oturmuş ofiste entry giriyorum. maça gidemeyecek olmanın dayanılmaz ızdırabı var içimde.
11 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe basketbol maçı oynanacak ve ben maça gidemeyeceğim. neden ? çünkü içine sıçtığımın hayatı saat 15:00'dan sonrasını galatasaray'a ayırmama izin vermiyor. (u: 15:00 diyorum çünkü gerçekten bir maça gitmiş olduğunu hissetmek maç öncesi dostla arkadaşla belli ritüelleri yerine getirmek demektir) çalışmam lazım çünkü anasını satayım. para kazanmam lazım. işten izin alamadım.
bir de yarak kürek afedersin bir sistem getirmişler ofisten çıkarken kart okutuyorsun çıkış saatin mesai saatinden önce olacaksa mazaret bildirmen gerekiyor. yoksa uyarı, maaştan kesme o bu. e başlarım ızdırabınıza ulan deyip ceketini alıp gidemiyorsun da. üniversitede öyle değildi. hangi final daha önemli senin sevginden be cimbomum der koşa koşa giderdik armanın peşinden.
yaşlandık iyi bok yedik. şimdi cebimizde paramız var. maç parası için babaya bin bir takla atmıyoruz. cebimizde kombinemiz var rahatız. maç öncesi nerede en ucuz alkol alırızın hesabını da yapmıyoruz. gidiyoruz neyse parası veriyoruz yiyiyoruz içiyoruz. bir forma aldık en az 2-3 sene idare eder artık bizi de demiyoruz. sene içinde farklı modeller çıkar da beğenirsek bile alıyoruz.
ama mutlu değiliz işte. cebimizde para var ama bu defa da o parayı harcayabileceğimiz özgürlüğümüz yok. o parayı veren senin de en değerli şeyini; hayatının her gününün 10 saatini satın alıyor bir şekilde. bu koyduğumunun hayatında mutlu değiliz işte. hayatımızın en büyük tutkusunun adeta her seferinde hacı olduğumuzu hissettiren en önemli aktivitesinde yerimizi alamayacağız. zaten artık deplasmana da gidemiyoruz. neyleyim ben 30.000'e 50.000'e karşı cimbombom diye bağıramadığım hayatı.
çok mutsuzum ulan. sikerim böyle hayatın ızdırabını.
tanım:gizli öznesinin pek tabi ki galatasaray olduğu cümledir.