• 1599
    soru-cevap şeklinde geçtiğimiz haftanın değerlendirmesini yapmış. uzun bir yazı :)

    --- alıntı ---

    arka arkaya maçlar yapan beşiktaş, gaziantep maçinin pazartesi gününe alinmasini talep etti ama bir karşilik bulamadi. eksiklere ve yorgunluğa rağmen sahadan galibiyetle ayrilmayi başardi. bu durumlarda federasyonun bir esneklik göstermesi gerekmez mi?

    federasyonun, galatasaray'a yaptığı neydi? belçika'dan dönüp takımı gaziantep'e gönderdiler. federasyonun neyi nasıl yaptığına akıl erdirmek güç!..

    buna karşılık beşiktaş'ın iyi bir kadrosu var. biri sakatlandığı zaman yerine herhangi bir adam gelmiyor. o sakatlananın yerine beşiktaş formasını rahatça giyebilecek bir adam geliyor. yerli, yabancı...

    düşün; iki tane milli santrforun var. biri yerli milli, öbürü yabancı milli... ikisi de aynı hafta sakatlanıyor ama üçüncü santrforun bunlardan aşağı kalan yanı yok. türkiye'nin en iyi forvetlerinden biri cenk tosun beşiktaş'ta... orta sahadaki adamları öyle… savunmadakiler öyle…

    mesela bu hafta motta sakatlandı. ben beşiktaşlı olsam 'iyi oldu' derim. çünkü bana sorarsan; ismail köybaşı, motta'dan iyi...

    gökhan töre'nin ilk yarida şenol can'a dirsek atmasi maça damgasini vurdu. çağatay şahan'in çarpma olarak değerlendirip, oyunu devam ettirmesi büyük tepki çekti. bu karar maçin kaderini ne kadar etkiledi?

    maçın kader anıydı. birinci yarıda maç 0-0'ken beşiktaş 10 kişi kalsa!..

    tabii çok şey değişirdi. beşiktaş'ın kendi yöneticisi bile "dürüst olmamız lazım; ben olsam atardım" dedi.

    gökhan töre'nin aynen fenerbahçeli emre gibi psikolojik bir yardıma ihtiyacı var. bu çocuk başına gelenleri tek başına sırtlayacak güçte değil. gökhan töre'nin neredeyse arka arkaya olay çıkartmadığı hafta yok!

    iyi bir topçu ama 'beni şutlayın' diye bastırıyor! iyi bir doktora götürüp, profesyonel yardım almasını sağlamak lazım. yoksa kaybediyoruz gökhan töre'yi.

    beşiktaş-galatasaray maçinin hangi statta oynanacaği da çok konuşulan konular arasindaydi. beşiktaş, konya'daki stattan memnun kaldiktan sonra derbiyi konya'da oynama arzusundaydi. galatasaray yöneticileri önce olumlu yanit verdi, ardindan vazgeçtiler!

    galatasaray şaşkın! galatasaray'ı kimin yönettiği belli değil, her kafadan bir ses çıkıyor.

    ben galatasaray'da yetkili olsam; konya'da oynamayı tercih ederim. çünkü galatasaray iyi futbol oynama yolunda hızlı adımlar atan bir takım... iyi futbol oynayan takım, kendisine güvenen takım; iyi saha ister, iyi hava şartları ister.

    olimpiyat stadı futbol oynamanın yasaklanması gereken bir stadyum aslında...

    biz "olimpiyat'ta oynamak istiyoruz" diyen ali dürüst açıkça şunu söylüyor: 'biz galatasaray olarak bu maçta beraberliğe razıyız. en berbat koşullarda oynansın ki maç, beşiktaş bir şey yapamasın biz de aradan sıyrılırız!' bunun anlamı bu!..

    galatasaray, konya'daki sahada nasıl top oynayacağını gösterdi. olimpiyat'ta oynanması beşiktaş'ın lehine...

    fenerbahçe'nin sivas'i yendiği karşilaşmada büyük bir hakem hatasi yaşandi. sari-lacivertli takimin attiği ilk golde bariz ofsayt vardi. aslinda son dönemde hakemlerle ilgili şikayetler de artmaya başladi. hakem hatalarinin asgariye indirilmesi için ne yapilmasi gerekiyor?

    akla hayale gelmez bir hata!.. ben bunca yıldır futbol seyrediyorum, bunca yıldır futbol yorumculuğu yapıyorum; böyle bir şey görmedim. abartılı olmasın ama öbür taraftaki yan hakem dahi ofsaydı görebilirdi! arkadaki 6. hakem görebilirdi, durduğu yerden orta hakemin kendisi görebilirdi. o kadar açık ve net!.. bir kişi de değil, dört kişi birden ofsayt!.. ve de bir metre ofsayt!!! piero'sunu çekmişler; 86 santim ofsayt çıkmış.

