• 2483
    üstadı severim ama önemli konularda çok fazla ciddiye almam. bunla beraber kendisinin totemcilikte de bir dünya markası olduğunu düşünürüm. neyse konumuz bu değil. kendisinin 2005 yılında sabah gazetesinde yazdığı bir yazı var ki; tek kelimeyle muh-te-şem!

    --- alıntı ---

    hıncal'ın yeri, 25 mayıs 2005, çarşamba

    ".. seni beklediğim kadar!.."

    üniversiteli delikanlı kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. okul salonundaydı maç. tribünsüz, minik bir salon.. seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. o kadar yakındılar..

    delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. az sonra bir şeyi daha hissetti. uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. kız servis atarken hemen önünden geçti. göz göze geldiler.. kız gülümsedi.. delikanlı, çok popülerdi o yıllarda..

    kız onu tanımış olmalıydı. kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. set değişip, takım karşıya gidince, delikanlıda yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. bir defa daha gülümsedi. manidar..

    "anladım" der gibi bir gülümseyişti bu.. delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için.. delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu..

    dahası..

    ankara koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı..

    bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. o gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı.. kız bu defa, iyice gülmüştü.. karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..

    delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. arkadaştılar. sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. o kızdan fena halde hoşlanıyordu. galiba kız da ona karşı boş değildi. bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. o zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. kaptan: "tabii" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. sen de gel. hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."

    "mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "mutluluk işte bu.." ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. konser gününü de hiç ama hiç unutmadı..

    o ne heyecandı öyle.. konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. el sıkıştılar.. o güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. delikanlı ile dünyalar şirini kız yan yana düştüler. inanamıyordu delikanlı.. onunla nihayet yan yana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken ki, o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya, o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. ama uzatamıyordu işte elini.. her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki.. sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı.. kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. kızın omzuna değil.. koltuğun üzerine.. sonra kız arkaya yaslandı.. birkaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü..

    konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "sizi her maçımızda görüyoruz. alıştık nerdeyse.. yarın adana'da maçımız var.. gözlerimiz sizi arayacak.."

    hayır, aramayacaktı..

    delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. cebinde onu otobüsle adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de adana kebap yedirecek kadar para vardı.. gece yarısı kalkan otobüse bindi..

    sabah erkenden adana'ya indi. maç saatine kadar başı boş dolaştı.

    salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. maç falan değildi sebep tabii.. ilk sette kız farkında bile değildi onun.. nerden olsundu ki.. ikinci sette öbür tarafa gittiler.. döndüklerinde, üçüncü sette kız fark etti delikanlıyı..yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, birazda gurur vardı sanki.. ankara'nın hele kolej'de çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..

    maç bitti. kız soyunma odasına, delikanlı garajlara gitti. tek kelime konuşmadan.. konuşmaya gelmemişti ki..

    kız "keşke orada olsaydın" demişti. o da olmuştu işte.. hepsi o.. ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..

    bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe..
    söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki..

    bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. öğleden sonrayı zor etti, kolejin önüne gitmek için.. kızın karşıdan geldiğini gördü. koşarak yanına gitti. "bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan, kız, dizeleri okurken..

    "ne hasta beklerdi sabahı
    ne taze ölüyü mezar
    ne de şeytan bir günahı
    seni beklediğim kadar!.."

    ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde kolej'in önündeydi gene.. kız karşıdan geliyordu.. bu defa yanında arkadaşları yoktu. yalnızdı..yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. gözlerine inanamadı genç adam.. onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. evet, çağırıyordu işte.. kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. o da heyecanlıydı, belli..

    "bak iyi dinle.. dünkü satırlar için çok teşekkürler.. herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok."

