nda şampiyonluk kupası kaldırmak gibi efsane işlerde payım olmalıydı. çok şükür oldu da... *

    bu da böyle bir anımdır. öyle yani... sıktıysam affola, yok iyi geldi bir daha ver diyorsanız, buyurun :(

    (bkz: 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı/#1194899)
  • 289
    en az 2010-2011 sezonu kadar şaibe ve soru işareti barındıran bir sezonun final maçı. fenerbahçeliler diyor ya "son bilmem kaç maçta gol bile yemeyen fenerbahçe, burak'ın tek golüyle şampiyonluğu kaybetti". sormak lazım onlara, fenerbahçe o kadar maçta nasıl gol yemedi acaba? 2-0 kazandıkları kadıköy'deki eskişehir maçı, ankara'da 3-0 kazandıkları ankaragücü deplasmanı. hatta yine deplasmanda 1-0 kazandıkları kasımpaşa maçı. nasıl kazanmışlar? aziz yıldırım veya şekip mosturoğlu uzun uzun anlatıp beni 2010-2011 sezonunda şike yapmadıklarına inandırabilirler de; 1 mayıs 2010 fenerbahçe eskişehirspor maçında şike yapmadıklarına asla inandıramazlar. yoktu aslında öyle bir maç çünkü maç dediğin olgunun oluşabilmesi için sahada iki takım olması lazım. o gün sahada iki takım yoktu. eskişehirspor sahada olmadığını ve oynamak istemediğini her şeyiyle belli etti o gün. 2010-2011 sezonuna dair mahkemede aziz yıldırım'a sorulan her maç temiz çıkabilir, bir şekilde ikna olurum buna ama 2009-2010 sezonunda kadıköy'deki eskişehir maçının temiz olduğuna mümkün değil ikna olamam.

    trabzonspor'un bu maçtan 1 hafta-10 gün önce fenerbahçe'yi yenerek türkiye kupasını almasından dolayı, trabzonspor'un en azından yönetim düzeyinde bu maçta fenerbahçe'ye çelme takma niyetiyle kadıköy'e gittiğini düşünmüyorum. trabzonspor taraftarları bu maçı 1996'nın intikamı olarak gördükleri için fener'e çelme takmayı çok istemişlerdir o ayrı. ama trabzonspor o gün yenilseydi, çok da kimse rahatsız olmazdı. trabzonspor takımında da o güne dair onur kıvrak hariç akılda kalan bir oyuncu performansı hatırlamıyorum. fenerbahçe kazansaydı bu maçı, ne değişirdi? 3 temmuz 2011 olmazdı da, 3 temmuz 2010 olurdu muhtemelen. çünkü dediğim gibi; birileri o veya bu sebepten ötürü 2010-2011 sezonundaki maçları ve maçlara dair telefon trafiğini mercek altına aldıysa, aynı birileri muhtemelen 2009-2010 sezonunu da takip etmiştir. fenerbahçe şampiyonluğu kaybettiği için, toplumsal bir infial yaratmamak adına konunun üstüne gidilmemiştir. ama tabii bu durum hakikati değiştirmez. 2009-2010 sezonunun son 7-8 haftası fenerbahçe adına en az 2010-2011 sezonunun ikinci yarısı kadar kirlidir. kimse sormadı bursaspor şampiyon olduğu için ama o sezona dair de fenerbahçe'ye sorulması gereken soru çok. şampiyonluğu kaybetmiş olmalarına rağmen, 2009-2010'a dair de vermeleri gereken bir hesap vardı aslında.
  • 308
    fenerbahçeli olup şu günü yaşasaydım herhalde bir 5 sene kendime gelemezdim.

    ben 21'in travmasını yeni yeni atlatıyorum. bunlar 2006, 2010, 2012 falan yaşadı. peşine hemen hiçbir şey yokmuş gibi reset atıp sonraki sezona geçiyorlar ama cidden çok enteresan bir psikoloji :p

