• 1202
    2021 yılında öyle pespaye bir hal almıştır ki keyif almak için, tuttuğu takıma destek vermek için ekranlardan bu sporu izleyen insanlara bıkkınlık, bezginlik getirmiştir.
    neredeyse her hafta ya hakem gündem olmuştur, ya federasyon, ya yayıncı kuruluş ya da merkez hakem kurulu başkanı. bazı takımların içinde bulunan vandal yöneticiler mutlaka bir kişiye saldırıp, saldıracak insan bulamadığı zaman birbirine salladı bu süre zarfında.
    bu işin böyle bok olacağı en başından belliydi zaten. dünyada hangi federasyon başkanı, yönettiği bir ligde bulunan bir takıma ait borsa hisselerinin büyük bir kısmına sahiptir? var mı başka bir emsali bunun?
    tüm başkanlar sürekli bu hissesi bol arkadaşa taraftarın gazıyla sallıyorlar (buna mustafa cengiz de dahil) sonra bu federasyon başkanının ibrası için oy kullanıp tekrar seçiyorlar. kapalı kapılar ardında kim bilir neler dönüyor düşünmek bile istemiyorum.
    türk spor medyası‘ndan bahsetmiyorum bile. devlet kanallarında ve devletin desteklediği kanalda, twitter vb. platformlarda iki üç troll hesabın gazına gelen amigoluk yapan kültürsüz, saygıdan bir haber, subjektif kiralık kalemler türk futbolu‘nun bu hale gelmesine sebep olan ana aktörlerdir. tabi bu insanların arasında ılgaz çınar beyefendi gibi işini ahlakla yapan birikimli insanlar var onları tenzih ediyorum.
    tüm bu kaosu oluşturduktan sonra herhangi bir başarı elde edemeyince kendince lobi oluşturup yok dedem kupasını vermediniz yok nenem kupasını vermediniz ya salın artık şu insanları yeter artık. iki gramlık zevkimiz var anasını s*ktiniz, oyuncağa çevirdiniz. futbol insanlar birleştiren bir olguydu öyle diyorlardı. ne birleştirmesi milleti birbirine düşman ettiniz. herkes birbirini vatan hainliğiyle, terörist olmakla suçlar oldu.
    bu zevki insanların içinde yok etmeye çalışan kim varsa allah cezasını versin, yaptıkları lobilerde boğulsun inşallah.
  • 1204
    https://www.goal.com/...34pjrf814908tvmshio8

    süper lig avrupa'nın en çok para harcayan altıncı ligi. futbolla alakalı nüfus olarak belki ilk sıradayız. maçların seyirci sayısınından bahsetmiyorum. futbola kafa yoran ve zaman harcayan insan olarak büyük ihtimal açık ara öndeyiz. zaten avurpa da bunu anladı ve alakalı alakasız her sosyal medya paylaşımında, sanal türk insanını çıkarları doğrultusunda kullanıyor. peki ey güzel insanım, başarı olarak neredeyiz? evet söylüyorum 13. sıradayız. bu ne demek biliyor musun, dağ fare doğurdu demek, bu kalıbımızın adamı değiliz demek, bu ülke parayı çöpe atıyor demek. çünkü türk futbolu'nun gerçek idaresi türk kamuoyu. ve bu türk insanı aziz nesin dediği ölçüde aptal, kabul edin artık. bakın arkadaşlar hastalık kabul edilmeyip teşhis etmezsek, şifası da bulunmaz.

    türk dil kurumu'na göre aptal'ın anlamı, ''zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu'' demektir. yahu ben bugün aziz nesin gibi türk toplumu aptal desem hakaretten yargılanacağım. ama bir gün teknoloji ilerler ve beyni ölçecek aletler ortaya çıkar ve o gün aptallık bilimsel olarak da kanıtlanırsa, ben o gün ileri görüşlü mü olacağım. çünkü türk futbolu'nun kötü olma sebebi onu eleştirebilecek, analiz edebilecek bir kamuoyu zekası yok. aynı zeka siyaseti tayin ediyor, tüm doğayı katledip betonarme bina yapıyor, mültecilerin yaşamasına imkan vermek yerine fare gibi çoğalmasına müsaade ediyor, vasıflı insanların yurt dışına taşınmasını normal karşılıyor. artık her anormal şey normal karşılanıyor. çünkü kamuoyu vicdanı kalmadı.