    "o zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni" dedi delikanlı ikiletmeden.. ayrıldı kızın yanından.. bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. bir daha onu hiç görmeden..

    yıllarca sonra levent'in söyleyeceği şarkıdaki sezen'in sözlerini o, o zaman biliyordu sanki. aşk onurlu olmalıydı.. günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. hastanın sabahı, seytanın günahı beklediği gibi bekledi.. heyecanla bekledi. hırsla, arzuyla bekledi. umutla, umutsuzlukla bekledi. bazen öfkeyle bekledi.. ama bekledi.. başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi.

    bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. iki dörtlüktü şiir aslında.. ilki kıza verdiği.. bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar.. o dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. cebine koydu..

    bekleyiş sürüyor, sürüyordu..

    okullar kapandı, açıldı.. aylar, aylar geçti.. bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "günlerdir seni arıyorum. işte sana haber.. artık hayatımda hiç kimse yok!.."

    "yaa" dedi delikanlı.. "yaa" dedi sadece..

    kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı..

    "yaaa!.."

    cebinde artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi.. "bu da ikinci ve son dörtlüğü onun.."

    sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. kız dizelere bakarken..

    "geçti istemem gelmeni
    yokluğunda buldum seni.
    bırak vehmimde gölgeni
    gelme artık neye yarar!.."

    aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. delikanlı bugün hâlâ düşünüyor..

    o uzun, çok uzun bekleyiş aşkını öldürmüş müydü, acaba?.

    ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. o sevgilinin kendisi bile.. hayalindekini yaşatmak için mi, yaşayanı silmişti yani?.. yokluğunda bulmak bu mu demek oluyordu?..

    ya da.. ya da..

    bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp gitmişti, acaba?

    delikanlı bu soruların yanıtını bugün hâlâ bilmiyor..

    bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. çünkü, delikanlı..

    ..bendim!..

    ***

    delikanlının kıza verdiği dizeler necip fazıl kısakürek'indi.. beklenen adlı bir şiir..

    gençliğimin kilometre taşlarından birinde buluşmuştuk şairle.. dizeleri yön vermişti bana.. hayatımı kimbilir nasıl değiştirmişti, sekiz satırıyla..

    büyük şair, yazar, romancı, hikâyeci, oyun yazarı necip fazıl'ı 22 yıl önce bugün, 25 mayıs 1983'te kaybetmiştik. yarın, 26 mayıs da, onun doğumunun yüzüncü yılı.. yurdun dört bir yanında törenler düzenleniyor üstada..

    ben de onu böyle anmak istedim.. yıllar önce kaleme aldığım ve çok sevdiğim bir yazımı "tam da yeridir" diye tekrarlayarak!..

    https://www.sabah.com.tr/...eni_bekledigim_kadar

    --- alıntı ---
  • 2322
    totem ateşini yakmış büyük ğstad...

    şampiyonluğun kokusunu aldığı her sene ocak-mart aralığınbda galatasaray'dan vazgeçme totemi ile başlar ve yine ateşi yakmış:

    https://twitter.com/...592534141382658?s=20

    https://www.sabah.com.tr/...alatasarayli-degilim

    bu 2-3 hafta içinde önce galatasray'ın oynadığı oyunu övecek tarzda açıklamalar bulunacaktır ardından "fenerbahçe medyası" ile başlayan cümleler ile rakip camiaları baskı altına alma çalışmalarına başlayacaktır. son 4-5 hafta "bu mhk ve federasyon şampiyonluğu galatasaray'a vermeyecek" demeçleri ile gündeme gelecektir (o sırada başakşehir potadaysa bu sefer onları baskı altına alan demeçler olabilir) ve filmin sonu cemiyette rerererarara:(

    https://pbs.twimg.com/media/DjMuL3xXoAUnyI7.jpg
  • 2180
    https://www.sabah.com.tr/...tafa-cengize-uzuldum

    ilgili yazısında saçmaladığını düşünüyorum. herhalde amaçlarından biri sıkı dostları faruk süren ve alp yalman'ı korumak. zira faruk süren ve alp yalman gibi iki eski başkan mustafa cengiz'e kurulan oyunu önceden farketse ve engellemek istese yarım saat telefonla konuşup kulaktan kulağa birilerini oy vermeye çağırarak bu işi çözebilirler.