    "bu ofsaydı ben görmedim; veremiyorum" diyen bir hakem olamaz.

    orada suç sadece yan hakemin değil; aynı zamanda orta hakemin... re'sen düdük çalabilirdi.

    o maç türkiye ligi için o kadar kritik ki... birisi şampiyonluğa oynuyor, birisi de kümede kalmaya oynuyor. maçın 3. dakikasında sivas gibi bir takım böyle bir gol yerse ondan sonra iflah olur mu!..

    neticeyi etkileyen, skoru değiştiren hakem hataları felaket bir şekilde artmaya başladı.

    ahmet çakar, sabah gazetesindeki köşesinde yazmış. "bu zekeriya alp ile olacak iş değil. yaptığı salı toplantıları hakemleri hırpalamak, zayıflatmaktan başka bir işe yaramıyor. ama öte yandan düzelmeleri yolunda da herhangi bir katkıda bulunmuyor. hakemler çok kötü yönetiliyor" diye...

    bu pozisyonun dişinda başka tartişmali anlar da vardi. emre ve meireles'in pozisyonlarinda sivas penalti bekledi.

    iki tane penaltı vardı. net... öteden beri söylüyorum; bu inancımda değişiklik yok. üç büyükler özellikle kendi sahalarında oynadığı zaman hakem de yanlarında yer alıyor. fenerbahçe sahada 14 kişiydi. resmen...

    14 kişi olmasına gerek de yoktu. bu gördüğüm en kötü sivaslardan bir tanesiydi ama ne olursa olsun, sen 3. dakikada akıllara seza bir hakem tokadı yersen iyi olsan da bir şey yapamazsın.

    fenerlilere kart çıkarılmıyor, sivaslılara çıkarılıyor. penaltılar verilmiyor. yani tam bir hakemlik komedisi!!!

    böyle olunca da maçı yorumlamak da zor. hatırla, roberto carlos hafta içinde maçın hakemlerinin böyle olacağını adeta tarif etti. "saracoğlu'na gidiyoruz, orada nasıl hakemler bulacağımızı biliyoruz" dedi.

    fenerbahçe kamuoyunda bu defa genel anlamda beğenildi.

    maçın genelinde fenerbahçe'nin iyi futbol oynadığını söylemek mümkün değil. tabelacı olsam bile söyleyemem ki ben tabelacı değilim. savunması çok kötü... fenerbahçe iyi oynasa o maç 10-0 biterdi. atılan gollere bak; sivas kalecisinin hediyesi gibi goller...

    galatasaray, konya'yi 5-0 mağlup ederek adeta büyük bir patlamaya imza atti. aslinda maçin zorlu geçmesi bekleniyordu ama konya, son dönemde çikişta olan galatasaray karşisinda varlik gösteremedi.

    aykut kocaman'ın gelişinden sonra konyaspor kendi sahasında ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biriydi. galatasaray'ın da hamza ile kıpırdanma içinde olduğu ortadaydı. ama arsenal maçındaki durum da meydanda...

    onun için maç öncesi bana bir galatasaraylı olarak 'beraberliğe razı mısın?' diye sorsalardı; 'evet' derdim. öyle bir görüntü vardı ama galatasaray'ın en kolay maçlarından biri oldu. hatta bu sezona bakarsan; galatasaray'ın kazandığı en kolay maçların ilki oldu.

    bunda tabii galatasaray'ın girdiği pozisyonları gole çevirmesi etkili oldu. galatasaray'ın kaleyi bulan 8 şutu var; 5'i gol... galatasaray'ın böyle bir şut isabet yüzdesi yok. galatasaray'ın bu kadar şut attığı bir maç yok.

    hamza'nın gelişi ile takımda ortaya çıkan durum şu: hücum futbolu oynuyorlar. hem kadronun kuruluşu hücuma dönük hem oynanan futbol anlayışı hücuma dönük. hücum futbolu oynamak da sanki hücum oyuncularını psikolojik olarak etkilemiş, gol pozisyonlarında onları daha akılcı, daha doğru vuruşlar yapmaya sevk etmiş gibi...

    hepsi bir araya geldi ve beklenmedik kolaylık da bir maç ortaya çıktı.

    bu maç gelecek maçlara örnek olur mu; göreceğiz. ben hem fenerbahçe'nin 4-1'ini hem galatasaray'ın 5-0'ını fazla güvenilmesi gereken maçlar olarak görmüyorum.