    2-2 olayı ve şampiyonluk kutlamak için sahaya giren fenerliler ise dünya futbol tarihinin en komik ve en dramatik anlarından biridir.
  • 41
    onu bunu bilmem de, eğer fenerbahçe şampiyon olamazsa, büyük eğlence var demektir. herkes şampiyon olmuş gibi geziyor, yok bayrak satmalar falan. ya olamazsa? ne olacak o bayraklar? güzel olacak güzel.

    aham da bazıları toplanmış bile
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...964589_2353075_n.jpg
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...964569_7248816_n.jpg

    trabzon galibiyeti sonrası* yüzlerini merak ediyorum.

    edit: bayrakçıları bilemem ama kutlamalara yazık olmadı, yaptılar yine.*
  • 218
    türk futbol tarihine en sağlam taşak malzemesi veren maçtır efendim. çok ciddi başlıyorum anlatmaya, ama ayarı biraz kaçıracağım sonlara doğru, baştan anlaşalım.

    şimdi şöyle ki, şu maçın oynandığı sezona dair olan beklentilerim ve gerçekleşen olayları itibari ile hayatım boyunca şahsımı en çok üzen sezon olmuştur. inanın, bir sezon sonrası, yani 2010-2011 sezonundaki galatasaray`’a bile bu kadar kızmadım, üzülmedim, kırılmadım, acımadım. çünkü bu sezonun beklentileri, yapılan yatırımlar, sezon başındaki atmosfer ile sezon sonunda gördüğümüz tablo çok zıttı. 2011 yılındaki tablo belki de daha iç karartıcı, belki de daha fazla umutsuzluğa sürükleyen bir şekildeydi, fakat en azından o sezona bir sene öncesi gibi büyük umutlarla girmemiştik. zaten açık olayım, ben o sezon ilk haftadan itibaren şampiyon olunacağına inanmıyordum. ulan mehmet batdal’larla, serdar özkan’larla, ali turan’larla, robinson zapata’larla şampiyon mu olunur allasen? nitekim patatese döndürdüler bizi. ha tabi ki bu kadar da büyük bir yıkım beklemiyordum, en azından ilk 3’ü, 4’ü zorlarız diye tahmin ediyordum.
    her neyse konuyu saptırmadan şu maçla alakalı o gün yaşadıklarımı yazmak istiyorum.
    aslen bursalıyım. 2010 yılının yaz aylarına kadar da bursa’da ikamet ettim. bu maçta ve bu sezonda şampiyon bursaspor’un yaşadığı her şeyi, inciği cinciği biliyorum. belki şu an hatırlayamadığım anekdotlar olmuş olabilir, fakat inanın hem ilk kez yaşanılan şampiyonluk yürüşü, hem de bir kentin tarihe tanıklık etmesinden dolayı benim için de ayrı bir sezondur.
    fenerbahçe, christoph daum ile ikinci kez yola çıktığı bu sezonda yine şaibeli maçlarla yürüyordu. fabio bilica’nın malum çukur kazma muhabbeti, aziz yıldırım’ın meşhur soyunma odası basmaları falan yine tam gaz devamdı yani. hatırlayabildiğim kadarıyla boz renkli şahsiyet* uzun bir süre gol yememesiyle gündeme geliyordu. nihayetinde adam bu maçta bir gol yedi, pir yedi. adamlar şampiyonluktan oldular amk. *
    her iki maçı da nedenini hatırlayamadığım bir nedenden dolayı izleyememiştim. ki zaten şampiyonluk maçında statta bilet bulabilmek, karaborsadan bile imkânsızdı. kapalı kale arkası, teksas’ın olduğu yerlerde bile 1-2 bin tl’yi geçen fiyatlar vardı. televizyondan da izleyemedik haliyle, kulaklıklar kulakta, ellerde telefon ve maçkolik açık, birinden kaçırdığımız bir detay olursa diğerinden takip edelim diye.
    fenerbahçe maça hızlı başladı. emrah kılıklı, atanamayan okçu daniel güiza ile 1-0 öne de geçtiler. diğer tarafta oynanan maçta bursaspor takımı ve taraftarları haliyle biraz çaptan düştüler. sonuçta bu maç kendilerinden daha çok rakibin puan kaybına bağlıydı. fakat çok geçmeden, yanlış hatırlamıyorsam on dakika içinde bizim kral enteresan bir vuruş** ile beraberliği getirdi. işte ondan sonra bizleri bu tarihten yaklaşık 4 sene önce yaşadığı bir başka ölüm bekleyişi olan 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçındaki gibi bir bekleyiş bekliyordu. tabi durum bu kez çok daha farklı. bir kere fenerbahçe kendi saha ve seyircisi