    herkesin ağzında mustafa cengiz kötü ve beceriksiz bir başkan olarak yer alıyor. papağan gibi aynı lafı sarfediyorlar. ben de soruyorum, hangi eylemlerinden dolayı. kulübün durumu belli. başkanın hareket kabiliyeti yok. yapılması en önemli şey uefa'dan yasak almamaktı. bu yasağı aldığı dakika zira gelir musluklarının büyük kısmı kapanacaktı.

    kaldı ki mali olarak da + açıkladık.

    yok teknokent, yok otel, yok stadın üstü...
    ulan kolay mı o stadın üstünü kapamak. mustafa cengiz açıkladı 2 sene başka yerde maç yapmayı gerektiriyor diye. ayrıca stadın üzerinin kapanması çimlerin ışık almasını engelleyeceğinden de pek doğru görünmüyor. bu konuda yüklenilecek kişi stadın üzerinin kapanmasını toki'den alıp kendi üstlenen yönetimdir. bu stad üstü kapanmadan yoluna devam edecek.

    otel projesiyle ilgili bu projeye onay veren kişiler suçlu. çok sayıda insan orada o otelin olmayacağını, işlemeyeceğini açık açık söyledi. otel konusunda mustafa cengiz'i eleştirenler vaadettiği sürede oteli bitirmeyen dursun aydın özbek ve mehmet özbek'e ağızlarını açıp tek kelime etmedi.

    teknokent meselesine gelirsek, kulüp borçlardan kafasını kaldırıp nefes alırsa elbet bir şeyler yapacaktır. evinin kirasını ödemeden tatile gidersen sokakta kalırsın. biz şu an evimizin kirasının, elektrik, suyunun derdindeyiz.

    mustafa cengiz kulübü kötü yönetmiş diyorlar. ben de diyorum ki olabilecek en iyi yönetimi sergiledi. ha daha iyi bir forvet alabilirdi, o olabilirdi, şu olabilirdi... daha iyinin sınırı yok. ama bundan iyisini yapacak yönetimi de ben şu yaşıma kadar galatasaray'ın başında görmedim. eleştirenlerinde daha iyisini yapar diye oy verdikleri adam dursun aydın özbek.

    hıncal uluç benim için ölen bir kızcağızın ardından defne joy'du sanırım " su testisi su yolunda kırılır" dediği an bitmiş bir adamdır. ondan sonra zerre saygım kalmadı kendisine. esasında bu ahlaki zaafiyetteki bir adamın yazdıkları hakkında sözlükte bir şeyler karalıyorsam tek sebebi oluşan sinerji ve bütünleşmeye zarar verme gayretlerine karşı ufak da olsa bir engel yaratmak. yoksa hıncal uluç ölüye saygı göstermemiş bir insan. kim ne yapsın onu.
  • 2071
    medyadaki son kalemiz reyizin son yazısı, 26 mayıs 2018 galatasaray seçimli olağan genel kurulu ve dursun özbek - ali fatinoğlu - ozan korkut üçlüsü hakkında her şeyi açıkça anlatmış.