    öteki taraftan arsenal maçini aradan cimbizlarsak eskişehir, akhisar ve konya maçlarina baktiğimizda bir 'toparlanmadan söz edebiliriz' miyiz?

    hala erken... bu erken kararları trabzon için de vermişlerdi; trabzon'un durumu ortada... galatasaray'da gözle görülür bir düzelme var. özellikle yerli futbolcularda...

    bunun en bariz görüntüsü şu; galatasaray 4-4-2 oynuyor. ortada iki tane santrfor -umut ve burak- var.

    kanat kombinasyonlarını bu taktik içinde orta sahanın ve savunmanın kanatlarında oynayan adamlar ikili ataklarla geliştirirler. galatasaray'ın sağında sabri ve emre çolak oynuyor. solda telles ve sneijder oynuyor. galatasaray hangi kanattan daha tehlikeli, daha fazla akın yapar? hangi kanat daha fazla gol pozisyonu yaratır?

    sneijder solu en azindan isim olarak parlatiyor.

    sabri ile emre; telles ile sneijder'e fark attı! bırak türk milli takımı'nı, galatasaray da bile oynatılmayan iki adam sağ kanatta; brezilya milli takımı'nın beki ile hollanda'nın en iyi oyuncularından biri sol kanatta ama sağdan gelen akınlar sola fark attı!

    bu da beraberinde başka bir soruyu getiriyor: italyan hocalar, yerli oyuncuları küstürmüşlerdi; şimdi de yabancılar da mı bir sorun var?

    melo da bir durgunluk hissediliyor sanki...

    melo, arsenal maçının en iyisiydi. konya maçında sahada yoktu. telles döküldü. ben hayatımda bu kadar kötü bir telles görmedim. resmen 'adamlar soldan gelecekler' diye korkuyorduk ki ben başından beri telles ve bruma'nın oynatılması ve kazanılması gerektiğine inanıyordum. hala da inanıyorum ama onların da fırsat verildiği zaman bunu değerlendirmeleri lazım.

    işte sabri'ye bir fırsat verildi; a2 takımından geldi ve 11'e yerleşti. telles gibi bir adam kendisine verilen fırsatı böyle mi kullanır!

    daha önce hamzaoğlu'na verdiğiniz öğütler arasinda melo önemli bir yer tutuyordu. "melo tercihi belirleyici olacak" demiştiniz. hamzaoğlu'nun melo'lu bir takimi tercih ettiğini görüyoruz. buna karşilik konya maçinda bruma kenardaydi. bu seçim sahaya nasil yansidi?

    bruma, arsenal maçında çok kötü oynadı. melo da sahanın en iyisiydi. bir de gözle gördüğün var. galatasaray, beşiktaş ve fenerbahçe ile kıran kırana bir puan mücadelesi veriyor. son yıllarda olmayan bir mücadele bu...

    o zaman hamzaoğlu'nun doğru yerde doğru seçimi yaptiğini söyleyebilir miyiz?

    yapacak bir şey yok. ben de hamza hamzaoğlu'nun yerinde olsaydım; bruma'yı değil, melo'yu düşünürdüm. ama şu melo'yu gördükten sonra da yeniden düşünürüm

    telles de dediğiniz gibi son iki maçta döküldü.

    galatasaray iyi takım olacaksa iyi bir bruma ve iyi bir telles'e ihtiyacı var.

    o zaman ilk söylediğinize dönersek; hamzaoğlu'nun yabancilari da sarip sarmalamasi gerekiyor.

    evet. yabancıları kazanırsa maddi manevi kazancın olur. bir de bunları iyi paraya satarsın. emre çolak harikalar yaratıyor da kime satacaksın emre çolak'ı!.. avrupa'da emre'ye talip olacak takım var mı?

    bruma'nın, telles'in şimdiden talipleri var. galatasaray gibi boğazına kadar borca batmış bir kulübün transfer pazarını düşünmesi lazım. bir yandan bu var bir yandan da hata affetmeyen, kıran kırana bir şampiyonluk mücadelesi var. avrupa'dan elendikten sonra galatasaray'ın başka mücadele edeceği bir alan yok.

    hamza hocanin kazandiği isimlerin başinda emre çolak geliyor. siz emre'de bir gelişme görüyor musunuz?

    emre, italyanların zamanında fırsat verildiğinde de takımın en yararlı adamlarından biri oluyordu ama italyanlar, yüz vermediler nedense!.. 'fatih terim'in adamı' diye herhalde yüz vermediler! emre görev adamı; emre büyük bir futbolcu değil.

    golü güzeldi.

    ramsey'in golü gibi… ayağına oturursa olur.

    selçuk da doğru yerde ve doğru zamanda topu çikardi.