    bakın arkadaşlar mustafa kemal atatürk 1933'te ''türk milleti zekidir, türk milleti çalışkandır'' dediğinde çok büyük ihtimal haklıydı. ama 2021 yılı şartları için aziz nesin daha haklı. çünkü bugün istisnalar hariç türk milleti aptal ve tembeldir. şuanda sadece tarihi mirasını ve coğrafi şansını tüketerek hazırdan yiyiyor. bunu ne kadar erken kabul edersek o kadar iyi olur bizim için. karar sizin.
  • 1205
    her geçen gün daha da çamura batmaktadır.

    her gün kaos, her gün kavga, her gün iftira, her gün başka bir şey...

    özellikle son yıllarda malum takımın yaptıklarından sonra siyasetten bile daha ayrıştırıcı bir yer haline geldi. artık kimsenin kimseye tahammülü kalmadı. allah korusun yarın öbür gün iç savaşa bile götürecek kararlar, konuşmalar yapılıyor.

    bu noktada türk futbolu keşke olmasaydı diyorum. avrupa'da başarı yok, ligde başarıya endeksi profesyonel takımlar yok, siyasiler dibine kadar futbola girmiş, yorumcu diye takılan insanların bir gram beyni yok, şike almış başını gidiyor, kaybeden takım fetö imasında bulunuyor, hakemler kötü, teknik direktörler dayanmıyor, takım başkanları silahla hakem vurmak istiyor vs...

    keşke olmasaydı da, en azından ülke gündemimizi takip ederdik. bu futbol ona da izin vermiyor çünkü, futbolu kalkan olarak kullanan bir kitle var. harbiden türk futbolu neden var?
  • 1206
    türk futbolu yanlış yönetiliyor. bu yanlışlıkları maddeler halinde saymak gerek. çünkü aksi halde alışılmış rutinlerden çıkıp başarıyı yakalamak mümkün değil.

    1-öncelikle federasyona da mhk’ya da tahkim’e de adaleti getirmek şart. adil bir yönetim başarılı olmanın giriş kapısıdır. adaletsiz bir lig, takımların şevk, heyecen ve motivasyonunu yok eder ve başarı gelmez. bizde olan siyasetin dizayn edip atadığı bir başkan ve kurullar. bunlardan adalet beklemek hayal olduğu gibi isteseler de adil olamazlar. çünkü siyasetçinin iki dudağı arasına sıkışmış başkan da kurul üyeleri de vicdanlarının sesini dinleyemez. bu dertten kurtulmanın yolu, gerçekten vicdanlarıyla karar verecek bir yönetim ve kurullar oluşturmak.

    2-kulüpler arasında bir sorun çıktığında araya girip uzlaştırma sağlanıyor. bu da yanlış. uzlaşma ancak maddi konularda olur. bunun dışında kim haklıysa o’nun hakkı teslim edilmeli. böylece haksızlık yapanların cezalandırıldığını gören diğer kulüp ve kulüp yöneticileri ayaklarını denk alacaklar ve daha adil bir lig oluşacak.

    3-harcama limitleri çok ciddi bir şekilde belirlenip denetlenecek. böylece kulüpler hazır transfer yerine çaresiz altyapıya yönelecekler ve bu da daha kaliteli genç futbolcuların yetişmesine olanak sağlayacak. daha geçen yıl çıkarılan harcama limitleri kuralını hangi kulübün çiğneyip geçtiğini herkes biliyor? işte adaletle bu kulüp cezalandırılabilseydi bundan sonra hiçbir kulüp böyle bir şeye cesaret edemezdi. peki şimdi ne oldu? önüne gelen kulüp hile ile limitleri aşacak ama hiç kimse laf edemeyecek. işte buna azgınlık denir.