    --- alıntı ---
    galatasaray'ın sonu geliyor, çünkü dursun geliyor.. kulübü batıran dursun, 26 mayıs kongresi'nde yeniden başkan seçilecek. ne yazık ki gerçek bu..
    saçma sapan transferlere ve bu transferleri kulübe getiren menecerlere milyarlar ödeyen dursun, kaldığı yerden devam etmek için tüm önlemleri aldı.
    bu konuda fevkalade başarılı olduğunu söylemek mümkün..
    öyle insanları susturdu kenara çekti, öyle insanları yanına aldı ki, kendimden şüphe ederim, onlardan etmezdim.
    mesela taner aşkın..
    dursun hakkında divan'da, geçiniz, artık yüzü olmadığı için uğramaz olduğu salı toplantılarında söyledikleri kulaklarımda.. bana verdiği dosyalar masamda..
    bu taner aşkın, yani dursun'un galatasaray'ı mali bakımdan nasıl çökerttiğini en iyi bilen adam şimdi dursun'un listesinde 1 numara..
    taner'i bile ayarlayan, başkalarını ne yapmaz?.
    şimdi seçime dört aday giriyor..
    laf.. seçime 2 aday giriyor. mustafa cengiz ve dursun özbek..
    öbür ikisi, fatin ve ozan kazanamayacaklarını bile bile aday oldular. amaç belli.. mustafa cengiz'in oylarını bölmek ve dursun'un yolunu açmak..
    galatasaray başkanı iki dereceli seçimle belirlenmiyor, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi. tek tur. en fazla oy alan kazanacak.
    ikisi yüzde 25, birisi yüzde 24.5 alsa, yüzde 25.5 alan kazanacak.
    şimdi söyleyin bakalım bu bölünme kime yarar?.
    galatasaray başkanlığına aday olacak kadar iddialı bir isim bu basit gerçeği bilmez mi?. bilir tabii. bile bile giriyorsa, bu ne demek?.
    hiçbiri inkâr etmesin..
    "ben gizli dursuncu, onun fedaisiyim. o kazansın diye oyları bölmeye geldim" demek. çocuklar bile anlar.
    anlayın bunlardaki galatasaray sevgi ve aşkını..
    dursun'un askerlerinin ne olduğunu divan'da ve mali kongre'de gördük. onun kilit oyları var.. nasıl kilit bunlar, peki?. konuşturmayın beni.
    bu kilit oyları geçmenin yolu, dursun'un karşısında bloklaşmak, bölünmek değil.
    ama ozan ve fatin diye, 1981'den beri istanbul'da yaşayan 60 yıllık bir gazeteci olan benim bile adlarını ilk defa duyduğum, yüzlerini görsem tanımam iki zat, bile bile, alenen, resmen oyları bölmek ve dursun'u kulübün başına getirmekte anlaştılar. yaptıklarının anlamı bu.. inkâr edemezler.
    bu durumda galatasaray'ı dursun felaketinden kurtarmanın tek yolu kalıyor..
    dursun'un askerlerini geride bırakmanın tek yolu, kongreye en az 7 bin üyenin gelmesi.
    gelirler mi?. bugüne kadarki katılımlara bakarsanız, mucize olur.
    yani, galatasaray'ın işi mucizeye kaldı..
    yarın devam edeceğim. çünkü konu galatasaray'a şampiyonluk keyfini dahi yaşatmayacak kadar önemli..

    --- alıntı ---

    https://www.sabah.com.tr/...sarayin-sonu-geliyor

    inşallah bu oyunu bozacağız.
  • 2429
    herkesin dediğinden farklı konuşmasını, sürekli memnuniyetsizliğini, zaman zaman trollük yapmasını bir kenara koyarsak senin benim gibi galatasaraylı olduğundan zerre şüphemin olmadığı totem reis.

    4. yıldızı taktığımız, fenerbahçe ve bjk ile kıyasıya bir yarış içinde olduğumuz 2014-2015 sezonunda şampiyonluğa büyük katkısı olmuştur.

    henüz var sistemi yokken ve aziz yıldırım etkisi ile fb yine komedi hakem kararları ile maç kazanmaya devam etmekte ve muhtemelen yayıncı kuruluş tarafından da şampiyon yapılmak istenmektedir.