    öyle topların biz hem de emre tarafından tribünlere atıldığını çok gördük. bazen sen de iyi oynarsın, şansın da yerinde olur ve top da ayağına oturur. bana sorarsan; emre hakkında bu hafta çıkan abartılı övgülerin baş sebebi o gol...

    topu ayağına öyle oturtursan herkes senden bahseder. ramsey'e topu kimin verdiğini hatırlayan var mı? galatasaraylılar verdi. topu açmak isterken adamın önüne attılar. adamın da ayağına oturacağı varmış.

    sneijder kaç tane şut attı? sneijder'in bir tane kaleyi tutan şutu yok. şöyle bir avrupa'da, herhangi bir gazeteciye sorun bakalım; hangisi iyi şut atar; sneijder mi, ramsey mi? ramsey'in iki golü var, sneijder'in yok. bazen olmayınca olmuyor, bazen de olunca oluyor.

    galatasaray'da unutulan isimlerden bir tanesi de trabzonspor'dan alinan olcan adin…

    olcan'ın alınması yanlış. trabzon'dan alınan iyi adam bana sorarsan; yasin. yasin geleceği olan bir adam... aklını başına devşirirse, kendini bu işe ciddi ciddi verirse ve hoca da ona inanırsa galatasaray, yasin'den çok şey kazanır.

    olcan'dan fazla bir beklentiniz yok anladiğim kadariyla...

    bir an evvel satılmasında fayda var. olcan küçük takımın büyük futbolcusu... trabzon da o yüzden vazgeçti zaten...

    takim düzelmeye başladi ama galatasaray'daki mali kriz derinleşmeye devam ediyor.

    bir de 40 milyon lira ceza geldi. vuran vuruyor!

    özellikle basketbol şubesi büyük darbe yedi bu mali kriz nedeniyle... oyuncular teker teker gidiyorlar.

    galatasaray basketbol şubesi bitik. bu hafta maça çıkacak 5 kişi bulunur mu; bilemiyorum! şiddetle ve çok hızlı bir şekilde sponsora ihtiyacı var galatasaray'ın... çünkü liv hospital 5 milyonluk sponsorluğunu 1 milyona indirmiş. kulüpte 5 kuruş para yok.

    ergin ataman'ın "ünal aysal basketbola sponsor olsun" diye bir teklifi var. bence en mantıklı ve en akılcı teklif... ünal aysal basketbola sponsor olur ve iyi bir galatasaray basketbol takımı ortaya çıkarsa kulüpte ve camiada kaybettiği itibarını da bir ölçüde kurtarır.

    --- alıntı ---
  • 171
    90 dakika programının bitirilmesine olan tepkisini şu yazısıyla dile getirmiş yazar;

    90 dakika.. 90 bin dedikodu!..
    üzüldüm.. üzülmenin ötesinde fena halde de kızdım, öfkelendim.. 90 dakika'nın bitmesine, bitme sebebine değil.. haşmet geçen pazartesi harika bir yazı yazdı.. "forma giymiş patronlar" diye.. "yeni sezon başlarken, spor medyasında 'kirli' bir temizlik başlayacak" diyerek.. onunla bağlayarak dediler ki.. "ntv'nin bağlı olduğu doğuş'un patronu ferit şahenk, maçlarda kendini kaybedecek kadar fanatik bir fenerlidir. 90 dakika ise, içlerindeki fener gönüllüsü mehmet yılmaz dahil aziz yıldırım'ı fena eleştiriyor. aziz baskı yaptı. bitirtti.."

    ihtimal vermem..
    ferit bey dostum.. ntv yönetim kurulu başkanı ki, o da fenerli'dir, erman yerdelen enseye tokat denecek ölçüde 40 yıllık arkadaşım.. bunca yıldır program yapıyoruz.. söylediklerimizden rahatsız olsalar, yahu şaka yollu ima ederler.. hatırlamıyorum.. hele erman, tersine, hep alkışladı.. dediler ki..
    ekonomik kriz, ntv'yi de vurmuş.. bizim program pahalı gelmiş. yerine daha ucuzunu koyacaklarmış..