önünde oynuyor, rakibi de sezonu tek hedefi olan türkiye kupası zaferi ile noktalayan, bir bakıma amaçsız trabzonspor olunca işler daha da ketum bir hale bürünüyordu bizler ve bursaspor adına. zaten internette gördüğüm bir videoda dönemin başkanı sadri şener’e sorulan bu maçla ilgili bir soruya ‘ne yapacağız, yeniliriz herhalde’ gibilerinden bir cevap da veriyordu. hatta o dönem sizler de hatırlarsınız, ‘fener kupa için trabzon’a yatacak, son maç da trabzon şampiyonluğu verecek’ gibilerinden şeyler çıkıyordu piyasaya. aslında oynanan oyuna bakarsak da trabzonspor’da tek bir kişi haricinde diğerleri de ‘bitse de gitsek’ havasındalardı.
    bursaspor ilk yarı bitmeden 2 farklı üstünlüğü ele geçirince tabi bütün statta kulaklar kadıköy şükrü saraçoğlu stadı’na çevriliyordu haliyle. ben de maçı dinlemeye çalışıyorum, fakat spiker 30 saniyede bir ‘fenerbahçeli alex/deivid/andre dos santos/güiza/semih vurdu, onur kurtardı’ diye ezberlenmiş replikleri söylüyordu. tabi tahmin etmek pek zor değildi fenerbahçe baskısını. ancak sahada sonradan özetlerde de izlediğimiz kadarı ile gördük ki, fenerbahçe onur’u kaleye geçirmiş, bütün futbolcuları sırayla şut çekiyorlar adama. yazıktır günahtır! yalnız o garibim de bana mısın demedi, bütün kadıköy’e illallah dedirtti.
    buraları fazla uzatmadan geçmek istiyorum, esas vurgulamak istediğim yere geleyim bir an evvel. evet her iki tarafta da maç bitti. fenerbahçe ikinci golü bulmak için kadar adeta kıçı patlamasına rağmen uğraştı fakat onur’u geçemedi işte. bursaspor da her ne kadar istanbul’dakilerin iki tane yedi demesine rağmen son dakikalarda sadece bir gol yiyerek 2-1 kazanmayı bilmişti.*
    istanbul’da 1-1, bursa’da 2-1’lik skorlar. fakat anlaşılamayan bir şekilde televizyondan fenerbahçe taraftarlarının şampiyonluğu kutladığı görüntülere rastlıyorum. başta sazanlıkları aklıma gelmedi tabi, çünkü o kadar sinir stres ve şaşkınlık var ki, yani sezon iptal oldu, yazın dünya kupası yerine bir kez daha oynanacak deseler inanın he diyeceğiz. ulan kaçırdığım bir şey mi oldu, fenerbahçe golü attı da bizim mi haberimiz yok, veya bursaspor’un maçında kural ihlali falan mı gerçekleşti? nedir amına koyayım ne oldu da her iki taraf da şampiyonluğu kutluyorlar? bir ara aklıma da ‘ulan fenerbahçe şike falan yaptı da bu maçı kazandılar mı?’ falan gibi şeyler geldi? saçmaladığımı düşündüm bir an da sonra tabi gerçek ortaya çıktı. (u: ha tabi malum 3 temmuz muhabbeti de bu sezondan sonra oldu ya pek de haksız sayılmam)*
    şimdi ben bursa’dayım, insanlar sokaklara dökülmüş durumda. şampiyonluk kutlamaları başlamış, takım sahada, seyirci şampiyonlarını alkışlıyor. ee burada bir anormallik yok ki, bursaspor maçını kazanmış, rakibi puan kaybetmiş, haliyle şampiyon olmuşlar. peki, istanbul’da neler döndü de bu arkadaşlar sahaya inip timsah yürüyüşüyle akılları sıra bursaspor’u trollüyorlar?
    nedenini biraz geç de olsa anladım. ulan aklsjdlajdajdlasdjakldajk yine aklıma geldi de güldüm amına koyayım. * bunların gerizekalı anonsçusu ‘ iki iki, iki iki!’ diye bütün stadı kafalıyor. hadi kardeşim, tamam bu herif dengesiz, senin elinde telefonun, kulağında kulaklığın yok mu? niye 50 bin küsür insan aynı anda şampiyon olduklarınızanneder? tamam, futbolcular maçta bu şansa sahip değiller, sonuçta oradaki tepkiye göre hareket edebilirler de, senin aklın var fikrin var, elinde imkânların var. aç bari evinde diğer maçı bekleyen eşine çoluğuna çocuğuna sor ulan! hadi bunlar bir derece, fb tv’deki dallamaya ne diyeceksin;
    --caps lock on—
    bu arada bursa’dan gol haberi mi var? 2-2 mi? 2-2 mi? bursa’dan gol haberi var koray sanirim? doğru mu? doğru mu? değil mi? 2-1 mi hala? inanamiyorum böyle maç görmedim ben!
    --caps lock off--

    ulan statta kim var kim yok sahaya daldı adamlar. biri vederson’u omuzuna alır, ötekisi arkadaşlarıyla 15-20 kişi timsah yürüyüşü yapar, diğeri şampiyon fenerbahçe diye anons yapar. ulan herhalde devre arasında bunlar toplu koko çekmişler, bu neyin izahıdır? mantıklı hiçbir açıklama yoook! yok ulan yok, bi de şampiyon olamadıklarını da anlamayınca stadı da yakmışlar ya laskşkadşlskdlalkş.
    not: ‘arkadaşlar maç esnasında bursa’daydım, inanın ikinci gol gelmedi, bana güvenebilirsiniz’ diye bir sürü fenerliyi kafaladım.
  • 303
    şu maçın ilk 15 dakikasını izlerken geçirdiğim bayginligi izah edemem. inanılmaz bir baskı, eşi benzeri olmayan. insafsizlar ne biçim bastırmış. maçın belli bir anında ünal karaman ile şenol güneş ekrana geliyor mesela, çaresizce birbirleriyle konuşuyorlar fener durmuyor falan. en sonunda atıyorlar golü. kafasizlar, yuklenmeleri gerekirken rolantiye aliyorlar maçı. ts tam bir şans golü atiyor burak orta acacakken gol atıyor. volkan, bu maçtan önceki son 6 hafta gol yememiş. 6 hafta sonra yediği ilk gol ise sampiyonluktan etti. maçın sonrasini konuşmaya gerek yok, onur kivrak aldı şampiyonluğu fenerin elinden. sadece maçın hakemi hakkında üç beş kelam edeyim, ulan bu kadar göstere göstere fener'den yana saf tutulur mu? fener lehine çıkan kararların hepsi komedi. hakem, futbolcular, yönetim boyna yüklenmiş 90 dakika, onur yine de izin vermemiş. helal olsun vallahi, tarihi bir travma yaşattı bu şikecilere.
  • 11
    bir panaltı noktası kazılma hadisesinin daha yaşanmasını çok istediğim maçtır. düşünseniz ya, maç golsüz devam ederken fenerbahçe penaltı kazanıyor. trabzonspor'dan egemen gidiyor ve penaltı noktasını kazdıkça kazıyor. nasıl olsa en fazla sarı kart görür. daha fazlası da yok. pfdk'ya bile sevk edilmeyecek! çünkü emsali var. ve o kazılan penaltı noktasından alex penaltıyı kaçırıyor. şampiyonluk kupası bursa'ya gidiyor. bir düşünün çirkefler, kalleşler, ikiyüzlüler kendilerine yapılmasını istemediklerini başkalarına yapan ahlak ve etik yoksunu ezikler neler yaparlar bu maçın sonunda!
App Store'dan indirin Google Play'den alın