    20 nisan 2015 fenerbahçe bursaspor maçında türkiye liglerinin gördüğü en basiretsiz ve korkak hakemlerden hüseyin göçek yine kendine yakışanı yaparak bursaspor lehine olan penaltıları görmeyerek fenerbahçe'nin 3 puanı almasına büyük katkı yapmıştır.

    totemci dedemiz hıncal uluç bu maçla iyice zıvanadan çıkmış olacak ki linkte yer alan yazıyı kaleme almıştır.

    https://www.sabah.com.tr/...nmanin-bittigi-nokta

    bu yazı benim hayatımda okuduğum türk futbol tarihinin en etkileyici yazılardan biridir. çünkü o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştır. maçlar daha dengeli ve adil yönetilmiş ve kimse kollanmamıştır. sezon sonu da hakettiğimiz 20. şampiyonluğa ve 4.yıldıza ulaşmıştık. sonra cemiyette rerere rarara.

    hıncal uluç'un tribünleri de ateşleyen bu yazısından 1 hafta sonra galatasaray tribünlerinde de şu pankart açılmıştı. bu pankarttan sonra futbol otoritesi ve hakemler ayağını denk almış ve belli bir takımı kollamayı bırakmışlardı.

    http://gss.gs/va7

    hatta ertesi hafta denizli galatasaray tribünlerine sitemli bir cevap verse de yanındaki şansal ve tümer ile birlikte kalan haftalarda yancılık yapmayı bırakmış ve lig yarışı da daha adil bir ortamda tamamlanmıştı.
  • 2315
    https://www.sabah.com.tr/...li-degilim

    yazının bir paragrafında ağır saçmalamış...

    "galatasaraylılık ne demek diye mustafa cengiz'in kendisine ders verecek arda..."

    ders 1: galatasaray formasını aşağılamak, küfretmek, bir renk üzerinden insanları aşağılamak

    ders 2: galatasaray'ın teklifi kötü ve komikti şeklinde camiasını rencide edici açıklamalar yapmak.

    ders 3: galatasaray kaptanı olarak idmanda takım arkadaşına yumruk atıp dudağını patlatmak

    ders 4: galatasaray da kaptanlık yapmış, 19 yaşında kaptanlığa layık görülmüş genç bir futbolcu olarak, her şeyini borçlu olduğun kulunün için 'bize yemek bile vermiyorlardı, yabancılar antrenmana gelmek çin helikopter bakıyordu' gibi saçma sapan açıklamalar yapmak.

    ders 5: dedesi yaşında adam dövmek, evli kadınlara sarkmak, yetmeyip kocasını dövmek, silahla hastane basmak, silah sıkmak.

    ahh hıncal uluç ahh, sen zaten galatasaraylılığı anlayamamışsın, bu yüzden hiç galatasaraylı da olamamışsın. hal böyleyken, galatasaraylılık konusunda ahkam kesmek de sana düşmüyor.

    ne demiş gercek galatasaraylı;

    bence galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım.

    metin oktay'ı da rahmetle anıyorum.
  • 1334
    galatasaray kongre uyesi olmamasina, 25 senedir galatasaray maclarina veya antrenmanina gitmemesine ragmen, galatasaray'in icini herkesten iyi bilen entel spor adami hincal uluc'un birkac aciklamasinin/yazisinin ana basliklarini buraya tasiyalim da onun uzerine de tartisilsin.

    kah utangac...

    hıncal uluç: galatasaraylı olmaktan utanıyorum... ( http://www.milliyet.com.tr/.../22/son/sonspo07.asp )
    hıncal uluç: galatasaraylıyım demeye utanıyorum... ( http://www.fotomac.com.tr/...z1290-50160-107.html )
    hıncal uluç: galatasaraylı olmaktan utanıyorum... ( http://www.youtube.com/watch?v=jAiGPZG0MJM )
    hıncal uluç: istanbullu olmaktan utanmak... ( http://www.sabah.com.tr/...maktan_utanmak_bazen )

    kah rakip camialara saygili...