    ayıp!..
    12 yıl önce kenan'ın bana geldiği günden beri, ntv'den bir, tek bir kişi benim para konuştuğumu, "bana ne veriyorsunuz" dediğimi, zam istediğimi söylesin, sadece ekranı değil, kalemi de bırakırım. ben hayatımda kimseyle para konuşmadım. para pazarlığı yapmadım, para için çalışmadım.. bana kaç para verdiklerini hâlâ bilmiyorum. çünkü, doğuş, telif ücretimi kendi bankası garanti'ye yatırıyor. ben yapı kredi ile çalışıyorum. ordaki para geçimimi sağlıyor. garanti'de ne var, ne oluyor bilmiyorum. sorsunlar müdürlerine, hıncal bir defa açıp "kaç para yattı, kaç param oldu, benim biriken paramı şöyle değerlendirin, bono, döviz alın" dedi mi?.

    para bu benim için..
    ercan (arıklı) "geri zekâlı" derdi.. öyleyim zahir.. şimdi 90 dakika ntv'ye pahalı gelmeye başlamışsa, bu oturulur benimle konuşulmaz mı?.. sebep para olamaz.. inanmam.. peki ne?.. o da umurumda değil. televizyon onların.. istedikleri gibi tasarruf hakları var. bıkmış, usanmış olabilirler. kanalı baştan aşağı revize etmek istiyor olabilirler.. bana ne?..

    beni kızdıran, öfkelendiren, bitişin şekli..
    12 yıldır "gık" demeden, 500 program yapan hıncal, işine son verildiğini vatan gazetesinde okumamalıydı.. biz, oradaki dostlarımız, patron şahenk, yönetim kurulu başkanı yerdelen, genel müdür cem aydın tarafından uğurlanmalıydık.. haşmet'e, mehmet'e ve bana, yayında birer çiçek verilerek teşekkür edilmeliydi.. biz de, bu ekran cehenneminde 12 yıl arkamızda duran ntv yönetimine ve seyircilerimize teşekkür etmeli, el sallayıp veda etmeliydik.. hem de hürriyet okurlarının oylarıyla "yılın spor programı" seçilip altın kelebek aldığımız hafta kapalı kapılar ardında alınan kararlarla kovulduğumuzu gazete haberleriyle öğrenmemeliydik..

    evet dostlar.. işin adı bu..
    bize reva görülen muamelenin adı, resmen "kovmak"tır.. şimdi siz benim yerimde olun da kızmayın, delirmeyin bakalım.. diyeceksiniz ki "kızma.. sen değil misin 'ben ne iş, ne özel hayatımda kimseyi ve hiçbir kurumu terk etmedim. ya beni terk ettiler, ya kovdular' diyen.. alışık olmalısın.." haklısınız.. alışık olmalıyım. ama yaşlanıyorum galiba.. giderek daha da duygusal oluyorum.

    ntv'nin bu tavrını sindirmem zor olacak!..
    haa!..bu arada en çok sorulan soru.. "ne yapacağız?.." valla, haşo da, mehmet de, ayni şok öfkeyi yaşıyor. bu kafa ile karar vermek yanlış olur.. bize hemen "aynen gelin" diyen 3 büyük kanala "hele bir hazmedelim, sağlıklı kararı ancak ondan sonra verebiliriz" dedik.. bugüne dek de haşo, mehmet ve ben bir araya gelip bir şey de konuşmadık!..
  • 642
    yaran spor medyası manşetlerinde vardı. eski günlerden birinde. fotomaç manşetiydi galiba. sağda en altta o zaman ki galatasaray hocası kimse o'na çemkiriyordu hıncal abi.

    yazdıkları hep aynıdır. korkak hoca, işi bilmiyor, savunma oynatıyor,tarihin en iyi kadrosuna sahip bu takım vs vs vs....

    kanımca bu eleştirileri ilk lucescu döneminde yaptığı zaman haklı olduğunu gördü ve her seferinde aynı argümanlarla yine haklı çıkacağını sandı. yani ne biliyim lucescu ve gerets in oynattığı hatta kalli nin oynattığı futbol aynı futbolsa( ki hıncal aynı şekilde eleştiriyor) bütün dünya kör olmuş ya da delirmiş ve o sudan tek içmeyen hıncal olmuş.

    kalemini çok güçlü kullanır, provoke eder,kendini okutur ama kullandığı argümanlar ve kurduğu mantık düzlemi çok yersiz ve anlamsız. sanki teorik bir evrende yaşıyormuş gibi.