    4-kulüpler birliği nezdinde kurulacak bir etik kurulu ile, sahtekarlık yapıp yere yatan, zamandan çalıp futbolseverlerin sinirlerini bozan, hakkını gaspeden, hakemi aldatıp yanlış karar vermesine neden olan futbolcular ile futbolcularını bu yola teşvik eden sahtekar teknik direktörlere ceza verilmelidir. (ingiltere’de var şu anda)

    5-kulüp yöneticilerinin maç sonu açıklamaları yasaklanmalı. açıklamanın maçtan 24 saat sonra ve sadece yazılı olarak yapılmasına izin verilmeli. bu yasağı ihlal eden yöneticilerin takımlarına para cezası ve puan silmeye varan cezalar verilmeli. böylece ortamı geren açıklamaların önüne geçilmeli.

    6-spor yazarı ve yorumcularının nefret barındıran yazıları ve sözleri için kendilerine açılacak tazminat davalarından gazete ve tvler de sorumlu olmalı. ancak gazete ve tvlere o yazar ya da yorumcuyla sözleşmesini feshetme süresi tanınmalı. (15 gün olabilir) böylece nefret kusan konuşmalara gazete ve tvlerde yer verilemeyecek ve gerginlik katsayısı düşecektir. ceza alan yazar ya da yorumcuya tekrar iş veren gazete ve tvlere ise bu imkan tanınmamalı.

    7-futbolculara, teknik direktörlere, kulüp ve kulüp yöneticilerine küfür halinde; küfrü yapan kesin tespit edilmişse en az bir ay hapis cezası verilmeli, maddi ve manevi tazminat hakkı da saklı tutulmalı. tribünlerden topluca küfürlerde ise o kulübe bir, iki ya da daha fazla puan silme cezası verilmeli. para cezası ile o küfürleri engelleyemezsiniz. ya da para cezası verecekseniz asgari bir milyon dolardan başlatacaksınız ki kulüp yöneticileri ve amigoların tekrara cesareti olmasın.

    8-hakemlerin notunu dijital ortamda yine hakemler vermeli. düşük puan alan hakemlerin cezası altı aydan başlamak üzere düdük çalamamak olmalı.

    bu yanlışlıklardan kurtulur ve kulüpleri birbirini denetler duruma sokarsak, türk futbolu aşama kaydeder ve gelişir. aksi taktirde ahbap-çavuş ilişkileriyle bir adım bile atamayız. ya yerimizde çakılır kalır ya da geri gideriz. tıpkı şampiyon olan kulüplerimizin 2022/23 sezonunda şampiyonlar ligine direkt katılamaması gibi.
  • 1207
    türk futbolunu kirletenleri sıralamak gerekirse aşağıdaki gibi bir liste yapmak mümkündür.

    1-türk spor basını. istisnalar var ama bir numaralı sorumlu spor basınıdır. çinkü her türlü pisliğin, şikenin, sahtekarlığın üzerini kapatmak için canhıraş uğraşan yazar ve yorumcularla dolduruyorlar ekranlarını. daha düne kadar trabzonspor’un 2010/2011 şampiyonluğunun şike ile, 2019/2020 sezonu şampiyonluğunun da hakemlerce çalındığını bas-bas bağıran zeki uzundurukan bugün çıkmış beşiktaş ve alanyaspor’u savunuyor. ikiyüzlülüğün bu kadarına pes.