    hıncal uluç: necdet ağabey'in cenazesinde, fenerbahçe'nin galatasaray'dan niye daha büyük olduğunu bir daha anladım. ( http://www.sabah.com.tr/...anin-adi-faruk-suren )
    hıncal uluç: fenerbahce neden "buyuk"!... ( http://www.sabah.com.tr/...nerbahce-neden-buyuk )
    hıncal uluç: galatasaraylilarda fenerbahce kompleksi bitmez. ( http://www.sabah.com.tr/...nerbahce-neden-buyuk )
    hincal uluç: fener g.saray'i ezer! (yener, fark atar falan degil bak. ezer!) ( http://www.aktifhaber.com/...ayi-ezer-571046h.htm )

    kah camiasinin teknik adamlarina sevgi dolu...

    internetin turkiye'ye gelisi 1995 yili civarindadir. arsivler de genelde o zamana kadar. soyle bir zaman yolculugu yapip buyuk ustat hincal uluc'un eski teknik adamlarimizla ilgili yazilarina bakalim. asagidaki liste gs'da gorev yapmis hocalarin tam listesi. umarim atladigim yoktur.*

    hıncal uluç: fatih terim türkiye'yi terketsin ( http://www.turkspor.net/detay.asp?id=42891 )
    hıncal uluç'un efsane teknik direktorumuz bulent under'le ilgili negatif bir yorumunu bulamadim. fotomac'ta beraber calistiklarindan herhalde.
    hıncal uluç: hagi'nin tek özelliği adnan sezgin'i kabul etmesi ( http://www.ntvspor.net/...sezgini-kabul-etmesi )
    hıncal uluç: rijkaard futbolu bilmiyor ( http://videonuz.ensonhaber.com/...ard-futbolu-bilmiyor )
    hıncal uluç: go home rijkaard! ( http://www.sabah.com.tr/.../06/go_home_rijkaard )
    hıncal uluç: bülent korkmaz g.saraylı değilmiş ( http://www.gscimbom.com/...arayli-degilmis.html )
    hıncal uluç: bülent korkmaz, bir, futbolu bilmiyormuş. iki, galatasaray'ı hiç bilmiyormuş. ( http://www.gazeteci.tv/haber.php?haber_id=35915 )
    hıncal uluç: skibbe aciz ( http://videonuz.ensonhaber.com/...cal-uluc-skibbe-aciz )
    hıncal uluç: kalli küçülttü ( http://www.fotomac.com.tr/2007/10/30/uluc.html )
    hıncal uluç: ahmet akcan, florya'da çıban başı! ( http://www.fotomac.com.tr/2007/10/30/uluc.html )
    hıncal uluç: gerets.. seri katilsin ( http://arsiv.sabah.com.tr/2007/03/01/spo93.html )
    hıncal uluç: lucescu zavallisi ve yandaslari ( http://www.sabah.com.tr/...allisi_ve_yandaslari )
    hıncal uluç: souness'in bayrak dikmesi suc, ayip. ben o gun televizyon basinda kufredenlerin basindaydim. ( http://www.sabah.com.tr/...i_628049802829/24357 )

    kah camiasinin baskanina, duayenlerine saygili...

    hıncal uluç: ünal aysal fatih terim'i harcar ( http://www.gazete5.com/...mi-harcar-272545.htm )
    hıncal uluç: galatasaray'ı, ali sami yen ruhunu yok eden adnan polat... ( http://www.sabah.com.tr/...degil_antonyus_gerek )
    hıncal uluç: inan kıraç'ı galatasaray'dan kovun ( http://www.kukreyenaslan.com/...dan-kovun-h1233.html )
    hıncal uluç: hazin tablonun ressami ozhan canaydin ( http://www.sabah.com.tr/...ssami_ozhan_Canaydin )
    hıncal uluç: suren ve cansun galatasaray'dan ihrac edilmeli ( http://www.sabah.com.tr/...y_dan_ihrac_edilmeli )

    anlasilan o ki hincal uluc, 1995'ten beri galatasaray'in basina gelmis gecmis teknik direktorlerden ve baskanlardan hicbirini (en hafif tabiriyle) begenmemis.