    dili bu kadar ustalıkla kullanabilen bir insan nasıl mantığa bu kadar sığmaz, anlamıyorum.
  • 1854
    hayat, gündem ve kültür-sanat ile ilgili yazıklarının hepsi çok güzel yazılardır. yalnız konu futbola gelince bir değişiklik olur sayın uluç'a. bazen saçmalar ama kimse hıncal uluç inanmadığı bir şeyi söyleyemez. bu çok önemli; kötü bir şey yazana fenev medyası deriz, kimden nemalanıyor deriz ama hıncal uluç için inandığını yazmış ve ağır saçmalamış deriz.
  • 183
    her ne kadar sözlük ahalisi tarafından pek sevilmese de yazılarını başarılı bulduğum, her şey hakkında bilgisi olmasını yıllara göre yaptığı işler ve tecrübeyle doğru orantılı olduğunu düşündüğüm, gözümde türkiyenin en önemli ve en etkili yazarlarından biri. ayrıca galatasaraylı. arda için harika bir yazı yazmış ve kaptanlığın ne olduğunu çok güzel özetlemiştir.
  • 1477
    mancini, galatasaray'ın halinden en az sorumlu adam.. akhisar yenilgisini ona yüklemek, en başta hamza hamzaoğlu'na ve onun yarattığı takıma haksızlık olur. ikincisi.. mancini daha dün gelmiş. takımla yaptığı antrenman sayısı üç. ceza ve sakatlıklar öyle üst üste gelmiş ki, sahaya çıkaracak 18 kişi bulamamış, "koca" galatasaray. beş yedekle 16 kişi olabilmiş ancak..
    sahada bir de "galatasaray puan almasın" diye adeta çırpınan hakem var. ne yapsın adam?.
    mancini ancak kenar hatalarıyla eleştirilebilir. kadro bu kadar eksikken, takımın en hırslı ve en koşan adamı sabri'yi kenara alması bir.. takımı katleden sneijder'i 90 dakika oyunda tutması iki.. umut'u çok geç oyuna alması üç, mesela..
    suçlu, sneijder adlı takım katilini fatih terim'in itirazına rağmen transfer ederken, hocanın istediklerini inatla almayan, terim'i uzaklaştırmak için tertip üzerine tertip kuran, kovduktan sonra, kabağın başında patlayacağını dehşet içinde görünce, bu defa kovduğu adamı bir de itibarsızlaştırmak için, iki kişi arasında geçen telefon mesajlarını kapı kullarına sızdırıp televizyonlarda yayınlatacak kadar alçalan ünal aysal'dır. böyle birisinin galatasaray'ın başında olması da, galatasaray kongresi'nin ayıbıdır.
    ünal aysal'ı bu hallere düşüren tertipçi ise, fotoğrafa dikkat edin, terim kovulur kovulmaz, maç otobüsünde onun yerine oturup, mancini'yi arka sıraya iterek, tüm bu tezgahların niçin kurulduğunun, bir de sıkılmadan resmini çektiren bülent tulun'dur.
    gazanız mübarek olsun, aysal ve tulun efendiler.
    "aman dördüncü yıldızı takmasın, yoksa iyice efsane olur" diye terim'i kovma uğruna galatasaray'ı bu hallere düşürdünüz.
    sizler de sakın gaflet uykunuzdan uyanmayın, galatasaray kongre üyeleri!..

    http://www.sabah.com.tr/.../en-gunahsiz-mancini
  • 1297
    hıncal uluç her fb maçından önce bu tarz eleştiriler yapar. öncelikli amacı takımın eksiklerine dikkat çekmektir ve motivasyon yaratmaktır. ayrıca doğru tespitleri de var maalesef: çok yavaş oynuyoruz. savunmadan top çıkartana kadar rakip takım 8 kişi ceza sahasına yığılıyor ve sonrada oyunu domine ediyoruz sanıyoruz! ve en önemli eksiklik geçen seneye oranla pres gücümüz hayli zayıfladı. rakibi topu kaptırır kaptırmaz presle boğan galatasaray daha pasif bir oyun anlayışında... fakat tüm bunların motivasyonla berarber önümüzdeki günlerde aşılacağı kanaatindeyim.
  • 98
    (alinti: yıldırım yapmazdı

    - federasyon, g.saray'ı yıkmaya, yok etmeye karar vermiş. 40 yıllık arkadaşlarım ama onlar artık benim için aziz özgener ve aziz arıboğan

    - hem önceden kararını açıklıyor hem de 100 bin lira ceza kesiyorlar. federasyonun, g.saray'a yaptığını aziz yıldırım yapmazdı

    - 'g.saray türkiye'dir' lafı çok doğru. copa cabana plajı'nda 'g.saray' deyince akıllarına ne geliyor diye soralım mı?