    2-kanun kural tanımayan kulüpler ve kulüp yöneticileri. özellikle fenerbahçe ve beşiktaş’ı başrollerde sayabilirim. ancak fenerbahçe tek başına tüm diğer kulüplerin toplamı kadar kanunları ve kuralları delip geçmiştir. basına intikal eden ve yalanlanamayan hakem ve oyuncu satın aldıklarına ilişkin beyanları bir kenara bırakıyorum, 2010/2011 sezonuna ilişkin uefa, cas ve tahkim kurulu onaylı şike olayları ve daha son iki sezondaki limit kuralını kevgire çevirmeleri hiçbir zaman unutulmayacak. yıllık 18 m euro kazanan mesut özil’i ilk altı ayı sıfır ücretle olmak üzere yıllık üç m euro’ya oynatıyorlarmış. buna karşılık fatih terim’in sembolik 1.905 liralık yarım devre ücretini mazeret olarak gösteriyorlar. sanki fatih terim’in ücreti belirlenirken harcama limiti varmış gibi insan aklı ile oynuyorlar. o ücret sadece yarım dönem ertelenmiş ve ikinci yıldaki ücretine eklenmişti o kadar. o da uefa’nın ffp kuralları nedeniyle böyle yapılmıştı. yani hile değil erteleme vardı. (gerçi ben bu sembolik ücretten de rahatsız olmuştum. çünkü fenerbahçe yönetiminin bunu istismar edeceğini tahmin ediyordum ve ettiler de)

    3-tff ve mhk. tff, kanunları ihlal edenleri bırak, ırzına geçen yönetici ve kulüpler hakkında bile hiçbir zaman ciddi bir işlem yapmamıştır. mafyanın merkezi italya’da bile şike yapan kulüpler küme düşürülmesine rağmen tff bıraktım küme düşürmeyi bir puan bile silmemiştir. her türlü pisliği halının altına süpürerek bu günlere geldiler. şimdi pis kokudan türkiye’nin burnu düşüyor. önüne gelen şike yapıyor, maç satıyor, hiç tınmıyor. mhk ise hakemler vasıtasıyla ligin ırzına geçiyor. %100 kırmızı kartı vermeyen, milletin gözü önünde rakibe iki haksız kırmızı kart çıkaran hakem bahattin şimşek’i hiçbir şey olmamış gibi sahaya sürüyor.

    4-sahtekar teknik direktörler ve futbolcular. teknik direktörler, daha maçın başında futbolcularının yerde yatıp oyunu soğutması için taktik veriyorlar. maçın akışını kesmek için sahtekarca yerde yatıyor futbolcular. kenardan oyuncusuna “yat, yat yere yat” diye bağıran ahlaksız tdler gördük. futbolcular hiçbir müdahale olmadığı halde gebermiş gibi bağırıp kendilerini yere atıyorlar ve haksız kartların çıkmasına neden oluyorlar. rakiplerinin oyun hızını kesmek ve oyunu soğutmak için sahtekarca yüzlerini tutup yere yatıyorlar vs. hele zaman çalan kaleciler insanları çileden çıkarıyor.

    5-siyasi otorite ve kurullar. siyasi otorite kanunların uygulanması ve herkese hakettiği cezanın verilmesi için denetim yapmıyor. pandemi yasaklarını çiğneyip stada 2.500 holiganı alan kulüp için en ufak bir yaptırımda bulunmuyor. tahkim ve pfdk gibi kurullar ise herkese ayrı kurallar uyguluyor. konu fatih terim ise en ağır cezaları verirken, rakip futbolcunun boğazını sıkan, ana-avrat küfreden, sahaya girip hakemin üzerine adam iten, saha kenarında her karara itiraz edip hakem tehdit eden tdleri ise sevk bile etmiyor. silahım olsa hakemi vururdum diyen mafya bozuntularına ceza vermiyor.

    6-taraftarların fanatikleir ve amigolar.

    işte tüm bunlardır türk futbolunun katilleri. çünkü bunların oluşturduğu kaos ortamında futbolcular ve kulüpler futbola odaklanamıyor, kendilerini geliştiremiyorlar. tdler bilgi ve becerilerini geliştirmek yerine akrep kazanında debelenip duruyor.

    allah, türk futbolunu kirletenlerin aklını artırsın. artırsın ki yaptıkları hataların farkına varıp da kendilerini düzeltsinler. başka çıkar yolu yok bunun.
  • 1208
    çok fazla aktörün olduğu, baştan sona kurgulanan, ülkemizin yeni rant kapısı.

    siyasete yakın takımların en üst ligimizde bolca temsil edildiği ve sonu ilk günden yazılan bir ortama dönüştü ne yazık ki.

    ülkede ben de dahil, en büyük zevki, hobisi ne derseniz işte aktivitesi futbol olan milyonlar var.

    bir bıraksanız da gerçekten mücadele görsek keşke.

    20-21 sezonunda da, beşiktaş evet iyi top oynadı, hatta baştan sona istikrarlı şekilde en iyi oynayan takım olduğunu düşünüyorum.

    öte yandan, takımın bel kemiği sağ bek, haftalarca sert futboluna rağmen sarı kart görmüyor. kısıtlı kadrosu cezalarda korunuyor ve 39 hafta neredeyse aynı kadroyla oynayabiliyorlar.

    galatasaray, aynı sezon, taraftarı tarafından yerin dibine sokuluyor, hocasının yönetiminin istifası isteniyor, futbolculara çöp muamelesi yapılıyor.

    aynı galatasaray, standartlar düzgün uygulansa idi, sezon içerisinde daha az 10 kişi mücadele edecek, daha fazla penaltı kullanacak, daha az penaltı golü yiyecek, daha fazla 10kişilik rakiple oynayacak ve neredeyse tüm maçlarına, başında hocadı varken çıkabilecekti.

    yani adil bir ligde, belki beşiktaş yine iyi oyunla şampiyonluğa çok yakın olacaktı.

    ama işte insanları kudurtan bu adaletsiz ortam. hakkımızla yenildiğimizi bilsek rakibi tebrik edecekken, rakiplerimiz gözümüzde nefret unsuru haline geliyor.

    ülkede sinir stres, kutuplaşma çok azmış gibi, futboldan da kaşıyın milleti.
  • 1211
    30 yaşını aşmış bir kişi olarak büyüklerime de ahkam kesmeden bir kaç şey söylemek istiyorum. galatasaray'ın en top zamanlarına geldi çocukluğum. gözyaşı döktüğüm de oldu sevinçten uyuyamadığım da vs. vs. ... babam bana hep derdi o zamanlar büyüyünce bunların hiç biri kalmayacak o zaman daha başka olacak bakışın derdi. hiç karışmadı da yapma etme vs. diye.

    şimdi orta yaşlara yaklaşmış biri olarak çok başka şeyler görüyorum çok başka şeyler düşünüyorum. gerçekten babamın dediği noktaya hızla ilerliyorum. ülkede futbol denen düzen futboldan başka bir şeye benziyor. kendi takımında bile bir taraf olmaya zorlanıyorsun yeri geldiğinde. düzeni eleştirenler düzenin düzelmesine yönelik bir şey yapmayı bırak düzenin düzmesine hizmet ediyorlar. futboldaki tüm aktörler değişik ve karmaşık bir ilişkiler yumağı içinde çözmek imkansız. futbol, spor kimliğini çoktan kaybetmiş. futbol aktörlerinin futboldan kazandığı paralar ya da elde ettiği faydalar tezahür edilemez boyuta ulaşmış. hatta ve hatta futbolun futbol dışı aktörleri iç aktörlerinden daha fazla. genç arkadaşlara bir abi tavsiyesi vermek istiyorum. kendinizi fazla kaptırmayın keyif kısmını alarak kendinizden fedakarlık etmeden devam edin. belki ilerde siz de benim bulunduğum noktaya yaklaşırsınız. ya da bilmiyorum ben mi yanlıştayım şu anda.

    türk futbolu hakkında bir yorum yapmak gerekirse; her anlamda kalitesini ve amatör ruhunu kaybetmiş futbol sporu dışında öncelikleri olan bir oluşum.
  • 1214
    türk futbolu diyebileceğimiz bir sistem var mı? kesinlikle yok. ne var? sokak topu var. evet bizim oynadığımız futbol değil sokak topu. bunun da ana nedeni genetiğimiz.