    bu arada galatasaray 8 kez lig sampiyonu, 4 kez kupa sampiyonu olmus. 1 kez uefa kupasi sampiyonu, 1 kez de super kupa sampiyonu olmus. cumhurbaskanligi, tsyd kupalarini falan saymiyorum. tabii biz premier ligin en koklu kulubu oldugumuz icin bunlar buyuk basarisizlik. dusunun yani hincal'in standartlarinda adamlar gelse neler olacak...

    not: arada elestirirken tutturduklari da var tabi. durmus saat bile gunde iki kez dogruyu gosterir. ayrica, bu yazinin amaci hincal uluc galatasarayli degil de fenerlidir mesaji vermek degil. hincal uluc hincalsporludur. butun felsefesi dikkat cekmek uzerinedir. eger dikkat cekmek icin fener'e kufretmek gerekiyorsa* onu da yapabilir. kendine kufur etmek gerekiyorsa onu da yapabilir. mesela kainattaki herkes adriana lima hayrani olsa, o konu bir sekilde baya gundem olustursa, "adriana lima'nin carpik bacaklari" baslikli yazisina hazirlikli olun derim. dunyadaki insanlarin %90'i "dunyanin en karizmatik insani hincal uluc" diye dusunse, o "sizin zevkinize siciyim" baslikli yazisini ertesi gun kaleme alir.
  • 2353
    ne zaman ülkemizden biri ya da bir konu üzerine(futbol olsun ya da olmasın) google'da arama yapsam her seferinde adını ilk 3 sayfa içerisinde bulduğum yazar. tamam yaşıyla da paralel olarak bir tecrübe sahibi olmuştur da hepsi de birbirinden bağımsız konular olması ilginç. bir bakıyorsun bir sinema oyuncusunu bir bakıyorsun şarkıcıyı bir bakıyorsun siyasetçiyi... böyle gidiyor.

    neyse. kendisi ülkemizin renkli simalarından olmayı başarmıştır. sevelim ya da sevmeyelim bu böyle. allah kendisine de kardeşi öcal uluç'a da uzun ömürler versin.

    ancak her şeyi geçtim totem'lerine hastayım (kendisi totem değil dese de bize göre öyle).*

    --- alıntı ---
    galatasaray, hıncal uluç’un galatasaray'ı tutmayı bıraktığını açıklandığından beri süper lig'de maç kaybetmiyor.

    --- alıntı ---

    https://twitter.com/...814613569835008?s=20
  • 2126
    bu adamı tanıyan kişilerin söylediğine göre, sevdiğini yerin dibine sokan sevmediğini göklere çıkaran bir adammış. galatasarayın aleyhine konuşup totem yapan, kazanınca odaya kendini kapatıp sevinçten ağlarmış. geçmişte ece gürsel isimli hanımefendiyi mükemmel bir erotik pozla piyasaya dahil edip milyonlar kazanmasına sebep olmuştur.

    garip adam bu hıncal. yaşı ilerledi ama kafası hala zehir gibi. kırmızı çizgileri vardır bu adamın. o kırmızı çizgileri aşarsanız babasını tanımaz çakar lafı zor susturursunuz. babası 2. dünya savasında alman tanklarının gezdiği bulgar sınırında görev almıştır. büyük van depremini yerinde yaşamıştır. ailesi doktor ya da mühendis olmasını isterken o avukat olmak istemiştir.

    her konuda muhalefettir. domatese sofrada herkes kırmızı der o mavi olduğunu iddia eder ve onu millete kabullendirir. korkusuzdur. 2002 de şenol güneşi eleştirdiğinde oturduğu cafedeki trabzonlu arkadaşlar kendisine saldırır ama o saldırıdan sonra cafede çayını içmeye devam eder kalkıp gitmez. akşamında yumruk yemiş halde yine televizyona çıkar ve yine şenol güneşi eleştirir. yaptığı totemmidir yoksa gerçekten eleştriliyormu bunu hala çözebilmiş değiliz.