    beşiktaş-trabzon maçıyla başlayalım isterseniz. haftanın sonucu merakla beklenilen karşılaşması 1-1 sona erdi.
    hayır, federasyonla başlayalım. çünkü derbilerin, maçların bir önemi kalmadı benim için. türkiye futbol federasyonu taraf olduğunu geçen hafta ilan etti.

    resmen ve alenen galatasaray'a cephe alıp, 'yok etmeye' karar verdi. federasyonun bir numaralı adamı mahmut özgener, benim 40 yıllık arkadaşım; iki numaralı adamı lütfi arıboğan da benim 40 yıllık arkadaşım; ikisi de çok sevdiğim, çok inandığım insanlar. ama artık onlara da inanmıyorum. onlar da benim için artık sayın özgener, sayın arıboğan değil, aziz özgener ve aziz arıboğan oldu. bu federasyonun yaptıklarını galatasaray'a aziz yıldırım yapmaz. ben böyle ayıp görmedim. evvela o yüz karası, utanç verici bildiriyi yayınladılar; galatasaray'a cevap olarak. "kim yazdı ve altına kim futbol federasyonu imzası attı" sorusunu sordum geçen pazartesi günü 90 dakika'da, bir kişi telefon edip 'şu yazdı, şu yaptı' diyemedi bana. öyle utanıyorlar. sonradan ben öğreniyorum ki federasyonun üyeleri falan da değil. görevli olup olmadığı belli olmayan aziz yıldırım'la ilişkisi nedir onu da bilmediğim bir gazeteci, o bildiriyi yazıyor ve türkiye futbol federasyonu imzasıyla anında jet gibi uygulamaya koyuyor. o bildiride galatasaray kulübü için "hezeyan" kelimesi kullanılıyor. türkiye futbol federasyonu'nun galatasaray'a hakaret etme hakkı yok. galatasaray'ın bildirisinde sana karşı bir şey varsa disiplin kuruluna verirsin. kişisel, kurumsal bir hakaret varsa mahkemeye verirsin. ama sen türkiye'nin en köklü kulübüne hakaret etme hakkına sahip değilsin federasyon olarak. tek hedefim var "hezeyan" diyor utanmadan. maçın gözlemcisi, 90 dakika sonunda hakem odasına girmiş selçuk dereli'yi paylamış. lincoln'e ikinci sarıdan gösterdiği kırmızı kart yüzünden. gözlemcinin bunu yaptığını bütün türkiye televizyondan öğreniyor. o gözlemcinin raporu federasyona ulaşmadan federasyon bildiri yayınlıyor; "selçuk dereli dün geceki gibi başarılı maçlar yönetmeye devam edecektir" diye. böyle bir ayıp, böyle bir utanç olur mu? sen bir futbol adamısın federasyon, yargı organı değilsin. üstelik elinde daha gözlemci, temsilci raporları yokken "selçuk dereli başarılı yönetmiştir" diye önceden karar açıklama hakkın var mı? sen karşı hakarette bulunuyorsun "hezeyan" diye. sen kararını önceden açıklıyorsun ondan sonra da utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden galatasaray'a 100 bin lira ceza veriyorsun. 100 bin lira, bugüne kadar federasyonun verdiği en ağır para cezası. sonra da benim buna inanmamı bekliyorsunuz. sen hakarete hakaretle mukabele ettin zaten o zaman daha ne ceza veriyorsun!.. galatasaray da futbol federasyonu'nu disiplin kuruluna ve mahkemeye sevk etsin. karşı hakaret için. galatasaray bu federasyonla uğraşmanın peşini bırakmamalı... söyledikleri gibi fifa mı, uefa mı, avrupa insan hakları mahkemesi mi kime gidebilirlerse gitmeliler. bu federasyon türk futbolunu yönetmeye layık değil. bu federasyon, galatasaray düşmanlığı tescil edilmiş bir federasyondur. galatasaray'ın bildirisindeki "galatasaray türkiye'dir" lafını iyi anlasın mahmut ve lütfi kardeşlerim. iyi anlasın. bu laf kadar doğru edilmiş bir laf yok. gidelim mi arjantin'in patagonya yaylasına, 'galatasaray' diyelim bakalım ne diyecekler? ya da 'türkiye' diyelim bakalım ne diyecekler? dünyanın öbür ucundaki singapur adası'na gidelim mi? 'galatasaray' diyelim ne diyecekler, 'türkiye' diyelim ne diyecekler? copa cabana plajı'nda soralım mı? kenya'nın safarisinde eli mızraklı aslan peşinde koşan zencilere soralım mı? 'galatasaray' deyince akıllarına ne geliyor ya da 'türkiye' deyince akıllarına ne geliyor!.. galatasaray öyle türkiye olmuş sizin haberiniz yok. türkiye futbol federasyonu benim için artık inanılır olmaktan çıkmıştır. bundan sonra hıncal uluç'un bir tek hedefi var spor yazarı olarak. 'bu federasyondan bu ülkeyi kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmak.' kim tehdit etti? çok sevgili arkadaşlarım mahmut ve lütfi beni affetsinler. kardeşliğimiz, dostluğumuz baki ama artık o koltukta oturmayı hak etmiyorlar. bana telefon açıp cevap vermeye cesaret edemediler. 'hıncal ağabey o bildiriyi şöyle yaptık, şu yazdı. kimsenin haberi yoktu. cart diye internete kondu' diyemediler. 'altında bizim imzamız vardı' diyemediler. 'altında şu şu üyelerin imzası var' diyemedi hiçbirisi. federasyon üyelerinden bir tanesi beni arayıp 'ben bildirinin altına imza attım' demedi. benim davetim türkiye'nin en çok izlenen spor programında yapıldı. ntv'nin 90 dakikası... ama bu onların ilk saldırısı değil. benim aleyhime bildirinin nasıl yazıldığını ben sonra öğrendim. fatih terim, dikte ettiriyor federasyondaki adamına ve tehditle "hemen koymazsanız internet sitesine, istifa eder çeker giderim" diyor. bu ikincisi. bu defa kim tehdit etti aziz özgener, aziz arıboğan'ı!.. şimdi hangi maçı istersen konuşalım. kaç paralık kıymeti harbiyesi kalmışsa maçların!.. )
  • 1622
    büyük oyuncu. türk sinemasının kendisinden faydalanmaması büyük kayıp olabilir.
    bu performansının adını sevgili arkadaşım denizli koydum.
    https://www.youtube.com/watch?v=REoDbTi_Obg

    edit : o kadar uğraşıp hazırladığım videoyo silen faşik yutub moderatörlerini de kınıyorum. emeğe saygı kalmamış.
    neyse ki tavarişler var. kral adamlar. http://ok.ru/video/26673941040

    aha bu da size kapak olsun. http://my.mail.ru/...eo/_myvideo/187.html
  • 157
    --------------alıntı--------------

    valencia'yı iki kere uefa kupası şampiyonu yaptıktan sonra real madrid'e transfer olan ramos,

    türkiye, almanya'ya gitme hakkını elde ederse dahi, fatih terim yine bırakmayı düşünebilir.

    --------------alıntı--------------

    http://www.ntvmsnbc.com/id/24974211/

    birincisi, benim bildiğim benitez valencia'ya iki kere uefa kupası finali oynattı. ikincisi, herkes güney afrika'ya giderken fatih hoca niye bizi almanya'ya götürmeye çalışıyor ona da anlam veremedim. rijkaard'ı da karıştırmış olacak, övdüğüne göre takımın başına cruyff'un geçtiğini zannediyor heralde.

    edit: yanlış bilgi verilmiş uyaran arkadaslara teşekkürler(;
  • 647
    eleştirilerinde tuttuğu bir adam olursa bir yönetici ya da teknik adam olursa nasıl bildimci iken tavsiye ettiği ya da düşündüğü adam beklediği gib çıkmadığında nasıl bu kadar değişti kalıbını kullanmaktan bıkmayan spor yazarı. istediğin gibi olduğunda diyorsun ki nasıl bildim, ben bu işi en iyi bilirim ama beklediğin gibi çıkmadığında da değişmiş diyorsun. mesela bu hatalı yorumu yapan biri olarak kendini eleştirmiyorsun. yorumcu ya da eleştirmen meydanı boş bulup sallayan adam değildir ki sevgili hıncal. onun da yaptığı yorumların hakikati yansıtıp yansıtmadığını kontrol etmesi gerekir. senin görevin de o çünkü değil mi?

    yazının başlığı da şu: güle güle özhan.. hoş gelmedin adnan

    --- alıntı ---
    yeni başkan adnan polat resmen bir enkaz devralıyor..
    peki adnan, galatasaray'ı kurtarabilir mi?.
    geçen yıl bu soruya hiç düşünmeden "evet" derdim..
    bugün çok acımasızım.
    "kulübü adnan'dan kim kurtaracak?.."
    bir yılda böylesi değişen ne?..
    adnan'ın kendisi..
    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...n_Hos_gelmedin_Adnan

    bir yıl önce hiç düşünmeden evet diyor. sonraki yıl ise düşünerek hayır diyor. her ikisinin de düşünerek olması gerekmez miydi?
App Store'dan indirin Google Play'den alın