    türk toplumu geçirdiği belki 20 bin yıllık evrim sonucu (bin yıllardır anadolu’da yaşayan karışmış toplulukların total evriminden bahsediyorum) bilgi yerine pratiği önceleyen bir toplum olmuş. bilgi sahibi olup, planlı uygulama yerine görüp hemen pratiğe aktaran bir zihin yapısı ön plana çıkmış. bu zihin yapısı, üretimden pazarlamaya, sosyal hayattan kültürel hayata, hatta hukuk dünyamıza kadar belirleyici unsur olmuş.

    sanayide ürettiğimiz ürünlere bakın. tamamına yakını batıdan aparma ürünler ve kendimize ait keşif ya da icat sayısı neredeyse sıfır. yani montaj, ana sanayimiz olmuş. sosyal hayatın bütün varyantları batıdan mülhem. partiler, sendikalar, dernekler, sivil toplum kuruluşları, kulüpler vesaire. eğitim dünyası da öyle. lise ve üniversitelerimizin ismi dahil tamamı batıdan. kanunlarımız ve hukuk sistemimiz de aynı. fransa, isviçre, almanya ve italya’dan tercüme. doğal olarak sporumuz da öyle. hemen bütün spor dalları batıdan transfer. güreş ve okçuluk belki istisnadır ama onların kurallarını bile batılılar koymuş. (sadece yağlı güreşimiz bize özgü)

    zihin yapımızın yani genetiğimizin bir sonucu olarak futbolda da debelenip duruyoruz. ara ara saman alevi misali başarılara sarılıp birbirimizi gıcık etme yarışına giriyoruz. haliyle sonuç da gıcık bir futboldan başka bir şey olmuyor.

    artık bu zihin yapımızı değiştirmeliyiz. bilgi edinmeye, plan yapıp uygulamaya geçen sabırlı bir yolu tercih etmeliyiz. sporda, sosyal hayatta ve ekonomik hayat dahil tüm alanlarda bilgiye dayalı planlı uygulamalara ağırlık vermek zorundayız.

    gelelim futbolumuz ile ilgili zihin yapımıza. futbol asla ferdi, kişisel ya da tek başına oynanan bir oyun değildir. futbol çok söylendiği halde bir türlü uygulayamadığımız bir takım oyunudur. takım oyunu demek, sahadaki tüm takımın birlikte düşünüp, birlikte uyguladığı oyun demektir. birlikte düşünüp, birlikte uygulamak en zor olanıdır. çünkü bizim genetiğimiz tek adam genetiğidir. peygamberlik, padişahlık, kahramanlık hep tek adamda toplanır. toplumu kurtaracak da onlardır. mehdi ya da mesih gelecek insanlığı kurtaracak diye bekleyenlerimizin çok olması tesadüf değildir. işte bu tek adam genetiği futbolumuza da yansıyor ve futbolcularımız takım oyununa bir türlü uyum sağlayamıyor. topu alan maçı kurtarmaya kalkıyor. gücü yetmeyince de pes ediyor.

    takım oyunu topu paylaşmayı/paslaşmayı bilmek demektir. tüm oyuncular topu aralarında hızlı bir şekilde paylaşmayı öğrenmeliler. halbuki bizde tıpkı sokakta oynanan top gibi (biraz gelişmişi olan top) herkes topun kendisine atılmasını bekliyor, alınca da top benim ben oynarım mottosu gereği bir-iki çalım bir-iki varyete yapmadan ayağından çıkarmıyor. sneijder ne güzel anlatmıştı türk futbolunu. hani demişti ya “topu alan türk futbolcular üç defa dokunmadan topu ayaklarından çıkar(a)mıyorlar” işte tam o misal. sadece bu da değil. top rakipteyken de herkes diğerlerinden bekliyor ki topu kapıp bana atsın. yani kendisi savunma yapma ve topu geri kazanma konusunda tamamen isteksiz. tabi böyle olunca da sonuç hep hüsran oluyor.

    işte bu nedenle futbolun gelişmesi için, alt yapılarda öncelikle gençlerin zihinleri yeniden kodlanmalı. sokak futbolunun kodları silinip modern futbolun kodları yüklenmeli. buna da baştan başlanmalı.

    futbol bir gösteridir ama takım halinde bir gösteridir. takımdan birinin bile aksaması bütün oyunu, bütün gösteriyi berbat eder. bu nedenle tüm takım birlikte, uyum içinde ve paylaşarak/paslaşarak oynamak zorunda. bu gerçek çocukların beynine ısrarla ve derinliğine işlenmeli. işlenmeli ki futbolda paslaşmanın önemini, topu ayağında fazla tutmanın sakıncalarını öğrensin ve genetiğine işlesin.

    futbolun temeli “hızlı tek pastır.” dememizin nedeni budur. hızlı tek pasın üzerine boş alan yaratma, pas opsiyonu oluşturma, rakibin koşu alanlarını kapatıp topu en kısa sürede geri kazanma özellikleri de eklenirse adına futbol dediğimiz oyun çıkar ortaya. şut, hava topu, orta, ver-kaç, ikiye-bir, beşe-iki ve aklınıza gelen tüm futbol uygulamaları bu temel üzerine kurulur.

    kısacası daha çok yolunuz var. allah kolaylık versin.
  • 1215
    gençleri halı sahalara mahkum edip çim saha sayısını artırmayan,
    az sayıda olan çim sahanın bakımını yapamayan,
    gençleri yetiştiren antrenörlere doğru düzgün hiçbir fırsat sunmayan,
    gençlerine düzgün besin desteği bile sağlayamayan bir ekosistemdir türk futbolu.

    dün eğer doğru düzgün bir taktikle maça çıkabilsek belki italya'yı da yenebilirdik ama bu sadece dönemlik başarılardan biri olurdu. o da türk futbolundan çok türk futbolcularının başarısı olurdu.

    bakın bu görüntüler ülkenin güzel iklimlerinden birine sahip olan akhisar'da çekilmiş bugün.
    ülkenin gençleri burada top oynuyor. adlarını bilmediğimiz kaç futbolcu adayı bu sahalarda sakatlanarak kariyerleri bitiyor bilmiyoruz bile.
    https://twitter.com/...738442056581121?s=20

    tff'nin her şeyi bırakıp ülkede çim saha reformu yapması lazım hükümetle belediyelerle el ele verip. başlanılacak nokta burasıdır. muhalefetin de artık bu konuya el atması gerekiyor. özellikle muhalefet partilerinin belediye başkanlığı yaptıkları şehirlerde bu adımı atmak şart.
  • 1216
    hakkında problem veya sorun diye addedilen şeylerin çoğu, taraftarların beklentiyi doğru kuramamasından kaynaklı olan futbol türü. beklentiler doğru ayarlanıp, balkan ülkelerinden falan en fazla 1-2 tık iyi olduğumuz, avrupa'nın bir hayli gerisinde olduğumuz gerçeğiyle yüzleşip bu doğrultuda yorumlar yapmaya başladığımız an, şu an bize sorun gibi gelen, saçma gelen şeyler gayet normal gelmeye başlayacak.
  • 1218
    resmi ve medyatik söylemlerdeki hamasetle, vıcık vıcık popülizmle, birçokları için sadece futbol müsabakalarında akla gelen itibarla kalıcı bir yere varamayacağı kesin olandır. mevcut koşulların sistemsizliği ve kokuşmuşluğundan azade olamayacak, bunlara çare de olamayacak bir olgudur. açılış maçında rezil olmak olsaydı da derdimiz, son model bilgisayarlarımıza fm21 indirip başarıdan başarıya koşsaydık. he orda da yabancı sınırı olacak gerçi artık.
  • 1223
    açıkça geri zekalılar tarafından yönetilen hede.

    bonservis, imza parası artık her neyse ödeyip türkiye'ye getirdiğim, üstüne maaş verdiğim, burada yedirip içirdiğim futbolcuyu sahaya çıkarıp oynatamıyorum. oynatmak istesem sahadakilerden birini oyundan çıkarmam gerekiyor.

    ahhahahah ya burası neresi nasıl bir memleket arkadaş.

    (bkz: yabancı oyuncu sayısı)
App Store'dan indirin Google Play'den alın