    hınçal uluçu sevmek ya da sevmemek enginarı pişmişmi yoksa çiğmi yemek gibi birşeydir. kimisi enginarı hiç sevmez önyargıyla yaklaşır ama düğünde önüne konulduğunda "aslında güzel yemekmiş" der.

    buraya yazıyorum; hıncal uluçun son yazıları belkide kalbinden geçen yazılar olacaktır ve son yazısı eminim galatasaraya olan aşkını konu alacaktır.

    muhtemelen bu yazdıklarımı görürse bunu da eleştrecektir. ne yapalım. canı sağolsun :)
  • 2300
    dün gece televizyon karşısında uyuklarken dinleme fırsatı buldum. çok ciddiye almayınca komik bir adam.
    sunucu "derbide fatih terim'in kenarda olmaması ne kadar olumsuz etkiler?" diye sorunca "kenarda olması kadar olumsuz etkilemez." dedi. bir de kendi yaptığı esprinin ardından o ilginç kahkahasını yapıştırınca cidden güldürmeyi başarıyor.

    "yayıncı kuruluş bu ligi yayınlamaya bu paraları verdiğine göre geri zekalılar yönetiyor bu kurumu, değil 400 milyon dolar 4 kuruşluk değeri yok oynanan futbolun." dedi. sonuna kadar haklı.

    22 eylül 2019 yeni malatyaspor galatasaray maçının ilk yarısında takımı asıl işleten futbolcunun ömer bayram olduğunu, hangi akla hizmet guilherme'yi çok iyi savunan nagatomo'nun yerine sol beke çekildiğini anlamadığını dile getirdi. burada da haklı.

    bence burada bahsedildiği kadar mantıksız konuşmuyor. sadece menfi bir adam ve olumlu şeyleri görmüyor.
  • 2289
    paralel evrende yaşayan dedemizdir. kendine has repliklleri vardır sahtekar, yüz karası, derhal gönderilmeli, galatasaray'lı olmaktan utandım gibi... aklıma gelen söylemleri ise
    - yasin 50 tane belhanda, 10 tane feghouli eder
    - podolski, umut bulut'un tırnağı olmaz.
    - messi, maradona'nın m'si değil.
    - selçuk, belhandayı top diye oynar.
    - avrupa çapında bir türk santraforu burak, adamı bitirmeye çalışıyor vatan hainleri.
    - muslera galatasaray'dan derhal kovulmalı.
  • 2438
    seyirci şikesini, nihat özdemir fenerasyonunu ve fenerli medyayı konuşabilen tek insan. hıncal uluç ve fatih altaylı son zamanlarda şaşırtmaya başladı.

    --- alıntı ---

    ''fener medyasının belhanda'sız galatasaray paniği içinde nasıl zavallı çırpındığını, o ruhsuz rezilin gidişini nasıl ağır eleştirip, galatasaray'da başkan, yönetim ve senin aranı açmak için nasıl ve hâlâ kullandığını gördüm fatih hocam.''

    şimdi o sahte medyanın oyunlarına gelme.. çünkü senin üzerine oynuyorlar. bir yandan başkan ile arana uçurumlar kazmaya, bir yandan kafanı karıştırmaya çalışıyorlar ki, galatasaray yıkılsın.. aldırma fatih hocam.. bu oyunlara, bu fenerli medya tuzaklarına düşme."

    "içlerinden yandık dediler, ekranlara, sayfalara yanlış yaptı mavraları döktürdüler. tuzaklara düşme. o kasıtlı eleştirilere aldırma. doğrusunu ortaya koyduğun yoldan dönme. o yolun sonu açık fatih hocam. seçtiğin yolda yürü. doğru yürü. dimdik yürü!"

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın