27
türk futbol tarihinin "bir ulusu gol diye ayağa kaldırmak" goygoyuna açık ara farkla en çok yaklaşan golü. tıpkı popescu'nun uefa finalinde penaltıya abanırken havalanıp 3-4 adım ileriye düşmesi misali, ufacık boyuyla boş kaleye doğru topu dürtmek için optimum kuvveti bulmak için 45 derece açıyla zıplamıştır kendisi. yazıyla tasviri zor olsa da golün kendisi izlendiği zaman ne kadar zorladığı ve biraz da maneviyatla topa vurduğu anlaşılır. sonrasındaki gol sevinci de efsaneleşmiştir, kulübeye doğru koşarken kendisini yakalamaya çalışan birkaç arkadaşının arasından vücut çalımlarıyla slalom yapmış sonunda kenardan gelen ümit davala tarafından kucaklanıp yere indirilmiştir...
ellerimizden kayıp gitmek üzere olan çeyrek final yolunda bir şans daha elde etmiştik, galatasaray'ın galibiyetinde teselli arayan binlerce şehit ailesini bir anlığına da olsa mutlu etmişti, saha kenarında dizilmiş polisleri bile bir an için dünyadan soyutlayıp delicesine sevindirmişti. öyle de acayip bir goldü...
bu maça dair galatasaray dergisi'nde çok eski yıllarda yazılmış bir anı yazısı vardı.
"sayısız hayalkırıklığının tecrübesiyle yan hakeme baktım, hani sırtı dönük olmasa o an göz göze gelebilirdim.
orta noktaya koşuyordu.."
şeklinde biter o yazı. işte işin sportif yönünden baktığında aynen öyle bir goldü. seksenlerin sonundan beri avrupa'yı zorlayan galatasaray'ın o makus talihini yenmeye o güne kadar en çok yaklaştığı anlardan biriydi...
nitekim o gün öyle bitmeyen iş bir sezon sonra serin bir kopenhag akşamında çok güzel şekilde bitecekti...
ellerimizden kayıp gitmek üzere olan çeyrek final yolunda bir şans daha elde etmiştik, galatasaray'ın galibiyetinde teselli arayan binlerce şehit ailesini bir anlığına da olsa mutlu etmişti, saha kenarında dizilmiş polisleri bile bir an için dünyadan soyutlayıp delicesine sevindirmişti. öyle de acayip bir goldü...
bu maça dair galatasaray dergisi'nde çok eski yıllarda yazılmış bir anı yazısı vardı.
"sayısız hayalkırıklığının tecrübesiyle yan hakeme baktım, hani sırtı dönük olmasa o an göz göze gelebilirdim.
orta noktaya koşuyordu.."
şeklinde biter o yazı. işte işin sportif yönünden baktığında aynen öyle bir goldü. seksenlerin sonundan beri avrupa'yı zorlayan galatasaray'ın o makus talihini yenmeye o güne kadar en çok yaklaştığı anlardan biriydi...
nitekim o gün öyle bitmeyen iş bir sezon sonra serin bir kopenhag akşamında çok güzel şekilde bitecekti...